En Bir karpuzun içindeki düşünceler

Bir karpuzun içindeki düşünceler

18.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir karpuzun içindeki düşünceler

Bir karpuzun  içindeki  düşünceler




Özgeçmişimin bir köşesinde, oldukça küçük harflerle, bir ara 32. Gün'de çalıştığım yazıyor. Oradaki kariyerim kısa, ama görkemsizdi. Hatırlıyorum da Diyarbakır hakkında bir haber yapmaya kalktığım zaman aniden sona ermişti. Kızımı 1988 yılında o daha sekiz aylıkken paketleyip Diyarbakır'a, tatile götürmüştüm. 1993 yılında, o bölgede şiddetin doruğa çıktığı bir zamanda, kamera önüne geçip, bir gün orada hayatın sakin olacağını umduğumu ve o zaman kızımı buradaki kendi yaşıtları ile tanışması için tekrar Diyarbakır'a getireceğimi söylemiştim.
En azından öyle söylediğimi sanıyorum. Çok net olarak hatırladığım şey ise, programın yapımcılığını yapan Deniz Bey ile çok büyük bir tartışmaya girmiş olmam. Beni ucuz, fazla duygusal ve fazla hassas olmakla suçlamıştı. Onun yerine, mutlu köylüler etrafımda halka olmuş oynarken, benim içi boşaltılmış bir karpuzun içinde durmuş cartlak kebap yememe denk düşen bir haber yaptık. Neyse ki asla yayınlanmadı.
Sanırım, o tecrübeden elde ettiğim sinir bozukluğunu, beynimin arkalarında bir yerde saklamışım. Geçen gün Diyarbakır'daki eğitim hakkında bir yazı yazmak için yola koyulurken, şimdi 16 yaşında olan kızım okul tatili için buradaydı ve benimle gelmek istediğini söyleyince, ben de fırsatı hemen değerlendirdim.
Harika vakit geçirdik. Okullara gittiğimiz zaman, sorularla dolup taşan çocuklar tarafından çevrelendik; pazara gittiğimizde ise kağıt mendil satan yapışkan çocuklar tarafından kovalandık. Küçük köylerden birinde kalma davetini reddettiğimde kızım bana sinirlendi, ama sonra birlikte çay içtiği ailelerden birinin, on birinci çocuklarına onun ismini koyacaklarını da gururla bana bildirdi. "Bildikleri bütün isimleri tüketmişlerdir de ondan" dedim sinirimden.

'Yeni yaklaşım'
Diyarbakır müftüsünü görmeye gittiğimizde, "Doğum kontrolü hakkında ne düşündüğünü sorsana" diye İngilizce fısıldadı kızım bana. Bize verdiği cevap, yeni DEHAP Büyükşehir Belediye Başkanı'nın danışmanı tarafından bize söylenenle neredeyse kelimesi kelimesine aynıydı. "İnsanlara yapabilecekleri kadar çok çocuk yapmamalarını, ama bakabilecekleri kadar çocuk yapmalarını söylüyoruz" dedi. Bu, daha önceki tutumlarına göre oldukça yeni bir yaklaşımmış. Daha önce, doğum kontrolü kampanyalarını, nüfuslarını düşük tutmak için yapılan çabalar olarak değerlendirirlermiş.
Sanırım bu güneydoğuda daha büyük bir değişiklik olacağının göstergesi. Daha önce politika ve ideoloji, fakirlik ve işsizlikten besleniyordu. Artık insanlar liderlerine, sorunlarımızı çözemeyecekseniz, çözebilecek olanlara yer açın, demeyi biliyorlar.

Kızım için iyi tatildi
Daha sonra, çat kapı, Diyarbakır'ın en fakir ilçesinin yeni Belediye Başkanı, Çanakkaleli Yurdusev Hanım'ın yanına uğradık. Okulların bazılarında duyduğum, politikacılardan yardım alamadıkları eleştirisini ona ilettim. Ama onu suçlamak doğru değil. Yeni görevine daha o gün öğleden sonra başlayacaktı. Ama hemen işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu anladı ve kızlarını okutmaları için aileleri eğitmenin ne kadar gerekli olduğunu söyledi. Bizi öğle yemeğine de davet etti. Ben de peçetemi elime almaya hazırlanıyordum ki, kendi okumuş kızım beni dirsekleyip, ayıp olacağını söyledi.
Kızımın yanımda olması, oradaki tanıdıklarımın da kızlarını yemeğe getirmesine sebep oldu. Daha önce birçok kez Diyarbakır'a gittiğim halde, oradaki hayatın daha önce görmediğim bir yanını görmüş oldum. Şimdi ise, kızım kendi okuluna döndü, ama gitmeden önce, Güneydoğu'ya yaptığımız yolculuğun tatilinin en iyi yanı olduğunu söyledi.

Duygusallık riskini alıyorum
Bu ülkede ayrımcılık konusunda büyük endişe duyan birçok insan var, ama kendi zihinlerinde Türkiye'yi çoktan bölmüşler: Doğu - batı, zengin - fakir. İlgili insanları umursamadan bir sorunu çözemezsiniz. Kendiniz gidip gördüğünüz zaman da onları umursamak daha kolay. Hem yeni yerlere gitmek de eğlenceli oluyor. Diyarbakır'da yemekler de oldukça güzel tabii. Vaaz vermeye çalışmıyorum, bunu sadece basit bir öneri olarak alın. Bodrum sıkıcı bir yer. Tatil köyleri de 'kitsch.' Onun yerine tatilinizi Diyarbakır'da yapın. Çocuklarınızı da götürün. Yıllar önce ucuz ve duygusal olmak konusunda uyarılmıştım, ama yine de bu riski alıyorum.



BUSINESS