Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe “yarısı boş” bir bardak sanki!.. Nereden bakarsan bak, yarım...
Ve tabi “yarısı dolu”!
Bakan göze, hisseden yüreğe, düşünen akla göre değişir algı şekli. Ama etkisi, hacmi, kalibresi düşük işte.
Sadece tarif etmek güç birbirimize.
Biri der ki, kazanacağı maçta bile ıkına sıkına, rakip eksildikten sonra, ancak uzatmalarda galip gelebilen ayarı, kimyası, yapılanması bozuk bir ekip...
Öteki; hedefi ıskaladığı, sezon bitmeden hocası yola çıktığı, üstelik seyircisi terk ettiği halde istediğini alan ve bunu son yedi maçta altı kere yapan “mayası sağlam” bir takım.
Hangisine “hayır” diyebilirsiniz ki?
Neyse ki, “dolu” Fenerbahçe’nin örnekleri var geçmişte, üst üste koyunca farkı anlıyorsunuz.

Haberin Devamı

Bakıyorsunuz, ligden düşme adayı Rizespor karşısında baskın oynadığı ikinci yarı da dahil “her an yenilme ihtimali olan” ve kapının önüne konmuş Emenike’nin asistiyle galip gelen bir takım görüyorsunuz...
Fenerbahçe kriterlerine uygun mudur bu?
İlk yarı iki gol var ama Antalya’daki sezon hazırlığı kampında özel maçtan farklı değil hem Fenerbahçe’nin hem de Rizespor’un futbolu.
Oysa motivasyon malzemesi tamam. Rizespor kümede kalmak ister, Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne gitmek.
Demek, ya ayaklarda sorun ya kafada!

Fenerbahçe’nin en iyi yeri neresi? Savunma... Yakın geçmişte savunmakla kalmaz uçururdu kanatlar!
İlk devre Hasan Ali tarafı yol geçen hanı. Sağa gelince, Şener’i argosuz anlatmak ihtimal dışı.
Sahi ne olmuş bu Şener’e?
Çocuklara futbol okulunda öğretilen “savunmacı altı pasta top tutmaya çalışmaz” kuralını bile unutup beraberlik golüne adını yazdıran Şener, hatasını telafi etmek istedikçe battıkça battı; devre arasında Advocaat “artık yeter” deyip yerine Ozan’ı koyuncaya kadar.
Şener öyle de gerisi farklı mı? Hayır.
İşini iyi yapmaya çalışan bir tek Aatıf var.
O kadar ki, henüz otuzuncu dakikada Emenike-Salih-Stoch’u ısınmaya gönderip “değiştiririm” tehditleri yolluyor sahaya Advocaat.
Yine de tık yok takımda.

Sonra ikinci yarı ve Fenerbahçe’de “sezonu nasıl bitireceğiz maçı” idrakı.
Ya konuşmuşlar ya ikaz edilmişler soyunma odasında. Hiç olmazsa giremedikleri Rizespor ceza sahası dışından şut deniyor denk getiren. Giremiyorlar çünkü adam eksilten, araya top atan, o topa doğru zamanlamayla koşan adam yok.
Herkes “oynar” gözüküyor. Lakin son hamlesine yarı yarıya hata katınca ortada bir şey kalmıyor. Lens’in şutları yerini bulamadığı gibi Sow’un röveşatası bile ayağa oturmuyor.
Düşme hattındaki Rizespor’dan galibiyeti geri almak kolay değil! Hepsi doluşuyor kendi sahasına ve “Çanakkale geçilmeze” yatıyorlar.
Bu durum Fenerbahçe’nin ezberini bozuyor tabi.
Fenerbahçe’nin bildiği “topu rakibe ver, kazandığında hızlı oyununla değil sadece hızlı adamlarınla pozisyona gir”.
Orta sahada topu verince Kweuke yıldırım gibi iniyor Fenerbahçe kalesine ki, Rizespor’un iki garanti golü var böyle kaçan. Bir de engel olmak için sakatlanıp yerini genç Ertuğrul’a bırakan Fabiano’su...
Neden?.. Çünkü takımın boyu uzuyor... Araya atılan toplarla Fenerbahçe kendi oyununa geliyor.
Topa sahip olup rakip kalede baskı kuran Fenerbahçe ise bir türlü topla kafayı buluşturamıyor.
Neyse ki; Hasan Ali ilk yarıdaki kafa karışıklığını atlatıyor, oyuna giren Emenike işe yarıyor ve son anda gol geliyor... Rizespor’lu Saadane 90’da ikinci sarıdan kırmızı kart görüp atılmasa muhtemelen o kafayı vurdurmazdı Sow’a; o da ayrı mesele.

Haberin Devamı

Bardağın dolu tarafını gören için “işte bu kadar”! Terim bile demedi mi “resultante importante”!
Evet sonuç önemli. Çünkü bir hafta aç kalmış adama bir dilim ekmeğin lezzeti nasıl sorulmazsa galibiyet de öyle Fenerbahçe için.
Tatsız, katıksız ama ziyafet gibi.
Zaten bu saatten sonra “düzelmesi gereken” ne varsa çok geride kaldı Fenerbahçe adına... Düzgün olması gereken tek şey skor tabelasında yazan rakamlar ki, o da yarım yamalak ama “var” işte.
Nacizane bir de öngörü: Aynı oyunla (Mehmet Topal olmayacağı için imkansız gibi) haftaya Beşiktaş karşısında ezilir Fenerbahçe. Mucize “Derbi Meleklerinin” devreye girmesinde.