Ekonomi Tahvil bono fonları getiri şampiyonu

Tahvil bono fonları getiri şampiyonu

30.12.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tahvil bono fonları getiri şampiyonu

Tahvil bono fonları getiri şampiyonu





2002 yılı yatırımcının yatırım fonlarını keşfettiği, yatırım fonları piyasasındaki büyümenin ivme kazanarak devam ettiği bir yıl oldu. Yatırımcısına likidite, kolaylık ve vergi avantajı sağlayan yatırım fonları türler bazında sağladığı getiri performanslarıyla artıştalar. 2002 yılında B tipi yatırım fonları yıl sonu itibariyle yüzde 30 olacağı tahmin edilen yıllık enflasyon oranının üzerindeki getiri performansları ile ön plana çıktılar ve yatırımcısını sevindirdiler. B tipi yatırım fonları 2002 yılının son iki gününe girilirken ortalamada yüzde 46’lık bir getiri sağladılar. Bu getiri düzeyi, yüzde 12’lik bir reel faizi işaret ediyor. Ortalamada sağladığı yüzde 50’nin üzerindeki getirisi ile B tipi tahvil bono fonları tüm yatırım fonları piyasasının yılbaşına nazaran en yüksek getirili fon türü oldu. 2002 yılında bono faiz oranları enflasyona göre yüksek ve aynı zamanda orta vadeli düşüş trendi içerisinde seyretti. 2002 yılı hazine bonosu - devlet tahvili yatırımı yapan fonların yüzünü güldürdü. B tipi değişken fonlar ve B tipi likit fonlar da ortalamada sağladıkları getiriler ile B tipi tahvil bono fonlarını izlediler. B tipi yabancı menkul kıymet yatırım fonları yatırımcısı ise döviz kurlarında yaşanan düşük getiriye paralel olarak daha düşük bir oranda getiriye razı oldular.

Hisse senedi piyasasının olumsuz performans gösterdiği 2002 yılında A tipi fonlar ise ortalamada sağladığı yüzde 2’lik getiri ile yatırımcısını hayal kırıklığına uğrattı. Düşük oranda hisse senedi taşıyan A tipi karma ve A tipi değişken fonlar getiri performansında diğer A tipi fonların önünde yer aldılar. A tipi karma ve A tipi değişken fonlar portföylerinde bulunan yüksek oranlı faiz enstrümanlarına dayalı olarak enflasyonun altında ancak pozitif getiri sağladılar. Daha yüksek hisse senedi oranı taşıyan A tipi hisse senedi, A tipi sektör ve A tipi endeks fonlar ise hisse senedi piyasasında yaşanan düşüş trendinden daha fazla etkilenerek yılı ortalamada kayıpla kapattılar.


Kaynak: KYD Endeks verileri (27.12.2002 itibariyle)

Paranın güvenli adresi




Sanıldığı gibi geleceğin tahmini yatırım kararlarının esasını oluşturmaz. Yatırım sürecinde mevcut koşullarda risk ve getiriyi optimize etmek için üç konunun çok iyi bilinmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor. Birincisi, yatırımın uzun vadeli risk ve getiri beklentileri. Genellikle riski düşük yatırımların getiri beklentisi de düşüktür. İkincisi, mevcut durumda piyasaların hangi riskleri ne düzeyde algıladığı. Üçüncüsü ise geleceğe yönelik piyasaları etkileyebilecek ekonomik, politik, vs. faktörler konusundaki beklentilerimiz.
Sonuncu faktör olan beklenti ve tahminler, belki de en sübjektif olanı ve kişiden kişiye değişebilenidir: Irak’ta savaş çıkacak mı? Ne zaman ve nasıl gelişecek? Kıbrıs’ta anlaşmaya varılacak mı gibi birçok soru.
Ancak birinci ve ikinci olarak değerlendirdiğimiz faktörler kesinlikle bilimsel, teknik ve profesyonel bakışı ile değerlendirilmesi gereken ve aynı zamanda geleceğe yönelik risk algılamamızı da oluşturan temel hususlardır.

Risk kategorileri
Genel olarak yatırım ürünleri düşük riskli yatırım araçları (repo, dolar vs.) ve yüksek riskli yatırım araçları (hisse senedi, tahvil - bono) şeklinde ikiye ayrılabilir. Ortalama yatırımcının doğal davranışı da, beklentilerin belirsizleştiği ve piyasada riskin arttığı dönemlerde portföylerindeki düşük riskli ve likit enstrüman oranını artırma yönünde olur. Prensip olarak doğru görünen bu davranış acaba her zaman arzu edilen sonucu verir mi? Emin olmayalım.
Örneğin, 3 Kasım seçimleri öncesindeki belirsiz ortamı hatırlayalım. Seçim sonrasına ilişkin sayısız senaryo üretilmekte idi ve sonuçta bu senaryolar arasında piyasanın en tercih ettiği seçeneğin sandıktan çıktığını da kimse iddia edemez. Buna karşılık hemen seçim sonrasında, risksiz bir yatırım aracı olan dolar yüzde 10 değer kaybederken, en riskilisi olan hisse senedi piyasası yüzde 40 kadar prim yaptı.
Dolayısıyla, çok sayıda faktörün, farklı şekillerde algılanarak fiyat düzeylerine yansıdığı piyasada, yalnızca belirli beklentilere odaklanarak karar veren yatırımcı aynı zamanda piyasanın "kolektif bilincine de" meydan okumaktadır ki, bu oldukça iddialı bir tavırdır.
Riskten kaçan diğer tipik bir yatırımcı davranışı da, aşırı "getiri odaklı" olması. Yatırımcılar genelde belli zaman sonra ceplerine ne gireceğini bilmek isterler Bu açıdan bakıldığında kısa vadeli mevduat ve bonolar çekici gelmektedir.

Döviz, faizi kıskandı
Aynı şekilde TL’ye güvenmeyerek (ve uzun vadede para kaybetmesine karşın !) dövizim döviz olarak kalır, değerini korur diyen yatırımcının da bilinçaltında piyasalardaki aşırı dalgalanma ve belirsizlikten bu şekilde korunma güdüsü vardır. Ama yine de şöyle geriye doğru bir yıl bakınca "keşke bono alsaydım 1000 dolarım 1500 dolar olmuştu..." iç geçirmesinin de önüne geçmek mümkün değildir.
Buradan çıkaracağımız belki de en önemli sonuç, belli bir zaman sonra ne kazanacağımızı bilmek de bizi mutlu etmeyebilir. Çünkü, portföy yönetiminin amacı sanıldığı gibi yalnızca getiriyi değil, risk ve getiri bileşenini maksimize etmektir. Bu durumda risk alma kapasitemiz ne olursa olsun, belki bir miktar ben getirimi bileyim mantığından "piyasanın sağlayacağı fırsatlardan mümkün olduğu kadar fazla yararlanayım" yaklaşımına yönelmek daha uygun görünüyor.


Veriler, Fonmarket işbirliğiyle hazırlanan Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği’nin (KYD) web sitesinden alınmış ve analiz edilmiştir.