Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe’nin “şampiyonluk yarışı dışında kalma” kâbusunu ortadan kaldırsa bile Beşiktaş galibiyetinin bir zafer olmadığını, bu maçın derbi falan sayılmayacağını, hatta maça bile benzemediğini yazdım yorumumda.
Neden?..
Çünkü “daha önemlisi” oldu 90 dakikada... Fenerbahçe’nin kronik sorunları maçın önüne geçti. Apaçık ortaya çıktı. Çözülemediği ve çözülemeyeceği anlaşıldı.

Tepeden aşağı doğru inelim:
Başkan’ın “idari, mali ve kişisel” tasarrufları teknik direktör tercihinden futbolcuların forma dağıtımına kadar ulaşmış, takımı doğrudan etkilemektedir.
Şüpheydi/gerçekti derken sonuçları ile yüzleştik Beşiktaş maçında. Emenike’yi vitrinde tutma ısrarı, vitrinle birlikte dükkanı mahvedecekti az daha!
İyidir/kötüdür demiyorum... Fakat “tek akıl” ile onun sahibi “tek adam”ın her şart altında “çoğulculuktan, fikir alışverişinden, yetki ve sorumluluk dağıtımından” daha kısır olduğu, bırakınız futbolu insanlık tarihinin gerçeğidir. Tek akıl ve tek adam ne kadar kusursuz olursa olsun gerçek değişmez.
Aziz Yıldırım varsa da “tek adamlık” değişmez.

Haberin Devamı

İsmail Kartal’ı tanımam... İyi niyetli, donanımlı bir hoca olduğunu kendisine kefil olanlardan bilirim ama Fenerbahçe için “yeterli” olduğu tartışmalıydı; artık tartışılamaz!..
Zaten Aziz Yıldırım gibi bir başkanın bordrolu hocası, doğal olarak tartışılır.

Kartal patron olamaz

Bunun üstüne İsmail Kartal’ın sade/sevecen/mülayim kişiliğini koyarsanız, her biri “futbol uyanıklığında, futbol agresifliğinde, futbol alınganlığında, futbol egosunda” kariyerinin zirvesine ulaşmış futbolcularla işinin ne kadar zor olduğunu anlarsınız.
Emre danışmansa, Kartal patron olamaz.

Bakınız Emenike... İsmail Kartal’ın otoritesini çimlere gömen santrfordur kendisi.
Bakınız Emre... İsmail Kartal’dan daha rütbeli gibi duran, bunu hissettirmekten zevk alan, gelene geçene dayılanan, İsmail Kartal’a “gider” yapmıyorsa hocanın boyun eğmesinden olduğu apaçık anlaşılan “bir bilendir” orta sahada.
Bakınız Volkan... Bırakın İsmail Kartal’ı takmayı, yöneticileri iplemeyip basın sözcülüğüne bile soyunan, kavgayı yoktan var eden, Fenerbahçe’de güç odağı olmayı kafasına koymuş gerilim odağı bir kalecidir.
Bir tanesi ile uğraşmak bile bir hoca için kâbusla eşdeğerdeki futbolculardan üç tanesi İsmail Kartal’ı aşar.

Haberin Devamı

Güç zehirlenmesi

Hem de davul sırtında, tokmak Başkan’da İsmail Kartal’ı...

Ya Fenerbahçe taraftarı... Onlar, destan yazdığı 3 Temmuz süreci ardından “güç zehirlenmesi” yaşıyor maalesef...
Bir yandan sırtına yüklenen ekstra görevlerden bıkmış, bir yandan tribündeki bölünmeden yılmış, bir yandan gücünün farkına varmış kitleler, sadece teşvik eden ses olmaktan çıkmıştır şimdi...
Beşiktaş maçı galibiyetle bitmeseydi futbolcu yok eden tribünler kimi hedef seçecekti?
Evet... Beşiktaş maçı skoru ve hedefe katkısından çok Fenerbahçe’deki kronik sorunların ete kemiğe bürünmüş hali olduğu için zafer değildir, derbi değildir hatta maç bile değildir.
Vahim bir hadisedir öncelikle.
Şampiyonluk, sadece bu sorunları çözebilmek için bir vesile olur.

Haberin Devamı

Büyü ve sihir

Galatasaray, Şükrü Saraçoğlu’nda “galibiyetsizliğin” 16. yılını idrak ettikten sonra sebep olarak ortaya sürülen “büyü, sihir” gibi fizik ve mantık ötesi açıklamalara Beşiktaş maçıyla ara gazı verildi...
On yıldır Kadıköy’de galibiyet yüzü görmeyen Beşiktaş’ın da elini kolunu bağlayan tıpkı Galatasaray gibi doğaüstü güçlermiş.
Normaldir!..
İstiklal Savaşı’nın minare boyunda evliyalar, Çanakkale zaferinin muska ve yatırlar sayesinde kazanıldığını öne sürüp Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmamaya özen gösterenlerin ülkesinde derbiler de böyle kazanılır elbet.

Ekrandaki kasaplar

Spor yazarlığı mesleğinin ekrandaki yüzü gibi durup, cümle dürüst ve namuslu gazetecinin imajını pespaye etmeseler zerre kadar umurumda olmaz ama insanlar maalesef hepimizi onlar gibi sanıyorlar.
Kaliteli, bilgili, vizyon sahibi ekran yorumcularını tenzih ederim. Aklını, zekasını sayfaya akıtarak doğruyu yazmaya çalışan spor yazarları emekçileri tenzih bile etmem; onlar zaten başka boyuttalar.
Fakat tebdil-i kıyafet aralarına sızmış bazı kifayetsiz muhterisler, spor yorumculuğunda sosyal medyadaki fanatik ergenlerin iftiralarını milyonlarca tv izleyenine taşıyarak ekmek kazanıyorlar.
“Bir elinde cımbız, bir elinde ayna” eskidendi; artık “bir elinde akıllı telefon bir elinde kara” ve “umurunda mı dünya” tipi yorumcular devri ne yazık ki.
Bu arada haysiyet cellatlığı gırla... Tabi dişlerinin kesebileceği vatandaşlara.
Son örnek Kasımpaşa-Galatasaray maçında, ev sahibi takımdan Veysel...
Galatasaray’ın 2-0 mağlubiyetten 2-3’e getirdiği maçta sarı kırmızılıların golleri Veysel’in savunduğu alandan hazırlandı ya...
Veysel de Galatasaray’dan gitme. Buyurun size komplo ihtimali.
Play station salonlarındaki yeni yetmeler ekrandaki ağabeylerinden öğrendikleri cinliği klavyeye döküyor; “Veysel şike yaptı”ya getiriyorlar işi.
Ekrandaki ağabeyleri de onlardan alıp milyonlara sunuyorlar. Mikrobik ve fasit bir daire gibi:
“Efendim sosyal medyada böyle söylentiler var”
Adaleti de göz ardı etmiyor haspalar:
“Veysel şike yaptı/yapmadı demiyoruz, şüpheleri ortaya koyuyoruz”!..
Bu tavrın Anadolu’da bir karşılığı var ama buraya yazamam.
Birileri senin ahlakın, ırzın, namusunla ilgili şüpheleri olduğunu twitlese, bir kanalda masanın etrafına oturmuş kan içiciler alıp milyonların gözüne soksa, ahlakını, ırzını, namusunu kamuoyunda tartışmaya açsa iyi olur mu?
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” derlerse şaşırmam!.. Zaten masanın etrafında birbirlerinin ahlakından/şerefinden şüpheleri olduğunu açık açık söylüyorlar, hazmediyorlar reyting uğruna.
Kasap bunlar... İnsan kasabı.
Karşılığında zengin olsalar içim yanmaz; kestikleri adamın eti kadar para kazanabiliyorlar üstelik. Bir yıl daha ekranda olmak için yapıyorlar. Hedef kitleleri fanatik ergenler şimdi. Zehirledikleri nesiller dönüp müşterileri oluyor.
Kendileri bilir.
Meslektaş olduğumuzu iddia etmesinler yeter.