En Erdoğan ile birlikte yemek bile yememiş

Erdoğan ile birlikte yemek bile yememiş

22.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cola Turka, sosyologları bile heyecanlandırdı

Erdoğan ile birlikte yemek bile yememiş





Murat Ülker doğaçlama röportaj vermiyor. Şirketindeki hiç kimse vermiyor. "Sadece konuşuyoruz" dedi bana. Biz de Ülker'in Topkapı'daki fabrikasında, dışardan gelen çikolata ve bisküvi kokuları ile geçen haftanın yoğun kar yağışına karışırken, bir öğleden sonranın çoğunu konuşarak geçirdik.
Ülker'in yönetim kurulu üyeleri arasında, icra kurulu başkanlarının çenesini tutamayacağından korkanlar varsa içlerine hemen su serpeyim. Murat Ülker röportaj vermiyor olabilir ama nasıl verileceğini biliyor. Tartışma yaratabilecek konularda açık sözlülükle konuşuyor: Şirketinin İslami bir hareketi desteklediği konusundaki istemedikleri bir söylenti hakkında, Cola Turka'nın AKP ile ilişkisi hakkında ve hatta kendi ailesi hakkında... Aynı zamanda, istese birçok politikacıya her şeyi ele vermeden, nasıl samimi olunabileceği hakkında ders verebilir, diye düşünüyorum.
Dikkat çekmemek, Murat Ülker'in, dört kişilik bir bisküvi atölyesini, milyarca dolarlık bir işletmeye dönüştüren babası Sabri Ülker'den edindiği bir ders. Bu kurumsal alçakgönüllülük, kuşkusuz Ülker'e diğer başarılı Türk şirketlerinden çok daha farklı bir işletme kültürü bahşetti. İnsanlar Ülker'i kilerlerindeki günlük ürünlerle bağdaştırıyor, Clips tarzı dergilerdeki kuşe sayfalara basılmış aile fertlerinin fotoğraflarıyla değil.
"Ben, Forrest Mars'a benzetilmek isterim" dedi Murat Ülker. Bay Mars'ın, dünyanın en popüler çikolatalarından biri olan Mars'ı ürettiğini biliyorum (Ülker'in ürettiği Metro'dan çok da farklı olmayan bir çikolata.) Daha sonra, Mars'ın dünyanın en büyük aile şirketlerinden biri olduğunu ve Mars servetinin üç varisi olan John, Jacqueline ve Forrest Jr.'ın her birinin 9 milyar dolarının olduğunu da keşfettim. Öte yandan, Murat Ülker'e haklarında pek bir şey bilmediğimi de itiraf ettim.
Tuzağa düştüğümü görünce gülümsedi. "İşin güzel yanı bu. Kimse bilmiyor!"
Murat kendini göstermiyor olabilir, ama bu kendisine duyduğu güvenin azlığından kaynaklanmıyor. Konuşmayı sevdiği belli, küçük ipuçları bırakıyor, onları yakalamaya çalıştığınız anda da geri çekiyor. Yanında çalışanların patron olarak onu sevdiğini ama aynı zamanda ondan ödlerinin koptuğunu tahmin edebiliyorum. Ülker ile çalışmak part - time yapılacak bir iş değil. "Burada çalışırsanız" diyor, "Rüyalarınızı bile gözleriniz açıkken görmeniz gerekir." Ve elbette bunun tersi de doğru. Yanında çalışanların uyurken de işlerini düşünmelerini bekliyor.

Uyuyan devlere muziplik
Okuldayken başının hep derde girmesine şaşırmıyorum. İnsan zeki ve sabırsız olunca bir sürü muzipliğe kalkışabiliyor. Bu son on yıldır Ülker Grubu'nun yaptığı muziplik, çokuluslu şirketlerin kulağını çekmek oldu; yani "uyuyan devler" denilen ve Türkiye gibi ülkelerin gelişmekte olan tüketici pazarındaki paylarını değişemez gerçekler olarak kabul eden Unilever, Nestle ve Coca Cola gibi şirketlerin kulaklarını. Ülker bu şirketlere, ortak teşebbüsler veya yabancı ortaklıklarla değil, kendi Ar - Ge bölümlerinin geliştirdiği ürünlerle meydan okudu.

Asıl soyadı 'Devletler'
Ülker'in 'ulusal ürün' olma avantajını kullanmaya çalışması şaşırtıcı bir şey değil. Cola Turka'nın 'Turka'sı, Bizim Yağ'ın 'Bizim'i... Doğru ismi bulursanız, savaşın yarısını kazanmış sayılırsınız. Ülker ismi bile sonradan alınmış. Sabri Ülker'in 1929'da Kırım'dan kaçan babasının soyadı 'Devletler'miş (ama, mutluluk, refah anlamında).
Savaşın diğer yarısını kazanmak için tüketiciye doğru gelen bir ürün bulmak gerekiyor. Murat Ülker, artık Türkler'in Ülker ismine güvendiklerini söylüyor. Ülker'in Türkiye'nin üçüncü büyük makarna üreticisi olduğu sonucuna ulaşan bir anketten bahsediyor. "Halbuki biz makarna üretmiyoruz" diye ekliyor.

Distribütörü evinde ağırlıyor
Aile kelimesi, Ülker'den bahsederken sık kullanılıyor. 'Ülker ailesi' tanımı biraz halkla - ilişkilerin reklam taktiği olabilir ama Murat Ülker iş ilişkilerinden ve ürünlerini satın alan insanlardan bahsederken 'aile' kelimesini kullandığı zaman, gayet samimi görünüyor.
Gerektiğinde, mal sağlayanlardan birinin genişleme programına kefil olabiliyor ya da güven ve sadakate dayalı bir ilişkiyi korumak pahasına, kendisine en ucuz gelecek yöntemi seçmeyebiliyor. Bir yılbaşı akşamı kapısına gelen bir distribütörü, başka şehirden gelen bir amca gibi nasıl evlerinde misafir ettiklerini anlatıyor.
Bu bir röportaj değilse, psikanaliz yazısı da değil elbette. Ama Murat Ülker'in kendi ailesini anlamak, şirketini anlamak için önemli. Murat Ülker, 8 yaşındayken bir doktorun yanlış iğne yapması sonucunda ölen ağabeyinden ve annesi ile babasının bundan sonra ona bir şey olmamasına çok dikkat ettiklerinden bahsediyor. Onun için biraz boğucu olmuş ama yine de kendisi için en iyisini yapmaya çalıştıklarını söylüyor.

Fazla oyuncağı bile olmamış
Ailesinin zengin olduğunu ne zaman anlamış? Bunu hâlâ tam anlamamış gibi davranmaya çalışıyor. "Sanırım ailem bir araba satın aldığında" diyor ama büyürken evlerinde lüks bir şey, hatta fazla oyuncak bile yokmuş. Muz yediğinde hâlâ duraksadığını söylüyor; çocukken bu pahalı ve yasak bir meyveymiş. Yine de 1973 yılında, 14 yaşındayken, ailesi onu okumak için İsviçre'ye gönderebilmiş. İstanbul Erkek Lisesi'ne döndüğünde, kolaylıkla onun Alman bir çocuk olduğunun düşünülebileceğini söylüyor.

Babası 'doktor ol' demiş
Hâlâ kendisini boğuluyor veya aile şirketinde kapana kısılmış gibi hissediyor mu? O gün, Murat Ülker'in bana söylediği en şaşırtıcı şey belki de babasının onu iş dünyasına girmemesi ve doktor olması konusunda ikna etmeye çalıştığını söylemesiydi.
Kapana kısılmaya gelince. İki defa işten ayrıldığını ama her seferinde geri döndüğünü söylüyor. Üçüncü defa işten ayrılmayı asla düşünmediği konusunda beni temin ediyor. "Bir daha işe almazlar beni." Espri yaptığını sanıyorum, ama Ülker'in yıllık raporuna şöyle bir bakınca, Ülker'in, Sabancı veya Koç tarzı bir aile şirketi olmaktan çok, tek adamlık bir hanedana daha yakın olduğunu ve profesyonel işletmeye geçiş yapmış olduğunu görebiliyoruz.

Dağlar kadar çikolata
Kurucusu Sabri Ülker'in yönetimi altında, şirket 1944 yılında günde 200 kilo bisküvi üreten bir şirketken, 400 bin ton üreten bir şirkete dönüşmüş: Dağlar kadar çikolata, göller kadar ayçiçek yağı ve kartondan bilgisayarlara kadar yüzlerce ürün, bir de tabii Cola Turka'yı unutmamak gerek.
Bugünün Ülker'i, sadece bisküvi ve çikolata alanında rekabet etmekten biraz uzaklaşmış olabilir (Ülker, dünyanın 16. büyük üreticisi), ama şirketin bir mantık çerçevesinde genişlediği kesin. Önce bisküvileri yapmak için gereken yağ, sonra paketleme, sonra çikolata için gereken süt, sonra da işi takip etmek için gerekli olan bilgisayarlar ve bilgisayar sistemleri. Böylece, dikey olarak entegre bir şekilde devam etmiş şirket.
"Ali Koç, halkın önünde Cola Turka içen bir başbakanımızın olmasının ne büyük bir fırsat olduğunu söyledi." Omuz silkiyor. Bu kesinlikle Chevy Chase tarzı, paralı bir destek değildi. Bazı yorumcular Ülker'in kısmetini AKP'ninkiyle ve ondan önceki partilerle bağlantılı olarak görüyor, ama benim kendi mantığım, Unilever'le rekabet etmenin, Mesut Yılmaz ile rekabet etmekten daha zor olduğunu söylüyor.

Ülker, 'kendi hayatınız' demek
Ülker'in genişlemesi, son on yılda, hem global çokuluslu şirketlerle, hem de ithal ikame döneminde devletin lütfuna ve iltimasına sahip olarak işe başlayan yerleşik Türk şirketleriyle rekabet etmesiyle gerçekleşti. Belki Ülker ve AKP gerçekten paralel bir fenomenin parçasıdır. İkisi de kendilerini hem otantik, hem modern olan ürünler olarak gösteriyorlar. Bir Ülker ürünü satın aldığınızda başka birisinin hayat tarzını ithal etmiyor, ama kendinize ait olanı yeniden doğruluyorsunuz. İkisi de Türkiye'nin geleneksel iş yapma yönteminden uzaklaşmanın faydasını gördü.
Türkiye gibi ataerkil bir toplumda, Atatürk'ün hangi fotoğrafını astıklarından, Türk işadamları hakkında çok bilgi edinebileceği ile ilgili bir teorim var. Murat Ülker ile konuştuğum sade bir şekilde döşenmiş toplantı odasında asılı olan Atatürk resmi, daha önce görmemiş olduğum, Cemal Işıksel'e ait bir fotoğraftı. Atatürk, bir çocukla konuşmak için eğilmişti; yüzü ve gülümsemek üzere olduğu hayal meyal seçiliyordu. Murat Ülker, onun şeker dağıttığını söyledi. Yakından baktım, ama çikolataları göremedim. Belki oradalardı. Ama belki de bu, gözü açık görülen o rüyalardan biriydi.

Murat Ülker'in anlattığına göre babası Sabri Ülker pek sosyal faaliyetlere katılmazmış ve oğluna da öyle yapmasını tavsiye etmiş. Ailenin izlediği ilke şuymuş: "Bir davet teklifini kabul ettin mi, diğerlerini de kabul etmek zorunda kalırsın." Bu da Murat Ülker'in, şirketin hiçbir zaman siyasi bir partiyi desteklemediği ile ilgili sözünü daha ikna edici kılıyor. Menderes döneminde Sabri Ülker, Vatan Cephesi'nin tek bir toplantısına katılmış. Toplantı birbirleriyle tartışan insanlarla doluymuş, o da ayrılmış. Oğluna "Bana göre değildi" demiş. Vatan Cephesi'ndekiler 1960'ta yargılandıktan sonra, Sabri Ülker bu örneği ne kadar mantıklı davranabildiğini gösteren bir hikâye olarak anlatırmış.
Peki Ülker ve AKP'nin birbirlerinin en yakın dostu olduğu ile ilgili söylenti nereden çıktı? Murat Ülker bilmiyor. "Herkesle ilgili birtakım söylentiler vardır."
Burada diğerlerinin Ülker ile ilgili bir önyargıyı empoze ettiğini; bunun Ülker'in kendi başına geliştirdiği bir şey olmadığını ima ediyor. Peki Murat Ülker ile Tayyip Erdoğan arasında bir dostluk var mı? "Dostluğu tanımlayın." Birlikte yemek yediğiniz bir insan olarak tanımlayınca, dost kategorisine giremiyor. Murat Ülker, Başbakan'ın, Ülker'in sahip olduğu yüzlerce distribütör arasında sessiz bir ortak olduğunu söylüyor. "Onun işinin bizim işimizle bir ilişkisi var." Başbakan'ın Ülker'de çalıştığı görüşü de doğru değilmiş. "Olsaydı, o zaman işini doğru dürüst yapmıyor demekti" diyor Murat Ülker, çünkü TayyipErdoğan kesinlikle yerel veya ülke çapındaki distribütör toplantılarına katılmıyor.

Borsacılar 'ufku açık' diyor
Elbette ki hükümete yakın olmak, bugüne kadar Türkiye'de ticaret yapmayı asla kötü yönde etkilemedi. Görüşmem için araştırma yaparken İstanbul'daki aracı borsa şirketlerini de aradım; çoğu Ülker'in AKP ile aralarında karşılıklı bir anlayış olduğunu düşünüyordu. Bir borsacı bana telefonda "Ufkunun 4 yıl açık olacağı kesin olan tek Türk şirketi" dedi. Bana, sesinde alaycı bir ton var gibi geldi.
Peki bu söylentiler doğru mu? Öncelikle, Türkiye'de hükümetin iyi tarafına denk gelmeye çalışmayan fazla şirket yok. Murat Ülker, bunun üzerine, son derece dürüst davranarak durumu tamamen değiştiriyor. Birçok yorumcu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın bir süre Ülker'de çalıştığından bahsediyor. Ama Murat Ülker, önceki hükümette beş tane yakın arkadaşı bulunduğunu mutlu bir şekilde itiraf ediyor. "Onlara ne yapacaklarını söylemek için asla telefon etmedim" diyor. Belki ihtiyaç duymadı. Her Türk evinin kilerinde ürünleri bulunan birinin kendine duyduğu güvenle konuşuyor: "Bizim piyasadaki payımız herhangi bir siyasi partininkinden çok daha yüksek."

Yeni bir ürünün, sadece tüketicileri değil de, bu içeceğin, Türkler'in, Amerika'nın Irak'ı istila etmesinden duydukları belirsizlik ve hüsran duygularını barındırdığını gören sosyolog ve siyaset uzmanlarını da heyecanlandırması pek sık karşılaşılan bir şey değil. Ama Murat Ülker'e göre Cola Turka'nın çıkışı, biraz fazla heyecan vericiydi. "Bir risk aldık." Bunun, bir daha yaşamak isteyeceği bir tecrübe olduğundan emin değil.
Asıl kumar, reklamı sadece ürüne dikkat çekmek için değil, gerçek bir talep yaratmak için kullanabilmekte yatıyordu. Çünkü kimsenin aslında başka bir kola markasına ihtiyacı yoktu. Perakendeciler, ilk Cola Turka teslimlerini aldıklarında, bunların reklamlar başlayana kadar raflardan indirilmeyeceği konusunda ciddi talimatlar aldılar.

Sır ürün de değil, kimlikli ürün de
Plana göre Pepsi veya Coca Cola ile doğrudan yarışılmayacaktı. Bir "Ben de!" ürünü yaratılmaya çalışılırsa başarısız olunacağı kesindi. İnsanların bir kez Cola Turka'yı denedikten sonra, tekrar içmek istemeleri amaçlanıyordu. Murat Ülker, ürün için yapılan Ar & Ge'den kıvanç duyuyor. Coca Cola'nın tarifinin iki kişinin bildiği karanlık bir sır olması fikrini saçma bulduğunu söylüyor. Amaçladıkları, Cola Turka'yı kendine ait bir kimliği olan bir ürün haline getirmek.
Tabii, Cola Turka'nın gerçek kimliği, tadında değil, o reklamlarda yaratılan imajda saklı. Murat Ülker daha önce Chevy Chase ismini duymamış, ama bazı filmlerini izlemiş ve bu fikri seven bazı dostlarıyla görüşmüş. Sonunda fiyatta anlaşmışlar. Ülker'in üretime toplam 50 milyon dolar yatırdığını söylüyor; bu, şirketin kaybetmeyi göze alabileceği miktardan daha fazla değilmiş. Dev bir reklam bütçeleri varmış. Reklam tarifesine göre 100 milyon dolar değerinde reklam satın almışlar, ama ödedikleri ücret bu değilmiş. Sonuç olarak Ülker, Türk milletinin her yıl içtiği 1.2 milyar litre kolanın yüzde 20'sini ürettiklerini söylüyor.
Ama meğerse, Ülker, pazarlama taktiklerinin en etkilisi için bir ücret ödememiş. Murat Ülker, Kuzey Irak'taki Türk Özel Kuvvetleri'ne Amerikalılar'ın bir baskın yapacağını kimsenin planlayamayacağını söylüyor. "Zamanlama iyiydi, ama kasıtlı değildi." Hem, tadı da "fena değil" diyor.
Asıl soru, piyasaya sürülmüş olan ürünün nasıl büyüyüp gelişeceği. Murat Ülker, bu konuda epey kafa yorduğunu söylüyor, ama şimdilik Chevy Chase reklamları daha birkaç ay gösterilmeye devam edecek.

Murat Ülker alkol kullanmıyor, ama babasının aksine her zaman günde beş vakit namaz kılmasıyla övünemiyor. İki tıp doktorunun kızı olan eşinin başını örtüp örtmediğini sormak bana biraz ayıp geliyor ama o memnun bir şekilde örttüğünü söylüyor. Tanışmaları tam olarak geleneksel bir biçimde olmamış. Bir gün İngilizce kursuna giderken onu görmüş ve tanışmışlar. "Aşka inanıyorum" diyor Ülker. Eskiden bütün aile aynı apartmanda oturuyormuş, şimdi aynı sitede yaşıyorlar.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye'nin en büyük çikolata üreticilerinin dindar bir aileden gelmesi bana son derece doğal geliyor. En mutlu çocukluk anılarımdan biri Hershey, Pennsylvania'daki bir çikolata fabrikasına götürüldüğüm gündü; kasaba, adını şirketin kurucusu Milton Hershey'den almıştı. Hershey bir Quaker idi. Quakerlar veya resmi isimleriyle "Dostlar Toplumu" ("Society of Friends"), Protestanlığın son derece sade, kibar ama oldukça radikal bir kolunu oluşturuyorlar.

İlginç tesadüf
Hershey, şirketinin kârını kimsesizler okullarına bağışlayan bir insandı. İngiltere'deki tüm büyük çikolata üreticileri -Cadbury, Rowntree ve Fry (kalıp çikolatayı keşfedenler)- hep Quaker 'kuzenlik'ine bağlıydı; bunu kültürel anlamda çevirmek için 'tarikat' yerine 'network' kelimesini kullanmak sanırım daha doğru olur.
Bunun bir sebebi Quaker'ların fakir insanları, alkol içmeyi bırakıp, daha sağlıklı olan çikolatalı içecekleri tercih etmeye ikna etmeye çalışmalarıydı. Üniversitelerden, kamu hayatından ve kamusal görevlerden men edildikleri için ticarete atılmışlardı. Aynı zamanda barış taraftarıydılar; gerçi her durumda orduya subay olarak kabul edilmeleri mümkün değildi.
"Bir yandan zengin olup, bir yandan ahlaklarını koruduklarına inanmaya devam edebiliyorlardı" dedi, Cadbury ailesinin torunlarından biri olan arkadaşım. Gerçi hanedanın Amerika'ya göç eden ve para kazanmayı beceremeyen kolundandı.
Belki bu benzetme biraz abartılı veya Türkiye'nin en büyük bisküvi ve çikolata üreticisi olan ailenin muhafazakâr bir aile olması küçük bir tesadüften ibaret. Murat Ülker, şirketin yaptığı işin arkasındaki hayırsever ideolojiden de bahsediyor. İnsanlarının parasının yettiği bir fiyata bir miktar masum zevk sunuyorlar. "Bunun, kendi içinde bir toplumsal değeri var" diyor.

Ülker'den rakamlar

  • Üretim hayatına, 1944 yılında kurulan küçük bir aile şirketinde, 3 kişi ve tek mamulle başladı. t Bugün 17 bin çalışanı ve 800'den fazla markası olan bir şirket. t Bisküvi ve çikolata sektöründe, dünyanın 12. büyük üreticisi. t 2003 yılı cirosu 2.255 milyon dolar
  • İhracatı 258 milyon dolar.
  • Amerika, Avrupa, Uzakdoğu, Ortadoğu, Afrika ve Türki Cumhuriyetlerdeki 85'ten fazla ülkeye ihracat yapıyor. t Yeni pazar hedefleri arasında Ortadoğu, Rusya, Avrupa (özellikle Almanya ve Fransa) ve Kanada pazarları var. Çin pazarını inceliyor. t Üretim tesisi sayısı 35 t Sadece çikolata ve bisküvi grubunda günde 275 ton çikolata, 400 ton bisküvi üretecek kapasiteye sahip. t Kendi ürün grubunda Türkiye pazarının yüzde 60'ına sahip. t 8 şirketinde yabancı ortağı var.




  • BUSINESS


    Rüyaları bile gözleri açık gördüren patron
    Bir teselli ararsan bak o zaman karikatürüme
    Bürokrasiye kızıp Türkiye'den gitti, Özbekistan'ın Mir'i oldu
    Türkler tükenmez kalem seviyor
    Modern zamanların Seyidi...
    Tatlı ne yana düşer 'Usta' tuzlu ne yana?
    Tatneft'in kârının yüzde 40'ı vergi olarak Rusya'ya gidiyor
    Yeni bir terim daha: Aromakoloji Kokular insan psikolojisini belirliyor
    Türk hamburgeri PO ile yayılıyor
    Aile şirketlerindeki etik değerlerden aileler sorumlu
    Sigorta primi kesilmeyecek yemek parası, çocuk ve aile zammı tutarları belirlendi
    Alman klimacıyı getiremedi inat edip kendisi üretti...
    Osmanlı ve Cumhuriyet arşivi internete taşındı
    'Sert lider' Rusya ekonomisine yarıyor
    Medyada dev birleşmeler tartışılıyor
    Örtülü ödenek isteyen TMSF avukatı
    Metroseksüel sakala lazer epilasyon
    AB'den haberler