Ekonomi TÜSİAD’ın ilk on yılı

TÜSİAD’ın ilk on yılı

13.01.2009 - 11:45 | Son Güncellenme:

.

TÜSİAD’ın ilk on yılı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (TÜSİAD) kuruluşundan itibaren 9 yıl başkanlığını yürüten Tekfen Holding kurucu ortağı Feyyaz Berker, TÜSİAD’ın başkan ve başkan yardımcısının, üniversitelerin mütevelli heyetlerinin rektörleri seçmesi gibi, derneğin Başkanlar Kurulu tarafından karar alınarak seçilmesi gerektiğini kaydetti.
Feyyaz Berker’in desteğiyle TÜSİAD’ın ilk genel sekreteri gazeteci-yazar Güngör Uras’ın yazdığı "Fikir Üreten Fabrika TÜSİAD’ın İlk On Yılı 1970-1980" ile Mehmet Altun’un yazdığı "Ortak Aklı Ararken TÜSİAD’ın İlk On Yılı 1970-1980" adlı kitapların medya mensuplarına tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantının açılışında konuşan Berker, TÜSİAD’ın kuruluşu için karar veren 12 iş adamından bugün 4’ünün yaşadığını belirtti.
Berker, "Bu kişiler, Selçuk Yaşar, İbrahim Bodur, Osman Boyner ve ben.
Bugün iyi bir haber aldım. Ameliyat oldu İbrahim Bodur Bey, çok başarılı geçmiş.
İyi haberini naklediyorum" dedi.
Toplantıda herkesin anılarını anlatmasını istediklerini ve bunların kayda alınacağını dile getiren Berker, 26 Aralık 2008’de yaptıkları toplantıda aralarında Süleyman Demirel’in de bulunduğu kişileri çağırdıklarını, aktif politikada olanları ise davet etmediklerini söyledi. Berker, "Çünkü TÜSİAD’ın ilkeleri var, bir; siyaset dışında kalmak, bütün siyasilerle aynı mesafede olduk ama hiçbir zaman inandıklarımızı savunmaktan geri kalmadık. İkincisi; kendi şirketlerimizin menfaatini değil Türkiye’nin menfaatini ön planda tuttuk. Bugünkü genç kuşaklar bu prensiplere riayet ederek geliyorlar" diye konuştu.
Güngör Uras da, 1974 yılında geldiği İstanbul’da 1980 yılına kadar Feyyaz Berker ile çalıştıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Feyyaz Bey bu işin kaptanıydı ama çok ilginçtir ki Vehbi Bey (Koç), Nejat Bey (Eczacıbaşı) şahsen toplantılara hemen hemen haftada bir veya birden fazla toplantılara katılır, TÜSİAD’a gelirler ve TÜSİAD’ı kendi bebekleri gibi korumak isterlerdi. Yalnız bu işin bir tane kaptanı vardı o da Feyyaz Bey. O zaman çok az sayıda üye olduğu için Feyyaz Bey her kararı hemen tüm üyelere danışarak, onlarla konuşarak alabilirdi. Bu kitap onları anlatıyor."
Berker’in bir süredir derneğin kuruluşuna ilişkin anıların yazılmasını istediğini anlatan Uras, "Hatırladıklarımı kağıda döktüm, Feyyaz Bey düzeltti yanlışlarımı ve böyle bir kitap çıktı. Burada TÜSİAD’ın ilk kuruluş yıllarına ilişkin bilgiler vardır. Umarım ilginizi çeker" dedi.
Mehmet Altun ise derneğin ilk 10 yılını anlatan 2 kitaptan birini yazma görevi kendisine verildiğinde zor bir görev olduğunu düşündüğünü anlatarak, "Çünkü 1970-1980 yılları arası Türkiye’nin son derece ilginç, önemli ve yoğun bir dönemini oluşturuyor. Bu 10 yılda 11 veya 12 hükümet değişikliği oldu. Bu sürede direksiyonda kimsenin olmadığı gün sayısı belki hükümette birilerinin olduğu gün sayısından daha fazlaydı. Ülke cumhurbaşkanını seçmekte güçlük çekiyordu. Anarşi nedeniyle her gün onlarca kişi hayatını kaybediyordu. Ekonomi, freni patlamış bir otomobil gibi yokuş aşağı büyük bir hızla uçuruma yuvarlanıyordu. Yani tam bir kaos ortamı olduğunu söylemek mümkündür" diye konuştu.
Vehbi Koç’un o yıllarda verdiği bir demeçte "kabus" kelimesini kullandığını ve "Bu on yıl içerisinde Türkiye’de tek bir olumlu gelişmeden dahi söz etmek mümkün değildir. Bir daha Türkiye’nin böyle bir dönemi yaşamaması için ne gerekirse o yapılmalıdır" dediğini anlatan Altun, "TÜSİAD böyle bir dönemde, endişelerin arttığı bir dönemde kuruldu" dedi.
Altun, dönemin 32 bin sayfayı bulan gazete ve dergilerini taradıklarını, TÜSİAD’ın açıklamalarını, belgelerini incelediklerini, anıları değerlendirebilmek için yaklaşık 20 kişiyle röportaj yaptıklarını, TÜSİAD üyesi ve yöneticilik yapmış onlarca kişiden yazılı bilgi ve anılarını, fotoğraflarını topladıklarını dile getirerek,"8 aylık çalışma neticesinde dönemin bir fotoğrafını çektik ve bu fotoğraf içerisinde TÜSİAD’ın yerini belirlemeye çalıştık. Bu kitap TÜSİAD’ı övmeyi ve yüceltmeyi amaçlayan bir kitap değildir" diye konuştu.

ECEVİT DÖNEMİNDEKİ GAZETE İLANLARI
Soruları yanıtlayan Feyyaz Berker, Ecevit döneminde TÜSİAD’ın verdiği gazete ilanlarına ilişkin bir soru üzerine, 7 ilan hazırlandığını, bunların 4’ünün yayımlandığını söyledi. Berker, "4 ilanın sonunda bu ilanlar durduruldu. Bülent Ecevit, benim okuldan arkadaşım ve çok sevdiğim bir insan. Rahşan Hanımla da okuldan tanışırım, yakın bir dostluğumuz var. Bülent Bey’in bu ilanları daha evvel gördüğünü, okuduğunu, fakat önemsemediğini biliyoruz. Bu kitapta bunları okuyacaksınız" dedi.
Vehbi Koç’un Turgut Özal’a mektup yazarak, Güngör Uras’tan önce genel sekreterlik görevini teklif ettiğini de belirten Berker, Özal’ın "Ben doğuda yatırım yapan bir şirketin başında aktif bir görevi kabul ederim ama pasif bir görevi kabul edemem" cevabını verdiğini, Dünya Bankası’ndan döndükten sonra Sakıp Bey’in teklifi üzerine bir şirketinin koordinatörü olarak görev aldığını dile getirdi. Berker, "Bunu ben yeni öğrendim. Bunlar tarihi belgesel olacak bilgiler" diye konuştu.
Berker, TÜSİAD’ın kendisinden sonra gelen başkanlarının da sorunları kamuoyu önünde tartıştıklarına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Halen de bu devam ediyor. Arzuhan (Doğan Yalçındağ) Hanım’ın da ilk kadın başkan olarak seçilmesini çok takdirle karşıladım. Ben Güler Sabancı’yı ikna etmiştim ama Sakıp Sabancı bırakmadı. Dedi ki, ’ben onu genel koordinatör yapacağım."

"TURGUT ÖZAL’I SERBEST PİYASAYA İKNA ETTİK"
Sonradan TESEV adını alan kuruluşun düzenlediği toplantılarda ekonominin tartışıldığını, burada o dönem DPT’nin başında olan Turgut Özal ile karşı karşıya geldiklerini anlatan Berker, şunları kaydetti:
"Turgut Özal ne derse ben aksini söylerdim. Türkiye’nin bu sistemde ekonomisinin çıkmazda olduğu, ekonominin liberalleşmesine gerek olduğu tartışması hep Turgut Özal ile yaşanırdı. Bu toplantıların birinde zannediyorum 1969 yılında, sonradan IMF’nin başına gelen Anne Krueger de vardı. Ya ben ona ya o bana söyledi, ’Turgut Özal’ı alıp sabaha kadar konuşalım ve onu bu sistemin ne kadar yanlış olduğuna ikna etmeye çalışalım’... Sabaha kadar Turgut Bey ile bu meseleyi konuştuk ve zannediyorum serbest piyasa mekanizmasına ikna ettik. Sonra Turgut Bey Dünya Bankasına gitti ve o fikirleri orada kaldığı sürece büsbütün perçinlendi, başka bir Turgut Özal olarak geldi ve 24 Ocak kararlarına imzasını attı. 24 Ocak kararlarına bakarsanız, TÜSİAD ilanlarında ne varsa 24 ocak kararları da 5 aşağı 5 yukarı aynıdır."
Katılımcılara "İlk Odalar Birliği Başkanı kim?" sorusunu yönelten Berker, İnönü hükümetinin Vehbi Koç’a bu görevi teklif ettiğini, Koç’un "Ben iş adamıyım, böyle şeylerden anlamam" dediğini, ancak ısrar üzerine kabul ettiğini söyledi.
Berker, "Bir ay sonra diyor ki ’siyaset ile ticaretin bir arada gitmediğini anladım, kusura bakmayın ben bunu yapamayacağım’ diyor, geri veriyor. Tabii hiç kimseye yanlış bir imaj vermek istemem. Tabii hakikaten Rifat Bey (Hisarcıklıoğlu) çok sağlıklı olarak götürüyor Odalar Birliğini..." dedi.

"EVİME BOMBA ATILDI 9 YIL BAŞKANLIK YAPTIM"
Bir gazetecinin, "Son yıllarda da TÜSİAD başkanlığı yapmak istemeyenlerin çok olduğunu" belirterek, "Sizin döneminizde sizden başkası cesaret edemedi mi, 9 yıl başkanlık yaptınız?" sorusu üzerine Berker, şöyle konuştu:
"O tarihte benim evime bomba atıldı. Kızlarım, zannediyorum aralık ayındaydı, seyahatten gelmişlerdi okuldan. Dışarıdan atıldı, o bombayı ben gördüm, gittim perdeyi açtım. Böyle bir silindir, fitili var, yanıyor. Cesaret edip açıp onu söndürebilirdim. Fakat arkamda kızlarım, eşim öyle bir çığlık atıyor ki bana mani oldular. Resmen o bomba patlayacak, anlaşıldı. Biz kaçtık tabii ve büyük bir bomba, içinde parçalar var ve evde her şey kırıldı. Cam kalmadı oturduğumuz bölümde. Camekanlardaki Beykoz şeylerine kadar kırıldı. Aynı gün Vehbi Koç’un, Nejat Bey’in yazlık evlerine de bomba atıldı. 78-79, ilanlardan sonra. Bu bir olay ama ben daha evvel bırakmak istedim. Çünkü ben bir görevi bir başkanın çok uzun süre yapmasına karşıyım. Daima yeni arkadaşların gelmesi lazım, her kurumda..."

TÜSİAD GENEL KURULU
Yakında TÜSİAD’ın genel kurulunun yapılacağını anımsatan Berker, dernekte başkanlık seçimine ilişkin olarak da şunları söyledi:
"Üniversitelerin mütevelli heyetleri vardır ve oraya bir rektör seçilir. TÜSİAD’ın bir Başkanlar Konseyi var. Yüksek İstişare Kurulu dışında. Eski başkanlar bir araya gelir konuşurlar. Bunu bir mütevelli heyeti olarak kabul edebilirsiniz. Bunlar düşünürler derler ki kim bundan sonra başkan olmalı, başkan yardımcısı olmalı. Bunun kararını orada vermeleri gerekir. Çünkü demokratik bir yapıda seçim yapıldığı zaman işin içine başka entrikalar giriyor, ’sen bana verirsen ben de başkan yardımcısı’... Yani siyasette olan bazı olaylar bu kurumların içine girdi mi bu kurumlar ayakta duramaz. ABD, İngiltere, Fransa’da bu müesseseler böyle ayakta duruyor. Parası olan değil, en iyi kim temsil edecek o kurumu. 2 defa 2 yıl. TÜSİAD’ın başkanlığı da kolay değil, tehlikeleri bir kenara at. Bir üniversitede rektör nasıl seçilirse burası da böyle olması lazım. Aşağı yukarı böyle olacak ama resmi tüzüğümüzde madde yok. Ben bunun ilk tüzükte olabileceğine inanıyorum ve bunu teklif edeceğim. Böyle bir yapı daha doğru olur."
Berker, bir soru üzerine de "Ben bütün kurumların, iş aleminin bir araya gelmesinden yanayım. Ama bu Odalar Birliği çatısı altında olduğu zaman, farklı bir... Gönüllü olmuyor. Gönüllü olan kurumlar daha özgürce, cesur konuşabiliyor. Vehbi Bey’in ’siyaset ve ticaret bir arada yürümüyor’ sözünün anlamı var. Daha açık söyleyemiyorum" yanıtını verdi.
TÜSİAD başkanlığına ilişkin bir soru üzerine, kendisinin başkanlığı bırakmak istediğini, ancak kabul edilmediğini dile getiren Berker, "Yarıda bırakmak istemedim, bırakırsam yazık olacak diye düşündüm, ikna oldum devam ettim. Ama bir yere kadar. Benim o zaman inancıma ters düşen bir davranış oldu, bırakmak mecburiyetinde kaldım’ dedi.

"DEDİKODU EDENLERİ SEVMEM"
Berker, kendisinden sonra başkanlık yapan Ali Koçman’ın "TÜSİAD büyük sermayenin lobi örgütüdür" dediğini dile getiren bir gazetecinin "Siz de TÜSİAD’ı böyle tanımlar mısınız?" sorusunu, "Evet bir lobidir, doğrudur. Dünyanın her yerinde, ABD’de, Japonya’da da var. Başbakanları seçtirirler. Bizim öyle bir gücümüz hiç olmadı, milletvekili seçtiremedik. Bunları deneyen iş adamları oldu. Siyasete girmeyi kimse istemez iş adamıysa. Çünkü siyasete girmek zararı göze almak demektir Türkiye’de" diye yanıtladı.
Bir gazetecinin, "TÜSİAD’ın Köşk’e çıktığını ve Ergenekon konusunda ’lütfen nazik olun’ mesajını verdiğini" dile getirerek, "Erdoğan’ı seviyor musunuz? Ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine de Feyyaz Berker, babasının, Menderes döneminde siyasete girmesi çağrısını kabul etmediğini anlattı.
Berker, "Babamın ölümünün nedeni stres ve sigaradır. Bana vasiyeti var;
’oğlum ne iş yaparsan yap ama siyasete girme’ derdi. Bunu niye söylüyorum, ben bu konulara cevap vermem. Çünkü cevap verdiğim zaman yanlış yaparım. Amacımız geçmişi konuşmak. İleriyi daha sonra konuşabiliriz" dedi.
"Güler Sabancı’nın TÜSİAD Başkanlığı için düşünüldüğü dönemde Sakıp Sabancı’nın da bunu istediğini, ancak Koç Grubunun istemediğini, yıllar sonra Güler Sabancı’ya tekrar teklif yapıldığını, bu sefer de Güler Sabancı’nın istemediğini" dile getiren bir gazetecinin, "Siz nasıl hatırlıyorsunuz?" sorusu üzerine Berker, "Samimi söyleyeyim bilmiyorum. Bazı şeyleri bilmek de istemem. Çünkü dedikodu edenleri sevmem. Onun için samimi söyleyeyim, bilmiyorum" karşılığını verdi.
Feyyaz Berker, bir gazetecinin, "Geriye baktığınızda ’o ilanları yine verirdim’ diyor musunuz?" sorusu üzerine de "Bir yönetim kurulu, bir ticari kuruluştan değil, tüm üyelerce imzalıdır o ilanlar. Bu ilanlardan sonra bazı arkadaşlarımızın bazı yönetim kurullarından atıldığını bilirim" dedi.
Bir arkadaşının, "Bir kamu kuruluşu mahiyetinde olan bir kurum hiçbir zaman hükümetlere karşı böyle bir tepki gösteremez. O cesareti sivil toplum ancak gösterebilir ve işine zarar vereceğini bile bile yapar" dediğini anlatan Berker, "Bu bir cesaret meselesi. Halkın menfaati neyse, kendi işinizi değil ülkenin menfaatini ön planda tutarak karar vereceksiniz" dedi.