Ekonomi TÜSİAD, Sezer 'devletçi' diye endişeli

TÜSİAD, Sezer 'devletçi' diye endişeli

06.05.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı seçilen Ahmet Necdet Seçer'in, 'devletçi olduğu' duyumunu aldıklarını söyleyen TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu, 'Sezer'in liberalleşme konusundaki düşüncesini öğrenmek arzusundayız' dedi

TÜSİAD, Sezer devletçi diye endişeli




Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Türkiye yeni bir döneme giriyor. Seçildiği güne kadar Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevinden ayrılmayan Sezer'i kamuoyu daha yakından tanımak istiyor. İş dünyası da Sezer'le tanışmak için harekete geçti.
Sezer'in ekonomide 'devletçi bir yaklaşıma' sahip olduğu duyumlarını alan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) yönetimi de bu konudaki düşüncelerini kendisinden öğrenmek istiyor. TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu, bu amaçla Sezer'i ziyaret edeceklerini ve 'ekonomik liberalleşme konusundaki görüşlerini alacaklarını' söyledi.

Meclis'teki son oylama sonucunda yeni cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer olarak belirlendi. Bu gelişmeyi nasıl karşılıyorsunuz?

Ben kendisini tanımıyorum. Devleti temsil eden kişilerde TÜSİAD'ı ilgilendiren iki konu var. Bir tanesi ekonomik liberalleşmeye, diğeri siyasi liberalleşmeye nasıl baktığı. Siyasi liberalleşme açısından çok olumlu düşüncelerinin olduğunu biliyorum. Ancak ekonomik liberalleşme konusunda Sezer'in ne düşündüğünü bilmiyoruz.

Bir cumhurbaşkanın ekonomiye bakışının nasıl olmalı?

Sezer'in bazı söylemlerinde ekonomide hala devletçi bir yaklaşımı olduğunu söyleyen çevreler var. Biz devletin, asli görevlerinin ötesinde hiçbir konuyla uğraşmaması gerektiğini düşünüyoruz. Devleti korumak için devletçi olduğunu ifade eden politikacıların, politikaların, kurumların doğru düşünmediği kanaatindeyiz. Ekonomik liberalleşme konusunda Sezer'in düşüncesini öğrenmek arzusundayız. Bundan yana mıdır ya da ne kadar yanadır bunları öğreneceğiz. Bir de dış temsil konusu var. Bu konuda çok başarılı cumhurbaşkanları gördük. Demirel ve Özal gibi. Bunların yurtdışında yarattığı etkinlik, yakalanması zor bir etkinliktir. Onu doldurma konusunda Sezer'in hükümetin başı veya bakanlarımızla birlikte başka bir çalışma temposu içine gireceğini düşünüyoruz. Göreve başladıktan sonra randevu isteyip görüşlerini öğreneceğiz.

Hükümetin uyguladığı ekonomik programın ilk sonuçları ve nisan ayı enflasyon rakamlarını nasıl yorumluyorsunuz?

Ben nisan ayı enflasyon rakamlarını (toptan eşya fiyatlarındaki artış yüzde 2.4, tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 2.3) olumlu buldum. Enflasyonun gidişatına baktıkça program hedeflerine giderek yaklaşan bir çizgi görüyorum. Özellikle mevsimsel etkilerden arındırılarak bakıldığında birbirine yakın bir trende girmiş görünüyor. Kanaatim şu ki aylık enflasyon rakamları yüzde 1'e düşecek. Ve Türkiye'nin yılsonu hedefini yüzde 25 değil ama yüzde 35'lerde yakalaması mümkün olacaktır.

Ekonomik programda gerekirse ek önlemlerin gündeme alınmasını istediniz. Bu ek tedbirler neler olabilir?

Kredilerin üretim sektörüne yönlendirilmesi olabilir. Mevzuat desteği veya maliyetleri aşağı çekecek uygulamalarla sektörlere destek verilebilir. Yatırımcılar hala beklenti içindeler. Programın ikinci üç ayının da sağlıklı geçip geçmeyeceğine bakacaklar. Herkes, yabancı sermayenin ve yatırımların senenin ikinci yarısında geleceğini düşünüyor. Büyümeyi esas etkileyen faktör de bu.

Faizlerin yüksek olduğu ortamda, karının büyük bölümünü faaliyet dışı gelirden elde eden sanayici, mevcut konjonktürde nasıl bir tavır izlemeli?

Hem ihracat yaparken dış piyasada, hemde ithalat nedeniyle iç piyasada doğan rekabet nedeniyle zorlanıyoruz. Kar marjları düştü. Fiyatları düşük seviyede tutmak durumundayız. Sadece program gereği değil aynı zamanda rekabete dayanabilmek için de bunu yapmak zorundayız. Bu böyle olunca kurumların kaynaklarını birinci derecede kendi işletme sermayelerini desteklemek için kullanmaları gerekir. İkincisi verimlilik yaratacak projelerle uğraşmak gerekir.

Verimlilik yaratacak projeler neler olabilir

Aynı üretimi yaperken maliyetlerimizi nasıl düşürebiliriz sorusu önemli. Bu verimlilik projelerinin bir kısmı, şirketlerin üretim ünitelerinde yapılacak iyileştirmelerden geçiyor. Bir kısmı, yaptıkları ticaret ve dağıtım şeklinin yeniden ele alınmasından geçiyor. Mesela elektronik ticaret. Bu bir verimlilik aracı. Şirketlerin satınalma, satış ve dağıtım konularında verimlilik yaratıyor. Şirket birleşmelerinden doğan güçbirliği de rekabet arayışından doğan bir olgu.

Türkiye'nin rekabet gücü nasıl artırılacak?

Yurtiçinde veya yurtdışında ciddi mesafe kazanmak için elimizdeki yegane güç, verimlilik yaratmaktır. Başka bir gücümüz yok. Elimizdeki finansal güç yabancı kurumlardan fazla değil. Türkiye'deki enflasyon şartları da hala ciddi boyutta. Bizim maliyetimizi etkileyen unsurlar dünya ölçeğine göre çok yüksek. Demekki Türk sanayicisi maliyetleri üzerinde ciddi bir baskıyla yaşamaya devam ediyor. Elimizdeki kaynağı, rekabet yaratmaya, yeni pazarlar yaratmaya, şirketler arası güçbirliği yaratmaya ve iş hacmini artırmaya yatırmalıyız. Yani faizde yatan paranın yeri hazır.

Güçbirliği yaratmak verimlilik açısından ne kadar önemli?

Eğer şirketler geniş bir şekilde borsaya açılabilirse oradan en ucuz kaynağı yakalayabilirler. Bu kaynaklarla birlikte bir diğer şirketle güçbirliği yaparak rekabet kabiliyetlerini artırabilirler. Ancak Türkiye'deki şirketlerin çoğunun aile şirketleri olması, birleşme kültürünün önüne engel olarak çıkabiliyor. Şirketlerin önümüzdeki beş yıl içinde evlilikleri gündemlerine alacağını düşünüyorum. Bir diğer konu da yeni ekonomi dediğimiz, yeni iş sahalarının Türkiye'de de dikkatle gözlenir hale gelmesi.

TÜSİAD verimlilik konusunda bir çalışma yapacak mı?

Bu konuda 'Türk ekonomisindeki yeni rekabet yeni strateji arayışları' adlı rapor hazırlığı içindeyiz. Bunu İbrahim Kavrakoğlu liderliğindeki bir ekip hazırlayacak. Ve sonbaharda üyelerimize vereceğiz. Çünkü bu ortamda rekabet gücünüzü artırırsanız varsınız.

'Sivil toplum örgütleri bize rakip oldu'

TÜSİAD'ın etkinliği geçmiş yıllara göre değişti mi?

TÜSİAD eskisinden de güçlü. Gücünü ve etkinliğini ifade etmesinde değişim var. Çünkü Türkiye'de büyük gelişme var. Onlarca sivil toplum örgütü ortaya çıktı. Örneğin, eğitim konusundaki bir çalışmayı on sene evvel yaptığımızda çok büyük bir akis oldu. Bugün biz bunlardan dört tane daha yapmamıza rağmen, o kadar yankı bulmadı. Devreye başka kurumlar da girdi. Bu çok güzel. Derneğin gündemi eskisine nazaran çok daha dolu. Medyada bunların hangisinin akis bulup bulmadığı konusunda bazı değişimler olabilir. Çünkü diğer sivil toplum kuruluşları var. Ama etkinliğinin artarak gittiğini söylemem lazım.

Hafta içinde Papa 2. Jean Paul ile görüştünüz. Aldığınız izlenim ne oldu?

UNİCE'in düzenlediği bir program vesilesiyle Papa'yı ziyaret ettik. Böylece kendisiyle tanışmak ve konuşmak fırsatı bulduk. Kendisini ve aracılığıya Hıristiyan dünyasını Türkiye'ye davet ettik. Bunun nedenini de Türkiye'nin dört bin yıldır çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması ve Hıristiyanların kendi tarihlerini görmesi olara açıkladık. Kendisine 2000 yılı önemli bir fırsattır, daveti bu nedenle yapıyoruz dedim. Kendisi Anadolu ve Türkiye'yi duyunca çok heyecanlandı. Kültürlerin birbirini tanıması çok güzel dedi. Davetinizi not ediyorum dedi.

Peki sizce Papa Türkiye'ye gelir mi?

Biraz zor. Sağlık durumu iyi değil. Ama bir şekilde yaptığı temaslarda bu konudan bahsederse bizim için bir kazanç. Sonuçta yanında maiyeti yani kardinaller de bulunuyordu.

Bulaşık yıkamaz ama sofra kurar

Her zaman gazetecilerin enflasyon, ekonomik program ve siyasi gelişmeler konularındaki sorularına muhatap olan TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu'na bu kez özel hayatını da sorduk. "Nasıl bir eş ve babasınız?" sorumuza önce şaşırdı. Biraz düşündükten sonra evde de demokrat bir yapıya sahip olduğunu söyledi.
"Eşimle aramızdaki dengeler müthiş eşittir. Ona ev işlerinde tabi yardım ederim. Kategorik olarak buna itiraz eden bir erkek değilim. İnsanlar birbirine yardım etmeli diye düşünüyorum" diyen Yücaoğlu, bunu eşi Nilgün Yücaoğlu'na da sorabileceğimizi söyledi.
Tam o sırada Yücaoğlu'nun Maçka'daki ofisinin kapısında belirdi Nilgün Yücaoğlu.
Biz de ona dönüp hemen sorduk: "Erkut bey ev işlerinde size yardımcı olur mu?"
Bayan Yücaoğlu hemen cevapladı: "Bulaşık yıkadığını görmedim ama sofra kurar. İş bölümü açısından bana çok yardımcı olur. Çocuklar küçükken onları basket oynamaya götürürdü. Erkut demokrat ve anlayışlı bir eş."

Tango öğreniyor

Erkut Yücaoğlu, en çok zamansızlıktan yakınıyor. Bulabildiği zamanlarda ise onu en çok eşiyle birlikte kayağa gidip tatil yapmak ve çocuklarıyla beraber olmak mutlu ediyor.
Yücaoğlu, "Onlarla yaz aylarında tekne ile gezmeyi seviyoruz. Beraber eğlenmek ve dansetmekten hoşlanıyoruz" diyor. Eşiyle birlikte dans dersleri de aldıklarını söyleyen Yücaoğlu, "Latin dansları ve Tango eğitimi alıyoruz. Benim çok iyi bir müzik kulağım var. Gençlik yıllarımda gitar çalardım. Şimdi sadece dinliyorum" diye konuşuyor.
Sporun da kendisi için çok önemli olduğunu belirten Yücaoğlu, kayak, yüzme ve tenisle ilgileniyor. Yücaoğlu geçen yıla kadar basket de oynuyordu. 1968 yılında Galatasaray'da basket oynayan Yücaoğlu, "Genç takımda Türkiye şampiyonluğum var. Ancak tüm bunlar için artık vakit bulmakta zorlanıyorum" diyor.

Düşük standartlara tahammülü yok

Yücaoğlu, 1998'de TÜSİAD başkanlığına seçildiğinde, kamuoyu Muharrem Kayhan döneminde hazırlanan demokrasi raporunu tartışıyordu. İş dünyası ve siyasi çevrelerde ses getiren bu raporun ardından Yücaoğlu döneminde de bir demokrasi raporu hazırlandı. TÜSİAD, bundan sonra da demokrasi raporlarında vurgu yaptığı konuları takip etmekte kararlı olduğunu açıkladı. Peki Yücaoğlu, özel hayatında da demokrak mı? Yücaoğlu bu soruyu, "Öyle olduğum söylenir. Ben hiçbir yerde katı kurallar uygulamayan biriyim. Dinlemeyi seven bir insanım. Herkese bu şansı veririm. Bu yolla uzlaşma içinde zor konuların halledilmesini her zaman olumlu karşılarım. Bir de çok titiz bir yanım var. Seviyesi ve kalitesi düşük uzlaşmaya yanaşmam. Düşük standarta tahammülüm yok. Bu açıdan demokrat olmama rağmen reaksiyon gösterecek bir insanım. Benim geldiğim kültür General Electric kültürü" diye yanıtladı.

Özgeçmişi

Airbus'a danışmanlık yapıyor
Erkut Yücaoğlu, 1947 Eskişehir doğumlu. Stanford Üniversitesi'nde endüstri mühendisliği alanında doktora yapan Yücaoğlu, 1973 yılında General Electric'in ABD ofisinde Stratejik Planlama Uzmanı olarak çalıştı. Yücaoğlu, 1974 yılında Türkiye'ye dönerek Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nü kurdu. 1977 yılına kadar bu bölümün başkanlığını yürüten Yücaoğlu, aynı yıl Koç Holding Planlama Koordinatörlüğü görevini üstlendi. 1983 yılında General Electric'in Türkiye Genel Müdürü oldu. 1985 - 1991 yıllarında şirketin Yakın Doğu Genel Müdürlüğü görevini yürüten Yücaoğlu, 1992'de profesyonel iş hayatına veda ederek kendi işini, yani MAP - Turkuaz Şirketler Grubu'nu kurdu.
Grup şu anda dört sektörde faaliyet gösteriyor. Grup bünyesinde MAP Havacılık ve Enerji Sistemleri, Tradanet Elektronik İletişim, Türk Ekspres, Tekirova Turizm, Turkuaz Turizm şirketleri bulunuyor.
Grubun enerji alanında faaliyet gösteren Altaş'ta ortaklığı bulunurken, uçak finansmanı konusunda ve Airbus'ta danışmanlık yapıyor.