22.02.2004 - 00:00 | | AHMET ERHAN ÇELİK
Örtülü ödenek isteyen TMSF avukatı
ANKARA KULİSİ

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nda (BDDK) "efsane" gibi dilden dile aktarılan bir hikaye var. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesinde kadro karşılığı sözleşmeli çalışan bir avukat, dönemin BDDK başkanı Zekeriya Temizel'den "örtülü ödenek" istiyor. Örtülü ödeneğin kullanılabileceği yerler ana başlıklar itibariyle şöyle sıralanıyor:
Temizel, bu öneriyi anlamlı buluyor ama "devletli" anlayış nedeniyle kabul etmiyor. Sözünü sakınmayan avukatın hikayesini Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun tahsilat ve hukuk dairelerindeki bürokratlardan öğrendik. İsmini saklamayı tercih ettiğimiz avukatı telefonla bulduk; hikaye doğru mu diye sorduk. "Biz belki kendi aramızda konuşmuş olabiliriz" dedi ve TMSF'deki tahsilat dairesinin tarihçesi açısından önemli ve ilginç anılar aktardı.
Avukatımız, 2000 yılının son aylarında yani çok sayıda bankanın hızlı biçimde TMSF'ye devredildiği dönemde İstanbul'dan Ankara'ya çağırıldı. Temizel, kendisine "hukuk dairesi başına sen geç" teklifinde bulundu. Avukat "şartlarım var" dedi; şartları yerine gelmeyince 4 ay sonra görevinden istifa ederek İstanbul'a geri döndü.
Engin Akçakoca'nın da başkanlığı döneminde "danışmanlık" hizmeti aldığı bu avukat, amme alacaklarının tahsili hakkındaki 6183 sayılı yasanın bankacılık alanındaki uygulamasında Türkiye'deki en önemli isimlerden biri olarak biliniyor. Avukatımızın hukuk dairesi başkanlığını üstlenmemesine neden olan şartları şöyleydi:
(Dönemin yöneticileri "200 avukatı ne yapacaksın?" diye sordular. Avukat 6183 sayılı yasanın uygulanmasındaki pratik sorunları yöneticileri adliyeye götürerek anlattı. Yöneticiler kredi alacağı takibinin öncesiyle birlikte ne kadar grift bir hukuka dayandığını çıplak gözle gördüler. Ama devir tasarruf devriydi. TMSF'ye istenen sayıda avukat alınmadı.)
Bilirkişiler işini biliyor
(BDDK yönetimi bilirkişi raporlarını tek elde toplarken, isabetli rapor vermediğini düşündüğü bilirkişilere devralınan bankalarda iş verilmedi. Hortumcularla mücadele yasası olarak bilinen ve ocak ayında yürürlüğe giren 5020 sayılı yasada bilirkişilere karşı yaptırımlar getirildi.)
(Ama işler öylesine hızlı gelişti ki avukatlar 6183'ü hata yapa yapa öğrendi.)
(Ama bu da olmadı. Aradan üç yıl geçtikten sonra 5020 sayılı yasa hazırlandı. Trilyonluk davalarla uğraşan avukatların maaşlarına zam yapılmasına karar verildi. Ancak bu düzenleme yasanın Meclis komisyonlarında görüşmeleri sırasında metinden çıkarıldı.)
Sonuç ne oldu, rakamlarla anlatalım:
Kurtarma ekipleri
TMSF'nin tahsilat dairesindeki bürokratlar kendilerini "Biz depremden sonra yıkıntılar arasında canlı arayan kurtarma ekiplerine benziyoruz" diye tanımlıyor. Sözünü ettiğimiz deprem 1994 yılından başlıyor. 1994 - 1999 tarihleri arasında bu ülkede bankalar yasası yoktu. Anayasa Mahkemesi yasayı iptal etmişken, dönemin Hazine ve Merkez Bankası bürokratları çöken duvarı elleriyle tutmaya çalışıyordu.
Sizce İmar depreminden ya da daha önceki depremlerden "ses verebilecek" alacak kalmış mıdır? Yanıtınızı bilmiyoruz ama tahsilatla görevli bürokratlarını biraz umutsuz gördük. Çünkü banka batıran kişi "kendi kendini teminatlandırmadan" banka kaynaklarını kullanıyor. Bankaya el konulduktan sonra geriye "ödeme kapasitesi bulunan" şirketleri bulmak kalıyor. Uzan Grubu'nun 217 şirketine el konuldu. Bakalım tahsilatta hangi şirket ne katkıda bulunacak?
BUSINESS