En Sertab, kültürel farkların üzerinden kayıp geçti

Sertab, kültürel farkların üzerinden kayıp geçti

11.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sertab, kültürel farkların üzerinden kayıp geçti

Sertab, kültürel  farkların üzerinden kayıp geçti




"Londra'dan bir istediğiniz var mı?" Bir an olsun bile, kimsenin "Evet" diye cevap vereceği aklıma gelmemişti; bu da Shetland kazak arayışı içinde, neden yağmurun altında, alışveriş bölgelerindeki kalabalık sokaklarda bir o yana, bir bu yana dolandığımı açıklıyor. Önümdeki ilk zorluk, Ocak ayı indirimleri sırasında, ucuzluk peşinde bir tazı köpeği gibi koşturan birinin, dirseği ile gözümü oyma tehlikesi hariç, Shetland kazağın ne olduğunu tam olarak bilmiyor olmamdı. Marks & Spencers'da yoktu. Harrods'da da yoktu. Oxford Sokağı'ndaki İskoç yün dükkanındaki nazik İspanyol kadın, bozuk İngilizcesi ile bana Çin'deki keçilerin yününden yapılmış kaşmir bir kazak satmaya çalıştı. Trafalgar Meydanı yakınlarındaki bir başka İskoç turist mağazasının Çinli sahibi bana korktuğum şeyin başıma geldiğini söyledi; Shetland Adalılar yıllar önce kazak üretmeyi bırakmış ve onun yerine koyunlarının hepsini pirzolaya dönüştürmüştü. En azından, Shetland kazağın neye benzeyeceği konusunda bana bilgi verebildi. Sert yünden yapıldığı için insanın "çok fazla kaşınmasına" sebep oluyordu.
O akşam, ayakkabılarımı kurumaları için asarken, günümün tamamıyla boşa harcanmış olmadığına karar verdim. İngiliz moda anlayışının mekanla fazla ilgisinin olmadığını ve geleneksel "etnik" giysi arayışındakilerin sadece yabancı turistler olduğunu öğrenmiştim. Bu fikrimin doğruluğu, pazar günü çıkan gazetelerden birindeki uzun bir yazıyla kanıtlandı. Yazı EA, yani "Ethnic Ambiguity"nin (Etnik Belirsizlik) Batı moda dünyasındaki en yeni trend olduğunu açıklıyordu. "Latin Jennifer Lopez, Louis Vuitton için yapılan yeni bir reklam kampanyasında, Uzakdoğulu bir prensese benziyor. Yarı Ekvadorlu Christina Aguilera ise, bir dergi kapağında Bollywood (Hint) film yıldızı gibi görünüyor," diye yazıyordu Observer gazetesi. Moda çekimleri için mankenleri işe alanlar, ırkçı klişeler uyup sarışın mavi gözlü kadınların yerine, artık bu kalıpların dışında bir şeyler arıyorlar. Levi's ve Coca Cola'da çalışmış olan Londralı moda analisti Sean Pillot de Chencecey, "Günümüzde, melezlere karşı büyük bir hayranlık var," diyor.

Beckham en ünlü siyah
Buradan yola çıkarsak, ırksal kimlik sanki doğunca kazanılan bir şey değil de, hayat tarzına ilişkin yapılan bir seçim. İngiltere'deki siyah gençler geçen yıl David Beckham'ı ülkenin en ünlü siyah adamı seçti; çoğu kişiye göre beyaz olduğu halde.
Onu "Beyaz bir adamın bedenindeki siyah bir adam" olarak belirleyen şey, müzik zevki ile giysilere ve hızlı arabalara duyduğu tutkuymuş. Beckham'ın kendisi de İngiliz bir belgeselde bu tanımı bir iltifat olarak kabul ettiğini açıkladı. Irk, sınıf veya ulus kimliği gibi, eskiden yerleşik kabul edilen bazı özellikler sanki artık giyilip sonra kenara atılabilecek moda aksesuvarları gibi görülüyor.
Yaşamını, biraz da hazır giyim ürünleri ve diğer tüketim ürünlerini ihraç ederek kazanan Türkiye için bu yeni akımın ne gibi çıkarımları var peki?
Öncelikle, EA bugünlerde Türkiye'deki sinemalarda gösterilen bir reklamı izlerken sinirlerimin neden bozulduğunu açıklıyor. Reklamı biliyorsunuz. "Ultratrendy" bir çift bir partiye geliyor, ama Türk oldukları için girmelerine izin verilmiyor. Ama çift, partideki bütün Türk yapımı giysileri yanlarına çağırıyor ve giysilerini kaybeden Avrupalılar, içerde tir tir titremekten başka bir şey yapamıyor.
"Bu da ne demek oluyor!" diye çıkıştı, kendisi de modanın sıkı bir takipçisi olan 16 yaşındaki kızım. Bu, bir seviyede siyasi bir ibret hikayesi: Avrupa Türkiye'yi düzenlediği "parti"ye davet etmezse, soğukta kalıp üşüyen kendisi olur. Öte yandan, bilinçaltı ile algılanmak üzere düzenlenen reklam mesajı açısından bakacak olursak, kot pantolon satmak konusunda ne kadar başarılı olacağı (kızımın tepkisine göz önüne alırsak) bence şüpheli. Diğer mesaj daha bile az ikna edici; yani kot pantolonun kendisi, uluslararası, sınıfsız ve sınır taşımayan "cool" insan üniformasıyken, bazı kotların, derin ve varoluşçu bir seviyede sadece ulusal kimlikleri değil, aynı zamanda Türk kimlikleri olduğu. Kimlik. Burada türbanla bir paralel yapılıyor; sadece bir kumaş parçası hatta bir moda göstergesi değil, onu takan kafadaki İslami kimliğin bir ifadesi olan türban.

Modanın rengi yok
Belki basit bir reklama çok fazla şey yüklüyorum. Öte yandan, politikacılar ve şiddet yanlısı deli adamlar bizi polarize edilmiş ideolojik bir dünyaya zorla sokmaya çalışırken, moda dünyasının, siyah veya beyazın olmadığı, Çinli, Ekvadorlu, Asyalı ve Amerikalıların birbirine karıştığı bir dünyaya "tüketicinin talebini" dile getirmesi güzel bir şey. Kalça kıvıran dansözler seviyesinde Türk, ama varoluşçu seviyede tüm Eurovizyon yarışmacıları ile aynı Avruçöp kültürüne dahil olan bir şarkı söyleyen Sertab Erener, işin doğrusunu yakaladı. Kültürel farklılıkların üzerinden kayıp geçmeyi beceren o oldu.
Arkadaşıma kazak almaya gelince, bütün bunların bana pek bir faydası dokunmadı. İki, kibar İtalyanların işlettiği başka bir dükkanda, uzun ve hummalı bir tartışma sonrasında, Shetland kazağa en yakın olan şeyin Arran bir kazak olduğuna karar verdim; kırmızı olmasa da yeterince sert ve rahatsızdı. Etiketine yakından bakamadım, ama Türk yapımı çıkarsa, hiç şaşırmam.



BUSINESS