Trabzonspor, Milli Takım programı nedeniyle lige verilen bir haftalık aranın ardından yoğun bir maç maratonuna girdi. Ligdeki ikinci ve belki de en önemli sınavında Fenerbahçe engelini iki kayıp puanla geride bıraktı.

Artık gözler, Avrupa Ligi’ndeki rakip Metalist Kharkiv’e çevrilse de, bu maçla ilgili topla oynama süreleri açısından (yüzde 67’ye yüzde 33 Fenerbahçe lehine) ve pozisyon sayısı (3 Trabzonspor, 1 Fenerbahçe) bakımından iki ayrı değerlendirme yapılabilir. Yani Fenerbahçe de, Trabzon da kazanabilirdi. Ama ortada bir gerçek var ki o da şu: İki teknik adam da bir “kazaya kurban gitmeme” adına bütün hamlelerini maç sonunda gerçekleşen skoru koruma adına yaptılar. Bunda da başarılı oldular.

Haberin Devamı

Tarihinin en yoğun ve maliyeti en yüksek transfer mevsimini geride bırakmasının yanı sıra, ev sahibi kimliği nedeniyle Trabzonspor cephesinden bakıldığında skor, “iki kayıp puan” söylemini rahatlıkla kullandırıyor.

Fenerbahçe ile söz konusu olan sportif ezeli rekabetin yanı sıra, 3 Temmuz süreciyle oluşan ve artık boyutu, yönetenlerin çift taraflı sorumsuz beyanlarıyla “husumet derecesine” varan ilişki nedeniyle bu maçın özel önemi bir yana, Trabzonspor’da bir hayli yükselen beklenti, her kayıp puanla tartışmaları alevlendirir.

Bu maçın ardından benzer tepkinin ortaya çıkmaması, Halilhodzic’in özellikle son transfer hamlelerinin ardından talep ettiği 2-3 aylık süre ilgili oluşturduğu algıyla ilişkilidir.

Belli ki “Fenerbahçe’yle o süre sonunda oynamak istediği” şeklindeki beyanı taraftar nezdinde tam istediği etkiyi yarattı. Buna son dakika transferleri Waris ve Yatabare’nin ışık veren performanslarını ekleyin.

Yoksa hiçbir Trabzonspor taraftarı, hem de Fenerbahçe’ye karşı üstelik takım pozisyon üretip, vermezken, son dakikalarda Onur ve savunma orijinli “vakit çalma” hamlelerini en azından ıslıksız bırakmazdı.

Bizim asıl merak ettiğimiz; taraftar düzeyinde kabul gören ve yönetimi de rahatlatan bu “2-3 aylık sürede” oluşması muhtemel kayıplara karşı verilecek tepki.

Kasım sonuna denk düşen bu süre, en az 10 Süper Lig, 4 de Avrupa Ligi maçını kapsar. Şu ana kadar oynanan 2'şer Süper ve Avrupa Ligi maçında sinyaller olumlu olsa da, takımın bu sürede lig şampiyonluğu hedefinden uzaklaşacak ya da Avrupa Ligi’nde gruptan çıkma şansını azaltacak skorlar elde etmesi halinde tepki bu kadar hoşgörülü mü olacak? Üstelik de seçim maddesinin yer alması ciddi olasılık olan Aralık Genel Kurulu arifesinde!

Haberin Devamı

Dememiz odur ki; söz konusu süre “rezil de, vezir de” edebilir.

Demek ki olabiliyor!

Geçen sezon yarıda kalan Trabzonspor – Fenerbahçe maçı öncesi gelişmeleri anımsayın. Trabzonspor yönetimi Konya’da tribüne kendi taraftarının girişini, “olası bir cezada maç seyircisiz oynanır ve Fenerbahçe’ye gereken tribün tepkisi verilemez” diye engellemiş ve ortamı germişti. Buna, “Sniper gafı” da eklenince, durumu provoke etme amaçlı çevrelerin istediği ortam yaratıldı ve bundan nemalanmayı profesyonelliğin ötesinde değerlendiren oyuncularla, asla o spor sahasında yer almaması gereken taraftar kılıklı kişiler sayesinde maç tamamlanamamıştı.

Haberin Devamı

Bu maç öncesi, Akyazı Kompleksi’ne verilecek isim konusu (ki TS Başkanına göre BŞB Başkanının bu önerisi bir komplodur) camiadan, Fenerbahçeli yöneticilere yönelik yapılan PassoLig çıkışı da yönetmeliklerden hak ettiği yanıtı alınca bu iki durum benzer gerginliği yaratmadı ve “tamamlanabilir mi?” kaygısı taşınan maçla ilgili “krizseverlerin” hevesi kursağında kaldı. Bu kez gerçek sporseverler mutlu oldu.

Demek ki olabiliyormuş ama maç sonrası, medyada yer alan genel olarak “futbol, gol ve olay yok” şeklindeki sunumlar, Trabzon şehriyle ilgili oluşan olumsuz algının uzun süre hafızalardan silinmeyeceği gerçeğini de kimseye göz ardı ettirmemeli.