20.09.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Otokolik - Levent Köprülü
Pıtır pıtır çoğaldılar... 500, 500C, 500L, 500L Living filan derken, hooopp 500X çıkageldi... Pek havalı (biraz da yerden yüksekliğinden kaynaklanıyor olabilir!), pek gösterişli, ama yine de şirin surata sahip bir otomobil olarak doğdu. Kent içinde biraz yüksekte oturmak, arada hafif toprak yollarda kaçamak yapmak, nefes almak isteyenler için...
Küçük ama “tarz sahibi” bir SUV olarak yollara çıkmaya başlayan 500X, anlaşılan pek benimsenmiş, sevilmiş. Nitekim bir amca, yanındakine otomobili gösterirken “Bak, bu Fiat 500 çarpı. Hem de beş kapılı!” deyiverdi de, oracıkta kalıverdim... İtalyan olduğu için bozuk atar mı diye baktım, ama 500X’te emaresi yoktu. Aynı zamanda olgun otomobilmiş, bunu da yazdım bir kenara!
Fark yaratıyor
Aslında tasarıma önem verenler için geliştirilen 500 ailesinin bu üyesi de, aynı felsefeyle şekillendirilmiş. Önden bakıldığında aileye çok da aykırı olmayan, sadece bir miktar daha “hormonlu” gibi duran 500X, tampondaki krom ve alüminyum detaylarıyla B sınıfı SUV’larda görülmeye alışılmış unsurların tümüne sahip görünüyor.
Her ne kadar yerden yüksek ve az önce söylediğim gibi 500’den biraz iri dursa da, tipik “aile şirinliği” ona da bulaşmış. Yandan bakıldığında “uzatılmış 500” hissi veren 500X, arka bölümünde de 500’e olan akrabalığını belli etmiş. Ancak arkadan bakınca 500X’i MINI zannedenler de var tabii...
İç mekandaysa 500X’in “havası değişmiş” desem yeridir. Bir kere, kullandığım versiyonun biraz üst donanıma sahip olmasından kaynaklı deri koltuklar insanı iyi hissettiriyor. Üzerindeki “500” arması, elektrikli kontrolleri, bel desteği filan derken bir Fiat 500 kullandığınızı unutuveriyorsunuz. Bunun dışında aracın gösterge paneli de pek farklı geldi. “Üç göz” göstergeden oluşan panelde ortadaki kocaman kısmın yol bilgisayarına ayrılmış olması ilk başta biraz garip gelebiliyor. Bununla birlikte benzin ve hararet göstergeleri de, bu ortadaki kısımda ve dijital “çubuk”lar halinde durmakta. Yine alışkanlık istiyor. Hoş, bizim gibi telefonda sürekli “şarj çubuğu” sayanlar için alışmak biraz daha kolay olabilir!
Doldur gitsin...
Bunun dışında orta konsolda bulunan dokunmatik ekranın kullanımı rahat. Navigasyonun pratik kullanımlı olduğu konusunda biraz kafam karışık. Ancak diğer fonksiyonlarda sorun yok. İri klima düğmeleri ise hayli rahat kullanımlı. Klima düğmelerinin altında bulunan SD kart ve USB girişimleri bir çizgide sıralanmışlar.
İç mekanda sağolsunlar, eşya koyma bölmeleri konusunda bir hayli bonkör davranmışlar. Çift torpido gözü, iri kıyım bardaklıklar ve yan kapı cepleri sayesinde “Doldur gitsin!” gibi bir hava yaratılmış.
Her ne kadar kendisi 4x4 versiyon olmasa da, konuğum olan arkadaşta “Drive Mood” denilen, aracın bir miktar kimyasını değiştiren bir sistem mevcuttu. “Auto”, “Sport” ve “Traction” diye üç farklı konumu bulunan düğmeyle, örneğin “Sport”a getirdiğinizde gaz pedalı tepkileri, direksiyonun sertliği filan gibi şeyler değişiyor. “Traction” ise, hafif kaygan zemin ve toprak yolda filan biraz daha çekiş gerektiğinde kullanılıyor. Tabii lastikler iyi değilse, pek faydası olmaz, mucize beklemeyin!
Kıssadan hisse, 500X ya da diğer adıyla “500 çarpı” gayet güzel olmuş. Sınıfının çekici üyelerinden biri gibi görünüyor. Fiyatları da 63 bin ile 92 bin 500 lira arasında değişiyor. En pahalı olanı da, tek “4x4” seçenek tabii. Diğerleri önden çekişli çünkü...
Minik arkadaşa bayıldım!