Ekonomi Devlet araba, tank, hırdavat harcamasından tasarruf etsin

Devlet araba, tank, hırdavat harcamasından tasarruf etsin

23.12.2008 - 00:42 | Son Güncellenme:

Prof. Dr Oktay Yenal, “İşsizliğin artmasıyla ortaya çıkacak büyük hengâmeyi beklerken sorumlu siyaset adamlarının yapması gereken şey, işsizler ve yoksullara destek olacak programlar üretmek ve uygulamaktır. Bütçe sıkıntıları dikkate alınırsa, yapılacak şey gelir ve servet vergilerini azaltmak değil, bütçede özellikle mal (resmi araçlar, tanklar, uçaklar, silahlar ve diğer hırdavat) harcamalarından tasarruf yapmaktır” dedi. Prof. Yenal’in global krizle ilgili görüşleri şöyle:

Devlet araba, tank, hırdavat harcamasından tasarruf etsin

Oktay Bey, global krizle ilgili gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Hali vakti yerinde, karnı tok olanlar iktisadi durum iyi giderken tatlı rüyalara dalmak eğilimindedir. Rahatlığın sağladığı iyimserlik eğilimi, önceki yüzyıllarda da vardı. 1. ve 2. dünya savaşları sonrasında da böyle oldu. Ülkelerin böyle tatlı rüyalardan birden uyanıp ürpertici gerçeklere uyanması da modern iktisat yaşamının parçası olageldi.
1970’li yıllar sona ererken zengin ülkelerin dünyadaki enerji kaynaklarının sınırlı olduğunu görüp şoka girmeleri de bu türlü uyanış idi.
Son olarak da, daha geçen yıl bütün dünya küreselleşme ile dünya nimetlerini daha da artıracağı rüyaları görürken, son aylarda birden ortaya çıkıp dünyayı kasıp kavuran iktisadi bunalıma da tatlı rüyalardan soğuk duşla uyanmanın yeni örneği olarak bakabiliriz.

Haberin Devamı

Umarız, gerçekten uyanmışızdır... İktisadi açıdan nasıl yorumlayabiliriz? Bu krizi finans piyasalarında gelişen balonun ve Amerika’daki gayrimenkul spekülasyonlarının tetiklediği bir gerçek. Fakat neden şimdi ve neden zaptedilemedi?
İktisatçılar, normal zamanlarda, her şeyi bildiklerini zanneder, fakat son aylarda olduğu gibi, işler kötüye gidince apışıp kalırlar.
Fakat böyle durumlarda önemli olan kurumsal tutumlardır. Ancak, ne yazık ki, ki bunalımı en az zararla atlatabilmek konusunda hükümet birimlerinin, uluslararası toplantıların ve uluslararası finans kurumlarının ne kadar yetersiz olduğunu dehşetle gözlemekteyiz.
1929’e kadar iktisatçılar, basit ana hatlarıyla, ekonomilerde toplam arzın, buna eşit bir toplam talep yaratacağına inanıyorlardı. Fakat 1929’da başlayan bunalımın dünya ekonomilerini sarsmasının ertesinde, John Maynard Keynes, büyük reklam ile, genel bir istihdam ve para teorisi ortaya attı ve bazı durumlarda piyasaların, toplam talep ile toplam arzı eşitleyemeyeceğini iddia etti.
Yine ekonomilerin likidite tuzağına düştüğü durumlarda para siyasalarının toplam talebi artırmaya güçleri olamayacağını, talebi yükseltmek için kamu harcamalarının artırılmasına gerek olduğunu söyledi. Roosevelt’in Yeni Atılım programı bu varsayıma dayanıyordu ve başarılı da oldu.
2. Dünya Savaşı sona ererken senaryolarda daha çok deflasyonist eğilimlere karşı önlemler üzerinde duruluyordu. Savaştan sonra deflasyon değil enflasyon ortaya çıkınca para siyasasına ilgi arttı. Chicago Okulu öncülüğünde kamu siyasalarında para siyasası öne geçti. Milton Friedman, 1929 bunalımının doğru para siyasaları uygulanmadığından derinleşmiş olduğunu iddia etti.

Haberin Devamı

Bugüne nasıl yansıyor bu tartışmalar?
Bütün ilerlemelere rağmen, para siyasası - maliye siyasası tartışması hala sürmektedir. Bu günlerde iktisadi bunalımın zararlarını hafifletmek için hemen her ülkede Friedman’vari parasal önlemlere başvurulduğunu görüyoruz. Buna rağmen, parasal önlemlerin etkili olmayacağını savunan iktisatçılar da var.

Haberin Devamı

IMF’nin fikir verme kapasitesi iflas etti
Sizce ne yapmalı?
Bugünkü sıkıntılardan kısa zamanda nasıl çıkılacağını kimse bilmiyor. IMF’nin bu konularda fikir verme kapasitesi bu krizden çok önce tükenmiş ya da iflas etmişti. IMF’nin kendisini içine düşürdüğü zavallı durum dikkate değer.
IMF’nin bu seferki bunalımın hafif atlatılması konusunda bir önerisi varsa, neden ABD’ye misyon yollamıyor diye sormamız haklı olmaz mı? IMF’nin son zamanlarda gelişen ülkelere götürdüğü eskimiş reçeteler arkasında ciddi bir tahlil olduğu da kuşkuludur.

Peki dünya ekonomisi ve Türkiye ekonomisi nereye gidiyor?
Hükümetler büyük iş âleminin isteklerine cevap vermekle meşgul. Evlerini, işlerini kaybedenleri feryatları henüz siyasetcileri endişelendirecek düzeye varmadı. Vardığı zaman ne olacak?
Dünya, 21. yüzyıla kötümser bir havada girmişti. Erken sanayileşmiş ekonomiler, yani dünyanın varlıklı yarısı, son bunalımdan önce de parlak dönemlerini kaybetmişlerdi. Avrupa ekonomileri, büyümede durgunluk noktasına yaklaşmışlardı. ABD’deki büyüme hızı yılda yüzde 1-2 yöresine düşmüştü. Toplumsal sorunlar da çığ gibi büyümekteydi:
Avrupa’da işsizlik artmakta, ABD’nde ise niteliksiz işcilerin reel ücretleri düşmekte, gelir dağılımı bozulmakta, nüfus yaşlanmakta, çevre hızla bozulmaktaydı. Aynı zamanda Batılı ekonomilerin enerji alanında dışa bağımlılığı da hızla yükselmişti. Ve bütün bunlar kapitalist sistem altında cereyan edilmekteydi.
Bu sıkıntılar, dünya ekonomisinde oluşan başka bir değişmle de derinleşmekte idi. İkinci Dünya’nın birçok ülkesi, (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) iktisadi bakımdan hızla büyümeye başlamıştı. Birçok tahminlere göre, bu ülkeler 21. yüzyılın ortasından önce, erken sanayileşmiş ekonomilerin gelir düzeyini yakalayabilecek.
Fakat bu yüzyıllarca sürekli büyümeye, ilerlemenin nimetlerinden yararlanmaya, hatta bu üstünlüğü başka halkları sömürmek için kullanmaya alışmış Batılılar bakımından bu ayarlanma sancısız olmayacağa benzer. Umulur ki bu ayarlanma sıkıntıları Batı’yı nahoş saldırganlık ruh haletine sokmasın.

Haberin Devamı

İki sorun var: Gelir dağılımı ve işsizlik
Yoksul ülkeler ne yapacak?
Büyük kısmı Afrika’da olan ve fizik ve toplumsal altyapıları henüz yeterli olmayanlar herhalde yoksulluk sarmalında kalacaklardır. İkinci dediğimiz ve büyük bölümü Asya’da bulunan çok nüfuslu ülkelere gelince, bunların uzun sürede, her şeye rağmen hızlı büyümelerini sürdürmeleri ve zenginlemeleri beklenmelidir.
Bütün ekonomilerde iki büyük sorun çözüm bekleyecektir: Bozulan gelir dağılımı ve artan işsizlik. Giderek daha açık olarak görülüyor ki, ülkelerarası gelir dağılımı iyileşirken, ülke içi gelir dağılımı hemen her ekonomide daha eşitsiz hale dönüşmektedir. Buna teknolojik işsizlik sorununu da katarsak, geleceğin aynasında yeni tür sosyal devlet deneyimlerinin giderek önem kazanacağı söylenebilir.

Haberin Devamı

Bugün hükümetlerin kriz karşısında nasıl davranmaları gerekir?
Bana öyle geliyor ki kısa sürede halkın parasını dökerek büyük işletmeleri kurtarmaya çalışmak yanlış bir yoldur. Sübvansiyorlarla ne ABD zaten sallanmakta olan otomotiv endüstrisini kurtarabilir, ne de Türkiye hükümeti çok açılmış ve şimdi zor durumda olan inşaat kesiminde işden çıkarmaları ya da artan işsizliği önleyebilir. Yapılacak şey, borçları artmış işletmelerin sorunlarının çözümünü hukuki düzenlemelere, özellikle iflas kurumuna bırakmaktır.

Bu durumu daha da kötüleştirmez mi, işsizliği artırmaz mı?
İşsizliğin artmasıyla ortaya çıkacak büyük hengâmeyi beklerken sorumlu siyaset adamlarının yapması gereken şey, işsizler ve yoksullara destek olacak programlar üretmek ve uygulamaktır. Bütçe sıkıntıları dikkate alınırsa, yapılacak şey gelir ve servet vergilerini azaltmak değil, bütçede özellikle mal (resmi araçlar, tanklar, uçaklar, silahlar ve diğer hırdavat) harcamalarından tasarruflar yapılmalı, harcamalar yoksullara ve işsizlere faydalı olacak alanlara kaydırılmalı. Hükümetin düşündüğü gibi Türkiye’de varlıklılar üzerindeki vergileri azaltmak, büyük işletmelere açık ya da gizli (sıfır faiz hadleri v.b.) sübvansiyonları artırmak ve daha çok dış borçlanmaya (IMF dahil) gitmek, bunalımdan çıkmayı kolaylaştırmaz.

Prof. Dr. Oktay Yenal kimdir?
İktisat eğitimini London School of Economics ve Chicago Üniversitesi’nde alan Yenal İstanbul, Atatürk, Princeton, Boğaziçi, Sussex ve Koç üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı. DPT’’nin kuruluşunda çalıştı.
Dünya Bankası’nın Asya Bölgesi Baş İktisatçılığı ve Hindistan Direktörlüğü görevlerinde bulundu. Emekli olduktan sonra kısa bir süre Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu üyesiydi. Para-banka ve gelişme ekonomisi konularında çeşitli yayınları var.