En 'Sevincimi anlatamam'

'Sevincimi anlatamam'

18.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Vehbi Koç'un traktör fabrikası

Sevincimi anlatamam





Geçtiğimiz yıllarda New Holland firması ile ortak olan Türk Traktör Fabrikası, 'Türkiye'nin Traktörü' sloganı ile pazarladığı yeni bir model çıkarmış ve geniş bir tanıtım kampanyası hazırlanmıştı. 'New Holland TT' serisi adı verilen bu traktörlerin tanıtımı için İstanbul'da Rahmi Koç Sanayi Müzesi'nde New Holland TT serisi kullanan çiftçilerin katılımı ile bir basın toplantısı düzenleniyor. Ancak bu toplantıyı ilginç kılan özelliklerden biri de Denizli Sarayköy'den çiftçi kızı Filiz Ekiz'in de davetliler arasında bulunması.
Filiz Ekiz, New Holland Trakmak için çok özel biri. Üç yıl önce şirket yetkililerine gönderdiği mektupta, bir gün İstanbul'u görmeyi çok arzu ettiğini yazmış. Şirket yetkilileri bu davetle, Filiz'in bu isteğini de yerine getiriyorlar.
New Holland Trakmak Genel Müdürü Ateş Arsan, "New Holland TT serisi için geniş bir tanıtım kampanyası hazırladık. Bu kapsamdaki basın toplantısına traktör kullanan bazı çiftçilerimizi de davet ettik. Bu davetlilerden biri de Filiz Hanım. Sarayköylü Filiz Ekiz Altındere bir çiftçi kızı. Filiz Hanım'ın Denizlili babası Türk Traktörle sürüp ektiği tarlasının mahsulüyle çocuklarını büyütmüş, okutmuş ve evlendirmiş.
Filiz Hanım üç yıldır çok hoş mektuplar yazar ve bizi etkiler. Aynı zamanda şair olan Filiz Hanım'ın mektupları çiftçilere ücretsiz olarak dağıttığımız 'Sohbet' adındaki dergimizde de yayınlanır. Davet ettiğimiz çiftçileri, Sohbet'e mektup yazan binlerce çiftçi okurumuz arasından seçtik" diyor.
Rahmi Koç Sanayi Müzesi'ndeki tanıtım toplantısına Erzurum Dumlu Muhtarı Mehmet Çelik, Bursa Armutköy'den çiftçi kızı Neslişah Er, Milas Damlıboğaz Köyü'nden Fatma Saldıran, Manavgat Hatipler Muhtarı Mustafa Bıyık, Bafra Koruluk Köyü'nden İlknaz Saluv, Bafra Yukarı Ema Köyü'nden Hasan Sayarım'la birlikte katılacak olan Filiz Ekiz'in 'bir gün İstanbul'u görme' hayali bu davetle gerçekleştirilecek.
Ekiz, yalnızca Rahmi Koç Sanayi Müzesi'ni değil, daha sonra İstanbul'u da gezecek.

Filiz Ekiz'in, İstanbul davetine sevincini anlatan son mektubu şöyle:

Yeniden merhaba,
Bundan yaklaşık üç yıl önce göndermiştim size ilk mektubumu. İlk merhabamı ve ilk sohbetimi yapmıştım sizinle. Mektubumun sonunda bir dahaki sohbete değin hoşçakalın demiştim. İşte bugüne nasipmiş sizinle tekrar sohbet etmek.
Bu üç yıl arada bazı şeyler değişti hayatımda. Dünyanın en tatlı en sevgi dolu insanıyla evlendim. Allahıma şükürler olsun ki mutluyum.
Beni dün aradınız ya, buna ne kadar sevimdim anlatamam.
Daha önceki akşam eşimle televizyonda İstanbul'u seyrediyorduk. Eşime 'acaba ben de bir gün İstanbul'u görebilir miyim?' diye sordum. O da 'merak etme bitanem, sana bir gün İstanbul'u gezdireceğim.' dedi. Akşamda beni aradığınızı, İstanbul'a davet ettiğinizi, eşim işten gelince ona söyledim. Ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırdı. O kadar sevindi ki anlatamam. 'Kim bilir belki bir gün resimlerini, şiirlerini değerlendirirsin belki de bir kapı açılır sana' dedi.
Eşimin ve ailesinin verdiği destekle sizinle konuşmaya, sohbet etmeye ve eşimle İstanbul'a gelmeye hazırım. Dedim ya bazı şeyler değişti hayatımda. O zaman tek başınaydım ama şimdi eşim var hayatımda. Ne mutlu bana ki medeni ve ileri görüşlü bir eşim var.
Ama hâlâ o, gecenin karalığında camda babasını bekleyen, annesine 'acaba babam tarladan ne zaman gelecek anneciğim?' diyen, ekin biçen, kavun toplayan, tohum atan çiftçi kızı var yüreğimin en derin köşelerinde.
Şimdi Sarayköy'de oturuyorum. Aklım yine tarlalarda oluyor. Çünkü oraların havası başka. Bir yandan biz ekin biçerken bir yandan da onlarca leyleğin şarkısını dinliyoruz. Sıcaktan bunaldıkça o buram buram çam kokularının dibinde içtiğimiz buz gibi suları unutamıyorum. Babamsa yine sürüyor, ekiyor, biçiyor. Alnında tomurcuk tomurcuk terleri, yüzünde her kaldırdığı ürünün sevinciyle yorgun bir gülümseme beliriyor.
Ne mutlu topraktan ekmeğini çıkaran ve evlatlarını büyütüp, okutup, yetiştiren çiftçi babalara... Ve ne mutlu o emeklerle, çabalarla büyüyüp, okuyup yurdumuzda memur olan, öğretmen olan ve nice mertebelere yükselen, ulaşan çiftçi kızlarına, oğullarına...
Babam geçen yıl tarlayı yine sürdü, yine ekti ve yeşerdi, başak verdi, sarardı, kaldırdık ürünümüzü tarladan. İşte babam bu alınteriyle yaptı düğünümüzü ve bu günlere geldik.
Aslında anlatılacak çok şey var. Sizinle bizim aramızdaki bu tatlı sohbeti mektuplara sığdırmanın mümkün olmayacağını anladım. En kısa zamanda sizinle karşılıklı sohbet etmek dileğiyle İstanbul'daki davetinizi büyük bir sevinçle bekliyoruz. Ben de sizin vesilenizle çok merak ettiğim o İstanbul'u görmek istiyorum. Bu mektubu ayrı bir heyecan, bambaşka bir duyguyla, oraların hayaliyle yazdım.
Denizli ilimizin şirin ilçesi Sarayköyü'müzden kucak dolusu sevgilerimizle.
Şimdilik hoşçakalın.
Filiz Ekiz (Altındere)

1920'li yılların sonlarında Atatürk'ün Ankara'da, Orman Çiftliği'nde demir tekerlekli traktörün üzerinde ve yanında çekilmiş fotoğraflarını hepimiz biliriz. Savaşlarda harap olup yorgun düşen Anadolu'yu ayağa kaldırmaya çalışan Atatürk, kurduğu çiftlikte modern tarım yaparak, fukara Anadolu çiftçisine örnek olmaya çalışmaktadır.
Atatürk'ün gazla çalışan demir tekerlekli traktörünün üzerinden 70 yıldan fazla zaman geçti. Türkiye'nin traktör parkı bir milyona ulaştı. Atatürk'ün karasabana koştukları öküzle tarla süren köylüleri, bugün traktöre taktıkları pullukla toprak işliyor. Türkiye'de artık yılda 50 bin traktör üretiliyor ve bunların 10 bini ihraç ediliyor.
1920'li yıllarda gazla çalışan, demir tekerlekli veya demir paletler üzerinde yürüyen traktörlerle tanışan Anadolu çiftçisi, bugün mazotla çalışan, lastik tekerlekli Türk malı traktör kullanıyor. 1950'li yılların ilk yarısında Ankara'da kurulan Vehbi Koç'un Türk Traktör Fabrikası, yılda 30 bin dolayında traktör imal edip 6 binini ihraç ediyor.

Güvenli gıda köşesi
Yoğun bakım gibi tertemiz
1980'li yılların ilk yarısında İstanbul'da, Karaköy'de, 'ölü tavuk pazarı' vardı.
O yıllarda yeni gelişmeye başlayan çiftliklerden İstanbul'a canlı olarak gönderilen tavuklardan yolda ölenler, kesilerek burada satılırdı. Onun için adı ölü tavuk pazarı idi.
Burayı keşfeden ve ilk 'ölü tavuk haberi' yapan gazeteci ben oldum. O yıllardaki Güneş Gazetesi'nde yayınlanan haber üzerine belediye harekete geçti. Şimdiki gibi masa başında oturmayıp çarşı - pazar denetleyen belediye zabıtası, gerekli önlemleri alarak ölü tavuk satışını önledi.
Yıllar geçti, tavuk eti üreten dev firmalarımız oluştu. 90'lı yılların ortalarında, Bolu'da Mudurnu Tavukçuluk tesislerini gezerken şaşırmıştım. Tavukların kesildiği bölüme girmek, hastanede yoğun bakıma girmekten daha zordu.
Yoğun bakımdaki hastayı ziyaret için ayakkabınızı çıkarıp önlük giyerek terlikle içeri girebilirsiniz. Ama daha o yıllarda Mudurnu'nun kesimhanesine girmek çok daha zordu. İlaçlı suya basarak binadan içeri girdikten sonra çizme, önlük ve bone giyerek ellerinizi ilaçlı su ile yıkamanız gerekiyordu.

Minibüse ilaç duşu
Geçen hafta İzmir'de Pınar Hindi tesislerinde, Mudurnu'da tanık olduğum güvenlik önlemlerinin daha da arttığını gördüm. Biyolojik güvenlik önlemleri artık bahçe kapısından başlıyordu. Minibüsümüz bahçe kapısından girerken ilaçlı su ile duş yaptı. Çalışan işçilerin hepsi ameliyat hemşiresi gibi giyinmişti. Avrupa'ya hindi eti satmak için, gıda güvenlik önlemlerini en üst düzeye çıkaran Pınar, AB'den gerekli izni almış. Ülkemizde tavuk eti üreticisi firmaların hemen hepsinin gıda güvenliği için gerekli kurallara uyduğunu biliyorum.
Ama aynı şeyi perakendeciler için söyleyemiyorum. Çoğu perakendeci, gıda güvenliği kurallarına uymuyor. Pek çok market, markasız açık piliç satmaktan çekinmiyor. Pek çok tüketici de, bunların 'ölü tavuk' olup olmadığını düşünmeden satın alıyor. 'Siz ne yapıyorsunuz' diye sorduğum Maxi Marketler Genel Müdürü Cemal Tuzcuoğlu şöyle dedi: 'Önce gıda mühendislerimiz, firmaların üretim izni olup olmadığını kontrol eder. Satın alma işlemi ondan sonra gerçekleşir. Veterinerlerimiz ise gelen malın Gıda Kodeksi'ne uygun olup olmadığını denetler.'



BUSINESS


Bakana, Başbakan'a önceden veri bildirmek yok
Editörden
Markanızın çizgi roman olacak ruhu var mı?
120 bin kadının patronu
'Kurtaran' işadamları
Pazarlamaya 'cenin'ken başlıyor
'Üç katı maaş veriyorum, gel'
125 bin dolarlık yardıma 11 milyon dolarlık reklam
Koç, Sarayköylü Filiz'i İstanbul'a getiriyor!
Sakıp Sabancı'dan iş etiği dersleri
Kipa'yı sattı, şimdi Tekel'i Koreli'ye Piyango'yu İtalyanlar'a satmak istiyor
Halka açık şirketler bu yıl neden kâr dağıtmadı?
'Laz inadı' ile ortaya çıkan futbol markası borsaya geliyor
Başbakan, IMF'ye alternatif rapor istedi
'Uzayda arsa' satılıyor
Çiftçi prens iş konuşmaya geliyor
Bir karpuzun içindeki düşünceler
Yıldızların saç modeli sokağa taştı
Ne olacak bu Mıcrosoft'un hali?