Eşinizi tanıyor musunuz?

Eşinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz?

Herkesin bu konuda olumlu cevap verdiğinden eminim. Hepimiz eşimizi çok çok iyi tanıdığımıza inanırız. Birkaç senelik de evli olsak, gümüş yılı devirmiş de olsak ve hatta çiçeği burnunda nişanlı da olsak eşimizi çok iyi tanıdığımız inancıyla hareket ederiz. Ve maalesef çoğu zaman bu durum bizi yanıltır.

Bir evlilik düşünün ki yirmi beş seneyi, üç çocukla geride bırakmış. Neredeyse çocukların evlilik yaşı gelmiş. Elbette yaşanmışlıklar ve paylaşımlar çok fazla. Eşler birbirini neredeyse ezbere bilir ve bakışından anlar ne demek istediğini. Çoğu evlilik için de bu bakış açısı rutinlik getirir. Keşfedilecek bir şey kalmamış, tüm çocukluk anıları en az üçer beşer kere dinlenilmiş. Akrabalar artık birbirine karışmış. Teyzeler, halalar artık ortak olmuş. Fakat eşinizi anlatır mısınız dediğimizde, hala ilk günlerin tespitleriyle aktarılıyor her şey. Örneğin “çok çabuk sinirlenir” diyor kadın eşi için. “ Nelere çabuk sinirlenir” sorusuna verdiği cevap, neredeyse yirmi yıl öncesinden. Bakıyorsunuz adamcağız sakinleşmiş, şeker gibi olmuş. Sinir minir kalmamış. Yani çabuk sinilenir-miş.

Haberin Devamı

Eşi ise yine yanılgıyla anlatıyor karısını. “Ablasına çok düşkündür. Bensiz yapar, onsuz yapamaz” diyor. Kadın hemen atlıyor, “ Ayda bir kere ancak görüyorum ablamı. Bu da çok mu” diyor. Adam düşününce hak veriyor karısına. Çocukluklardan sonra kalmamış aslında düşkünlük. Niye aklı hala eskide takılı kalmış ki?

Hadi eşinizi bir kenara bırakın, kendinizi düşünün. Siz, evlendiğiniz zaman ki siz misiniz? Yaşlar geçiyor, olgunlaşıyoruz. Dünya değişiyor, yeni şeyler öğreniyoruz. Evleniyoruz, evlilik değiştiriyor bizi. Anne ya da baba oluyoruz, inanılmaz bir tecrübe. Küçücük bir bebek sizi bambaşka bir insan yapıyor. Kendinizi yeniden keşfediyorsunuz. Meğer sabır diye bir şey varmış içinizde. Zannettiğinizden fazlaymış sevebilme kapasiteniz. Öğreniyorsunuz.

Bazen bir kitap okuyorsunuz, dünyaya bakışınız değişiyor. Tek bir film sahnesi bütün algınızı değiştiriyor. Yüksek sesli müzikle dans etmek yerine, sohbet edilebilir nağmeleri tercih ediyorsunuz. Gaz pedalına eskisi kadar gözü kara basamıyorsunuz artık, gençlikteymiş o. Eskiden sevdiğiniz tatlılar bile ağır geliyor artık. Daha hafiflere bakıyorsunuz. Çocuklar büyüdükçe yeni bir dünyaya kucak açıyorsunuz. Onların eve taşıdığı her yenilik size de öğretiyor, sizi de değiştiriyor. Geçen sene yaptığınız şeyi bu gün düşününce pişman oluyorsunuz.

Haberin Devamı

Siz bile aynı kişi değilsiniz artık, öyle değil mi? Eşinizi yeniden tanımaya başlamanın vakti gelmiştir belki de.

Sevgiler