Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son saniye golünden önce top Mehmet Topal’ın eline mi çarptı, Topal eliyle mi düzeltip attı, davranışı normal mi, ayıp mı, günah mı, hakemi uyarmalı mıydı, yoksa Fenerbahçe’nin yenmiş haklarına mı saydı...
Hepsi... Ama hepsi ikinci planda kaldı.
Mehmet Topal’ın eliyle temas olduğu için aslında geçersiz sayılması gereken gol Fenerbahçe’ye galibiyet getirince, başta medya olmak üzere tüm futbol unsurlarının katıldığı “linç” öne geçti.
Çünkü, bu saldırının baş motivasyonu “suçluluk duygusu”, beslendiği yer giderek büyüyen psikososyal bir foseptik çukurudur ve Topal’dan da Fenerbahçe’den de skordan da önemlidir.
Adeta içinden geçtiğimiz travmatik dönemin özetidir “Topal’ı asmak” eylemi.
Neden?.. Birincisi herkesin kabul ettiği gibi insani ve ahlaki yönden gelmiş geçmiş tüm futbolcuların, hakemlerin hatta hoca ve yöneticilerin sıralamasında “mükemmel” listesine girer Mehmet Topal.
En azından bugüne kadar girerdi...
Medyadan kendisine hırsızlık yakıştıran, yalancılıkla suçlayan, şeref sınavına sokanlara ise beş basardı.
Hala da beş basar!
İşte böyle bir adam hata yapınca ve hatasını düzeltmekten çekinince ki bu çekinmenin sebebi de onu boynu yerine ayağından asmaya hazır başka bir toplumsal yaptırımdır- hayatı boyunca en masumundan en çirkefine kadar hatalar yapmış ve yapmakta devam eden insanlara “mükemmel sınıfından” birini daha aşağı çekerek kendilerini “normal” kategorisine yükseltme fırsatı çıktı.
Vur Topal’a aklan!..
Eleştiri demiyorum... En çok sen kız... Hakaret et, terbiyesizlik yap, aşağıla ki, millet seni sütten çıkmış ak kaşık sansın.
Hayır efendim...
Mehmet Topal’ın eylemi hatadır.
Çok nadir hatalarından biri...
Ama ona hakaret eden sizlerinki (eleştiri ölçeğinde kalanları tenzih ederim) bir davranış şeklidir. Şöhret ve para kazanma odaklı, örf adetten bağımsız, sorumsuz ve çirkin bir şekil.
Üstelik rol model olma ihtimaliniz sebebiyle zararı hesaplanamaz bile.
Topal’ı rezil ettikçe aklanamazsınız. Sadece futbolumuzdaki ahlak düzeyini düşürebilirsiniz ki, siz yine “en altta” olacaksınız.
Bir toplumda ahlaki çürümenin ivme kazanması “nispeten ahlaklı insanların” afsız, mazeretsiz, hemen ve öncelikle infaz edilmesiyle belirginleşir. Bir anda terbiyeli terbiyesiz olur, hırlı hırsız...
Demek isterler ki, “yok aslında birbirimizden farkımız”!..
Nasıl anlıyoruz?
Hep terbiyesiz, daima hırsız, yaradılıştan şirret, ahlaksız olanlar eleştiri dışıdır.
Bir an yolu şaşıran hedef tahtası.
Hesapların haftalık yapıldığı, aldatma unsurunun öne çıktığı futbol da bu işler için biçilmiş kaftandır. Dikkat edin, en büyük kişilik saldırıları futboldadır ama saldıranların kişiliklerine kimse kefil değildir.
Açık söylüyorum... Mehmet Topal’ın şanssızlığı aslında dürüst bir insan olmasıdır.
Mayası dürüst insanlar da hata yapar. Travma geçirmeyen, kimyası düzgün toplumlarda kınanır ve özür dilemesi beklenir; o kadar... Üç kağıdı meslek edinenlerin yüceltildiği bizim gibi coğrafyalarda ise katli vaciptir.
Bittin sen Topal!

Haberin Devamı

Quaresma’ya uçan mürekkep lazım

Haberin Devamı

Her maçtan çıkarıldığında mutsuzluk ve tepkiyi otomatik hale getirmiş Quaresma’nın “kulağını çekmedi” Şenol Güneş!.. Belli ki, ceza falan da vermeyecek. Ama yaptığını görmezden de gelmedi.
Futbol literatürüne geçecek müthiş bir cümle ile ayar verdi Portekizliye:
“Silgiyi bitirmemek lazım”!..
Yaz sil... Yaz sil... Zor iş.
En iyisi Quaresma’nın yaptıklarını uçan mürekkeple yazmak belki!
Çünkü adam “sıra dışı” bir kişi. “Yapma etmeden” anlamaz. İçindeki futbol volkanı infilak ederken gözü görmüyor hiçbir şeyi.
Van Gogh’a “bir daha kulağını kesme” demek kadar absürd bir şeydir Quaresma’ya “itaat et” tembihi.
Sanatına bakacaksın. Keyif ve verim alacaksın. Sıra dışı davranışlarını sıra dışı futboluna yoracaksın. Aksi halde sıradan futbolcularla çalışacaksın.
Bakın Sergen Yalçın da futbol oynarken “at yarışından, gece yaşamından” şikayet edenlere “sahada ortaya koyduğumun tadını çıkarın, daha fazlası için beni sıkıştırmayın; avucunuzu yalarsınız” derdi mealen. Potansiyel olarak imkanı vardı ama hiçbir zaman istediğinden fazlasını hiç kimse yaptıramadı ona.
Quaresma sahada elinden geleni esirgemezken, çıktığında bozuk atıyor diye ilişkiyi bozmak, belki kendini ispatlamak isteyen teknik direktörler için uygundur ama mesleğinde bilgelik kademesine ulaşmış Şenol Güneş kendine yakışanı yaptı.
Bitti mi?.. Hayır. Quaresma’nın ayakları ve aklı çılgın gibi çalıştıkça, Şenol Hoca ya yeni silgi alacak ya da uçan mürekkep kullanacak.

Haberin Devamı

Yazık oldu Sneijder’e

Çok ilginç!.. Galatasaray yöneticisi Levent Nazifoğlu “teknik direktör değiştiğinde en az üç hafta toparlanamayacaklarını” dolayısıyla şampiyonluğun lafı bile kalmayacağını adı gibi biliyormuş.
Dikkat etmeyenler olabilir, “Riekerink gidecek mi” diyenlere açık açık da söylemiş tespitini.
Galatasaray eski başkanı Duygun Yarsuvat’ın benzetmesiyle “ayartılan komşu kızı” İgor Tudor göreve başlayınca, bir bir çıkmış Nazifoğlu’nun söyledikleri.
Baksanıza, Galatasaray ne durumda.
Peki Levent Nazifoğlu?
Ona helal olsun... Ne yönetici ama!
Keskin zeka, ince analiz, derin öngörü, hepsi tamam.
Lakin, ne Riekerink gitmesin diye “ikna etmesi” gereken bizdik, ne de “gördünüz mü işte” sorusuna hesap verecek, mahcup olacak merci biziz!..
Yönetim kurulundaki arkadaşlarını ikna ederek başlasa, keskin zekası, ince analizi, derin öngörüsü heba olup gitmez, Galatasaray da bu hallere düşmezdi.
Bitmedi...
Bir de Riekerink’in dostu ve “esas işvereni” Sneijder’in küskünlüğü var ki, onu “Galatasaray’ı babanın çiftliğine çeviremezsin” diye uyarıyor sayın Nazifoğlu.
Haklı... Sneijder isteksiz oynuyorsa sahadaki Galatasaray’ın yarısı yok gibi.
Ama Sneijder de haklı!
Adamı işe almış. Onun ve kendisinin başarısı için yüksek eforla oynamış. Hatta kendini sahaya vermeyen arkadaşlarını bile azarlamış, uyarmış.
Pat diye yolluyorlar ekürisini... “Seç hocanı” mertebesine yükselmiş adamın işine nasıl karışırsınız?
Eee ne olacak şimdi?
Fırsat vardı kaçırdılar. İgor Tudor’u kapmak yerine Sneijder’e gidecekler ve “bize yeni hoca bul” diyeceklerdi...
Veya aylar önce İgor Tudor’u Sneijder ile tanıştırıp dost olmasını, günü gelince önermesini sağlayacaklardı.
Artık çareler azaldı arzulu ve varını yoğunu ortaya koyan bir Sneijder için...
Ya “patron sensin” diyecekler... “Şu Tudor’u bir dene, beğenmezsen değiştiririz” garantisi verecekler.
Olmazsa satıverecekler Sneijder’i.
Dünya çapında bir yıldız ancak böyle mundar edilebilirdi.