En Dünya ekonomisi yeni bir büyüme dönemine giriyor

Dünya ekonomisi yeni bir büyüme dönemine giriyor

02.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Her yıl arkadaşlarımı ziyarete geliyorum'

Dünya ekonomisi yeni bir büyüme dönemine giriyor





Türkiye ekonomisi için en temel sorunu nasıl tarif ediyorsunuz?
En önemli şey uzun dönemli büyüme. Şimdi büyümeye dolayısıyla bir rahatlık da var. Reformlara geçilebilir. Bir sürü banka battı ama hâlâ çok banka var, kredi de vermiyorlar. Eğitim gibi derin reformaların yapılması gerek. Enflasyon 10 puan düşmüş, artmış bunlar kısa dönemli şeyler. Önemli olan uzun dönemli büyüme... Türkiye sağlam bir demokrasi ile yatırımcıya güven verirse iç ve dış sermaye sürece hızla girecek. Ama ne yazık ki hâlâ işadamları devletten bir şeyler bekliyorlar. Devlet, 'hayır ben size yalnızca bir platform vereceğim. Bunun üzerinde hareket edeceksiniz' demiyor. Hâlâ yanlış destek ve yolsuzluk sinyalleri geliyor.


'Türkiye'nin tekstilde maliyet avantajı var...' Bu 10 yıl önce doğruydu ama artık değil. Bazı ufak niş'ler olabilir. Nasıl ki İtalyan dizaynırlar hâlâ önemliyse Türkiye de havluda böyle olabilir. Ama Türkiye'nin tekstilde Çin ile rekabet etmesi olanaksız. Küreselleşme Çin'i, Hindistan'ı hızla dünya ekonomisi içine çekti. Türkiye daha teknoloji ağırlıklı alanlara çabuk bir geçiş yapmalı. Yoksa arada ezilir. Otomotiv, yedek parça, ufak elektroniğe geçerek ABD'li ve Avrupalı şirketlerin ilgisini çekebiliriz. G. Kore tekstille başladı ama tekstilde kalmadı. Hızla eğitime yatırım yaptı. Artık otomotivde çok önemli. Elektronikte Samsung, IBM ile yarışabiliyor. Bunu tarımdan tekstilden adım adım çıkarak yaptılar.
.
Arada ezilebiliriz

Bazı şirketlerin batması kaçınılmaz olabilir ama yeni şirketler çıkar. Bu olmuyor. Büyük şirketler siyasi olarak da etki sahibiler. Dışa açılma sürecinde de karşı çıkan siyasiler, şirketler olmuştu. Eğitim önemli. Gelişmiş ülkelerle aynı dili konuşmak gerekir. Daha eğitimli mühendisler ve yöneticiler şirketlerin başına gelmeli. Latin Amerika ve Güney Asya ABD ile ticarete başladığı zaman eğitim düzeyleri yüksek olanlara talep arttı. Türkiye eğitime para yatırmıyor. Küreselleşmede bunun büyük problem olacağından korkuyorum.


Bunlarda doğruluk payı var. Bence Kemal Derviş yönetiminde birçok doğru adım atıldı. Ama daha yapılacaklar var. Bu söyledikleriniz tamamen doğru. Sorun Türkiye'nin kurumsal yapısında. Devleti yanlış teşviklerde ve yolsuzluklarda denetleyen kurumların olması gerekiyor. Belli bir kurumsal düzen olmalı ki yeterince vergi toplansın, bütçe açığı olmasın, enflasyon artmasın, faizler yüksek olmasın ve işadamları politik problemlerden korkmasın.

'Politikacılar itfaiyeci gibi'

Biraz yeniliğin getirdiği sallantı içindeler, deneyimsizler. 'Biz de buraya adamlarımızı atayalım, yararları olur' gibi de düşünülebilir, ama 'her yerde bizim adamlarımız olsun, denetimden kurtuluruz' diye de düşünülebilir. Bu şekilde reform programı geriye atıldı. Hatta önceki reformları kendilerine tehdit olarak da görüyor olabilirler. Reformlar konusunda belki de yeterince istekli değiller.


Türkiye'ye yılda bir kere geliyorum. Bir iki hafta önce İstanbul ve Ankara'daydım. Ankara'dayken Ali Babacan ile de görüştüm. Bir tanıdık aracılığı ile benim orda olduğum sırada bir görüşme oldu. İyi niyetli bir insan izlenimi veriyor ama reformların çok hızlanması gerekiyor.


Daha fazla yardımcı olmayı istiyorum ama şimdilik erken. Akademik konularda yapmak istediğim çok şey var. Zamanında gittiler ama yetkili bir şekilde gitmedikleri için çok yararlı olamadılar. Türk politikacılar biraz itfayiyeci gibiler. Nerede bir yangın varsa oraya gidiyorlar. Yani organik bir şekilde gitmeyen birinin çok yardımı olacağını sanmıyorum.


Şu an MIT'de 35 Türk var. Bunların üçü öğretim üyesi. Benim dışımda 'oyun teorisi'de uzman olan genç profesörler Muhamet Yıldız ve Haluk Ergin var.


Şu anki verilere göre Amerika'da durgunluk sona ermek üzere. ABD büyümeye başladığında gelişmekte olan birçok ekonomi etkileniyor. Bir iki sene içinde AB ekonomisinin de daha fazla büyümesi bekleniyor.



Küreselleşme hızlı ilerliyor çünkü 30'a yakın ülke tamamen açık hale geldi. Süreçte birkaç dikkat çekici gelişme var. Gelişmekte olan ülkeler için ticaretin önemi artıyor. Bu ülkeler giderek daha fazla oranda kendilerini dünya ekonomisinin bir parçası olarak görmeye başlayacaklar. İkinci gelişme, outsourcing. ABD'deki ve Avrupadaki üretim sürecinin bazı kısımları gelişmekte olan ülkelere kayıyor ve bu ülkelerin dünya ekonomisi içine girmelerini hızlandırıyor. Bir de artan sermaye hareketi ki on yıl önce çok daha ufaktı ama şimdi çok büyüdü.


Küreselleşmeyi en çok iten ABD ve AB her gün kendi tarımlarına 1 milyar dolar para vererek korumacılık yapıyorlar. Bu inanılmaz! İkincisi, sermaye akımlarının yol açtığı sorunlar var. Genelde iyi bir şey olmasına rağmen riskler de yaratabiliyor. Az gelişmiş ülkelerde küreselleşme karşıtı hareketlerin bir nedeni de krizlerde sermayenin kaçması ile ortaya çıkan sorunlar. Krizlerin sorumlusu gibi görülüyorlar. Biraz da politikacıların yanıltması ile halk problemlerin yabancı sermayeden kaynaklandığını düşünüyor. Oysaki birçok ülke krizilere girdiği zaman gerçek neden kurumsal yapılarıdır. Bu ülkelerde problemlerin olduğunu, şirketlerin, bankaların batmaya yakın oldukları görülüyor. Krizlerle ilgili olarak küreselleşme gereğinden daha fazla sorumlu tutuluyor.
Gelişmiş ülkeler açısından problem biraz daha kompleks... İşlerin ve iş olanaklarının kayması sorun yaratıyor. Ücretler düşüyor. İşçiler küreselleşmeden korkmaya başladı. Avrupa ve ABD'de küreselleşmeden çok korkan bir kesim çıktı ortaya. Ancak küreselleşme için gerçek tehlikeler siyasi ilişkilerden gelebilir. Avrupa ve ABD arasındaki ilişkilerin bozulması gibi. Ticarete yaptırımlar getiren bir sürece girilebilir.


Bu konuda bir eksper değilim. Tabiki bir ekonomik neden aramak doğal. Ortadoğu'nun enerjide büyük imkanları var ve artık bölgeyi sıkı denetlemek istiyor diyebilirsiniz ama ana neden bu değil gibime geliyor. Bu Clinton'un, Bush'un programında yoktu. Hatta Bush dış olaylarla fazla ilgilenmeyeceğim demişti. Ama 11 Eylül'den sonra Bush'un kadrosundaki dengeler değişti ve Volfowitz gibilerin gücü arttı. Bir de Irak ve S. Arabistan'ın daha fazla ABD karşıtı bir çizgiye kaymaları olasılığından korktular.

36 yaşındaki Daron Acemoğlu İstanbul doğumlu. Galatasaray'ı bitirdekten sonra 1986'da İngiltere'de Universty of Europe'yı bitirdi. Yüksek lisans ve doktorasını London School of Economics te (LSE) tamamlayan Acemoğlu İngiltere'deyken önce babasını, iki yıl sonra da annesini kaybetti. Hemen her yıl Türkiye'ye gelerek arkadaşlarını ziyaret eden Acemoğlu, 1993'ten bu yana MIT'de büyüme, çalışma ekonomisi ve siyasi ekonomi dersleri veriyor. Bugüne kadar 50'ye yakın makalesi okul yayınlarında çıktı. 2004 yılında 'Diktatörlük ve Demokrasilerin Ekonomik Orijini' başlıklı kitabı yayımlanacak. 1994 yılında Ekonomik Journal'in ödülünü, arkasından National Science'den iki, Russell Sage Fonu'ndan bir ödül aldı. MIT Ekonomi Bölümü Başkanı Blanchard, Kennedy School of Government'tan Dani Rodrik ve ABD Başkanlık Ekonomi Danışmanları Kurulu Eski Başkanı Baily ile McKinsey için hazırladığı "Türkiye - Verimlilik ve Büyüme" konulu çalışma yankı uyandırmıştı. 'Gelişme iktisadı' teorisine, kurumların önceliğini kanıtlayan çalışması ile önemli bir katkı yaptığı kabul ediliyor.

BUSINESS


Gönüllü gelmediler ama şimdi gitmek istemiyorlar
'Allah kahretsin burada ne işim var'
Şampiyon, hobisini işe çevirdi
Krizzede Tofaş'tan son saniye basketi
KOZMETİK PAZARI İKİYE KATLANACAK
30 bin dolara Fransız mağazası
Laleli tezgahtarı marka yarattı
Kadınlara güvendi parfümeri zinciri kurdu
Depoculuk bitti, şimdi 'drugstore'lar moda
'Generation Y' iktidarı ele geçiriyor
Beyaz kirazı İtalyanlar kaptı
Birden fazla işverenden ücret alanlar yandı
Ofis 'sanal', işler gerçek
Taksitli satış ilanlarında 'etik'
Baba, okul, girişimci ruh
Kayıkçı mı oldun a oğlum!
Bahar ve Meltem yedi, 'gevrek pazarı' büyüdü
'bırakalım artık şu ucuzculuğu'
Evini sattı internette dükkân açtı
YKM'nin perde arkasındaki Hanım Ağa'sı
Maço erkek makyaj yapar
İmajını tescil ettir, ünün artsın!