Ekonomi Hayalinin KDV’sini de aldılar

Hayalinin KDV’sini de aldılar

08.12.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aşkın Meram adlı sürpriz bir tanık Orhan Aslıtürk ve Muhammet Ciğer’in hayali ihracat işlemlerini ayrıntıları ile anlatırken, "işadamları KDV iadelerini de aldılar" dedi

Hayalinin KDV’sini de aldılar

Hayalinin KDV’sini de aldılar

Aşkın Meram adlı sürpriz bir tanık Orhan Aslıtürk ve Muhammet Ciğer’in hayali ihracat işlemlerini ayrıntıları ile anlatırken, "işadamları KDV iadelerini de aldılar" dedi

Nedim Şener

Orhan Aslıtürk ile Muhammet Ciğer'in naylon fatura ve hayali ihracat amacıyla kurdukları ASCOR adlı organizasyonunda, banka işlemlerinin içinde bulunan sürpriz bir itirafçı ortaya çıktı. ASCOR için Hesap Uzmanları’na da ifade veren Aşkın Meram Aslıtürk ve Ciğer'in "en çok iş bilen adamı" olarak hayali ihracat işlemlerinin odağında yer aldı. 91 tabela şirketin naylon faturalarıyla Cavit Çağlar, Faruk Süren, Murat Demirel, Emin Cankurtaran ile Al Baraka, Kuveyt Türk ve Anadolu Finans Kurumu'nun da aralarında bulunduğu 150'ye yakın şirket adına 1.7 milyar dolarlık hayali ihracat gerçekleştiren ASCOR'un döviz işlemlerini yapan Meram, Milliyet'e konuştu.

‘Süren doğru söylemiyor’
Meram, bir zamalar patronu olan Muhammet Ciğer'in kendi deyimiyle "her şeyi ötmesine" ve Faruk Süren'in 'İhracatımız hayali değil, dövizleri de geldi ve bozdurduk' demesine sinirlendiği için açıklama yaptığını söyledi.
Meram, "Süren dahil bütün işadamları ihracatın hayali olduğunu biliyorlardı. Hem aldıkları ucuz ihracat kredi taahütlerini kapattılar hem de devletten KDV iadesi aldılar. Biz de aracılık ettik. Hepsinin işlemlerini ellerimle yaptım. İsmimiz tüm banka işlemlerinde geçiyor, isteyen inceler.
Aşkın Meram sorulamımıza şu yanıtları verdi:
Faruk Süren, "Biz KDV iadesi almadık, döviz alım belgesi (DAB) vardır hesaplarımıza para girdi" diyor.
Meram: Göstersin o zaman, verdiği muvafakatnaneler elindedir. Onları göstersin. Onun işi makine, tekstil ürünü ihraç etmiş görünüyor. Yurtdışındaki adreslerin hepsi palavra. Süren'in 1998'in Temmuz ayından 1 milyon 300 bin dolarlık ihracatları kalmıştı. 5 Kasım 1998'de de 941 bin dolarlık son işlemini ben yaptım. Makina Takım Endüstrüsi adına 9 Kasım 1998'de de DAB'larını almışım. Hatta baskından sonra 'DAB yerine havale işlemi gibi olsun' diye kendileri söyledi. Bunu bir de Kuveyt Türk isterdi. O zaman Kapalıçarşı'da bir döviz bürosuyla anlaşıp, 'döviz geldi, bozduruldu' işlemleri yaptık.
KDV iadesi almadım diyor, 5 Kasım 1998'de işlemini yaptım. 1 milyon dolarlık. Bana o bankadan dövizin geldiğine dair ve şerhin konulmadığına dair kaydı getirsin.
Ben elimle götürüp teslim ettim. Tabii ki yalan söyleyecek. Benim faturam belli. İmalatçı faturan kim. Orada benim imzalarım da var. Son altı ay tek başıma yaptım. 1 milyon dolarlık işlemin belgelerin çıkarsın, dövizin geldiğini göstersin. Efektifini yada havalesini göstersin. Bankaya talimatı kendileri verdiler. KDV iadesi alınan ve alınmayan işlemler belli. Bir çoğundan KDV iadesini de aldı.

‘Günlük 10 milyon dolarlık işlem yapardık’
Siz hangi yıllarda ASCOR'da bulundunuz, göreviniz neydi?
Meram: 1997 yılından 16 Şubat 1999'a kadar içlerindeydim. Barbaros Holding, aracılık şirketiydi. Organizasyon içinde en önemli yer, görev yaptığım banka kısmıydı. Benim asıl mesleğim gümrük komisyonculuğudur. Bir süre de bankalarda çalıştığım için beni bu bölümüne Orhan Aslıtürk’ün adamı diye aldılar. İhracat işleminin gerçekleşmesi için malın gümrük çıkış beyannamesi ile imalatçı faturalarının olması gerekiyor. Öte yandan ihracat karşılığında dövizin de geldiğinin belgelenmesi gerekir. O nedenle DAB'ları düzenletirdik. Bizim departman organizasyonun can damarıydı. Bankalarla bütün ilişkileri biz kurduk. Bankalar DAB departmanındakiler dışında hiç kimseyle konuşmazdı. Günlük 10 milyon dolarlık fiktif işlem yapardık.

İhracat bedellerini niçin 50 bin doların altına bölüyordunuz ?
Meram: Gümrükten yolcu beraberinde getirilen dövizler için beyan tutanağı hazırlanır. Ancak Balkan ülkelerinden getirilen 50 bin doların altındaki dövizler için gümrüğe beyan zorunluluğu yoktu. Rusya, Türki cumhuriyetler ve Afrika ülkeleriden gelen dövizlerin de 100 bin doların altındaki kısımları beyan dışındaydı. Bizim ihracatlar hayali olduğu için, DAB'ları, sanki ihracatın parası gelmiş gibi göstermek için düzenlettirmek zorundaydık. Ancak DAB ile ihracat tamamlanır, ihracat taahüdü kapatılabilir ya da diğer evraklarla devletten KDV iadesi alınabilirdi.

‘Bankalar DAB’larla kara para aklıyordu’
Bankalar bu hayali işlemlere nasıl göz yumuyorlardı?
Meram: Hepsi anlaşmalıydı. Hayali döviz alış ve satış işlemleri arasındaki farklar bankaların kazancıydı. Biz buna ‘makas’ diyorduk. Bankalar tanımadığı insanlara bu tür işlem yapmaz. Bankalarda çalışanlarla da bağlantılar vardı. Hatta benim sesimi duymadan makas fiyatı bile vermezlerdi.
Her gün bankalardan makas fiyatları alırdık. Ayrıca binde bir oranında kambiyo vergisi öderdik. Öte yandan işadamları hangi bankalardan ihracat karşılığı kredi kullanmış ise o bankanın o şubesinden DAB'ların düzenletilmesini istiyorlardı.
Bankalar da işlemlerin hayali olduğunu biliyor, ama kredi kullananların taahhüt kapatması için bunlara göz yumuluyordu. Cavit Çağlar 1997 yılında 500 milyon doların üzerinde ihracat yaptı diye belge aldı. Adamın yaptığı ihracatın 100 milyon doları kendisinin, 400 milyon doları ise fiktif, yani hayali ihracattan oluşuyordu.
DAB belgeleri düzenlettirilirken, bankaların bunun çıkışını da yapması lazım. Yani günde 5 - 10 milyon dolarlık döviz alım belgesi düzenleyen banka o kadar da döviz satışı göstermeliydi. Ama bazı bankalar satış işlemi göstermezlerdi. Hatta bu ay bize 50 milyon dolarlık işlem getir diyerek üzerimize atlarlardı. Bu işlemlerde aracı bankalar da kara para aklarlardı.

‘Hayali ihracat teklifi firmalardan gelirdi’
Hayali ihracat için bağlantılar nasıl yapılırdı?
Meram: İhracat işlemlerinde teklif firmalardan gelirdi. Aylık olarak "Şu kadar ihracat işlemine ihtiyacımız var" derlerdi.
Örneğin Nergis yada Makina Takım şu kadar ihracat açığım var kapatmak istiyorum dediği zaman, gerisini biz yapardık. Adlarına ihracat yapılan ve dövizleri gelmiş gibi gösterilen şirketler bizim onlara yazdığımız talimatları, sanki kendileri yazmış gibi antetli kağıtlarına yazarak bankaya gönderirlerdi. Biz de işlemlerini tamamlardık.

Bu işlemlerin her aşamasından adlarına ihracat yapılan şirketlerin haberleri var mıydı?
Meram: Tabi ki, biz DAB'ları düzenletirken, şirketlerin kuruluş belgelerini, imza sirkülerlerini de götürürdük. İhracatçı firmalar da talimatları ile birlikte imza sirkülerlerini ve vergi levhalarını gönderiyorlardı. Her şey anlaşmalı yapılıyordu.

Maliye'nin ilk baskınından sonra da hayali ihracat işlemlerine devam edildi mi?
Meram: Ne olacak ki, 50 tane yer değiştirdik. Aslıtürk ile Muhammet Ciğer ayrıldı. Ciğer işleri kendisi yapmaya çalıştı. O nedenle birkaç yer değiştirildi. Bugün hepsi duman oldu. İslamcı Albaraka, Kuveyt Türk, AFK'nın ilişkileri de Muhammet Ciğer'leydi.

Gümrük ve İTKİB işlerini nasıl çözüyordunuz?
Meram: Örneğin kazak gidecek gibi gösterilirken İTKİB'dekiler "Git diyor bir kazak getir" derlerdi. Osmanbey'den herhangi bir kazak alınıp, etiketi sökülüp götürüyorduk. Bunun değeri budur diye yazı alınıyordu. Giden budur numune budur" diyorlardı. Gümrük işlerini Metin Külünk yapardı. Muhammet Ciğer'in kasası gibiydi. Her hafta 10 - 15 bin dolar rüşvet Halkalı Gümrüğü'ne gidiyordu. İTKİB'e gidiyordu, fiyatların onaylanması için.



EKONOMİ