Ekonomi Akkuyu Nükleer Santrali'nin ilk ünitesi 2023'te devreye alınacak

Akkuyu Nükleer Santrali'nin ilk ünitesi 2023'te devreye alınacak

22.11.2019 - 10:46 | Son Güncellenme:

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, "Fatih sondaj gemimiz 30 Ekim 2018'de Akdeniz’de faaliyetlerine başlamış ve göreve başladığı tarihten itibaren 2 adet sondaj gerçekleştirmiş olup, üçüncü olarak KKTC açıklarında Magosa-1 kuyusu çalışmalarına başlamıştır." dedi.

Akkuyu Nükleer Santralinin ilk ünitesi 2023te devreye alınacak

Dönmez, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının 2020 bütçesinin  sunumunda, temiz kömür teknolojilerinin dikkate alınarak yapılacak yatırımlarla  yerli kömürün enerji arz güvenliği için önemli bir enstrüman haline  getirileceğini söyledi.

Haberin Devamı

Geçen yıl 101,5 milyon ton yerli kömür üretimiyle tüm zamanların rekorunun kırıldığını hatırlatan Dönmez, "Yerli kömür kaynaklı ilave 5 bin megavat kurulu gücündeki santralin devreye alınması kapsamında kamu uhdesinde olup üretim yapılmayan atıl kömür sahalarının özel sektör tarafından işletilmesi  amacıyla ihaleler yapılacaktır." ifadelerini kullandı.

Dönmez, doğal gaz arz güvenliği için de çalışmaların devam ettiğine  değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlk aşamada yıllık 6 milyar metreküp gazı ülkemize, 10 milyar  metreküp gazı Avrupa'ya taşıyacak olan ve yüzde 30 ortak olduğumuz yıllık 32  milyar metreküp taşıma kapasitesine sahip Güney Gaz Koridoru'nun ana omurgasını  oluşturan TANAP Projesi'nin açılışı 2018 Haziran'da gerçekleştirilerek Azerbaycan  Şah Deniz İkinci Fazından üretilen gazın Türkiye'ye arzı başlatılmış olup ekim  sonu itibarıyla yaklaşık 3 milyar 180 milyon metreküp gaz sevkiyatı  gerçekleşmiştir. TANAP'ın Avrupa'ya gaz arz edecek kısmının çalışmaları da  tamamlanmış olup 30 Kasım 2019'da gerçekleştirilecek 'TANAP Avrupa Bağlantısı  Açılış Töreni' ile Azeri gazını Avrupalı tüketicilerle buluşturmuş olacağız.  Güney Gaz Koridoru'nun Avrupa ayağını oluşturan Trans Adriyatik Gaz Boru Hattı  Projesi'nin 2020'de ticari işletmeye alınarak akabinde yıllık 10 milyar metreküp  Azeri gazının Avrupa'ya arz edilmesine başlanacaktır."

Haberin Devamı

Türkiye'nin hem elektrik hem de doğal gazda arz güvenliği sorunu  kalmadığını vurgulayan Dönmez, bunu güçlendirmek için çalışmaların devam ettiğini  belirtti.

Dönmez, Türkiye'de petrol potansiyelinin ortaya çıkarılması için de  2019'un dokuz ayında 117 petrol arama, üretim ve tespit kuyusu açıldığını ve  toplam 250 bin metre sondaj yapıldığı bilgisini verdi.

Potansiyeli yüksek sahalarda arama, sondaj ve üretim faaliyetlerinin  aralıksız sürdüğünün altını çizen Dönmez, "2019 başında Trakya'da Batı Çeltik ve  Batı Değirmenköy sahalarımızda yapılan yaklaşık 3 milyar metreküplük bir doğal  gaz keşfi ile bu sahalarda yıllık 300 milyon metreküp yani yaklaşık 300 bin  hanenin 10 yıllık ihtiyacını karşılayacak doğal gaz üretme kapasitesine  ulaşacağız. Trakya'nın yanı sıra Güney Doğu Anadolu'da yapılan sondaj  çalışmalarımıza hız vereceğiz." diye konuştu.

Haberin Devamı

DOĞU AKDENİZ'DEKİ ÇALIŞMALAR

Fatih Dönmez, Doğu Akdeniz havzasının dünyaca referans kabul edilen  kuruluşların raporlarına göre önemli bir doğal gaz rezervine sahip olduğuna  dikkati çekerek, burada Türkiye'nin yürüttüğü aramacılık faaliyetlerinin  uluslararası hukuktan kaynaklı haklara dayandığını vurguladı.

KKTC halkının çıkarlarını da korumak adına KKTC ve Türkiye tarafından  tahsis edilen ruhsat sahalarında meşru haklardan taviz verilmeden bölgedeki  kapsamlı ve uzun soluklu arama ve sondaj faaliyetlerinin devam edeceğinin altını  çizen Bakan Dönmez, "Diğer taraftan, üç boyutlu deniz sismik veri toplama ve  sondaj çalışmalarını bağımsız ve milli imkanlarla yapabilme kabiliyetine  kavuştuk." dedi.

Dönmez, sismik araştırma gemileri Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis  ile detaylı sismik aramalar yürüttüklerini anlatarak, "Bu kapsamda bugüne kadar,  Doğu Akdeniz'de 37 bin kilometrekare üç boyutlu sismik veri toplanmıştır. Bu  sismik aramalar ile elde edilen emareler doğrultusunda derin deniz sondajlarını  da milli kaynaklarımızla yapma çalışmalarımız hız kazanmıştır." ifadesini  kullandı.

Haberin Devamı

Ayrıca Doğu Akdeniz'de iki derin deniz sondaj gemisinin çalıştığını  belirten Dönmez, Fatih gemisinin 30 Ekim 2018'de Akdeniz'de faaliyete başladığını  ve göreve başladığı tarihten bu yana iki sondaj gerçekleştirdiğini, üçüncü olarak  KKTC açıklarında Magosa-1 kuyusunda çalıştığını dile getirdi.

Fatih'in yanı sıra geçen Mart ayında temin edilen ve aynı teknolojik  özelliklere sahip ikinci sondaj gemisi Yavuz'un ilk sondajını Karpaz bölgesinde  tamamladığını hatırlatan Dönmez, şunları kaydetti:

"Şu anda Güzelyurt-1 lokasyonunda ikinci sondajını sürdürmektedir.  Karpaz-1 kuyusuyla birlikte önceki operasyonlarda yabancı şirketlerden sağlanan  servis hizmetlerinin önemli bir kısmı milli imkanlarla gerçekleştirilmiş olup,  nihai hedefimiz yerlileştirme faaliyetlerimizi devam ettirerek yabancı servis  şirketinden hizmet alınmadan derin deniz sondajı yapmaktır. Milli gemilerimiz ile  ilk kez sondaj yaptığımız alanlardaki kuyulardan elde edilen jeolojik veriler  bundan sonraki çalışmalarımıza ışık tutacaktır.

Haberin Devamı

Milli gemilerimiz ile 2020 yılı içerisinde 5 adet kuyu açarak petrol  ve doğal gaz aramacılığında aktif bir strateji izleyeceğiz. Derin deniz  aramacılığı yüksek teknoloji, yüksek maliyet ve yüksek risk içermesi nedenleriyle  petrol endüstrisinin en üst düzey operasyonlarındandır. Memnuniyetle ifade etmek  isterim ki derin denizlerde belirlediğimiz alanlardaki kuyuları tamamen milli  imkanlarla ve sektör ortalamalarının altında maliyetlerle kazma kabiliyetini elde  etmiş durumdayız.

Türkiye'nin tehditlere boyun eğerek, Doğu Akdeniz'deki haklarından  geri adım atmasını ummak boş bir beklentidir. Türkiye olarak, Doğu Akdeniz yetki  alanları ile ilgili tavrımızı gerek açıklamalarımızla gerekse sahadaki  faaliyetlerimizle net bir şekilde ortaya koymaktayız. Konuya yaklaşımımız her  zaman Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının bir gerginlik değil barış ve  istikrar unsuru haline gelebilmesi yönündedir."

Dönmez, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının 2020 bütçesinin  sunumunda, artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması ve ithal yakıtlara  bağımlılıktan kaynaklı risklerin azaltılması açısından, nükleer enerjinin arz  kaynakları arasına dahil edilmesinin önemli bir alternatif olduğunu söyledi.

Fatih Dönmez, Rusya'da nükleer enerji alanında 156 lisans ve 22 yüksek  lisans öğrencisinin eğitime devam ettiğini ve mezun olup Türkiye'ye dönen 88  öğrencinin görevlerine başladığını belirtti.

Kurulacak sıfır emisyonlu nükleer enerji santralleriyle Türkiye'nin  elektrik enerjisi sepetinde kaynak çeşitliliğinin artırılacağına işaret eden  Dönmez, "Hedefimiz Cumhuriyetimizin 100. yılında Akkuyu Nükleer Güç  Santrali'ndeki (NGS) ilk üniteyi devreye almaktır. Sinop NGS'ye ilişkin ise Japon  tarafınca yürütülen fizibilite çalışmaları tamamlanmış olup sunulan fizibilite  raporu bakanlığımız tarafından gerek takvim gerekse maliyet açısından uygun  bulunmamıştır. Üçüncü santral için ise yer belirleme çalışmaları devam  etmektedir." ifadelerini kullandı.

Dönmez, Türkiye'nin enerji ve tabii kaynaklardaki çalışmalarını çevre  ve iklim değişikliği hususlarıyla bir arada değerlendirdiğini vurgulayarak,  şunları söyledi:

"Bu doğrultuda, çevrenin korunmasına ve iklim değişikliği ile  mücadeleye ülkemizin menfaatleri doğrultusunda katkı sağlamaya devam edeceğiz. Şu  an atmosferde biriken sera gazlarındaki en çok azaltımın gelişmiş ülkeler  tarafından yapılması beklenmektedir. İklim değişikliği ile mücadele kapsamında  adaletin sağlanması çerçevesinde Paris İklim Anlaşması'nda yer alan bazı  belirsizliklerin giderilerek daha adilane bir düzen sağlanması için  girişimlerimiz devam etmektedir. Diğer taraftan, yenilenebilir enerji kaynaklı  elektrik enerjisi üretim tesislerinin artışı sayesinde 2019'da 2,7 milyon ton  karbondioksit emisyonu engellenecek olup, 2023'e kadar toplam 18 milyon tonun  üzerinde emisyon engellenecektir."

Bakan Dönmez, Türkiye'nin endüstriyel hammaddeler, metalik madenler,  enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından zengin bir ülke olduğunu  dile getirdi.

Dünyada üretimi yapılan yaklaşık 90 çeşit madenin 70'inin Türkiye'de  bulunduğuna dikkati çeken Dönmez, bunun 50'den fazla mineral çeşidininse üretim  için yeterli miktar ve kalitede olduğunu ifade etti.

Dönmez, 2002'de yaklaşık 700 milyon dolar olan maden ihracatının  2018'de 4,56 milyar dolara çıktığını bildirdi.

Bor mineralinin uluslararası alanda da pazar bulması noktasında önemli  gelişmeler sağlandığını anımsatan Dönmez, şunları kaydetti:

"Eti Maden dünya bor sektörünün lideri olarak 2005'te dünya bor  talebinin yüzde 36'sını karşılarken, bugün dünya bor pazarının yüzde 59'una hakim  konuma gelmiştir. Bor madenciliğinden bor kimyasalları üretimine geçiş yaparak  başlattığımız değişim sürecini, ileri teknoloji bor ürünlerine geçiş ve katma  değeri yüksek stratejik bir yapıya tırmanışla taçlandırıyoruz. Bu doğrultuda,  milli savunma açısından önemli olan aynı zamanda yurt dışı piyasasına sahip bor  karbür üretim tesisinin temelini geçtiğimiz ay attık. Bazı kıymetli  madenlerimizin ham olarak düşük bedellerle yurt dışına çıkarılmasının önüne  geçmek için kritik ve stratejik madenlerin yurt içinde işlenmesi şartıyla uç  ürünlere dönüştürülmesini sağlamak için geliştirilen modelle hem istihdam  artırılacak hem de sektörün büyümesine katkı sağlanacaktır. Bu sayede tabii  kaynaklarımızı ve madenlerimizi yurt dışına ham madde şeklinde değil uç ürün ya  da ileri teknoloji ürünler olarak ihraç edeceğiz."

Bakanlık olarak MTA, MAPEG, BOREN, TAEK, EPDK, NDK ve NATEN ile  birlikte 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi toplamının 4 milyar 182 milyon 274 bin  lira olduğunu aktaran  Dönmez, "Bakanlığın bütçe teklifinin 2020 Yılı Merkezi  Yönetim Bütçe Kanun Teklifi içindeki oranı da yüzde 0,38" dedi.