Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ergenlikten bu yana sevgi saygıya dayalı çıkarsız, yol kazasız dostum Falih Özgür, Moda Caddesi’nde inşa ettiği rezidansı daha çabuk satabilmek için muhtemel müşterilerine hitaben dev bir pankarta “Moda’da yaşamak ayrıcalıktır” yazdırsam mı demişti!..
“Evet... Aynen öyledir” yanıtı vermiştim.
Züppelik değildi... Hâlâ temiz pak kalabilen yerlerden biriydi kadim semt.
Lakin, son yıllarda bu “ayrıcalıkların” ilk sırasına “eziyet” yerleşti.
Derler ki, semtin siyasi tercihleri sebepmiş!..
Bilemem.
Bildiğim; eziyet yapılırken, “onarım”, “tadilat” gibi olumlu/yapıcı kelimeler ambalajında sunuluyor bize!
Semtteki her yenilik felaket getiriyor. Belki de dünyanın tersten giden tek raylı sistemi Moda’daki...
“Onarım” ise felakete taş çıkartır cinsten... Yol onarımı gibi masum bir iş, binlerce demir duba çakıp yolları tek yön kanal haline getirmek oluyor mesela. Arkadakilerden küfür işitmeden taksiye bile binemezsiniz “araç tek sırası”nda.
Ve geçen hafta bir sürpriz yapıp, suyumuzu “onardılar”!
Direndik... Hâlâ tifo, tifüs, koleraya yakalanmadık.
Çünkü Modalıyız... Hem hastasıyız, hem de ustasıyız onarımın.
Açıkçası ondan korkarız.
Yani “ayrıcalıklarımız” arasına, “onarmak” gibi bir kavramın ehil olmayan veya kötü niyetli insanlar elinde ne hale gelebileceğini bilmek, birinci elden yaşayıp öğrenmek de girdi.
Bırakın mesleği...
Modalı olarak Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın “onarım gerektiren” durumlarını kavrayıp, “onlar için endişelenmemek” elde değil artık.
Semtler gibi kulüpler de sıkıntılı günler yaşar.
Önemli olan onaracak “niyet”, “yetenek” ve “insanlar”.
Moda’ya benzerse yandı taraftarlar.

Haberin Devamı

FENERBAHÇE

İşler yolunda gitmediğinde her zaman olduğu gibi Fenerbahçe’nin en büyük
derdi “dedikodular”... Akhisar’a yenilmesi değil. Olur böyle vakalar!
En güçlü takımlar da yenilebilir. Hatta yenilmeyi hak edebilir.
Düzelir, toparlanır, mücadelesine bıraktığı yerden devam eder, sorunu derinde değil de sahadaysa.
Lakin Fenerbahçe dedikodularının yüzde onu bile gerçekse, yeter de artar.
En zor süreç, bugün değil yarın başlar.
Onarım sırasında!..
Çünkü “Ersun Yanal gitsin İsmail Kartal kalsın” gibi bir fikre sahip olan, bu fikri pratiğe geçirebilen ve yeni hocayı hizaya sokmak için sakatlık bahanesi yaratıp Manisa’ya gitmeyen Volkan ile Emre gibi iki deve dişi futbolcu varsa, (bu iddialar doğruysa) Fenerbahçe’deki arızayı onarmakla görevli kişi “arızanın ta kendisi” oluyor.
Futbolcuların tayin ettiği teknik direktör!
Bırakın hatasını, yanlışını... Varlığı ve konumu bile kafidir her şeyin yanlış gitmesi için. İlk düğmesi yanlış iliklenen gömlek gibi. Tekrar edelim; hikayeler doğruysa...Tamirat nasıl başlar peki?
Klasik... Başkan Aziz Yıldırım el koyar.
Peki nereye kadar?
Ast-üst ilişkisi yaşaması gereken futbolcular ile teknik direktör kaosunu düzeltmeye, zoraki öpüşmeler ve kucaklaşmalar yeter mi?
Başkan korkusuyla korkulan bir hoca olur mu?
Onarımın ikinci aşaması ise hoca değiştirmektir ki, biz semtte yaşadığımız su onarımından tifo, tifüs, kolera olmadan kurtardık ama Fenerbahçe’nin çok başı ağrır.
Çocuğa sorsan anlatır... Lig mücadelesinin üstelik dördüncü yıldız baskısı varken- böyle ekstra mücadeleler ile paralel yürüyüp mutlu sonla bitmesi mümkün değildir futbol gerçeğinde.
Tabi, rakipler daha vahim felaketler yaşamazsa!

Haberin Devamı

GALATASARAY

Haberin Devamı

Galatasaray ile Moda semtinin öyküleri ne kadar özdeş...
Kalite var, algı yüksek. Hatta uzaktan bakınca zengin gibi. Lakin, arızalı!
Su kesik, su.
Şık elbiselerin, zarif mekanların içi göründüğü kadar temiz değil sanki.
Başkan Ünal Aysal, “satalım savalım depo yaptıralım” dedi, kıyamadılar.
Bir büyük kulüpte ilk defa olmuyor böyle vakalar.
Halledilir.
Ancak, üretim zamanı onarım ateşten gömlektir. Mutlaka şu halini aratacaktır Galatasaray’ın.
Sebep mi?
Yenilginin sebebini soran Napolyon’a, askerin yanıtı kadar açık:
“Barut bitti”!
Ve diğer sebep:
Galatasaray Ünal Aysal ile büyümek istedi, hem büyümenin bedelini ödemekten kaçındı hem de büyümenin tüm şanını Ünal Aysal’a bırakmaya gönlü razı olmadı.
Acayip bir sonuç çıktı ortaya.
Daha da vahimi “onarıma” kimin talip olduğu belli değil, talip varsa elindeki alet edevat nedir; bilinmiyor.
Kasım sonu 30, Aralık sonu 39... Bunlar lazım olan milyon Euro’lar.
Bulunsa da iş bitmiyor.
Ondan sonra teknik sorunlar var. Kaderini Aysal’a zimmetlemiş Prandelli muhtemelen gider, yeni hoca gelir. Ya... Bu arada Galatasaray şampiyon olup dördüncü yıldızı takar!
Masal...
Moda’da musluklar akmıyorken yağmur yağıyordu hiç yoksa, Galatasaray’da o bile yok!

BEŞİKTAŞ

Beşiktaş’ı bir Modalı’dan daha iyi kimse anlayamaz...
O bir “onarım” kurbanıdır.
Yani, rakipleri kaçınılmaz “onarımın” zor günlerini korkuyla beklerken, Beşiktaş onarımın tam göbeğinde yaşamaktadır.
Taşıma suyla değirmen döndürmek, bu olsa gerek.
Olimpiyat Stadı’na sen razı olsan, seyirci olmuyor... Başka stada niyetleniyorsun, kimse yanaşmıyor.
Seyirci yokken takım kazanamıyor. İstanbul’da kazanamadıkça seyirci azalıyor...
Bizim semt sakinleri gibi, Beşiktaş da bunalıp başka bir şehre kaçarsa şaşırmayın. Daha beteri, takımda onarım gerekirse...
O zaman felaket.
Valla her Beşiktaşlı yatıp kalkıp Bilic’e ve talebelerine minnettar olsun... O hale getirmiyorlar hiç değilse.
Bir de kendi ayağına kurşun sıkan rakipler sağ olsun.