En Josephine Powell ya da 1 milyon dolar nasıl harcanır?

Josephine Powell ya da 1 milyon dolar nasıl harcanır?

04.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Josephine Powell ya da 1 milyon dolar nasıl harcanır?

Josephine Powell ya da 1 milyon dolar nasıl harcanır




Birçok kişinin Business'a daha çok para kazanma umuduyla baktığını biliyorum. Bu yazı sizin için değil. Hatta, eğer birilerine verebileceğiniz bir milyon dolarınız yoksa, bence bu yazıyı okumakla vakit kaybetmeyin. Ama yeni yılın başında rahat rahat oturmuş, kendini cömert hissetmekte olan diğerleriniz için anlatmaya başlayayım.
Hikâyem, bugüne dek tanıştığım en inanılmaz insanlardan biriyle başlıyor; 1970'li yıllardan beri bu ülkede yaşayan Josephine Powell isimli, Amerikalı bir kadınla. Sanırım onun gerçekten ne kadar inanılmaz olduğunu asla öğrenemeyeceğim, çünkü kendisi hakkında fazla konuşmuyor; ama onu tanıdığım süre boyunca hayatı hakkında bazı ilginç bilgilerin sızmasına izin verdi, sanırım bu bilgiler ancak son derece olağandışı bazı buzulların görünen uçlarını meydana getirebiliyor. Avrupa'ya ilk defa, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, iyi halli bir New Yorklu ailenin toplumsal baskılarından kaçarak gelmiş. Birleşmiş Milletler mülteci komisyonu için çalışmış ve bürokrasiyi aşarak bir grup mültecinin geri gönderilip Stalin'in öfkesiyle karşılaşmasını engellemesi yüzünden, bir Batı Moğol kabilesi ona 'Kalmuklular'ın Annesi' unvanını vermiş. 1950'li yılların sonunda kendisine bir fotoğraf makinesi satın almış ve onu Afganistan'ın en ücra köşelerine kadar at sırtında götürmüş; tek yol arkadaşı heybesinde taşıdığı köpeği Sila'ymış.

Fotoğraf çekerek kazandı
Josephine Powell, parasını İran, Hindistan, Afganistan gibi yerlere giderek, bu ülkelerin dışındaki insanların görmediği şeylerin fotoğraflarını çekerek kazanmış. Bunu da tek başına yapmış; minyon, ufak tefek bir kadın elle sarılmış sigaralarını tüttürerek ve yolda tanıştığı insanların güvencesine sığınarak. Dostları onu Doğu'nun ücra köşelerindeki tehlikeler konusunda uyarmışlar, ama o oralarda sadece nezaketle karşılaşmış. "İnsanlar bana daha önce görmediğim bir biçimde iyi davrandılar" diye anlattı. "Sırf yolu bana göstermek için saatlerce kendi yollarını uzattıkları oldu. Beni davet ettiler, evlerine aldılar, yedirdiler, bana uyuyacak yerler buldular ve asla beni taciz etmediler. Oraları, benim için asla tehlikeli değildi. Öyle olabileceği de hiç aklıma gelmedi."

Türk göçebelerin peşinde
Çektiği fotoğraflar, İslam sanatı üzerine kuşe kağıtlı kitaplar yayımlayan batılı yayınevleri tarafından çok aranır hale geldi. Josephine Powell, Anadolu kilimleri ile ilgili işte böyle bir kitap için araştırma yaparken kilimin kökeni ve desenleri ile ilgili bilgilerin çoğunun sahte bilimden ibaret olduğuna karar verdi. Kendi elsanatları hakkında bildiklerini anlatacak göçebelere veya bu toplumsal hafızayla bir bağı olan kişilere danışmak için tekrar yola koyuldu.

Yandaki güzelliği gördü
İnsanların birçoğunun emekliliklerini düşünmeye başladıkları bir yaşta, Josephine Powell yeni bir kariyere atıldı: Türkiye'nin kalan göçebelerinin fotoğraflarını çekmek, yolda konuştuğu insanlarla ilgili çok hacimli alan notları tutmak ve İstanbul'un Türk ve İslam Müzesi dahil olmak üzere birçok etnoğrafik müze ve kendisi için yün ile ilgili her şeyi toplamak: Sadece kilimleri değil, yün yapmak için, yünü dokumak için ve bu yünün asıl üreticisi olan koyunlara bakmak için gerekli olan her şeyi.
Arkadaşlarına göre kilimlere duyduğu sevgi, halılara duyduğu nefretten kaynaklanıyor. Çocukken annesinin değerli, beyaz Pers halısının üzerinde dolaşmasına izin verilmezmiş. Bu pop - psikolojik açıklama, kariyerini reddetmekle geçirdiği o sahte - bilimsel açıklamalardan biri olabilir. Halılardan çok kilimlere ilgi duymasının bir başka sebebi, bunları kadınların piyasa için değil de kendi kullanımları için dokuyor olmaları. Kilimler daha şerefli bir hayat tarzını temsil ediyor.
Josephine Powell'ın yolculuklarına ilk çıktığı günlerden bu yana çok şey değişti. Business ekini okuyan insanlar, oyulmuş otantik çam parçalarını aramak için bit pazarlarını gezebiliyorlar ve formika masalara saygı duyan, geleneksel haklarını son derece agresif bir modern hayat için değiş - tokuş eden bir önceki kuşaktan çok farklılar. Josephine, günlük hayatın yan ürünlerinde bir güzellik gördü, bunu da bunların görmezden gelindiği veya sevilmediği bir dönemde yaptı. Ve sorular sordu. Bu nesneler neydi, nasıl çalışıyorlardı, neden yapılmışlardı. Hem o sadece beğenmek için de orada değildi. Kimyager Herald Böhmer ile birlikte Doğbag Projesi'ni gerçekleştirdi; Türkiye'deki bu ilk kadın kooperatifinde, otantik desenler ile doğal boyalar kullanılarak halı dokundu.
84 yaşındaki Josephine Powell şimdi yeni bir kariyere atılıyor: Sadece kilimleri için değil, ama göçebe hayat tarzı için de daimi bir mekân arıyor. Afganistan'da çektiği bazı fotoğraflar Harvard'daki Fogg Kütüphanesi'ne ve Londra'daki British Museum'a gidecek. Ancak şimdiki soru, Türkiye için topladığı objelere, notlara ve fotoğraflara ne olacağı.
Biz bir "networking" devrinde yaşıyoruz, ama Josephine bir "net weaver" yani bir ağ dokumacısı, kendi dünyasının iplerini dokuyan bir göçebe. Bu da, sahip olduğu kolleksiyonun uygun yuvasına kavuşmasını ve çalışmalarının diğer akademisyenlerce paylaşılmasını garantileycek parayı bulmasını zorlaştırıyor. Şu anda bu görevi Türk Tarih Vakfı'na vermiş durumda, onlar da onun çalışmalarını bir Anadolu Kültür Mirası Araştırma Merkezi'ne yerleştirmek istiyorlar, ama böyle bir merkez şimdilik sadece fikir aşamasında. Bu merkeze gerekli paranın neden hâlâ bağışlanmadığı bir muamma, ama bunun Tarih Vakfı'nın kendi kurumsal mantığı ile veya yerleşik insanların göçebe hayatına duymaya devam ettiği kuşku ile bir ilgisi olabilir.
Yeni Yıl'a yeni bir projeyle başlamak isteyenlere, bu konuyu daha detaylı olarak ele aldığım Cornucopia Dergisi'nin yeni sayısını almalarını veya internetteki web sayfalarına danışmalarını öneririm.
Josephine Powell'ın önerdiği Türk Etnoğrafik ve Tekstil Çalışmaları Merkezi ile ilgili bilgi için www.cornucopia.net/powell.html internet sayfasına bakabilirsiniz.




BUSINESS