01.11.2009 - 00:28 | Son Güncellenme:
SONGÜL HATISARU
300 milyon dolar cirolu şirketi Bimeks’i, Boğaziçi Üniversitesi’nde denize nazır odasını bırakıp memur maaşıyla SPK’nın başına gelen Prof. Dr. Vedat Akgiray, ‘kariyer hırsı için değil, piyasayı büyütmeye geldim’ diyor.
Kendisine 10 yıl önce de SPK Başkanlığı teklif edildiğini anlatan Akgiray, o günlerde görevi kabul etmeyişinin nedenlerini şöyle anlattı:
“O zaman istemedim. Kiracıydık, kendimizle ilgili hedeflerimiz vardı. Şimdi kirada evlerimiz, şirketimiz var. İz bırakmak için gelebilirdik. Bunu söyledim, büyütmeye gelirim dedim, Sayın Başbakan da ‘Bu işi bilen sizsiniz, karışmayız, buyrun’ dedi, geldim.”
‘Bir yanlışlık var’
Koyu bir Galatasaraylı olduğu bilinen Başkan Akgiray, spor kulüplerinin halka açılma tarzlarında ‘bir yanlışlık’ olduğunu belirtiyor. Bazı kulüplerin durumu mahkemelere taşındığını hatırlatarak, ‘Futbol kulüplerinin halka açılma modellerini nasıl buluyorsunuz?’ diye soruyoruz:
“Galatasaray’ın da, Fenerbahçe’nin de, Trabzonspor’un da halka açılma tarzlarında yanlış bir yapılanma olmuş, onun sıkıntısını hepsi çekiyor. Düzeltmeye muhtaç bir yanlışlık var. Hukuk açısından bu nasıl düzelir kanunlar içinde, bunu hiç bilmiyorum. Onu göreceğiz ama yani sürdürülebilir bir yapıları yok.
Düşünün ki iki tane şirket var aynı yapının içinde. Birisi sırf gelirlere sahip, birisi giderlere. Kurgu yanlış yapılmış, belki halka açılmalar yanlış olmuş en başta, bu yöntem yanlış, bu yöntemle açılmaması lazımdı. Beşiktaş’taki yapı ise çok koruyucu olmuş, onlar da kıpırdayamıyorlar. Bu da yanlış olmuş. Hepsi yanlış olmuş.”
Akgiray Milliyet”in sorularını yanıtladı.
300 milyon dolar cirolu bir şirketiniz vardı. Keyfiniz yerindeydi, niye bunları bırakıp SPK’nın başına geldiniz? Amaç ne, buna değecek mi?
1980 yılında işletme masteri yapmak için ABD’ye gittim. Oradaki bilimsel atmosfer hoşuma gitti, kaldım, akademik kariyer sahibi oldum, bilimsel araştırmalar yaptım.
11 yıl Amerika’da kaldım ABD’de. En son çalıştığım üniversitede rektörden sonra en yüksek maaşı ben alıyordum, hatta yabancıya bu para verilir mi diye herkes hayıflanıyordu. Gelirim, havam yerindeydi. Bir akşam evde oturuyorduk, ‘Gidelim mi?’ dedik geldik.
Hayatta her şeyi bir anda bırakabilme gibi bir deliliğim var. Çok da iyi olmuş, ülken sonuçta, biz aile hayatına, çay kahve muhabettine meraklı insanlarız, bulamayınca, yabancı yerin kralı olsan ne olacak. Bir yerden sonra para çözmüyor hiç birşeyi. İnsana lazım olan para, Anadolu tabiriyle namerde muhtaç etmeyecek kadar olsun yeter, üstü angarya zaten. Döndükten sonra Boğaziçi Üniversitesi’ne geçtim. SPK da işte biraz öyle oldu. Benim geçinme derdim yoktu çok şükür.
Yaşım 50’yi devirdi, mesleğim finansçılık, bu işin en ileri ülkesi ABD’de nasıl yapıldığını gördüm. Bizim ülkemizin büyüklüğüne göre sermaye piyasası geride kalmış. 1990’lı yılların ortalarında benim SPK başkanlığım yine gündeme gelmişti. O zamanlar daha gençtim, daha yeni iş hayatı, bir yandan üniversite, yoğundum, istemedim.
Kaçtınız yani?
Evet kaçtım görevden. Şimdi yaşım 50’yi devirdi. İlk teklif geldiğinde, kiracıydık. Şimdi benim kiracılarım var. 10 yıl sonra bu fırsat bir daha gelse belki yaşım elvermeyecekti. Bu ülkeye verebileceğim bir şey varsa verelim, dedim. Bana bu işe başlarken arzu ettiğim çalışma prensipleriyle çalışabileceğim sözü verildi ve bugüne kadar o sözün tutulduğunu görüyorum. Şu anda hiç pişman değilim. Daha iyi olur muydu SPK, tabii ki olurdu. Biz de bunu yapmak için uğraşıyoruz.
Ne söz istemiştiniz?
Politikayı bilmem, hayatım boyunca uğraşmadım. Bir ticari hesabım yok, olsa ne uğraşacağım burada. Tek amaç Türkiye sermaye piyasasını büyütmek, bu konuda tam destek istedim. Öncelikle Sayın Başbakanımızdan. ‘Tamam, dedi, senin işin, uzmanlığın buyur yap.’ ‘Başka hiç bir amaca hizmet edilmesine, kapı açılmasına izin vermeyin burada lütfen’ dedim, ‘Peki’ denildi. İnandım güvendim, hiç de pişman değilim.
Halka arz seferberliği başlattınız, ama nasıl ikna edeceksiniz şirketleri? Yıllardır gelmiyorlar...
Küçük yatırımcı borsadan büyük oranda kaçmış. Bakın borsa oynamak lafı çıkmış, bir kısım da kumar gibi görüyor yani borsayı. Diyebilirsiniz ki güven yaratmanız çok zor. Zorsa yapmayalım mı? Bakın New York borsası olmasaydı, Amerika’da böyle sermaye birikimi olmazdı.
Sırf banka kredisiyle ekonomik büyüme bir ülke için sürdürülebilir bir şey değil. Mümkün değil, dolayısıyla bu işi yapmaya mecburuz. Hatalarımızı telafi etmeye, tekrar halkın güvenini kazanmaya mecburuz. Kazanmaya çalışmayacaksak benim burada işim yok.
Brezilya bunu becerdi. Başladılar üç sene gelen olmadı, sonra olmuyor bu iş hayal dediler, sonra halk tarafından bu seferberlik bir anlaşıldı, uçtular, bin küsur hisse halka açık şimdi, 1.5 trilyon dolarlık piyasa değeri var. Bizim 10 mislimiz, oysa ekonomisi 10 mislimiz değil.
Arsayı aldı, SPK’yı İstanbul’a taşıyor
Alışkın olmadığımız bir bürokrat portresi çiziyorsunuz. Hiperaktif bir yapınız var. Protokol konuşmalarında klişe söylemlere pek girmemeniz dikkati çekiyor. Toplantılarda konuşmaları dinlerken sıkılıyor musunuz?
Çok. Hele aynı şeyler tekrarlanıyorsa iyice sıkılıyorum, boş vaktim olsa spor yaparım, uyurum, niye boş laf dinleyeyim. Yıllardır aynı şeylerin söylenip durduğu platformlar biliyorum. Biraz yeni bir şey söylenmesi lazım veya o konferansı yapmayın, masrafa yazık.