En Türkiye için son söz AB liderlerinin

Türkiye için son söz AB liderlerinin

21.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Markaj ve ikna turları

Türkiye için son söz AB liderlerinin





Türkiye - Avrupa Birliği ilişkilerinde son dönemece girildi. Gerek Ankara gerekse Brüksel açısından stratejik kararların alınması gereken yaklaşık bir yıllık yaşamsal öneme sahip bir süreçle karşı karşıyayız. Türkiye, bu süreçte Avrupa Konseyi denetiminden AB liderlerinin verecekleri karara kadar uzanan çeşitli virajları almak zorunda. Yükseliş trendine girmiş bir ekonomi, Irak'taki gelişmeler ve İstanbul'daki terör saldırılarıyla önemi bir kat daha pekişen stratejik konum, içeride AB motivasyonuyla gerçekleştirilen reformlar, son dönemde Ankara'nın elini Brüksel önünde güçlendirilen ve birlik içindeki Türkiye karşıtlarını köşeye sıkıştıran unsurlar oldu.
Türkiye ilk ciddi sınavını 2004 ilkbaharında verecek. Avrupa Konseyi'nin üyesi olan Türkiye, halen bu kurumun denetiminde. Bunun açılımı ise, bu kurumun Türkiye'yi henüz Avrupa standartlarına ulaşmış bir insan hakları sistemine sahip olmayan, demokrasisi Batı'daki örneklerine göre eksiklikler içeren bir ülke olarak gördüğü şeklinde okunabilir. Türkiye, Kopenhag Kriterlerini tamamlamamış sayılıyor.
Konuyla yakından ilgilenmeyenlerin aklına "Avrupa Konseyi'yle AB'nin ne alakası var?" şeklinde bir soru gelebilir. Alakası çok. AB, insan hakları konusunda özel birimlere sahip değil, dolayısıyla Türkiye'nin en önemli sorunlarından olarak görülen bu alanda AB'yi Avrupa Konseyi'nin uzman birimleri tarafından hazırlanan raporlar yönlendiriyor. Bu kurum müzakere kapısının anahtarını elinde tutuyor.

'Bahaneye' gerek kalmayacak
Avrupa Konseyi'nin 2004 ilkbaharında Türkiye konusunda bir rapor hazırlaması ve bu raporda Türkiye'nin denetim sürecinden çıkıp çıkmayacağına karar vermesi bekleniyor. Bu raporda dile getirilecek önerinin olumsuz olması durumunda 2004 sonbaharında Türkiye konusunda kritik öneme sahip olan İlerleme Raporu'nu hazırlayacak olan AB Komisyonu'nun başka 'bahaneye' ihtiyacı kalmayacak. Çünkü denetim sürecinde olan bir ülke AB müzakerelerine başlayamıyor. Bunu 1 Mayıs 2004'te AB üyesi olmaları kesinleşen 10 ülkenin durumlarında da gördük. Daha önce hepsi bu denetim sürecinde olan bu on ülkenin tamamı öncelikle bu süreçten çıktılar. Raporun olumlu olması ise Türkiye'nin müzakerelere ilişkin beklentileri açısından şimdikinden kat kat daha güçlü bir etki yaratacak. Türkiye Kopenhag kriterlerini tamamlamış ya da tamamlama aşamasına gelmiş sayılacak. Brüksel de bunu görmezden gelemeyecek.
Türkiye'nin Loizidu Davası'na yönelik olarak yaptığı ve zaman kazanmaya yönelik son manevranın ardında yatan en önemli itici güçlerden birini de denetim süreci oluşturuyordu. Ankara, bu manevrayla bu süreçten çıkmasını engelleyecek en ciddi engellerden birini ortadan kaldırmış oldu. Avrupa Konseyi kulislerinde yapılan yorumlar Türkiye'nin denetim sürecinden 'şartlı' çıkarılacağı yönünde. Türkiye'ye 'Denetim sürecinden çıkmana yeşil ışık yakıyoruz ancak bunu yaklaşık altı ay test edeceğiz. Seni yakından takip edeceğiz' mesajı verilmesi olasılığı güçleniyor.
Türkiye'nin 2004 içindeki ikinci sınavını Kıbrıs oluşturacak. Kıbrıs artık müzakere süreci açısından 'de jure' olmasa bile 'de facto' bir şart haline geldi. AB de bu denklemi 'Kriter değil ama siyasi bir gerçek' olarak formüle ediyor. Çözülmemiş bir Kıbrıs sorunu Ankara'nın Aralık 2004'te hüsrana uğramasına neden olacak en önemli unsurlardan birini oluşturuyor. Brüksel'in bu konuda esneklik göstermesi ise beklenmiyor.
Bu noktada Türkiye'nin AB beklentileri çerçevesinde Kıbrıs'la ilgili birtakım gerçeklere de değinmek gerekir:
- Türkiye ne isterse yapsın Kıbrıs, 1 Mayıs 2004'te Avrupa Birliği'nin 25 üyesinden biri olacak. Türkiye, bu sorunu çözmeden mucizevi bir şekilde, müzakere tarihi alması halinde süreç içerisinde henüz tanımadığı bu devletle içli dışlı olmak zorunda kalacak. Hatta belli aşamalarda Kıbrıs'ın kendisine yeşil ışık yakması için çaba sarfetmek durumunda olacak.
- AB'nin Rum Yönetimi'ni masaya çekmek için baskı yapması beklenmiyor. Mekanizmaları gereği Brüksel'in bu tür girişimde bulunma olasılığı sıfıra yakın.
- Kıbrıs'ta çözümsüzlük, AB içinde bazı çevrelerin Türkiye'yi dışlamak en azından tam anlamıyla bünyeye dahil etmemek için kullandıkları ve ileride de kullanmaktan çekinmeyecekleri bir unsurdur.
- Kıbrıs konusu artık Türkiye'nin birlik beklentileriyle açık bir şekilde ilişkilendirilmiş durumda. Bu çerçevede Avrupa Birliği'ne girmeyi kendisi açısından en önemli hedef olarak belirlemiş bir Türkiye'nin gücü yüzde yüz kendine uygun çözüm politikasını dayatmaya yetmez. Türkiye bu konuda bazı esneklikler göstermeye zorlanacaktır.
Ankara'nın çözümün gerekliliğini algılamış durumda bu paralelde de adımlar atması bekleniyor. Bu adımlar sonucu alınacak olumlu bir sonuç Türkiye'ye kapıların açılmasında büyük etki yaratabilir.

Türkiye seçim malzemesi
Genişlemenin ardından Türkiye, kendisini doğrudan ilgilendirmese de Avrupa Parlamentosu seçimlerinin en önemli 'malzemelerinden biri' olacak. Haziran 2004'te gerçekleştirilecek bu seçimlere katılacak olan siyasi grupların kampanya çalışmalarında Türkiye en önemli gündem maddelerinden birini oluşturuyor. Hatta bazı çevrelerde 'Türkiye'ye hayır' pankartları dahi hazırlanmış durumda. Özellikle, Türkiye'yi Birlik üyesi olarak görmektense özel bir ilişki kurulmasından yana tavır alan Hıristiyan Demokratlar'ın sert mesajlar vermesi ve bu yolla oy aramaları bekleniyor. Bu eğilimin sinyalleri daha şimdiden geliyor.
Avrupa Parlamentosu seçimleri son gelişmeler ışığında Türkiye'ye sıcak bakan bazı AB hükümetlerinin 'ılımlı' açıklamalar yapmasını engelliyor. Hatta bazı ülkeler Türkiye'nin attığı adımların hakkını verseler de Ankara'ya 'çiçek atar' konumda gözükmemek için özel bir çaba harcıyorlar. Bunun son örneğine geçtiğimiz hafta Brüksel'de yapılan zirvenin sonuç bildirisine ilişkin çalışmalarda şahit olduk.
Dolayısıyla 'Avrupa'nın vicdanı' olarak adlandırılan Avrupa Parlamentosu'nda seçimler sonrasında ortaya çıkacak tablo Türkiye'ye yönelik 'netlik ayarının' da yapılmasını sağlayacak. Haziran seçimleri sonrasında AB ülkelerinin daha net tavır koymalarına kesin gözüyle bakılabilir.

Komisyonun tavrı
AB Komisyonu'nun 2004 sonbaharında açıklayacağı İlerleme Raporu bir bakıma düğümü çözecek niteliğe sahip olacak. Kültürel haklardan insan haklarına, yargının bağımsızlığından sivil-asker ilişkilerine kadar incelemedik konu bırakmayacak olan Komisyon, Türkiye'nin bu alanlarda son bir yılda gerçekleştirdiği uygulamaları ele alarak bir görüş hazırlayacak. Bu görüşün şekillenmesinde Türkiye'nin reformları uygulama düzeyi belirleyici olacak. Komisyon, raporun sonuç bölümüne "Türkiye, Kopenhag kriterlerinin büyük bölümünü (ya da tamamını) yerine getirmiştir, tam üyelik müzakerelerine başlanmasıda sakınca yoktur" şeklinde ya da bunun tam tersi bir ifade yerleştirecek. Ancak Komisyon'un kendisini herhangi bir sorumluluk altına sokmayacak, yuvarlak ifadelerle, topu AB liderlerine atması da ihtimal dışı olarak görünmüyor.

İlerleme Raporu sonrasında Türkiye açısından "kader" niteliği taşıyacak olan karar, AB liderlerinin Hollanda Dönem Başkanlığı sırasında gerçekleştirecekleri aralık zirvesinde benimseyecekleri tavırla şekillenecek. Avrupa Birliği liderleri, Türkiye ile ilgili alacakları kararda, İlerleme Raporu'ndaki tavsiyeyi dikkate alacaklar. Kararı önemli ölçüde raporun tavsiyesi şekillendirecek. Ancak ne pratikte ne de teoride liderlerin Komisyon'un görüşünü benimsemesi diye bir kural yok. Çünkü, Avrupa Birliği liderleri, Komisyon'un vereceği olumlu görüşe uymayabileceği gibi olumsuz görüşü de benimsemeyebilir.

Türkiye'nin İlerleme Raporu'yla Brüksel Zirvesi arasındaki sürede AB siyasi liderlerine yönelik olarak gerçekleştireceği 'markaj' ve 'ikna' çalışmalarının kararın şekillenmesinde büyük önem taşıyacak olmasının arkasında yatan en önemli neden de liderlerin sahip oldukları bu 'otonomi.'
Görüldüğü üzere 2004, belki de normal bir süreçte birkaç yılda yaşanacabilecek gelişmelerin ardıardına yaşanacağı, Ankara'nın performasının yıllık bazda değil aylık hatta günlük bazda önem taşıyacağı bir yıl olacak. Bu süreçte en önemli unsur Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün deyimiyle "Türkiye'nin üzerine düşeni ve kendinden bekleneni herhangi bir telaşa ve provokasyona kapılmaksızın layıkıyla yerine getirmesi" olarak belirginleşiyor. Gerçekten iyi performans gösteren bir Türkiye karşısında AB'nin de 'stratejik düşünmesi' beklenebilir. Zaten bunu yapamazsa Ankara'nın da artık 'kendi yol haritasını' çizmesinin zamanı gelmiş demektir.

İKV Başkanı Davut Ökütçü'nün değerlendirmesi de şöyle: "2004 yılı siyasi kriterlere odaklanan bir yıl. Ekonomik istikrar sağlandı. Yasal düzenlemeler tamam. Bazı eksikler var ama hayati önem taşımıyor. Aralık ayına kadar Türkiye müzakerelere hazırlık çalışmalarını başlatmalı. Aksi halde müzakereler başlar ama tam üye olmamız bir 10 yıl daha sürebilir.
Kıbrıs sorununun çözümü hayati önem taşıyor. Türkiye'nin yapıcı, uzlaşmacı bir politika izlemesi ön koşul. Mayıs ayında 10 ülkenin daha AB'ye katılacak olması işimizi zorlaştıracak. Yeni AB üyesi, Türkiye'yi rakip gören Polonya gibi ülkelerle iyi ilişkiler kurulması lazım. Sivil toplum örgütlerine, Avrupa kamuoyuna Türkiye'yi anlatmak, reformları hayata geçirdiğine ikna etmek, imajını iyileştirmek için büyük görev düşüyor."



BUSINESS


Annus Mirabilis
Gelenek olacak, gelecek konuşulacak
'Rahat' bir iç ve dış siyasi ortam zor
AKP rejimi değiştirmeye kalksa içinden parçalanır
Gidişat iyi, bir de cebe yansırsa!
ABD, AB'nin alternatifi değil
Avrupa için tarih, ya çıkarsa?
Doların üzerindeki gölge: ABD'nin dev dış açığı
Kıbrıs ve AB sorunlarına piyasalar hazırlıklı...
IMF'yle 2004'te anlaşma bitecek, ilişkiler en hafif maddeyle sürecek
'Stratejik yatırımcı, kreditör yabancı ve mutlaka Türk ortak'
Enflasyonda hedef '12'
Mucize temennisi ile gidiyor
Gerçek kâr için savaşacaklar
Bankacılığın itibarı için sorumluluk almaya hazırlar
Asiye değil ama, Türk Lirası kurtulacak
Faiz tamam ama asıl getiri borsada olacak
Eurobond artık riskli görünüyor
Bireysele 400 bin katılımcı bekleniyor
AB - Türkiye ilişkileri referans olacak
Holdingler iyimser! Ama...
Elektrikte üç yıllık tarife, enflasyonsuz fiyat dönemi
'Umutsuzluk inşaatına' 2004'te bir tuğla daha
İhracat pistinin yıldızı otomobil
Anneciğim Çinliler geliyooor!
Telekom'da 'tekelsiz' yıla giriyoruz
2004'te 54 milyar dolar ciro bekliyor
Turizm, 'daha iyi bir yıl' bekliyor
Yeni yılda yeni türler iyi para kazandıracak
2004 'kurşun geçirmez' bir yaşam arayışının ve duyguların yılı olacak
Her 'gayrimenkul'ün bir numarası olacak
İstikbalimdeki zerzevat
Yolsuzlukta kılıçlar çekilecek
Vergide yeni yasal düzenlemelere dikkat
Kamuflaj hallerden feminen hallere