En 'Fabrikalar bedelsiz olarak bize devredilsin'

'Fabrikalar bedelsiz olarak bize devredilsin'

24.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Sosyal ve kültürel boyutu göz ardı edilmesin'

Fabrikalar bedelsiz olarak bize devredilsin





Üç beyaz denildiğinde, eğer 'obezliği' tetikleyen, un, şeker ve tuzu düşünüyorsanız, her şeye rağmen 80 yılda epey yol almışız demektir. Çünkü; bundan 80 yıl önce üç beyaz doğrudan yoksul olmayı anlatırdı.
Çünkü; Cumhuriyet'in yoksullukla savaşında üç beyaz bir simgeydi.
Beyazlardan biri buğdayın beyaz unuydu... Yoksul insanların doyması genç Cumhuriyet'in ilk önceliğiydi.
Bir diğer beyaz, pamuktu... Patiskanın bile bulunamadığı günlerde, kalkınmanın hammadesi pamuk olacaktı.
Pancarın beyazı şeker üçlemeyi tamamlıyordu... Hem beslenmede, hem de kalkınmada 'şekere' büyük umutlar bağlanıyordu.
İzmir İktisat Kongresi'nin liberal rüzgârlarıyla devlet özel sektörün önünü açmış, üretim için sanayicilerini teşvik etmişti.
Öylesine 'naif' günlerdi ki, devlet 'pekmez ve helva' üretme becerisini gösteren çiftçisinden bir 'şeker sanayicisi' yaratıp üstüne bir de ona 'şeker' soyadını verebiliyordu. Nuri Şeker'den söz ediyoruz. Uşak'ın Kalfa köyünde doğan Nuri Şeker, Rüştiye Mektebi 4. sınıftan terkti. O da çoğu arkadaşı gibi çiftçi olacaktı. Şeker pancarı üreten Nuri Şeker, diğer çiftçi arkadaşlarından farklı olarak, pancarı işlemeyi akıl etmişti. Ürettiği pekmez ve helva ona şeker üretme cesaretini de verecekti. Devlet de destek olunca 1926 yılında Uşak Şeker Fabrikası üretime başlayacaktı. 1929 yılında büyük bunalım ABD'den yola çıkıp Anadolu topraklarına dek ulaşınca, diğer pekçok özel teşebbüs gibi bu fabrika da iflas edince devletleştirilecekti.

Artık heyecanlandırmıyor
Yine 1926'da, yani Uşak Şeker Fabrikası'nın üretime geçtiği yılda, Trakya Alpullu'da bir şeker fabrikası daha 'hizmete girecek', genç Cumhuriyet'in yüzünü güldürecekti. Dönemin ünlü tüccarlarından Hayri İpar, Yapı Kredi Bankası'nın kurucularından Kazım Taşkent ve Şakir Kesebir de İstanbullu tüccarlar adına şeker sanayisi konusunda bir sınav verdiler...
Şimdiler de 'şeker' dendiğinde kimseler heyecanlanmıyor ama o dönemlerde 'Şeker istihsalin'deki küçük bir artış bile büyük övünç kaynağıydı.
'İthal ederdik, İmal ediyoruz, İhraç edeceğiz'
Bu sloganın yer aldığı 1959 yılındaki bir ilanda diğer iki beyazda olduğu gibi 1949'dan beri artan fabrika sayısı ve istihsal kamuoyuyla paylaşılıyordu...
1926'lar, 1949'lar, 1959'lar geride kaldı. Bugün 30'a yakın fabrika var Türkiye'de. 27 fabrika Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'ye ait (TŞF) ve KİT statüsünde. 3 fabrika pancar ekicilerinin kooperatifi olan Pankobirlik yönetiminde ve özel sektör kuruluşu statüsünde.
Şeker bu kez de hem özelleştirme kapsamına alınması; hem de ABD'li Cargill'in Türkiye'de yaşadığı bazı 'sorunlar'ın, önümüzdeki günlerde ABD'ye gidecek olan Başbakan Erdoğan'ın gündemine taşınması ile de gündemde. Bilindiği gibi ABD hükümetinin, ziyaret öncesi Türkiye'ye ilettiği üç mesajdan birisi de Cargill'in sorunlarına çözüm bulunması ile ilgiliydi.

Gözden çıktı
Bir zamanlar devleti 'büyüten' şekerde özelleştirme kararı oldukça 'radikal' nitelikte. Devlet tamamen çekilmek istiyor. Ürettiği hammaddeyi soyadı olarak alan Nuri Şeker'in fabrikası da özelleştirme listesinde.
TŞF'ye ait tüm tesisler (ki bunların arasında alkol fabrikaları, tarım işletmeleri vs. var) 2000 yılında özelleştirme kapsamına alındı. TŞF'ye ait 27 fabrikada 15 bin kişi çalışıyor.
100 bin ton/gün pancar işleme kapasitesine sahip bu fabrikalar, Türkiye'de toplam şekerin yüzde 75'ini üretiyor.
Fabrikalarda kristal, küp ve kahverengi şeker gibi ana ürünlerin yanında şekerleme, lokum, melaslı kuru küspe, melas gibi yan ürünler üretiliyor. Şirketin özelleştirme kapsamına alınan alkol fabrikalarında da alkol, füzel yağı ve kuru maya üretiliyor. Fabrikalara 57.6 milyon litre/yıl üretim kapasitesine sahip.
Bunların yanında özelleştirme kapsamındaki iki tarımsal işletme 2 bin 100 hektar arazide bitkisel ve hayvansal üretim yaparken, beş makine fabrikası da 15 bin ton / yıl imalat kapasitesine sahip. Şirketin ayrı 11 iştiraki de bulunuyor.
1.8 milyon tonluk tüketim potansiyeli taşıyan sektörün ana oyuncusu olan Türkiye Şeker Fabrikaları, alkol ve makine endüstrisi gibi yan iş kollarından ek değer yaratılmasını sağlayacak mevcut üretim hatlarına sahip. Bunlar ayrıca hammadde kalitesi itibariyle yüksek kâr marjı potansiyeli taşıyor.
Tüm bunların yanında modernizasyon yatırımlarının yapılmaması da dezavantaj olarak görülebilir.
Şirket, ISO 500 araştırmasının 2002 sonuçlarına göre satış hasılatında dördüncü, üretimden satışlarda sekizinci, kârlılıkta üçüncü sırada yer alıyor.

Fabrika grupları
Bir elin parmakları bile bir değilken, coğrafi konum, kapasite, pancar verimliliği ve teknoloji açısından da fabrikalar bir değil. Bu nedenle özelleştirmeye tabi olacak fabrikaların bir kısmı yatırımcıların iştahını kabartacak gibi görünüyor. Bununla birlikte iştahı çok da açmayacak fabrikalar da yok değil.
Uzmanlar bu çerçevede ihale öncesi bölgelere göre yapılacak olan fabrikaların gruplanması özelleştirmenin başarısı açısından önem taşıdığını belirtiyor. Hatta satış sürecinde verimli - kârlı fabrikaların, atıl ve verimsiz olanlarla birlikte paketlenerek satışı da değerlendirilen stratejilerden biri.

Şeker piyasasının en büyük oyuncularından Pankobirlik, pancar üreticisini temsil ediyor. 1 milyon 800 bin üreticisinin ortağı olduğu 31 pancar kooperatifi var. Yılda yaklaşık 450 bin aile şeker pancarı tarımı yapıyor.
Pankobirlik yönetimine göre, iç piyasayı ve pancar ziraatını tehdit eden üç gelişme var. Bunlardan nişasta bazlı şeker üretimindeki hızlı büyüme, ithalat rakamları bilinmemekle birlikte gelir düzeyi yüksek kesimde kalorisi düşük alternatif diğer tatlandırıcıların (sakarin, aspartam) kullanımının artışı ve kaçak şeker girişidir. Serbest bölge, sınır ticareti yoluyla yılda 100 - 150 bin ton seviyelerinde kaçak şeker girişi oluyor.

'Bu haliyle devlete yük'
Pankobirlik özelleştirme konusunda sanayinin bedelsiz olarak kooperatif konsorsiyumuna devrini öneriyor. Görüşleri özetle şöyle:
"Sektör bir bütün halinde ve bir konsorsiyum çerçevesinde Pankobirlik Koordinasyonunda Pancar Kooperatifleri, çalışanları ve özel sermaye katılımcılarından oluşan gruba devredilmelidir. Özel sermaye gruplarının tüm şirketlerin sermaye yapılarına iştirak etmeden kârlı buldukları şirketlerin sermaye kompozisyonunda yer almalarına imkân sağlanmalıdır.
Sanayi özelleştirilirken elbette bir kıymet takdiri olmalıdır. Ancak öncelikle bedelsiz devri tartışılmalıdır. Zira mevcut halleriyle devlete yüktür. Bu uygun bulunmaz ise uygun bedel, yani ürün karşılığı takas yöntemiyle üretici grubuna devredilmelidir.
Devlet tarafından yönetilmekte iken, 1992 yılında özerkleştirilen çoğunluk hissesi pancar kooperatiflerinin olan 3 özel şeker fabrikasında, hiçbir çalışanın iş güvencesi elinden alınmamış, aksine daha saygın davranılmış, çalışan iradesi aksine hiçbir karar alınmamış, toplu iş sözleşmelerinde ise kamu şeker fabrikaları çalışanlarına göre yüzde 20 daha yüksek ücret verilmiştir. Özerkleştirilen 3 özel şeker fabrikasında (Amasya, Kayseri ve Konya) tarım ve işletme teknolojisi değerleri ile çalışanların verimliliği daha da arttırılmış, fabrikalar rantabl çalışır hale getirilmiştir."

Özelleştirmeden elde edilen geliren maksimize edilebilmesi için kamu hisselerinin tamamının satılması gerektiğinin söyleyen Ernst & Young Kurumsal Finansman Bölümü Başkanı Can Deldağ, "Bu durumda özelleştirme stratejisinin yeni sermaye yapısında pancar üreticilerinin aktif rol oynayabileceği bir zemine dayandırılması gerekiyor" dedi.
Özelleştirmeye talip olacak yatırımcıların satılacak olan fabrika gruplarının operasyonel verimlilik ve finansal kârlılıklarını sağlayabilecek know how ve sektörel deneyime sahip olması gerektiğini belirten Deldağ şöyle devam etti:

Değerli aktifleri var
"Özelleştirme süreci içerisinde pancar üretici birlikleri ve nişasta bazlı şeker üreticileri gibi sektördeki önemli oyuncuların beklentilerinin analiz etmek öncelikli önem taşıyor. Özelleştirme kapsamında bulunan bazı şeker fabrikalarının arsa ve arazi gibi operasyonel olmayan değerli aktifleri bulunuyor. Dolayısıyla özelleştirme sürecinde söz konusu aktiflere ilişkin spekülasyonların önlenmesini sağlamak amacıyla sektörde uzun yıllar birikim edinmiş üretici ve kuruluşların ön planda tutulacağı şekilde fabrikaların gerçek taliplerin belirlenmesi şart. Bununla birlikte özelleştirmeye talip yatırımcılara şeker fabrikalarının özelleştirme sonrasında belirli bir süre boyunca üretime devam etme zorunluluğunun şart koşulması sektörün geleceği açısından önem taşıyor."
Sosyal boyutların gözardı edilerek sadece beş - altı fabrikanın özelleştirilmesinin başarılı bir özelleştirme örneği olmayacağını kaydeden Deldağ, "Aksine ciddi sosyal, ekonomik ve kültürel sorunları beraberinde getirecek. Bu kapsamda özelleştirme bir bütünlük içerisinde ele alınmalı ve üreticilerin de etkin olabileceği bir model benimsenmeli."
Piyasanın, Türkiye Şeker Fabrikaları'nın özelleştirilmesinde, muhtemel alıcılar arasında saydığı Cargill, Business'a yaptığı açıklamada, böyle bir konunun Cargill'in gündeminde olmadığı, bugüne kadar da zaten hiç gündemine gelmediğini belirtti. Cargill yetkilileri "Şirketimiz sadece Türkiye'de değil, Amerika, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerde de mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker üretiminde yoğunlaşmıştır" dedi.
Şu anda belirgin hale gelmiş bir özelleştirme şablonunun ortada olmadığına dikkat çeken Cargill yetkilileri, bu nedenle şekerde özelleştirmenin sektörü ve piyasayı nasıl etkileyeceği konusunda bir projeksiyonun şimdilik zor olduğunu söylediler.
Cargill yetkilileri şöyle dedi:
"Bu aşamada yorum yapmak erken olur, ama genel anlamda tüm özelleştirmelerin serbest piyasa ekonomisi şartlarına uyumu ve verimliliği artıracağını söyleyebiliriz. Türkiye'de kısa vadede şeker arz - talep dengesinin oluşturulması gerekir. Sanayi kuruluşları sakaroz ve fruktoz taleplerini karşılayabilmelidir. Glikoz'un bir şeker olmadığının AB dahil bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de kabul edilmesi gerekir. Talebe göre kota sadece sakaroz için değil, fruktoz için de uygulanmalıdır."

'Yeni girişimde bulunmadık'
Başbakan'ın ABD ziyaretinde Cargill'in taleplerinin de gündeme alınması için bir girişimleri olup olmadığı konusuna yetkililer şöyle yanıt verdiler:
"ABD Hükümeti, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada yatırım yapan şirketlerini ve vatandaşlarını yakından takip ediyor. Hatta bununla ilgili bakanlıklarında bazı birimler oluşturulmuş durumda. Bu birimlerin tek görevi yurtdışındaki yatırımları, şirketleri ve kişileri takip ederek raporlama yapmak. Cargill de Türkiye'de bu şekilde takip edilen şirketlerden biri. Cargill Türkiye'nin sorunları son 4 yıldır zaten bu ilgili birim tarafından takibe alınmıştır. Dolayısıyla, bu konuda yeni bir girişimde bulunulmamıştır."
Cargill yetkilileri, yaşadıkları 'sorunlar' ve talepleri ile ilgili de şu açıklamayı yaptı:
"Orhangazi Mısır İşleme Tesisi'nin yatırımı YPK kararı neticesinde 1998'de başladı. Nisan 2000'de tüm izinler tamamlandı. Ancak sözkonusu yatırım için İdare tarafından verilen bazı izinlerin iptali için Bursa Barosu önderliğinde İdare aleyhine davalar açıldı. Devam eden davaların ortaya çıkardığı belirsizlik, Cargill'in yatırımların önünde önemli bir engel teşkil ediyor. Nihai çözüm konusunda Sanayi Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde benzer nedenlerle Cargill gibi 70 sanayi yatırımının da çözüm beklediği ve bu çerçevede Endüstri Bölgeleri Kanunu'nda değişiklik yapılarak yatırımların önünün açılacağı ifade edilmiştir. Bu kanun değişikliğinin bir an önce yasallaşması ve uygulamaya alınması Cargill ve diğer 70 başvuru sahibi için ivedilik taşımaktadır."

'Fabrikaları grupluyor, değerleme yapıyoruz'
Bilindiği gibi Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (Türkşeker), Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun (ÖYK) 20 Aralık 2000 tarih ve 2000 / 92 sayılı kararı ile özelleştirme kapsamına alındı. Kararda kurumun özelleştirmeye hazırlanması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın (ÖİB) birlikte çalışması öngörüldü.
ÖYK, ayrıca 27 Haziran 2003'te Baha Esat Tekand Kütahya Şeker Fabrikası (yüzde 56), Amasya Şeker Fabrikası (yüzde 15) ve Kayseri Şeker Fabrikası'ndaki (yüzde 10) Türkşeker'e ait kamu hisselerinin satış yöntemi ile özelleştirilmesine karar verdi. Bu kararda Türkşeker'e ait fabrikalardan portföy oluşturulması, özelleştirme programına alınan şirketlerin - portföylerin 2004 Mayıs ayından itibaren ihale ilanına çıkılması öngörüldü.

ÖİB yetkililerinin yaptığı açıklamaya göre bu karar çerçevesinde Türkşeker'e ait fabrikalarda özelleştirme grupları oluşturulması yönünde çalışmalar devam ediyor. Yetkililerin verdiği bilgiye göre gelişmeler şöyle:

  • Başta Baha Esat Tekand Kütahya Şeker Fabrikası olmak üzere Amasya Şeker Fabrikası ve Kayseri Şeker Fabrikası'ndaki ÖİB hisselerinin satışı için 2004 yılının ilk çeyreğinde ihale ilanına çıkılması hedefleniyor. İhale ilanı hazırlık çalışmaları devam ediyor.
  • ÖYK'nin aynı kararı gereğince Türkiye - Libya Ortak Tarım ve Hayvancılık, Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik, Kömür İşletmeleri, Türkiye Elektro Mekanik Sanayi, Türkiye Kalkınma Bankası ve Türk Arap Pazarlama'da bulunan Türkşeker'e ait iştirak hisselerinin de satış yöntemi ile 2004 yılı içerisinde özelleştirilmesi planlanıyor.
  • Ayrıca ÖYK, Türkşeker'in mali ve hukuki yönden özelleştirmeye hazırlık çalışmaları kapsamında faaliyeti ve kullanımı ile doğrudan doğruya ilgisi olmayan işletme dışı atıl durumdaki varlıklarının ve şeker üretimiyle ilgisi olmayan birimlerin Türkşeker tarafından satılarak sonuçlandırılmasını da kararlaştırıldı.
  • ÖİB varlık ve hisse değerleme çalışmaları için Değer Tespit Komisyonları oluşturdu. Bu komisyonun gerek görmesi halinde danışman firmalar da tutulacak.




  • BUSINESS


    Şeker gibi işe yeni patron aranıyor
    Yarışın ey Müslümanlar!
    Onun işi isteyene 'dünyanın kaç bucak olduğunu' göstermek
    Deri artıklarından marka yarattı, ihracatçı oldu
    Takva Yarışı'nda fırdöndü çevirdim 2000 puanla cennete yaklaştım!
    Lider'in kaderini ilk müşteri çizdi
    Ağaköy'ün ağalığı 'Deveci armudu'ndan
    Çocuklar, anne - baba ayrılığı ve terörden korkup dizilere sığınıyor
    Siyasi partilere yapılan bağışlar gider yazılamaz
    Aile işletmelerinde profesyonel yönetici etiği
    İsveçli mobilya devi, Türkiye pazarına Maya ile giriyor
    Türkiye'ye 'koşa koşa' geldi, mutfaklara daldı
    TMSF kararnamesinde bakanların imza şaşkınlığı
    Güvence 'kötü niyetli' patronu cesaretlendirdi
    İnternetin cazibesi ve Dean'in ucuz kampanyası
    Ve Lego da masumiyetini kaybetti
    Karayipler'in mücevherine Türk portalı
    Dijital Oyuncaklar