En 'Türkler âşık olduğu otoyu alıyor, Avrupalı mantığıyla seçim yapıyor'

'Türkler âşık olduğu otoyu alıyor, Avrupalı mantığıyla seçim yapıyor'

15.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

1999'da, Opel Türkiye'nin başında olan Erhard Spranger, 2002'de Daewoo'nun Avrupa Başkanlığı'na atandı. Spranger'in Türkiye ve Avrupa deneyiminden çıkardığı tecrübe şöyle: "Türkler, otomobil alırken kalbiyle, Avrupalı ise mantığıyla yaklaşıyor"

Türkler âşık olduğu otoyu alıyor, Avrupalı mantığıyla seçim yapıyor





'Türkiye koşullarında şirketini ayakta tutmayı başarabilen bir yöneticinin Avrupa'da başarısız olması mümkün değil. Çünkü Avrupa'da, Türkiye gibi bir ekonomi yok.' Bu sözler, GM Daewoo Avrupa Başkanı Erhard Spranger'e ait. 1999 yılında General Motors (GM) tarafından Türkiye Opel'in başkanlığına atanan Spranger, kariyerinin en zorlu günlerini Türkiye'de yaşadı.
Önce 1999 Ağustos'unda yaşanan deprem felaketi geldi. Yarattığı sıkıntılar, otomotiv sektörünü de derinden sarstı. 2000 yılında yaşanan kısa refah dönemini, 2001 Şubat krizi ve devalüasyon izledi. Sektör, tarihinin en ağır krizini yaşadı. Toplam binek ve ticari otomobil satışları, bir önceki yıla göre yüzde 74 düşerek, 130 bin rakamlarına kadar indi. Spranger, 'akut kriz' bittikten hemen sonra 2002 yılında GM'in iflasın eşiğindeyken satın aldığı Güney Koreli Daewoo'nun Avrupa Başkanlığı'na getirildi.
Kendisine açık bir gerekçe söylenmese de Spranger, GM'in, Daewoo için 'kriz deneyimli' bir yönetici aradığını, 'Türkiye tecrübesinin' bu görevin kendisine verilmesinde etkili olduğuna inanıyor.

Türk ekonomisi okul gibi
Mali sıkıntıya düşüp, iflasa sürüklendiği günlerde Avrupa'daki pazar payını ve imajını kaybeden Daewoo'yu, GM'den sonra yeniden yapılandırma görevi Spranger'i, 'Türkiye'de olduğu kadar' yormamış.
Spranger'in ilk işi 'Kaliteli ve ucuz Kore otomobili' imajını yitiren Daewoo'yu tüketiciye yeniden anlatmak olmuş. "Tabii, arkamızda GM markası, güvencesi olduğu için bu çok da zor olmadı" diyen Spranger, bu süreçte Türkiye'deki deneyimlerinden bol bol faydalandığını belirtiyor: "Türkiye'de yaşadığım üç yıl bana inanılmaz tecrübe kazandırdı. Türk ekonomisi bir okul gibi. Sabırlı ve serinkanlı olmayı öğrendim. Hızlı karar almayı tecrübe ettim."
Spranger, yeni görevinde oldukçe meşgul olmakla birlikte Türkiye'deki gelişmeleri yakından izliyor. "Bana göre, Türkiye krizin etkilerini tamamen üzerinden attı. İstikrar kazandı ve yolunu buldu" diyor.
Spranger, Türk ve Avrupalı tüketicinin birbirinden çok farklı yapılara sahip olduğunu belirtiyor: "Türkler, kalbiyle otomobil alıyor. Bir otomobili görüyor, aşık oluyor ve ona sahip olmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bu Avrupalı tüketici için düşünülemez bir durum. Avrupalı tüketici otomobile kalbiyle değil mantığıyla yaklaşıyor."



BUSINESS