Ekonomi Türkiye, uluslararası şirketlerin merkez üssü

Türkiye, uluslararası şirketlerin merkez üssü

18.01.2011 - 12:11 | Son Güncellenme:

Uluslararası şirketler, Türkiye’yi artık sadece yatırım yapılacak ülke olarak değil, coğrafi konumu dolayısıyla bölgenin yönetim merkezi olarak da görüyor.

Türkiye, uluslararası şirketlerin merkez üssü

Türkiye’den Güneydoğu Avrupa, Avrasya, Ortadoğu, Orta Asya, Afrika, Balkanlar, Türk Cumhuriyetler ve Akdeniz’den yüzlerce ülkeyi yönetir hale gelen uluslararası şirketler, İstanbul’u, birçok alanda olduğu gibi bölgedeki operasyonlarını yönetmede de merkez üs olarak seçiyor. Bölgedeki ülkeleri Türkiye’den yöneten uluslararası şirketlerin yöneticileri arasında çok sayıda Türk de bulunuyor.

AA muhabirinin yaptığı derlemelere göre, Coca-Cola Avrasya ve Afrika Grubu’na bağlı bulunan 90 ülke İstanbul’dan Ahmet C. Bozer başkanlığında yönetiliyor.

PepsiCo Türkiye, 2008 yılından beri aralarında Kıbrıs, Sırbistan, Bosna Hersek, Kosova, Makedonya, Hırvatistan, Slovenya, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Moldova, İsrail ve Yunanistan’ın bulunduğu 14 ülkenin merkezi konumunda bulunuyor. Güneydoğu Avrupa Bölgesi’nin merkez ülkesi olan Türkiye, bugün İngiltere, Fransa, İspanya, Rusya ile birlikte PepsiCo Avrupa’nın 5 yönetim merkezinden biri.

Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca, bölgedeki 12 ülkeden de sorumlu bulunuyor.

İstanbul’da yer alan Microsoft MEA (Ortadoğu ve Afrika) yönetim ofisinden 79 ülke, BSH’da 1999’dan yılından beri 10 ülke, MasterCard’da da ise Güneydoğu Avrupa Bölgesi (10 ülke) yönetiliyor.

Benetton Türkiye ofisi 1998’den beri Gürcistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve KKTC pazarlarını, BP LPG ve BP-Castrol Madeni Yağlar İş Kolları’nda ise 2 ayrı Türk yönetici, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülkeyi, Visa ise Türkiye’den İsrail ve Romanya pazarlarını yönetiyor.

CEVA Lojistik Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan ve Makedonya’dan oluşan Balkan ülkelerinin yönetimini gerçekleştiriyor. Şirket, bu yıl Mısır ve Orta Asya ülkelerinin de katılımı ile çok daha büyük bir coğrafyayı Türkiye’den yönetir duruma geldi.

Intel’in Ortadoğu ve Afrika Bölgesi, 2004’den beri Türkiye’den yönetiliyor. Türkiye’den yönetilen bölgede 67 ülke yer alıyor.

Bilişim şirketi Adobe’nin İstanbul ofisi, şirketin Akdeniz ülkelerinden sorumlu olarak konumlandırıldı. Arnavutluk, Bosna Hersek, Hırvatistan, İsrail, Kosova, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Türkiye, İstanbul ofisi üzerinden yönetiliyor.

-COCA COLA’DA 70 BİN ÇALIŞAN İSTANBUL’DAN YÖNETİLİYOR-

Haberin Devamı

Coca-Cola Avrasya ve Afrika Grubu’na bağlı 90 ülke İstanbul’dan Ahmet C.

Bozer başkanlığında yönetiliyor. 2008 yılında mevcut halini alan grup, Coca-Cola sistemi dahilinde yaklaşık 70 bin kişiye istihdam sağlıyor.

Ahmet Bozer, Türkiye’nin, dinamik ekonomisi ve genç nüfusu ile güçlü bir ülke, ayrıca Afrika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı birleştiren "mükemmel" konumu ve Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika’ya hizmet götüren birçok hava yolu sayesinde merkezi bir ulaşım ağına sahip olduğunu söyledi.

Türkiye’nin bir bölgesel üs olabilme potansiyelini gerçekleştirebilmesi için çeşitli konulardaki vergi yükünü azaltmasında fayda gördüklerini ifade eden Bozer, şunları kaydetti: "Merkezimiz nerede olursa olsun, her gün birçok farklı coğrafyada ilişkiler yönetiyor ve işbirlikleri kuruyoruz. Farklı ülkelerdeki ilişkileri yönetmek, kurumlar arasında her gün, her seviyede yapıcı diyaloglar yaratmamızı gerektiriyor. Bu amaçla, grup yöneticilerimiz sık sık grup içerisindeki ülkeleri ziyaret ediyor. Bu ülkelerdeki yönetici arkadaşlarımız da tüketicilerimizin, müşterilerimizin ve tüm iş ortaklarımızın beklenti ve taleplerini anlamak ve karşılamak üzere kendi bölgelerinde aynı şekilde hareket ediyor."

Haberin Devamı

-"İSTANBUL, SUNDUĞU ORTAM İLE YÖNETİM İÇİN NE DENLİ DOĞRU BİR MERKEZ OLDUĞUNU KANITLIYOR"-

2000’den bu yana İstanbul’da yer alan Microsoft Ortadoğu ve Afrika(MEA) yönetim ofisinden 79 ülke yönetiliyor.

Microsoft’ta MEA Bölgesi’ndeki İş Stratejilerinin Geliştirilmesi ve İş Operasyonlarından Sorumlu Microsoft International Başkan Yardımcısı Ala Faramawy, Microsoft’un Ortadoğu ve Afrika’daki operasyonlarını yönetmek için İstanbul’u seçmesinin birçok nedeni bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: "İstanbul, başta coğrafi olarak bölgedeki önemli iş merkezlerine yakın, stratejik bir noktada yer alıyor ve her yere kolaylıkla seyahat etme imkanı sağlıyor. Ayrıca sunduğu iş fırsatları, sosyal gelişim, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki potansiyeli, yetişmiş işgücü ve yabancı çalışanlar için sunduğu altyapı ile de ön plana çıkıyor. Sahip olduğu dinamizm, çeşitlilik ve yüksek kaliteli işgücü nedeniyle bölgeyi İstanbul’dan yönetmek oldukça zevkli.

Türkiye dinamik ekonomisi, iş fırsatları ve özellikle de genç ve teknolojiye yatkın nüfusu ile gelişim için büyük bir potansiyel taşıyor. Örneğin 28,4 milyon Windows Live Messenger kullanıcısı ile dünya çapında 4. sırada yer alıyor. Tüm bu özellikleri ile Türkiye teknolojinin etkin kullanımı ile diğer ülkelere ve özellikle de AB’ye yönelik yazılım ve hizmet sağlayıcısı bir ülke olabilme potansiyeline sahip. Bu noktada Microsoft Türkiye de her zaman ekonomik büyüme ve kapasite yaratma konusunda gerekli desteklerin tümünü vermeye hazır bulunuyor.

İstanbul, sunduğu ortam ile yönetim için ne denli doğru bir merkez olduğunu kanıtlıyor. 10 yıldan bu yana Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nin yönetim merkezi olarak birçok başarıya imza attık. Tüm bunların ötesinde Türkiye, organizasyonumuz içerisinde çok önemli ve farklı bir yere sahip. Hatta 2010 yılında Microsoft Türkiye, gösterdiği başarılı kurumsal ve pazar performansı ile hızlı gelişen ülkeler liginde yarıştığı Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gibi ülkeleri geride bırakarak ’yılın ülkesi’ seçildi." Faramawy, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nin yapı olarak çok çeşitlilik sunan bir pazar ve birçok farklı kültür, iletişim biçimi, iş yapış, farklı insan ile yönetim yaklaşımları gerektiren bir yapıya sahip olduğunu, yerel iş ortamlarına uyum sağlamak için yapılması gerekenlerin başında dinleyip anlayarak hareket etmenin geldiğini söyledi.

-BP İÇİN TÜRKİYE "ÖZEL ÜLKE"-

Haberin Devamı

BP LPG ve BP-Castrol Madeni Yağlar İş Kolları’nda 2 ayrı Türk yönetici, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülkeyi yönetiyor. BP ve Castrol Madeni Yağlar İş Kolu’nda Aralık 2010’dan itibaren Rusya, Türkiye ve Nordik Ülkeleri Madeni Yağlar Satış Direktörlüğü görevini Ömer Dormen yürütüyor.

BP’nin Avrupa’daki LPG faaliyetlerinde ise Ocak 2011 itibariyle organizasyonel bir değişiklik gerçekleştirildi. Avrupa LPG organizasyonu Kuzey Avrupa ve Türkiye Performans Ünitesi ve Batı Avrupa ve Güney Afrika Performans Ünitesi olarak ikiye ayrıldı. Hakan Türker, BP’nin Almanya, Belçika, Lüksemburg, Hollanda, Polonya, Avusturya ve Türkiye’deki tüm LPG faaliyetlerini kapsayan LPG Kuzey Avrupa ve Türkiye Performans Ünitesi Lideri oldu.

BP Türkiye Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Murat Lecompte, Türkiye’nin, BP’nin hem "arama ve üretim" hem de "rafinaj ve pazarlama" segmentlerinin birlikte bulunduğu az sayıda "özel ülkeden biri" olduğunu, ayrıca Türkiye’nin, BP’nin rafinaj ve pazarlama alanında büyüme hedefinin olduğu sayılı 5 ülke arasında yer aldığını kaydetti.

Lecompte, Türkiye’den yönetim modelinin şirketlere önemli avantajlar sağladığını düşündüklerini ifade ederek, "Konum itibariyle hem Doğu’ya hem de Batı’ya yakın olmamızdan dolayı geniş bir mozaiği tecrübe etme imkanı buluyoruz.

Çalıştığımız ekiplerimiz de bu doğrultuda önemli bir dinamizme sahip oluyor" dedi.

-BSH ÜRÜNLERİNİN PAZARLARA DAĞITIMI TÜRKİYE’DEKİ TEMSİLCİLİK OFİSİNDEN GERÇEKLEŞTİRİLİYOR-

Haberin Devamı

BSH’da 10 ülke 1999’dan yılından beri Türkiye’den yönetiliyor. BSH ürünlerinin Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Gürcistan, Türkmenistan, Ermenistan, Kırgızistan, Tacikistan, KKTC ve Irak gibi gelişmekte olan pazarlara dağıtımı Türkiye’den ve Almatı’daki BSH Ev Aletleri temsilcilik ofisinden gerçekleştiriliyor.

BSH Ev Aletleri İcra Kurulu Başkanı Norbert Klein, üretim, lojistik, servis ve satış pazarlama konusunda BSH’nin önde gelen ülkelerinden olması ve kendi hinterlandını beslemesinin Türkiye’nin şirket için tercih edilmesinin en önemli sebebi olduğunu vurguladı.

Klein, şu anda üretimlerinin yüzde 60’ını başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya ihraç ettiklerini belirterek, "Ülkemizde geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz ürünlerimizin yurt dışında bu denli talep görmesi bizi gururlandırıyor" dedi.

-BENETTON TÜRKİYE OFİSİ-

Haberin Devamı

Benetton, Türkiye’de faaliyet gösteren "ilk" uluslararası hazır giyim markası oldu. Benetton Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Luciano Benetton, Boyner Holding’i yetkili temsilci seçerek Temmuz 1985’te Türkiye pazarına girmişti.

Benetton Türkiye bir yandan hızla bayilik ağını kurarken diğer yandan Altınyıldız fabrikasında Türkiye üretimini gerçekleştirmeye başlamıştı.

Benetton Group ve Boyner Holding, Nisan 2005’de Benetton markalarının Türkiye ve bölgedeki faaliyetlerinin yönetimi ve geliştirilmesi için ortaklık anlaşması imzaladı. Lisansörü Boyner Holding aracılığıyla 1985 yılından bu yana Türkiye’de kesintisiz faaliyet gösteren Benetton Group, bu anlaşmayla United Colors of Benetton ve Sisley markalarının Türkiye’deki ticari faaliyetlerini üstlenen Boyner Holding’e ait BOFİS şirketinin yüzde 50’sini satın aldı. Benetton Türkiye ofisi 1998 yılından beri Gürcistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve KKTC pazarlarını yönetiyor.

Benetton Türkiye Genel Müdürü Zeynep Selgur, söz konusu pazarlarda Türkiye’nin ekonomik ve lojistik avantajları bulunduğunu ifade ederken, Türk Cumhuriyetler’e uluslararası markaların son 5 yıldır girmeye başlamasına karşın Benetton Türkiye olarak 12 yıldır bu pazarlarda penetrasyonlarını artırdıklarını söyledi.

-PIERRE CARDIN, CACHAREL VE U.S. POLO ASSN.’İN LİSANSÖRÜ AYDINLI GRUP-

Aydınlı Grup Türkiye, Pierre Cardin’de İran, Irak, Suriye, Kazakistan ve Azerbaycan’da ana lisansörlük, Cacharel’de 28 ülkede markanın lisansörlüğünü ve U.S. Polo Assn.’de ise Rusya, Ukrayna, Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika olmak üzere 30 ülkede lisansörlük yapıyor.

Aydınlı Grup Yürütme Kurulu Başkanı Ahmet Said Kavurmacı, grup olarak 1993’ten bu yana Pierre Cardin, 1995’ten bu yana Cacharel, 1997’den bu yana da U.S. Polo Assn.’in ana lisansörlüğünü yürüttüklerini hatırlatarak, bugün Türkiye çapında 170’e yakın perakende satış mağazaları, 3 alışveriş merkezleri ve 500’ü aşkın satış noktalarıyla Türkiye hazır giyim sektörünün önde gelen firmalarından biri olduklarını söyledi.

Ortadoğu’dan Balkanlar’a uzanan geniş bir coğrafyada üretim ve satışını gerçekleştirdikleri markalarıyla Türk tasarım ve üretiminin özelliklerini taşıdıklarını, faaliyetlerini 4 kıtada sürdürdüklerini kaydeden Kavurmacı, Cacharel’de 28 ülkede markanın lisansörlüğünü üstlendiklerini, kısa süre önce imzaladıkları anlaşmayla da 9 ülkenin erkek giyim marka hakkını satın aldıklarını, artık Türkiye, Rusya, Ukrayna, İran, Irak, Suriye, Kazakistan, Azerbaycan ve Lübnan’da Cacharel’in sahibi olduklarını, U.S. Polo Assn.’de ise lisans bölgelerini sürekli genişlettiklerini, Rusya, Ukrayna, Doğu Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika olmak üzere 30 ülkeye U.S. Polo Assn. giydirdiklerini anlattı.

-VISA TÜRKİYE-

Visa, Türkiye’den İsrail ve Romanya pazarlarını da yönetiyor. Visa Europe Bölge Genel Müdürlüğünü 2007’den bu yana Berna Ülman yapıyor.

Berna Ülman, yönetiminden sorumlu olduğum ülkelerin kart kullanım alışkanlıkları ve tüketici davranış biçimleri açısından benzerlik gösterdiğini ifade ederek, banka kartları kullanımının daha yoğun olduğu Batı Avrupa pazarlarının aksine, yönettiği pazarlarda kredi kartları kullanımının payının toplam kartlı ödeme sistemleri harcamalarının içinde daha fazla olduğunu, özellikle yenilikçilik alanında Türkiye’nin birçok projeyi önceden deneyimlediğini ve bu tecrübesiyle benzer pazarlardaki stratejilerin gelişmesine öncülük ettiğini söyledi.

Birden çok pazarı yönetirken, her şeyden önce kültürel, sosyal ve ekonomik farklılıkların öne çıktığını, farklı pazar yapılarını tanımak ve anlamak, pazarlardaki farklı dinamiklere hakim olmak, farklı mevzuat ve düzenlemelerle ilgili bilgi sahibi olmak gerektiğini vurgulayan Ülman, "Bölgesel yönetimi üstlendiğinizde, kuşkusuz daha sık seyahat ediyorsunuz. Benim için Türkiye pazar dinamiklerine hakimiyet ne kadar önemliyse, İsrail ve Romanya pazarına hakimiyet de aynı derecede önemli" dedi.

-CEVA LOJİSTİK TÜRKİYE, BALKAN ÜLKELERİNDEN SONRA MISIR VE ORTA ASYA ÜLKELERİNİ DE YÖNETECEK-

Otomotiv, lastik, elektronik, teknoloji, petro kimya, endüstriyel mamuller, hızlı tüketim ürünleri, basın yayın, gibi farklı pazar ve sektörlere hizmet sunan CEVA Lojistik Türkiye’ye, "gerçekleştirdiği başarılar" sonucu 2008 yılı başında Yunanistan, Bulgaristan ve Makedonya’dan oluşan Balkan ülkelerinin yönetimi de bağlandı.

CEVA Türkiye ve Balkanlar Genel Müdürü Aslan Uzun, "Yunanistan’daki ekonomik şartlara rağmen operasyonlarımızı başarı ile yönetmemiz sonucu, krizin içinden karlı, alt yapısı Türkiye’den desteklenmiş, ülkenin en başarılı lojistik şirketi adeta tekrardan kuruldu. Bu esnada Türkiye’de yüzde 100’ün üzerinde bir büyüme gerçekleştirildi. Tüm bu başarılar sonucu CEVA dünyası yeniden yapılanmaya gitti. 2011 yılında Mısır ve Orta Asya ülkelerinin de katılımı ile çok daha büyük bir coğrafyayı Türkiye’den yönetiyor duruma geldik" şeklinde konuştu.

Uzun, Türkiye’den başka ülkeleri yönetmeyi 2 ayrı kategoride incelemek gerektiğini belirterek, şöyle dedi: "Avrupa’daki ülkeleri yönetmek, diğer komşu ülkeleri yönetmek...

Avrupa’da operasyon yönetirken karşılaştığımız en önemli fark çalışan personelin kültür farkı. Bizler Akdeniz ülkeleri olarak daha duygulara önem veren, hata ve başarının paylaşımında standardın üzerinde tepki veren bir kültüre sahibiz. Oysa Avrupa’da kuzeye doğru çıktıkça tepkiler duygusallıktan daha çok akıl ve matematiğe dayanıyor. Bu da her iki ekibin ilk başlarda uyum sağlamasında aşması gereken bir engel oluyor. Biz Türkler hakikaten çok esneğiz, her toplum ile kısa sürede kaynaşabiliyoruz. Bu sayede bu engel çok hızlı aşılıyor. Başarılı olabilmemizin bir sırrı da biz Türkiye’de her an kriz yöneten, daha az veri ile karar alan, birçok işi aynı anda yapan bir kültüre de sahibiz. Bu da bize yurt dışında, gelişmiş ülkelerde başarı getiriyor."

-INTEL’İN ORTADOĞU VE AFRİKA BÖLGESİ TÜRKİYE’DEN YÖNETİLİYOR-

Intel’in, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi, 2004 yılında Ayşegül İldeniz’in bölge direktörü olarak atanmasından bu yana Türkiye’den yönetiliyor. İldeniz, yatırımlardan sosyal sorumluluk projelerine, satış ve pazarlama faaliyetlerinden dağıtım ve satış kanallarına kadar Intel’in Türkiye, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’ndeki tüm çalışmalarından sorumlu. Türkiye’den yönetilen bölgede aralarında Mısır, Güney Afrika, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın de yer aldığı 67 ülke bulunuyor. Pazar büyüklüğü açısından bakıldığında Intel’de 19 milyon adetlik bir bilgisayar pazarı Türkiye’den yönetiliyor.

Intel Türkiye İş Geliştirme Grup Müdürü Burak Aydın, bugün bölgenin satış, finans, pazarlama, perakende gibi çeşitli departmanlarında hep Türk yöneticilerin çalıştığını, Intel’de Türk yöneticilerin tercih edilmesinde öncelikle Doğu–Batı sentezinin büyük önem taşıdığını ifade ederek, şunları kaydetti: "Türk yöneticilerin batılı iş etiği ve disiplinin yanı sıra, doğulular gibi güçlü iletişim yetenekleri ve Orta Doğu ve Afrika’daki zorlukları anlayabilen kültürel birikimleri de bulunuyor. Türk yöneticiler rasyonel kararlar alabilmeleri, güçlü ilişkiler kurabilmeleri ve zamandan bağımsız hareket edebilmeleri nedeniyle de tercih ediliyorlar. Bunun dışında Türk yöneticiler gerek 2001’de yaşadığımız kriz gerekse daha önceki deneyimleri sayesinde zorlu ekonomik koşullarla daha kolay başa çıkabiliyor, krizle yeni karşılaşan ülkelerdeki yöneticilere göre daha soğukkanlı hareket ederek doğru tedbirleri hızla uygulayabiliyorlar. Kriz deneyimi ayrıca Türk yöneticilerin değişen koşullara da hızla ayak uydurmasına yol açıyor. Bu da önemli bir tercih nedeni.

Türkiye, günümüz dünyasında yükselen ülkeler arasında önemli bir örnek olarak dikkat çekiyor. Hızla büyüyen bir pazar ve kuvvetli perakende kanalına sahibiz. Ayrıca devletin her alanda önemli yatırımları bulunuyor. Intel’in bölgeyi Türkiye’den yönetmeyi tercih etmesinin bir diğer önemli sebebi ülkemizin teknolojiye olan ilgisi ve bilişim alanındaki ciddi büyüme potansiyeli. Türkiye Intel’in Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nde bulunan 67 ülke içinde en yoğun genç nüfusa sahip ülkelerden biri. Gençler başta olmak üzere, toplumun her kesiminden tüketiciler, yeni teknolojileri kullanmak konusunda son derece hevesli. Ancak yine de bilgisayar penetrasyonunun diğer ülkelere oranla düşük olması dikkat çekiyor. Ekonomik krize rağmen büyümesini sürdüren Türkiye bilgisayar pazarı 2011 yılında da yüzde 27,8 büyüme kaydederek 4 milyon 530 bin adede ulaşması bekleniyor." Aydın, Türkiye gibi bilişim sektörünün en hızlı büyüdüğü pazarlardan birinden gelen yöneticilerin hem perakende hem son kullanıcı hem devlet hem de kurumsal alandaki ciddi değişimleri bu bölgedeki farklı ülkelerde devamlı gözlemleyip diğer ülkelere deneyim ve bilgi aktardığını belirterek, "Ancak elbette bu inanılmaz değişimi gözlemleyip yönetmek ciddi dikkat gerektiriyor.

Orta Doğu ve Afrika pazarı büyük bir hızla değişen, heyecanlı ve dinamik bir pazar" dedi.

Pazarın geneline bakıldığında profesyonellik gelişmediği için etik uygulamalar, iş akışları konularında çok dikkatli çalışmak, güvenilir iş ortaklarıyla iş yapmak gerektiğini vurgulayan Aydın, bölgede sadece nakit parayla iş yapılabilen birçok Kuzey Afrika ülkesinin yanı sıra yaygın dağıtım ağlarının oturmadığı birçok Afrika ülkesinin de yer aldığını, bu anlamda devamlı olarak zorlukları öğreniyor olmak ve onlarla başa çıkacak mekanizmalar geliştirmek gerektiğini söyledi.

-COĞRAFİ KONUM VE LOJİSTİĞİN ETKİSİ-

Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Başkanı Piraye Antika, bazı uluslararası şirketlerin bölgedeki bazı ülkeleri Türkiye’den yönetmesine ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye’nin, kendi geniş iç pazarının yanı sıra çevre ülkeler de eklendiğinde çok büyük bir bölgeye erişim sağladığını ifade ederek, şunları kaydetti: "Türkiye’nin lojistik konumunun ve bölgedeki diğer ülkelere kıyasla sahip olduğu hızla iyileşen yatırım ortamının ve göreceli politik istikrarın etkili olduğunu düşünüyorum. Ağırlıklı olan faktör coğrafi konum ve bunu destekleyen lojistik avantajlar, hava trafiği burada özellikle önem taşıyor.

Belki de bunlardan en önemlisi çevre ülkelere kıyasla sahip olduğumuz kaliteli işgücü diye düşünüyorum. Çevre ülkeleri yönetebilecek nitelikte kaliteli, deneyimli ve esnek çalışıp düşünebilen beyaz yakalı işgücü ve aynı zamanda bu çevre ülkelerin -özellikle Ortadoğu ve Orta Asya’yı kastediyorum, buna Balkanlar’ı da ekleyebiliriz- kültürlerine adaptasyonu kolay olan, bu kültürler ile iyi iletişim kurabilen bir işgücü ve yönetim kabiliyetinden bahsediyoruz. Bu bölgeler ile Türkiye arasındaki kültürel yakınlıklar elbette çok önemli. Tabii Avrupa’ya olan yakınlığımız da mühim bir faktör.

Dünyada bazı merkezler, Londra ve New York gibi, finans sektörü için önemli merkezler olmaları gibi nedenlerle veya vergi cennetleri olarak bilinen ülkeler, sağladıkları vergi avantajları nedeniyle bölgesel üs olarak tercih edilebiliyorlar. Aslında bizim Kurumlar Vergisi oranlarımız da bazı avantajlar sağlıyor ancak bunların çok bilinmediğini, bahsettiğimiz avantajların daha ön planda tercih nedenleri olduğunu görüyoruz." Antika, Türkiye’ye yabancı sermaye ilgisinin yüksek olduğu bir dönemde bulunulduğunu ifade ederek, "(Gelecekte Türkiye’den yönetilen şirketlerin sayısında) bir artış kesinlikle bekliyoruz. Ancak unutmamak gerekir ki, bu rekabet gücümüz ile doğru orantılı olacaktır. Coğrafi konum, kültürel yakınlıklar gibi doğal avantajlarımız kalıcıdır ancak bunları mutlaka maliyet avantajı ile, altyapısal -lojistik, bilişim gibi- imkanların gelişmişliği ile destekliyor olmamız lazım" şeklinde konuştu.

AB dahilinde olmadan, Avrupa ile Gümrük Birliği anlaşmasından faydalanılabilecek tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Antika, ancak AB’deki ülkelere göre bazı üretim alanlarında maliyet avantajı ve kalifiye işgücü sağlamanın önemli olduğunu, yatırım ortamının güvenliği ve istikrarını temin etme, belirli alanlarda rekabet üstünlüğü yaratabilmenin daha fazla şirketin Türkiye’yi bölgesel üs olarak tercih etmesi için kilit önemde bulunacağını söyledi.

-"ŞİRKETLER, TÜRKİYE’Yİ FARKLI AÇILARDAN BÖLGESEL ÜS OLARAK KULLANIYOR"-

Piraye Antika, Türkiye’den yönetimin uluslararası şirketlere faydasına ilişkin de, çevre pazarlara lokal kalifiye işgücü ile erişim kolaylığının en önemli avantajlar olarak göründüğünü, şirketlerin, Türkiye’yi farklı açılardan bölgesel üs olarak kullandığını, "yatırım üssü", "üretim üssü" olarak kullananlar bulunabildiğini anlattı.

Türkiye’nin geniş ve dinamik iç pazarının özellikle ihracat yapan gruplar için önemli bir denge unsuru olduğunu vurgulayan Antika, "Sadece yönetsel üs olarak kullanan şirketlerimiz de var. Lojistik üs olarak kullanan şirketler de bulunuyor. Şimdi Ar-Ge merkezi de olmaya çalışıyoruz, bu konuda teşvikler sağlanıyor. Yakın zamanda kamuoyuna da açıklayacağımız bir rapor çalışması içindeyiz. Bu çalışma, daha fazla Ar-Ge yatırımı çekmeyi ve uluslararası şirketleri, Türkiye’yi Ar-Ge faaliyetleri için merkez olarak kullanmaya yöneltecek avantajları ortaya koymayı hedefliyor" diye konuştu.