En 'Yahudi kalmadı ki sermayesi kalsın'

'Yahudi kalmadı ki sermayesi kalsın'

23.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Yahudi kalmadı ki sermayesi kalsın'

Yahudi kalmadı ki sermayesi kalsın





'İş dünyası ve etik' konulu bir konferanstayız. Musevi kökeni bir işadamı da bu konferansın konuşmacılarından. İş ve etik konusunda uzun uzun edilen laflardan sonra sıra sorulara geldi. Dinleyicilerden biri sorusunu yöneltti.
'Neden Museviler bulundukları ülkelerde hep zengin oluyorlar?'
Musevi işadamı orada sadece 'işadamı' kimliği ile bulunuyordu, oysa soru onun diniyle ilgiliydi. Panel yöneticileri soruda bir saldırganlık sezdiklerinden, soru sahibini engellemeye çalıştılar ama o yanıt vermek istediğini belirtti ve şöyle dedi:
"Zenginlik göreceli bir kavramdır ama sorunuz eğer, Yahudiler'in iş dünyasında başarılı olmaları ve bu başarılarıyla da para kazandıklarına işaret etmekse, bu genel olarak doğrudur. Nedenine gelince; Yahudi işadamları iş hayatı söz konusu olduğunda etik değerlere çok bağlıdır. Bir sürü ileri geri laf edilir ama iş yapmaya gelince herkes Yahudileri tercih eder. Çünkü iş konusunda çok dürüstlerdir. Ama sakın yanlış anlamayın, Yahudiler'in dürüstlüğü, iş ahlâkının dinleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Yahudi işadamlarının dürüst olmaları inançlı olmalarından değil, tümüyle kendi çıkarlarından kaynaklanmaktadır. Çünkü, tarih boyunca 'azınlık' statüsü ile yaşadıklarından, iş yaparken etik değerlerine sıkı sıkıya bağlı olmaları bir tür savunma mekanizmasıdır. Bir Yahudi işadamı iş yaparken daima sözünü tutar. 'Sözü senettir' derler ya bu Yahudi işadamları için gerçekten de böyledir. Ben 1954 yılında işe başlarken, teminat göstermeden kredi bulmuştum. Bu krediyi bulmamda benden önceki Yahudi işadamlarının kredibilitesi etkili olmuştu. Zenginliğe gelince, dürüst çalışırsanız, tercih edilirsiniz. İşiniz gelişir ve tabii ki para da kazanırsınız."
Hacı Fellini lakaplı ve kendisini 'Müslüman' olarak tanımlayan işadamı Mehmet Tanrısever ile yaptığımız söyleşi de bir şekilde bunu doğruluyordu. O yıllarca çalışmayı tercih ettiği işadamlarıyla anlaşmazlıklar yaşamış ve sonunda en güvenilir grubun 'Yahudiler' olduğuna karar vermişti. Bu yargısını da 'Lütfen bunu da yazın' diye bana dikte ettirmişti...

'İsrail devletine vergi ödeyenler'
Sinagoglara yapılan son saldırıyla 'Türkiye'deki Yahudiler' ve kaçınılmaz olarak, 'Türkiye'deki Yahudi Sermayesi' yine gündeme geldi. Saldırıdan sonra öğrendik ki, büyük bir çoğunluğu işadamı olan cemaatin önde gelenleri bir süredir tehdit alıyorlardı ve bir kısmı bu nedenle güvenlik nedeniyle yurtdışına çıkmışlardı. Sadece 'Yahudi' oldukları için tehdit almaları ve üstelik bu korkularını kamuoyuyla bile paylaşmaktan çekinmeleri bu ülke için aslında en büyük 'ayıptı'. Neyse, saldırıyla birlikte onları yine hatırladık...
Tekstil sektöründe çalışan ve bu konudaki bir mesleki örgütte daha önce görev de alan, adının açıklanmasını istemeyen Yahudi bir işadamı "Sanki bize yapılan ilk saldırı buymuş gibi davranmanızı hiç anlayamıyorum. Bize karşı sürekli bir kampanya var. Ancak ölüm olunca hatırlıyorsunuz" dedi ve bir kısmı legal yayınlarda bir kısmı ise internette imzasız çıkan yazılardan örnekler yolladı.
'İsrail devletine vergi ödeyen Yahudi işadamları'
'Hırsızlar, milliyetsizler'
'Putin, Yahudi oligarşisine savaş açtı'
'Necmettin Erbakan liderliğindeki hükümeti deviren Yahudi...'
Yahudi işadamının gönderdiği metinler arasında buraya süzerek koyabildiklerim bunlar. Gerisi çok feci...

'e - mailime küfürler yağıyor'
Asıl önemli olan onun yorumu:
"Ben çalıştığım iş kolunda 300'ü aşkın kişiye iş imkânı sağlıyorum. Vergimi ödüyorum. Bazen kâr bazen zarar ediyorum. Vatandaşım olan Müslüman bir işadamı hangi sorunları yaşıyorsa ben de aynılarını yaşıyorum. Ama onlardan bir farkım var. Ben korkuyorum. Benim e - mail'ime küfürler yağıyor. Toplumda bir avuç olduğuna inansam da bazıları potansiyel Müslüman düşmanı olduğumuzu düşünüyor. Belki farkındasınız, belki değilsiniz ama Yahudi düşmanlığı diye bir şey var.
Ülkedeki herhangi bir gelişme karşısında açıkça görüşlerini belirten siyasi görüşlerini bile sakınmadan ifade edenler var. Ama ben belirtemem, eleştiri yapamam. Çünkü, ben Türküm ama aynı zamanda da Yahudiyim. Düşünün bu görüşlerimi bile isimsiz olarak vermek ve sonra da benim adımı yayınlamayın diye size güvenmek zorundayım."

'İsrail ile ticaretten korkuyorum'
Yahudi işadamlarının sıkıntısı bu kadarla da bitmiyor. Sözü yine ona bırakalım:
"Belki inanmayacaksınız ama İsrail'le iş yapmak bile istemiyorum. Oraya göçen akrabalarım var. Yani iş yapmam çok kolay. Ama İsrail'le iş yapan Yahudi işadamları diye bir liste yapıp dağıtmayacaklarını kim garanti eder. Ki, üstelik İsrail'le iş yapmak kadar normal bir şey olamaz. Buna rağmen ihracat listemde İsrail yok. Yani istesem iş yaparım ama önceliğim olmaz. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, piyasamızda iş yaptığımız Müslüman işadamlarından yana hiç şikâyetim yok. Şikayetim yerleri yurtları belli olmayan ileri geri konuşanlar. Sürekli Yahudi işadamlarının güvenilmezliğinden söz ediyorlar. Yahu, neyimi görmüşler?. Varsa bir uğursuz, mahkemesi var, maliyesi var. Ellerini vicdanlarına koysunlar... Son yıllarda Türkiye'deki hortumların ardından kaç tane Yahudi işadamı çıktı ki?.. Olmaz demiyorum. Yahudi'den de çıkar ama... Sanki bütün entirikaları biz çeviriyoruz gibi... Olacak iş değil."

'İçimize kapandıkça küçüldük'
Konuştuğumuz işadamı, Musevi işadamlarının önce Varlık Vergisi, ardından Türkiye'deki siyasi çalkantılar döneminde 'tüccarlıktan sanayiciliğe' dönüşü tamamlayamadıklarını, herkesin korku içinde olduğu yıllardan çektiklerini ama Yahudi işadamlarının daha çok korktuğunu, korktukça içlerine kapanarak küçüldüklerini belirtiyor;
"1960'lardan sonra Türkiye'de pek çok grup büyüdü, gelişti. İçlerinde patronları Yahudi kökenli olanlar kaç tane sayın bakalım? Profilo derseniz, 'tamam' derim. Ama Jak Bey'in üstüne alevli silahlarla geldiler. Adam, demeç üzerine demeç verir, o toplantı senin, bu toplantı benim dolaşırdı. Sesi soluğu çıkmaz oldu. Alarko derseniz... Doğrudur, işlerine devam ediyorlar... Burla'lar vardı. Türkiye'nin ilk sanayicilerinden. Hani neredeler? Gerisi, küçük boy, orta boy işletmeler. Büyüyemediler. Bundan sonra da büyüyemezler. Ha, halimizden şikayetçimiyiz. Değiliz. Olsak gideriz. Ama burası bizim de topraklarımız. Ama 'Yahudi işadamları, Yahudi sermayesi filan' diye acayip suçlamalar yapanlaradır, lafım."

'500 yüzyıldan önce de vardık'
Bu arada işadamının bir ricası da var. "500 yılı aşkın süredir bu topraklarda yaşayan Yahudiler' söylemine itiraz ediyor ve Yahudiler'in büyük göçten çok önce de bu topraklarda yaşadıklarını belirterek, TÜSİAD'ın Görüş Dergisi'ndeki Eylül 2003 sayısını okumamızı istiyor.
Naim Güleryüz'ün dergide yayınlanan makalesinde, Ege Bölgesi'ndeki eski kent kazılarında MÖ 4'üncü yüzyılda yaşamış Yahudilere ait yerleşim bölgelerinin varlığına rastlandığına işaret ediliyor. Yazıda Fatih Sultan Mehmet, 1453'te İstanbul'u fethettiğinde kentteki nüfus arasında Yahudiler'in de bulunduğu belirtiliyor. Yani 1492 göçü, bu topraklarda Yahudi yaşamının başladığı miladı değil, sadece 'hoşgörüyü' anlatıyor.

Türkiye'de adlarını burada tekrarlamak istemediğim, ama 'bilirkişi' olarak TV'lerde bile ciddiye alınıp görüşü sorulan bazı 'entellektüel'lerin bile kitaplarında 'Türkiye'deki Yahudi sermayesini' olumsuz bir dille işaret ettikleri bir gerçek. Türkiye'deki Yahudi işadamlarıyla İsrail arasında bağlantı olduğuna dair açık olmayan imalarda bulunuyorlar. Uzun konuşmalar sonucunda 'Yahudi işadamlarının kendilerini hedef haline getirdiklerini' anlatmak istiyorlar.
Acaba bu görüşlerdeki gerçeklik payı ne kadar? 'Yahudi sermayesinin Türkiye'deki reel gücü nedir?' diye soruyorum. "Türkiye'de Yahudi kalmadı ki sermayesi kalsın" diye yanıtlıyor ve şöyle
devam ediyor:
"Yaklaşık 20 bin civarında bir nüfusumuz var. 20 binin hepsi fabrikatör olsa ne yazar, ki değil. Kadını var, çocuğu var. Perşembe pazarında siftah yapmadan kapayanı var. Birkaç sanayicisi de var. Aileden kalan mirasla rantiye yaşayanı da var. Yani irisi de var ufağı da var. Ama sağdan sola saysanız kaç yazar?.. Gelir dilimine baktığınızda en üstte kalan 1 milyon 300 bin kişiymiş. Tüm Yahudi nüfusunu bu 1 milyon küsür insan içine yazsanız ne olur? Ayrıca bizim de yoksulumuz, düşkünümüz epeyce. Gençlerin çoğu göç etmiş, ninesi dedesi burda kalmış."



BUSINESS


Modern cihadın parasal kaynakları
Sayfayı bas Atilla, işimize bakalım
Atatürk'ten madalyalı İzmirli makarnacı...
'Korkuyoruz, korktukça küçülüyoruz'
'Göz'den 'iz'den tanıyorlar
Bu marka aşktan doğdu
AMERiKAN MARKALARI RAMAZAN'DA MÜSLüMANLIĞI SEÇTİ