En Unvan değişiyor... İşte o kadar!..

Unvan değişiyor... İşte o kadar!..

31.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şirketler büyüyünce kâtipleri müdür yapıyorlar. Müdürler çoğalınca başlarına birini genel müdür atıyorlar. Sonra da adına koordinatör diyorlar. Bu koordinatörü diğerlerinden ayırmak için de şimdi CEO diyorlar. Ama sadece isim değişiyor

Unvan değişiyor... İşte o kadar..

Yanaşma, kâhya, müdür, genel koordinatör ve CEO

Unvan değişiyor... İşte o kadar!..

Şirketler büyüyünce kâtipleri müdür yapıyorlar. Müdürler çoğalınca başlarına birini genel müdür atıyorlar. Sonra da adına koordinatör diyorlar. Bu koordinatörü diğerlerinden ayırmak için de şimdi CEO diyorlar. Ama sadece isim değişiyor

İŞ ETİĞİ / GÜNGÖR URAS

Anlı şanlı bir büyük holdingimizin sahibi ailenin üçüncü kuşak (hemen hepsi yurtdışında eğitim görmüş) gençleri Antalya Sheraton Oteli'nin lobisinde kendi yaşlarındaki arkadaşlarıyla oturuyordu.
O sırada o anlı şanlı holdingin CEO'su da salona girdi. Gençleri görünce yanlarına geldi. Ellerini sıktı. Bir süre sohbet ettikten sonra ayrıldı.
Arkadaşlarından biri anlı şanlı holdingimizin sahip ailenin üçüncü kuşak (hemen hepsi yurtdışında eğitim görmüş) gençlerinden birine "- Kim bu bey? Önemli biri mi?" diye sordu... Anlı şanlı bir büyük holdingimizin yurtdışında eğitim gördükten sonra holding şemsiyesi altındaki şirketlerden birinin tepesindeki koltuğa oturtulan genç adam cevapladı. "- Yok yaaaa... Önemli biri değil... Bizim yanımızda çalışıyor!.."
Yıllardır gördüğüm ama bir türlü yerine oturtamadığım, parça parça resimler bir araya geldi... Ve de bizde anlı şanlı en büyük holdinglerimizde bile profesyonel yönetim ile profesyonel yöneticinin daha bir "hiç" olduğunu anladım. Sermaye sahibi ailenin gözünde CEO, "ailenin yanında çalışan biri... bir yanaşma" idi.
* * *
Biz tarım kökenli bir milletiz. Bizim tarımımız küçük toprak sahipliğine dayanır. Küçük toprakta tarım yapanlar genelde ailesini beslemek için eker, biçer... Pazar için üretim yapamadığından, işçi çalıştırma alışkanlığı, hele hele ücret karşılığı işçi çalıştırma geleneği oluşamamıştır.
Tarım işletmelerinde aile dışından çalıştırılanlara "yanaşma" denilir. (Lügat anlatımında yanaşma, tarım işletmesinde çalıştırılan erkek işçidir.) Yanaşma çalıştırmak, yanaşmayı çalıştıranlarca bir aç insanı beslemek olarak değerlendirilir. Yanaşma, boğaz tokluğuna çalışır. Gel deyince gelir, git deyince gider. Yanaşmaya iç vermek toprak sahibinin bir "lütfu"dur.
Toprağı büyükçe olanlar, daha çok sayıda yanaşmaya iş verir. Çok sayıdaki yanaşma ile muhatap olmamak için de yanaşmalardan birini "kâhya" olarak atar.
Kâhya yanaşmalarla aile arasında ilişkiyi kuran, ailenin yararını koruyan kişidir. Gerekir ise aile adına adam döver, adam vurur, hapse girer.
Bizim tarım kökenli ailelerimiz tarımdan ticarete ve sanayiye geçerler iken eski alışkanlık ile yanlarında çalıştırdıklarını "yanaşma" olarak görmeye devam etti. Ticaret ve sanayi işletmelerinde kâhya yerine "okur - yazar" kâtipler istihdam edilmeye başlandı.
Ticaret ve sanayi işletmeleri büyüyünce "kâtipler" müdür oldu. Müdür sayısı artınca bu müdürlerin başına bir genel müdür getirildi. Ona da "genel koordinatör" denildi. Derken efendim, büyük kuruluşlar kendi genel koordinatörlerini diğerlerinden ayırmak arayışında genel koordinatörlerin unvanını yabancı bir kelime ile değiştirdi. CEO - Cheef Executive Officer adını verdi.
İsimler değişti de daha başka ne değişti? Tarım kökenli ailelerin sahip olduğu işyerleri ister küçük, ister büyük olsun, CEO denilen çalışan kişi sermaye sahibi aile için hâlâ "müdür, kâtip, kâhya, yanaşma" pozisyonunda.
* * *
Biz tarım kökenli olduğumuzdan, tarımdan ticarete ve sanayiye geçen aileler şirketlerini "tarla" olarak değerlendirme alışkanlığından kurtulamadı.
Ne kadar "müesseseleşme"den söz edilir ise edilsin, "mal sahibi", malının başından ayrılamıyor. İkinci kuşaktan, üçüncü kuşağa geçtik. Birinci kuşak okumamıştı. İkinci kuşak okumaya başladı. Üçüncü kuşak yurtdışında en iyi eğitim kurumlarında okuyor... Fakat işletmeler bir türlü aile ile ilişkiyi keserek "profesyonel" yönetime geçemiyor.
"Kendi işimiz var iken oğlumuz, gelinimiz, kızımız, damadımız, torunumuz, yeğenimiz dışarıda mı dolaşsın?" kafası ile aile fertleri işletmelerde tepe koltuklara oturtuluyor. Bir de usul yerin bulsun, hesap kitap işlerini izlesin, devlet dairelerine gidip gelsin, işçi ile bizi muhatap etmesin diyerek bir "kâhya" bulunuyor. Kâhyaya bir oda döşeniyor. Altına bir otomobil veriliyor... Ama yetki verilmiyor.
Karar gene aile meclislerinde alınıyor. Bu meclislere CEO bir "kâtip" olarak katılarak not tutuyor... Talimat alıyor...
* * *
Bu anlatımımda bir ölçüde "abartma vardır" ama, genel çizgileriyle gerçeği anlatıyorum.
Bugün bizde ailelerin çoğunluk payına sahip olduğu halde profesyonel bir yöneticiye teslim edilmiş işletme var ise, ben duyamadım, ben bilemiyorum. Duyan ve bilen var ise, bu sütunda o işletmeyi yazmak borcumuzdur.
Profesyonel yönetim, sorumsuz yönetim demek değildir. Tabii ki profesyonel yönetici sermaye sahiplerine (aileye veya diğer ortaklara) karşı sorumlu olacaktır. Ama profesyonel yönetim, sadece aile tarafından alınan kararları uygulamak da değildir.
Ailelerde olağandışı yeteneğe sahip kişiler olabilir. Ama parası olan ailelerin her ferdinin olağanüstü yeteneğe sahip olduğunu varsaymak imkânsızdır.
Küresel pazarda eğer işletmelerin büyümesi, rekabet şanslarının artması bekleniyor ise, bunu profesyonel kadrolar yapabilir.
Türkiye'de bir zamanlar sermaye kıt idi. Türkiye dışarıya kapalı olduğu için ne yapılırsa yapılsın para kazanılıyordu. Büyük ve varlıklı aileler politikacılarla daha kolay bağ kurduklarından, kamu imkânlarından daha çok yararlanabiliyordu.
İşte o dönemde sermaye - müteşebbis - yönetici ayrımına gerek duyulmuyordu. Sermaye sahibi aileler ne yapacaklarına karar veriyor, kurdukları işletmeleri de kendileri yönetiyordu.
Bu eski günlerin anormal şartları, o günlerde sermaye birikimi olan ve o günlerde başarıya ulaşan aileleri cesur kıldı... "Biz bu işleri profesyonelleri kullanarak mı yaptık?.. Kendi başımıza yaptık... O profesyonellerde kabiliyet olsa, onlar da bizim kadar başarılı olur, gelip de bizim yanımızda çalışmaz idi" inancı yayıldı.
* * *
Günümüzde sermaye ile müteşebbis kavramı ayrıldı. Günümüzde sermayeden bol bir şey yok. Günümüzde kamu imkânlarından yararlanma imkânı azalıyor. Günümüzde teknoloji ve pazar bilgisi, finans ve insan yönetimi bir bilim oldu.
Bizim ailelerimiz de bu değişimi görerek profesyonel yöneticiyi, yanaşma - kâtip olarak görme alışkanlığından kurtulduğunda çok şey değişecek.