Ekonomi 'Yeni Lira bizden kopya'

'Yeni Lira bizden kopya'

07.05.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Yeni Lira bizden kopya'

Yeni Lira bizden kopya

Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk Başbakan Erbakan'ın Yeni Lira projesinin kendi partilerinden kopya edildiğini iddia etti

LİBERAL Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk, partisinin seçime girmeye hazır olduğunu belirterek, Türkiye'de darbe şartlarının oluşmadığını, Refah'ın hiç bir başarı göstermeyeceğine halkın kendiliğinden ikna olacağını söyledi.
Tibuk, Milliyet yazarlarıyla yaptığı sohbet toplantısında, partisinin ekonomik programını, Yeni Lira projesini, başkanlık sistemini ve şahsi hedeflerini anlattı. Erbakan'ın önerisi olan Yeni Lira projesinin Liberal Demokrat Parti'den (LDP) kopya edildiğini söyleyen Tibuk, "Yine de sevindim hatta projenin eksiklerini onlara bildirdim" dedi. Tibuk'a göre Türkiye, en kısa zamanda Yeni Lira'ya geçmek zorunda. Bu sisteme göre bir Lira eşittir bir Yeni Lira o da eşittir bir ABD doları olacak. Bununla birlikte, iç piyasada dövizle alış veriş kesinlikle yasaklanacak.
Şu andaki bütçe açığı, enflasyon gibi soruların, fazla emisyondan değil, aksine eksik paradan kaynaklandığını savunan Tibuk, "15 yıl önce piyasadaki emisyon miktarı 6 milyar dolardı. Bu sürede ekonomi bir kat büyüdü, dolar bir o kadar değer kaybetti. Ve bugün Türkiye hala 3 milyar dolarlık emisyonla yaşıyor. Bu sürede enflasyon düşmedi" dedi.

İnsanların güvenebilecekleri bir parayla ekonomiyi canlandıracaklarını belirten Tibuk, Yeni Lira'nın faiz ve fonla destekleneceğini, bu sayede ülkenin kendi Lira senyoraj sahasını yaratacağını söyledi.
Besim Tibuk, Yeni Lira projesini şöyle özetledi: 1930'dan önceki gazetelerine bakarsınız, günlük kurları görürsünüz. Türk parası yurt dışında da geçerdi. 1000'lik iç piyasada yoktu. Biz göremezdik. Böyle olmakla TL, bütün Orta Doğu'da Kafkaslarda ve Balkanlarda kullanılıyordu. Ve gümrüklerle ekonomi boğulmamıştı. Ekonomi kapalı olmadan önce, etrfamızda TL, Sterlinden daha fazla kullanılırdı. TL'nin kullanılması demek, bu ülkelerin, Türkiye'ye bedava, sıfır faizli kredi vermesi demekti.
Bu, liraya oluşan güven sayesinde gerçekleşmişti. Karşılıksız para basılmıyordu. En büyük ticaret partneri Türkiye olduğundan kur değişimi yüzünden para kaybetmek istemiyorlardı. Bu yüzden Lübnan'daki tüccarın kasası, nakit olarak TL doluydu, Sterlin değil.. Böylece TL'nin egemen olduğu bir ticaret havzası oluştu.
Bu, Türk ekonomisinden ziyade Türkiye'nin geçiş yeri olmasından kaynaklanıyordu. Bir çok depo İstanbul'daydı, İllede üretmek gerekmiyordu. İran'dan halı geliyor, İstanbul'da depolanıyor, pazarlanıyordu.
Bu sayede hem Lira istikarlıydı, hem de başkaları bize karşılıksız kredi vermiş oluyordu.
Şimdi düşüncem, bunu yeniden ihya etmektir. Türkiye bugün, eski güçlü dönemine dönüyor. Çünkü gümrükler iniyor. Ticaret açılıyor. sınır ticareti başladı, demirperde çöktü. Artık Türkiye, çevresi için önemli bir ticaret merkezi haline geliyor.
Türkiye zaten önemliydi, ama bizimkiler bunu engellendi.
Biz iktidara gelirsek devlet, dolara bağlı yeni bir para çıkaracak, 1 Dolar 1 yeni lira olacak. Bunun adı Yeni Lira olacak. Ve eski lira, bu para çıktığı tarihte, dolar kaç liraysa, Yeni Lira'nın da değeri o olacak. Diyelim ki bu parayı biz 2 ay sonra çıkardık, o çıkardığımız zaman dolar 136 bin lira ise.. 1 dolar eşittir 1 Yeni Lira, eşittir 136 bin lira olacak.
Balkandan gelen Bulgar, cebinde dolar taşıyor, Laleli'den alışveriş yapıyor. Kafkastan gelenler cebindeki dolarla bizden alışveriş yapıyor. Zaman içinde bunları cebine Yeni Lira'yı yerleştirmek lazım. Doları değil..
Bu sistem nasıl yürür, Enflasyonun böylesine yüksek olduğu bir ortamda lirayı 140 binde nasıl tutarsın..
Peşinen devlet, kendini buna bağlayacak. Parası yoksa, maaş da ödemeyecek. En fazla adliye, polis ve askerin maaşını verecek. Devlet diğer harcamalarında kısıntı yapacak. Tıpkı paraya sıkışmış tüccar gibi, malını mülkünü satacak. Yeni bir şey yapmayacak.
1 Yeni Lira 1 dolar dediğin zaman, piyasada yeni lira ihtiyacı doğacak. Ve insanlar bunu kullanacak. bunun için Yeni Lira basılacak. Karşılığında ise, bir miktar döviz tutulacak. Herhangi bir şey olduğunda bunu dövizle değiştireyim diye.. Amerika'da da bastığı para kadar altın yok ki.. Dolara bağlanacağız fakat ille de stokumuzda dolar bulundurmayacağız. Bu ters gelebilir. Buradaki önemli nokta, güven meselesidir. TC sözünde duracak mı?
Benim görüşüm, ekonomiden öylesine kan çekildi ki, serum yerine kan dahi verilse, kana dönüşecek. Ekonominin paraya ihtiyacı var. Faizlerde şayet dramatik bir düşüş olursa, dolar faizinden yukarda faiz olacak. Mesela bankalar yüzde 10 veriyorsa, Yeni Lira'da yüzde 15 verecek. Dolardan yüzde 2.5 fon keserken, Yeni Lira'ya yüzde 15 faiz vereceksin.
Enflasyonda düşüş olacaktır. Eskiden para çoktu, mal yoktu, enflasyon oluyordu, şimdi para yok mal çok enflasyon düşecek. Bu çok önemli. Mal var kimse almıyor. Alım gücünü kırdık, yüksek faizlerle parayı çektik.
Alım gücünü erteledik.
Ekonomiyi biz kendimiz durdurduk, tersine çevirdik. Ekonomide mal çok para yok. Diğer taraftan devlet de para çekebilmek için anormal faiz veriyor.
Benim teklifim, devlet yeni para basacak, yeni para basacak ve tahvilleri yeni bastığı parayla ödeyecek. Bu durumda piyasaya yeni para çıkacak ve Yeni Lira'nın da değeri düşecek. Ben buna inanmıyorum. Ülkenin bugün parası, ekonomiden fazla çekilmiştir. Devletin bu paraya ihtiyacı olduğu için fazla çekilmiştir.
Emisyon hacmini, döviz ne kadar arttıysa arttırmak lazım. Çünkü varlığın var. Ekonomin var. Dolar 3 misli arttı diye ekonomin ortadan kalkmıyor ki..
Bu reel varlık ortadan yokolmuyor. Bunun yerine Yeni Lira basılsın, devlet faizlerinden, borçlanmadan vazgeçeceksin.

Besim Tibuk'un, başkanı olduğu Liberal Parti'yi tanımlaması ilginçtir: 'Bu parti, asabı bozukların partisidir.'
Asabı bozukların, çünkü devlet, kişileri rahat bıraksa, ekonomiyi yöneteceğim diye ortaya çıkmasa, kaynaklar israf olmayacak, ülkenin refahı patlayacak. Ancak ekonomisine hasta muamelesi yapan devlet, insanlarını mutlu etmiyor, asabını bozuyor. Liberal Parti, işte bu asabı bozuk insanların toplanacağı yer oluyor.
Tibuk, partisinin ekonomik görüşlerini sunarken işlediği temel olgu, devletin vatandaş üzerindeki ezici ağırlığı oldu.
Liberal Parti'nin ekonomi politikasının omurgasını, devletin ekonomideki ağırlğının sıfıra çekilmesi oluşturuyor. 1930'ların Rus sosyalist kalkınma modeliyle Türkiye'ye devşirilen KİT'ler, ithal ikameci politikalar, 1983 sonrasında liberalizm adına yapılan gizli devletçilikler ve bugünkü krize varan Türk ekonomisi.. Besim Tibuk bu perspektif içinde yapılan tüm yanlışları aynı payda altında topluyor:
"Devlet, üstüne vazife olmayan işleri yaparsa, kötü yapar, kaynakları israf eder, insanlarını mutsuz, ülkesini fakir kılar."
O halde, devlet ne plan yapmalı, ne ekonomiyi yönetmeli.
Tibuk'un, bilinen modellere ters düşen ancak kendi içinde tutarlı ekonomi politikasında 'liberalizm' öylesine önemli ki, işbaşına gelir gelmez, DPT gibi kurumların kapanma gününü bayram ilan edecek:
"Planlama, alt yapı, devletin görevi derseniz, devlet sizin canınıza okur. Siz hiç aldığı tütünü yakan, aldığı buğdayı çürüten tüccar gördünüz mü?"
Tibuk'un savunduğu ekonomi modelini kafamda canlandırmaya çalışıyorum. Gözümün önüne Hong Kong'un serbestisi, ABD'nin ticaret canlılığı şekilleniyor. Tibuk, Türkiye'nin konumuna uygun, mukayeseli üstünlükleri ön plana çıkarmaya çalışıyor. Ve, şimdiki yapıda horlanan, halk düşmanı gibi gösterilen tüccarı, ekonominin odağına oturtuyor:
"Tüccar, bizim düşüncemizde, ekonominin en önemli adamıdır. Politikacılar bugün halkı, tüccardan korumaya çalışıyor. Bu son derece sakat bir düşünce.."
Tibuk, 'Tüccar' diyor çünkü ticaret, 3 kıta arasında köprü gibi uzanan Anadolu'da, coğrafyanın bahşettiği bu nimeti, daha iyi değerlendirmesini sağlayacak.
Gümrüklerle, devletçilikle ve KİT'lerle yapılan, bu doğal köprüyü trafiğe tıkamak.. Trafik durunca, halk fakirleşiyor, etrafında uçuşan milyonlarca ticaret fırsatını ıskalıyor. İpek ve Baharat Yolları'nın üzerinden geçtiği tarih dilimlerinde Anadolu'da oluşan zenginlikler, Tibuk'un bir başka referans noktası..
Böylesi bir bakış açısında Liberal parti'nin vergi politikasının nasıl şekilleneceğini tahmin etmek zor değil: "Çok düşük ancak yaygın, basit bir vergi.." Tibuk, örneğin yüzde 10'lara kadar düşürülmüş, KDV benzeri ancak bundan farklı işlev gören bir satış vergisi sayesinde devletin tüm kaynak ihtiyacının karşılanacağı görüşünde..
Ayrıca başta finansman olmak üzere, medya ve benzeri sektörlerde sıfır vergiden yana. Tibuk bu sıfırlama sürecine, gümrük vergilerini de dahil ediyor.
Mevcut yapılara başkaldıran, sistem dışı görüşler manzumesi.. Bu kanaat, Tibuk'un söylediklerinin tutarsız veya saçma olduğundan değil, 'kökten farklı' olmasından kaynaklanıyor.