En Yıldız çiçeğinin inadını kıracak

Yıldız çiçeğinin inadını kıracak

12.10.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yıldız çiçeğinin inadını kıracak

Yıldız çiçeğinin inadını kıracak





Kadıköy'deki Salı Pazarı'nda Metro Gros Market'in Genel Müdürü Hakan Ergin'i bekliyoruz. Ergin'in semt pazarlarını gezmeyi sevdiğini biliyorum. Ona göre perakendenin nabzı bu pazarlarda atıyor. Ergin'le söyleşi yapmak için bir semt pazarını seçmemin nedeni de bu zaten.
Türkiye'nin en büyük açık hipermarketi sayılabilecek bir pazarda, yani Salı Pazarı'nda kalabalığın içine daldık. Kendisi ile buluştuğumuzda pazarı çoktan turlamaya başlamıştı bile. Sebze bölümündeki pazarcılarla sohbet ediyordu. Pazarcı, muhtemelen onun Metro Gros Market gibi büyük bir zincirin genel müdürü olduğunu bilmiyor.
Ergin bizimle merhabalaştıktan sonra pazarcı ile sohbete devam ediyor.
"Satışlar nasıl?" diye soruyor.
"İyi abi ama Eylül'e göre sönük" diye yanıtlıyor pazarcı.
Ergin bana dönüp, "Alışveriş merkezlerinde de hipermarketlerde de durum böyle. Eylül'de okulların açılması nedeniyle satışlar biraz arttı ama şimdilerde yine düştü. Eylül'de patlama oldu mu diye sorarsanız, hayır. 2000 yılındaki satışları yakalayamadık henüz. Hâlâ kriz öncesi seviyedeyiz" diyor.
Sebze bölümünde gezmeye devam ediyoruz. Anlatıyor:

İyileşme sokağa yansımamış
"Pazarlara sık sık gelirim. Burada fiyatlara bakarım. Nabız burada atar çünkü kontrol yok, KDV yok. Türkiye'de ticaretin yapısı değişiyor. Doğu Avrupa ülkelerinde modern mağazacılık hızla gelişti. Yeni bir yapı kuruldu. Ama Türkiye'de değişim mevcut yapının üzerinden gerçekleşiyor ve bu daha zor. Ayrıca Türkiye'de KDV'siz gıda fiyatları euro bazında Güney Avrupa ülkelerine göre daha pahalı kalıyor."
Ayakkabı tezgahının yanına geliyoruz. Gazeteci olduğumuzu anlayan genç tezgah sahibi, "Fotoğrafımı çekerseniz meşhur olurum. Sonra kızlar peşimde koşmasın" diyor. Birlikte gülüyoruz.
Ergin, pazardaki izlenimlerini aktarıyor, "Makro dengelerde sağlanan iyileşme sokağa yansımamış henüz. Pazarcılar mutsuz baksanıza" diyor.

Numuneler de topluyor
Hakan Ergin için semt pazarları perakende piyasası ve genel ekonomik durum açısından önemli ipuçları taşıyor. Pazar fiyatları, alış veriş yoğunluğu önemli bir gösterge onun için. Metro Gros Market ile ilgili ürün ve fiyat kararlarında pazarları dikkate alıyor.
"Biz de pazar fiyatında ürünler bulmaya çalışıyoruz. Tabi kaliteden ve hijyenden vazgeçmeden. Gıdada da giyimde de yani tüm ürünlerimizde belli bir kalite anlayışımız var."
Ergin üreticilerine ulaşmak için gördüğü ürünlerden numuneler de topluyor. Anlaşılan, onlara, 'Bak, falan pazarda bu ürün şu fiyata satılıyor' diyecek.
Bunları düşünürken bir pazarcının haykırışıyla irkiliyorum. "Almıyorsun ki teyze! Bakıyorsun sadece!" Anlaşılan kızmış müşterisine.

Eşini iş yerinden seçti
Ergin'in hayat hikayesini merak ediyorum. Doğma büyüme Adanalıymış. Liseyi Tarsus Koleji'nde bitirmiş. İstanbul'a gelişi üniversite yüzünden.
Çalışma hayatına Türk Telefon'da başlamış. Türk Telekom demek istediğini sanıyorum önce. "Hayır Türk Telefon" diyor.
Sonra askerlik girmiş araya. Döndüğünde ise kendisini Eczacıbaşı Tüketim Ürünleri'nde çalışırken bulmuş.
Hayat arkadaşını da bulduğu Eczacıbaşı'nda dokuz yıl çalışmış. 1995'te de Metro'nun başına geçmiş.

'Abi bizi de çek'
Ergin, kendisini anlatmayı kesiyor. Aklı pazarcılara takılıyor yeniden. "Sabit pazarlar en iyi çözüm bence. Bu çözüm burada çalışanlara kalıcı bir iş sağlamak demek" diyor.
Sıra fotoğrafının çekilmesine geliyor. Yurttaş'ın elindeki fotoğraf makinesini gören pazarcılar, "Abi bizi de çeksene" diye sitem ediyorlar. Yurttaş pazarın en popüler kişisi. Herkes fotoğrafını çektirmek, gazetede görünmek istiyor. Yurttaş ise her defasında nazikçe geri çeviriyor; "Başka zaman" diyor. Kimse "Ne zaman?" diye sormuyor.
Pazarcılar bu kez Ergin'e "Abi gel sen de pazarcılık yap. Fotoğrafını öyle çeksinler" diyor. "Abime pazarcı önlüğü taksanıza" diyenler bile oluyor.
Pazarcıların isteğini geri çevirmiyor Ergin. Tezgahın arkasına geçiyor, ama önlük takmıyor.
Bana dönüp, "Pazarcı olsaydım iyi satış yapardım" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Pazarcılar devamlı ticaretin içindeler. Kuralları çok sert. Beceriksiz olanları hemen silinir. Zor bir hayatları" var.

Aklı taş oymacılığında
Fotoğraf çekimi bitince, çay içmek için pazar yerinden çıkıyoruz. Pazarın hemen karşısında bir dürümcüye giriyoruz. Tahta bir masanın etrafındaki taburelere sıralanıyoruz. Artık pazarcılar yok.
Çay içerken sorulara devam ediyorum.
Ergin'in en büyük zevki Metro'ya gelen müşterilerle sohbet etmekmiş. Onun için nabız tutmanın bir başka yolu da müşteri sohbetleri. "Ofiste oturmak yerine müşterinin ne düşündüğünü öğrenmek çok önemli" diyor.
Şu sıralar aklı taş oymacılığındaymış. Hatta taşları, oyma işi için 'dremel' cihazı bile satın almış.
Eşi ise çini ve seramik tutkunu. "Bu konuda master yapıyor. Atölyesi de var. Türk çini sanatının çağdaşlaşması için çalışıyor. Dünyaya açılmasını istiyor" diyor.
Ergin'in de eşine özenerek birkaç kez seramik denemesi olmuş. Vazo ve kültablası yapmak üzere işe koyulmuş. Ancak tezgahtan her seferinde birtakım kuru kafalar çıkmış. İlk denemesinde de son denemesinde de sonuç değişmemiş. "Eşim de şaşırdı. Ama bilerek yapmadım" diyor.

Hakan Ergin çiçeklere de çok düşkün. Bahçesinde peyzajı ona ait köşeler var. Bu yaz Dahlia (yıldız çiçeği) denilen bir çiçeği yetiştirmeye çalışmış. Ancak çiçek açmamak konusunda direnmiş. Ergin'in alkı hala bu çiçeğe takılı. Gelecek sene o çiçek kesinlikle açacak. Çünkü Hakan Ergin bu konuda çok inatçı. Aslında bir işin peşini bırakmamak onun en önemli özelliği. Başladığı hiç bir işi yarım bırakmayı sevmiyor. İster hobilerinde isterse iş hayatında olsun iddiasından vazgeçmiyor. Özellikle işindeki başarısı için kendisini sürekli geliştirmeyi ilke edinmiş. Sıradan bir gezinti gibi görünen pazar yeri ziyareti bile onun işinin bir parçası. Hakan Ergin'e ve onun bir günlük pazar serüvenine tanıklığımız böyle...

Pastırmalı kurufasulye
Ergin'in bir diğer hobisi de yemek yapmak. Ama bu işte seramikteki gibi başarısız değil. Henüz özel mönüsünden yiyerek şikayet eden olmamış, aksine yiyenler bayılmış. Bu mönü klasik mutfağımızın gözdesi pastırmalı kurufasulye, bulgur pilavı ve lahana turşusundan oluşuyor. Pastırmalı kurufasulyeye ilişkin şu ipuçlarını veriyor: "Kurufasulyenin içine konulacak pastırmalar, kesinlikle çemenli olmalı. Şimdilerde kokuyor diye tercih edilmiyor. Ama daha lezzetli oluyor. Yemek piştikten sonra 12 saat bekletilmesine de özen gösterilmeli. O zaman pastırma tadı yemeğin içine iyice siniyor."

BUSINESS


Herkes daha çok para için yarışta
Talih kuşu, bana konsana
Hayatını sünnet kontrolü kurtardı
İlaç gibi ciro: 1 milyar dolar
Her başarılı markanın arkasında başarılı bir reklamveren var
Dr. Nejat Eczacıbaşı'nın hayatından kesitler bir filmde ve bir kitapta toplandı
Yurdum esnafı, 'cici bey'lere perakende dersi verecek
Patron çocukları, kendi şirketinden 'patronu' kovdu
Dikkat pazarda genel müdür var!
Hükümet gibi otelci
Düsseldorf'ta gördüğü makinenin fotoğrafını çekip, kendisi üretti
Fon payı kalktı ama kesintiye devam ediliyor
Doğramacı '15 milyon dolara çıkar' dedi, Koç'a 500 milyon dolara mal oldu
Elli yıldır golden yemekten bıktık, toprak da bıktı
Sanal âlemde 10 milyon dolarlık kumar teklifi
Fransa, tüketicisini euroyla beraber İspanya'ya kaptırdı
Kendisi küçük, içi büyük