En İmam Beckenbauer, saçı bozulmasın diye kafa topuna çıkmazdı

İmam Beckenbauer, saçı bozulmasın diye kafa topuna çıkmazdı

30.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

İmam Beckenbauer, saçı bozulmasın diye kafa topuna çıkmazdı

İmam Beckenbauer, saçı bozulmasın diye kafa topuna çıkmazdı






Arkasına el yazısıyla 1979 tarihi düşülmüş siyah beyaz bir fotoğraf... 11 genç adam, üzerlerinde 'İETT' yazılı formalarıyla objektife poz vermişler. Amatör ligde fırtına gibi esiyorlar, Ama, başarıları kimin umurunda? Türkiye tam bir 'kaybedenler' ülkesi. Sokaklar kan gölü! Gazeteler yaşamını kaybeden gençlerin çetelesini tutuyor. Toprağa verilen her gençle birlikte ülkenin umutları da biraz daha sönüyor.
Gençler, korkuyla ve nadiren açık günlerde üniversitelere devam ediyorlar. Bazılarını aileleri yurtdışına gönderiyor, 'ölmesinler' diye... Bazılarını aileleri 'Aman bir şey olur' diye okullarından alıp bir işe koyuyor. Yani, gençler adına kararları ya ideolojiler ya da aileleri veriyor. Avukat olmak isterken bakkal, mimar olmak isterken pazarlamacı, konservatuvar bitirmişken şantiye şefi, ya da 'şair' olmak isterken, babasının conta fabrikasında 'müdür' olanların içine düştüğü o arbede, katliam, kargaşa günlerinden; kendi yaşamları hakkında karar verme olanağının sıfırlandığı o 'kör kurşun günleri'nden söz ediyoruz.
Öyle kimsenin 'kariyer planlaması' falan yapabildiği yıllar değil, o yıllar. Hangi gelir grubundan olursa olsun, aileler için önemli olan çocuklarının 'kim vurduya gitmemesi.'
İstanbul'un Kasımpaşa'sı gibi, yoksul ve 'tutucu' bilinen semtlerindeki ailelerin, çocukları için duası da aynı; bir an önce 'adam olmaları' için bütün ikazlar, yakarmalar, beklentiler... Herkesin dilinde aşağı yukarı şu sözler var: Bir adam olsa da eli ekmek tutsa! Bir de başı bağlanıp çoluk çocuğa karışsa!... Daha fazlası hayal bile edilemiyor!

Kasımpaşa manzarası
İşte fotoğraftaki 11 genç adam, böyle bir ortamda, objektife, klasik deyimle hafifçe 'gülümsemiyor', aksine 'somurtuyor.' Umutsuz günlerinin Kasımpaşa manzarası! O fotoğrafın çekilmesinin üzerinden tam 24 yıl geçti. Türkiye'de köprülerin altından çok sular aktı. 70'li yıllarda 18'li 20'li 25'li yaşlarındaki gençlerin biçilmesinin acısı aslında hâlâ çekiliyor. Ekonomistler 30 - 40 yıl önce, aynı noktada olup da bugün Türkiye'yi kat kat aşan ülkelerle karşılaştırma yaptıklarında ve 'neden kaybettik?' sorusuna yanıt aradıklarında, mezarlıklar ve hapishaneler dolusu 'insan kaynağından' söz etmiyorlar bile... Unuttular!
Tıpkı bu fotoğraftaki gençler gibi. Eğer içlerinden biri, 'takım kaptanı Tayyip' Başbakan olmasaydı, hiç hatırlanmayacaklardı. Ancak
İETT'nin şampiyon takımının kaptanı, ülkenin kaptanlığına doğru bir kariyer izleyince, işler değişti. Bir albümden kopup gelen bu fotoğraf, Türkiye'nin son 25 yılına ilişkin buruk bir 'hatırlatma' yapıyor ve her birinin yaşam çizgisine ilişkin onlarca soru akla geliyor. Acaba şimdi neredeler?

'Hayata küstü, köyüne döndü'
'Kaptan'ın başına neler geldiğini biliyoruz, ya diğerleri? Takımın antrenörü nerede? Bunu can dostları, takım arkadaşları bile bilmiyor. Tek söyleyebildikleri şu: "Oğlunu kaybetti, hayata küstü, köyüne döndü, sonra oradan da ayrıldı, şimdi nerede, ne halde, bilmiyoruz, uzun zamandır haberini alamadık..."
Onlar bir takım oyunu oynuyorlardı. Aynı yıllarda, aynı koşullarda hayata başlamışlardı. Peki hayat onlara ne yapmıştı? Elimizde fotoğraf, yola çıktık. Onlar için hayatın başladığı yere, yani Kasımpaşa'ya gittik. En çok da onların bugününün, Tayyip Erdoğan'ın dününün izini sürmek üzere.
Anılarıyla bir liderin 'futbol dilindeki portresini' yazdılar. Biz de karşımızda, Türkiye'nin zorlu yıllarında kaçışı, kurtuluşu 'futbolda' bulan bir avuç gençten geriye kalanları bulduk.
Hiç biri takım kaptanları kadar şanslı olamamış. Ne 'paraya para demeyen futbolcular' gibi olmuşlar, ne de 'başka bir iş alanında başarıya' yürümüşler. Arkalarında iç buran, hüzünlü yoksulluk öyküleri de yoktu... Ortalamada kalmışlardı ki, geldikleri yıllar ve yer göz önüne alındığında, belki bu da bir başarı sayılabilirdi. İşte fotoğrafın öyküsü...

11 genç adamın bugününü öğrenmek için gittiğimiz Kasımpaşa'da, Tayyip Erdoğan'ın 'futbol için direnişi'nin izlerine rastlıyoruz. Babası onun okuyup 'adam olmasını' istemesine rağmen, o ısrarla futbolcu olmak istemiş. Korkudan, kramponlarını babasından gizlice evin en gizli bölümlerine saklarmış. Baba korkusu ile futbol aşkı birleşince genç Tayyip'in futbol hayatı sevinç ve korku arasında gidip gelmeye başlamış. Otoriteye direniş daha gençlik yıllarından kalma. Futbolda kendi babasıyla, siyasette ise 'devlet babayla' karşı karşıya gelmiş. Bazen boyun eğmiş, bazen direnmiş.
Erdoğan, Kasımpaşa'nın daracık sokaklarında top koştururken, daha 15 yaşında İmam Hatip Lisesi takımının en gözde oyuncuları arasında yer alıyor. Futbol stili, o dönemin 'Alman Milli Takımı'nın beyni' kaptan Beckenbauer'e benzetildiği için, Beckenbauer lakabı takılıyor. Camialtı Spor Kulübü'nde taraftarlar ona 'İmam Beckenbauer' diye tezahürat yapıyor. Üniversiteye girdiği yıl İETT'ye transfer oluyor.

'Takdirli' kadrodan İETT'li
Kaptanlık yaptığı İETT şampiyon olunca, Erdoğan, 'Takdirli işçi kadrosu'ndan İETT'de geçici olarak işe alınıyor. Daha sonra sınav kazanarak daimi işçi oluyor. Hem çalışıyor hem futbol oynuyor. Arkadaşları o günlere ait anılarını anlatırken Erdoğan'ın saçları bozulmasın diye hava toplarına çıkmayı sevmediğini söylüyor. Çok başarılı sezonlar geçiren İETT, Erdoğan'ın kaptanlık yıllarında beş kez İstanbul şampiyonu oluyor. 1976'da, İstanbul amatör küme final maçlarında İETT'nin forvet oyuncusu Tayyip Erdoğan, kendisini izleyen Fenerbahçe Teknik Direktörü Toma Kaleperoviç'in dikkatini çekiyor. Kaleperoviç, yönetime teklif götürerek, alınmasını istiyor. Teklif Tayyip Erdoğan'a iletildiğinde, heyecandan yerinde duramıyor. Ancak babasının bu teklifi kabul etmeyeceğini bilen Erdoğan, iki gün sonra kulübe cevabını veriyor: Gelemiyorum!
1980'e kadar İETT'de hem futbol oynayan hem de çalışan Erdoğan, 12 Eylül'den sonra 'sakallarını kes' baskısına dayanamayarak, İETT'den ayrılıyor. Kendi mahallesinin takımı Erokspor'un fahri başkanlığını yürütüyor. Camialtı, İETT ve Erokspor'da 16 yıl süreyle top koşturduktan sonra, futbolla ilişkisini kesiyor. 'Erbakancı - Milli Görüşçü' çizgiyle gençlik yıllarında başlayan 'siyasal' kariyeri, onu önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na, sonra başbakanlığa taşıyor.

NİDAİ KAYA
Şimdi Balat'ta antrenör
Nidai Kaya, Erdoğan ile birlikte önce Erokspor, sonra İETT'de toplam 14 yıl futbol oynamış. 1994'ten bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Balat'taki tesislerinde altyapıda antrenörlük yapıyor. Büyükşehir'e futbolcu yetiştiriyor. Pek çok anısı var, biri şöyle: "Ankara'nın bir amatör takımıyla maç yapıyorduk. 1-0 mağluptuk. Devre oldu, hoca, Tayyip'i oyuna soktu. Orta sahadan serbest atış yapacaktık. Hepimize bağırarak bırakın 'ben atacağım' dedi. Sağ ayağının dışıyla vurdu, top 90'a giderek gol oldu. Sonra tribüne doğru gidip ondan beklenmeyecek şekilde sevinç gösterisinde bulundu. Biz de kendisine 'Hoca ne yapıyorsun?' dedik. O da 'Gittiği yere gitti' dedi. Cuma namazına giderken, kimseye zorla gidiyoruz demezdi. Davet ederdi. Kahveye giderdik, 'fazla gitmeyin, aşırıya kaçmayın' derdi."

SERDAR ŞAHİN
İETT'de çalışıyor
Tayyip Erdoğan'ın takım arkadaşı Serdar Şahin'i altılı ganyan oynarken bulduk. Milyonlarca kişi gibi o da umutlarını kuponlara bağlamış. Tayyip Erdoğan'la ilgili çarpıcı bir anısı var: "İstanbul'da şampiyon olduktan sonra İzmit'te Türkiye Şampiyonası'na gittik. Tayyip Bey, bazı idmanlara gelmediği için antrenörümüz onu yedeğe bırakmıştı. Adını şimdi tam hatırlamadığım bir takımla oynuyorduk. 1 - 0 mağluptuk. Hoca daha sonra Tayyip'i oyuna aldı. Orta sahaya yakın bir yerde faul atışı kullanacaktık. Hepimiz topun başına toplandık. Tayyip Bey hepimize bağırarak topun bulunduğu yerden uzaklaştırdı. Topun başına geçti ve 'Ya Allah, Bismillah' deyip, topa vurdu ve gol oldu. Daha sonra iki gol daha atarak maçı 3-1 aldık.
Bir keresinde de oyuna iyi konsantre olamadığım için Tayyip Bey'den fırça yedim. Bana o kadar kızdı ki bir yıl konuşmadı. Ancak buna rağmen, o dönemde solcularla tutuştuğumuz bir kavgada beni dayak yemekten kurtardı ve ayağına gelen bir taşla kötü yaralandı. Bunu hiç unutmam."

İSMAİL ÖZDEMİR
Mühendis futbolcu
İsmail Özdemir, Yıldız Makine Mühendisliği'nde okurken, iki yıl Erdoğan ile birlikte İETT'de oynamış. Ama
İETT'de yalnızca onun kadrosu yapılmamış. "Farklı görüşte olmama rağmen, onunla birlikte oruç tuttum, namaz kıldım" diyor. 12 yıl Emlakbank'ta çalıştıktan sonra erken emekli olmuş. Erdoğan'ı şöyle anlatıyor:
"İzmit'te bir maçtaydık. Saha berbattı. Tayyip Bey de çok pimpirikliydi. Üstünün kirlenmesini istemezdi. Top çamura girdiğinde onunla aynı anda müdahale ettim ve üstü berbat oldu. Saçları bozulmasın diye hava toplarına çıkmaz, bana 'İsmail sen çık' derdi. Bir gün annem kalp ameliyatı geçirmişti. Tayyip Bey o dönem belediye başkanıydı. Hasta bir milletvekilinin ziyaretine gelmişti. Seslendim. Geriye döndü ve kalabalığı yarıp bana doğru geldi, sarıldı, annemi ziyaret etti."

KEMALETTİN KÖYEL
Beyoğlu'nda kafeteryası var
Kemalettin Köyel, takımın yaşça en küçüğüymüş, "Tayyip Bey, bunun için beni farklı severdi" diyor. Erdoğan'lı İETT'den futbolcu olarak kariyerini bir süre sürdüren isimlerden biri Köyel. Tayyip Erdoğan'la birlikte dört yıl sahalarda top koşturmuş. İETT'den sonra Tarsus İdman Yurdu'nda, daha sonra da Üsküdar Anadolu ve Vanspor'da oynamış. Futbolculuğu bırakınca bir süre ganyan bayiliği yapmış. Şimdi Beyoğlu'nda bir kafeterya işletiyor.
Kemalettin Köyel, Tayyip Erdoğan'ın sıkıntılı anlarında Makber'i okumasını unutamıyor: "Bir bayram öncesi takımdan bütün futbolcu arkadaşlar soyunma odasında toplanmıştık. Maaşları erken alacaktık. Ancak vakit ilerledikçe bizim de sinirlerimiz bozuluyordu. Tayyip Bey, o zaman bize makberi okumuştu. Çok etkilenmiştik."

BARBAROS KAYGINOK
O şimdi şoför
'Degajdan gol atan kaleci' olarak anılan Barbaros Kaygınok, "Takım her sene şampiyon olduğundan bana pek iş düşmezdi" diyor. Kaleci olarak işsiz kalınca o da 'gol atmaya' çalışırmış. "Biri Eskişehir DSİ Bendspor'a, diğeri de Babaeskispor'a olmak üzere degajdan iki gol attım. O zaman 10 bin lira prim almıştım. Bizim takımımız şimdiki ikinci lig takımı gibiydi, profesyoneldi" diyor.
Barbaros Kaygınok, İETT'den emekli olduktan sonra, özel bir şirkette şoförlük yapmaya başlamış. Oğlunun üniversiteyi kazanması onu çok mutlu etmiş. Ama parasızlık yüzünden sıkıntı çekiyor. Komşuları ona "Başbakan'ın arkadaşısın, boş yere sıkıntı çekiyorsun" derken o da, "Ben asla böyle bir şey için Başbakan'ı rahatsız edemem" diyormuş onlara.

ERSİN GÖRÜR
Mavi Jeans'te depo şefi
Tayyip Erdoğan'la 5 yıl takım arkadaşlığı yapan Ersin Görür, ikili antrenmanlarda hep Erdoğan'la eşleşirmiş. Görür'ü Mavi Jeans'te bulduk. İETT'deki maaşı geçinmesine yetmeyince ayrılıp özel sektöre geçmiş. Şimdi bu firmada depo şefi olarak çalışıyor. Çok uzun süredir görüşmediği Erdoğan'ı mesafeli ve ilkeli sözcükleriyle tanımlıyor. O da takımın antrenörü Mehmet Ali Hoca'yı çok disiplinli olarak hatırlıyor ve 'Tüyü bitmemiş yetim hakkını yedirmem' sözlerini unutamıyor. Hatırladığı bir anısı da şöyle: "Bir gün kros yaptıktan sonra, Tayyip Bey'i yokuşta sırtıma aldım ve koşmaya başladım. Amaç, bacak kaslarımın güçlenmesiydi. Ama benim boyum 1.65, onunki 1.90'ın üstü, Tayyip Bey sırtımda, bacakları yerlerde sürünüyordu. Çok komik bir görüntüydü, hiç unutamam."

AŞIR KÜÇÜK
Çağlayan'da birahane işletiyor
Aşır Küçük, takımın en kavgacı futbolcularındanmış. 15 yıl futbol oynadıktan sonra Günay Restoran'ın müdürlüğünü yapmış. Felç geçirince işi bırakmış, 'Sporcu olduğumuz için yırttık' diyor. Şimdilerde bir yıl önce açtığı birahanesini çalıştırıyor. Tayyip Erdoğan'la ilgili onun da anlatacakları var:
"Birinci Amatör Küme, 1979'da Yıldızspor ile şampiyonluk maçındaydık. Hakem aleyhimize bir karar verdi. Tayyip Bey'in hakemin yanına gidip, 'Bre kâfir' dediğini hiç unutmam. Hakemle arasına girdim. Ertesi gün beni tedbirli ceza kuruluna vermişler, Tayyip Bey'e bir şey yok. Tayyip Bey ve Mehmet Ali Hoca namazında niyazında idi. Bizim ilk takımımızda hocanın yardımıyla oynuyordu. İhtilal olunca öğrenci futbolcularımız gitti. Tayyip Hoca o zaman oynamaya başladı. Biz Fenerbahçe'yi 2-1, Galatasaray'ı da 7-1 yenen takımdık.
Maçlardan önce Eyüp Sultan'a gider, dua ederdik. Duayı Tayyip Bey okurdu. Bir gün kekeledi. Maçı kaybettik. Bir başka maç öncesi yine kekeledi, o zaman da kaybettik. Her kekelemesinde, eyvah yine yenileceğiz korkusu yaşardık. Tayyip Bey, çok ağırbaşlı, efendi biri idi. Arkadaşlardan biraz kopuk yaşardı. Namaz kıldığı için arkadaşlar onunla kalmak istemezlerdi. Deplasmana gittiğimizde, namaz kıldığı için yalnız kalırdı. Zaman zaman oda arkadaşı ben olurdum."

HAYDAR SARAÇ
İETT'den emekli
49 yaşındaki Haydar Saraç, hem geçici işçi kadrosuyla çalıştığı hem de futbol oynadığı
İETT'de 12 Eylül'den sonra kadrolu işçi olunca, başka takıma geçmemiş. Şimdi emekli, arkadaşlarının çoğu gibi amatör bir takım çalıştırıyor.
Tayyip Erdoğan'ı daha çok muhafazakârlığı ile hatırlıyor.
"Bir sene Tophane Tayfun'u yenip, şampiyon olmuştuk. O dönemde Elmadağ'da meşhur Ocakbaşı vardı. Tüm takım şampiyonluğu kutlayacaktık. Biz Tayyip Bey'e, 'Takım kaptanı olarak sizi aramızda görmek istiyoruz' dedik. O bizim niyetimizi anlayarak 'Gelmem, siz de zafer sarhoşu olmayın' demişti.
Ben çok aksi ve zıpır biriydim. Bir gün antrenmanda, Tayyip Bey ve Mehmet Ali Hoca'mızla çalışıyorduk. Tayyip Bey'in beni uyarmasına rağmen, muziplik yapıp topu hocanın bacakları arasından attım. Sonra hoca beni nazari derste eleştirdi. Kadro dışı bırakarak intikam almış oldu."

ARİF ÖZGÜLÜŞ
Devlet sanatçısı oldu
İETT takımında 5 yıl futbol oynadığı dönemde Tayyip Erdoğan'la arası en iyi futbolcu olan Arif Özgülüş, şimdi Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği sanatçısı. Erdoğan'ın 25 yıllık arkadaşı. Anılarını şöyle anlatıyor:
"Anadoluhisarı İdman Yurdu'nda oynuyordum. İETT ile maç yapıyorduk, durum 2-2 idi. Maç böyle bitse
İETT İstanbul şampiyonluk finalini oynayacaktı. Ben bir gol attım, maçı aldık. Maçtan sonra Tayyip Bey antrenör Mehmet Ali Hoca ile evime geldiler. 'Bizde oynar mısın?' dediler ve bir anda İETT'li oldum. Tayyip Bey beni severdi de, döverdi de. Kamplarda bana şarkı söyletirdi. Onu kızdırırdık ama yakalanmazdık, kaçardık. O tam bir kaptandı. Açık saçık konuşmaları hiç sevmezdi. Televizyonda canlı programlarda onunla şarkılar söyledik. Cemal Reşit Rey'de konser verdim onun sayesinde. Onun bugünkü halinde bizim çok büyük danışmanlığımız var. Elbet bir gün hatırlayacak bizi."

DURSUN KAYA
Erokspor'u çalıştırıyor
Gençlik yılları Başbakan Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile geçen 46 yaşındaki Dursun Kaya, doğma, büyüme Kasımpaşalı. Kaya, 20 yıldır Erokspor'un başında, futbol sayesine 'yırtmayı' hedefleyen 200 genç futbolcuyu çalıştırıyor.
Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde Erokspor mükemmel bir kulüp binası ve tesislere sahip olmuş. "Biz Tayyip Bey'le aynı hafta evlendik. Evinde renkli TV yokken, eksik paramı tamamlayıp bana renkli TV aldı" diyor.
Erdoğan ile ilgili anılarını şöyle anlatıyor: "Tayyip Bey önce santrfordu, daha sonra yaşı ilerledikçe libero oynadı. Takımın beyni, Bülent Korkmaz'ı idi. Antrenör olmadığı zamanlarda görevi üstlenir, minibüsü ile bizi antrenmanlara götürürdü. 1975'te Erokspor'da oynarken Yücel Cavkaydar Turnuvası'nda finale kaldık. Tayyip Bey, Kulaksız Ok-
spor ile oynayacağımız final maçı öncesi, namazını kıldı, sahaya çıktı ve üç gol atarak bizi İstanbul şampiyonu yaptı."

MESUT ÇALIŞKAN
Futbolcu fabrikatörü
O sıra sakat olduğu için yukardaki fotoğrafta yer almayan Mesut Çalışkan, İETT Spor'dan ayrıldıktan sonra başka takımlarda çalıştırıcı olmuş. Eyüpspor'da iken, Tayyip Erdoğan belediyenin Balat tesislerinin başına geçmesini istemiş. Şimdi orada çalışıyor. Kendisini 'Futbolcu fabrikatörü' olarak tanımlıyor. Erdoğan ile ilgili olarak, "O her zaman ciddiydi. Hep takım elbise giyerdi. Kaptanlığı çok iyi yapıyordu. Takım arkadaşım Erhan'la kavga etmiştim. Arkadaşlar bizi ayırmaya çalıştı. Recep Bey 'ayırmayın' diye uyardı. Ne olduysa biz de kavgaya son verdik, barıştık. Ayırmaya çalışsalardı belki kavgaya devam edecektik" diyor.



BUSINESS


Kekeleme kaptan, sonra maçı kaybederiz
Bu bir kariyer planlaması haberidir
Tepe'nin 1.5 milyar dolarlık SimCity'si
Ağzı kamaştırmayan Trabzon hurması ürettiler
OECD ülkelerinde etik altyapı güçlendirme arayışı
Flamenko bilmeyen, boğa güreşi izlemeyen, İspanyol yönetici
Meltem'in Hülya Avşar'dan öğreneceği çok şey var...
Bu köy, o köy değil
Bunu o bile tahmin edemezdi
Yeniçeri'yi yatıştıran akide şekerinden modern sanayiye
İnternet dairesi var, ama kimse yararlanmıyor
'Bir aksilik'ti, 'bir şans' oldu Alper Bey'in şirketini büyüttü
En zengini Real Madrid
'İnternet pazarında at çok, yem az'
Kokusunu aldık
Dünya turu