Gündem Eyvah paşam yere kapaklanıyoruz

Eyvah paşam yere kapaklanıyoruz

24.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yaşar Gürsoy, Atatürk’ün en yakınındaki kişilerden biri olan Milli Mücadele’nin yazarı Falih Rıfkı Atay’ın anılarını ‘Çankaya’nın Kalemşoru’ adıyla kitaplaştırdı. Kitapta Atatürk’e dair bilinmeyen birçok anı yer alıyor...

Eyvah paşam yere kapaklanıyoruz

Atatürk’ün en yakınında bulunan gazeteci Falih Rıfkı Atay’ın bugüne kadar bilinmeyen pek çok anısı gazeteci Yaşar Gürsoy’un 10 bin belge ve fotoğrafı inceleyerek kaleme aldığı “Çankaya’nın Kalemşoru” isimli kitapla gün yüzüne çıktı. Atatürk’ün yanısıra Enver, Cemal ve Talat Paşalar ile Adnan Menderes’li yıllara ilişkin tanıklıkların da yeraldığı kitabın yazarı Gürsoy, Falih Rıfkı Atay’ın özel hayatını neredeyse kimseyle paylaşmadığına dikkat çekerek, “Uzun yıllar kaç kardeş oldukları, anne-babasının kim olduğu, kökenlerinin nereden geldiği bile kesin olarak bilinemedi. Mina Urgan, Atay’ın üvey kızıydı. Dönemin içişleri bakanı Şükrü Kaya ile okulunu basıp Mina Urgan’ı okuldan almaya çalıştı. Falih Rıfkı, Atatürk’ün çok yakınında bulunan bir gazeteciydi” dedi.

Çankaya’da ilk balo
Kitaptaki en ilginç anılardan biri Atatürk’ün Falih Rıfkı Atay’ın eşi Şefika Hanım’la 29 Ekim 1925 günü yapılan ilk Cumhuriyet Balosu’nda dans ederken yere yuvarlanma anı. Kitapta o sahne Falih Rıfkı’nın anılarından şöyle aktarılıyor:
“Avazı çıktığı kadar bağırdı Şefika Hanım: “‘Eyvah, Paşam yere kapaklanıyoruz!’ Dediği gibi de oldu. Çok geçmeden savaş meydanlarının zeki savaşçısı, pırıl pırıl bir ulusun kurtarıcı lideri, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal acemice cilalanmış parkeye sırtüstü ama güvenli bir biçimde düşüverdi... Yere düşerken, gövdesinde taşıdığı kadının fazlaca zarar görmemesi için bedenini kollarıyla kavradıysa da aynı anda Ruşen Eşref Bey ile eşi Saliha Hanım’ın da üzerine kapaklanmalarına mani olamadı. (...) Gazi, gövdesinde yatan hanımı önce usulca üzerinden indirip parkeye yatırdı, ardından kıvrak bir hareketle ayağa kalkarak kahkahalarla gülen Şefika Hanım’ı elinden tutup belinden kavradı, nazikçe ayaklarının üzerine kaldırdı. Aynı anda Ruşen Eşref ve Saliha Hanım da ayaklarının üzerlerine dikilmeye çalışırlarken, Gazi reveransla birlikte gözlerinin içine baktı: ‘Geçmiş olsun Şefika yoldaş; umarım bir rahatsızlık çıkmamıştır?’ Parmaklarını havada şıklatıp kısa süre önce keskin bir biçimde susan müziği tekrar canlandırdı, kibarca koluna girdi, meraklı ve şaşkın gözlerle olanları takip eden eşi Falih Rıfkı’nın yanına kadar götürdü Şefika Hanım’ı. ‘Kusurumu bağışla, Falih. Fena düştük ama yine de sağ salim getirdim zevceni. Hadi, şimdi sıra sizde, katılın bakalım dansa...’

Hafızın saldırısı
Kitapta yer alan bir diğer anı ise şöyle; “Kendisine geçmişte tanıdığı, sesine hayran olduğu güzel sesli bir hafızın İstanbul gazinolarından birinde gazel okuduğu haberi verildi. Haber yollandı. Hafız Ankara’dan yola çıktı... Hafız Dolmabahçe Sarayı’na misafir edildi. Neşeliydi. Açıksözlüydü. Ağzına geleni esirgemezdi. Gecenin ilerleyen dakikalarında güzel nağmeler şakıdı. İnsanın içine işleyen sesi Gazi’nin kulaklarının pasını sildi. Bir ara, bir kadına gözü ilişti; kendisiyle yakından ilgilenmeye başladı. Ancak kadın ilgiden hoşlanmayarak hızla yanından uzaklaştı, kendini dışarı attı... Ne olduysa, hafız bir anda köpürdü, sofradan bir bıçak kaparak bağırmaya başladı. ‘Şimdi, sizi bitirdim!’ Gazi şaşırdı kaldı. Olup biteni anlamaya çalıştı. ‘Otur, hafız’ diye seslendi. Sesini duyunca bu kez Gazi’nin üzerine yürümeye başladı. Koştu elleriyle Gazi’nin ceketinin yakasına yapıştı. O hamleyi gören berberi ve sofracı başı koşup hafızı yaka paça alaşağı etti. Hafız çıldırmış gibiydi. Berberi ve sofracı başının gayreti yeterli olmayınca salonda nöbet tutan askerler de içeri girip olaya müdahale etti. Hafız sarayın alt katındaki odalardan birine götürüldü, elleri, ayakları bağlandı, krizi bitene kadar orada tutuldu. Gazi sofradakilere dönüp geçmiş olsun dileklerini sunarken yaverinin kulağına eğilip, ‘Tedavisi ve ailesi için ciddi yardımda bulunulsun’ diye fısıldadı.”

Haberin Devamı

Atatürk’ün sofrasındaki gazeteciler
Gürsoy, Çankaya’nın Kalemşoru kitabında “1932-1938” yılları arasında Atatürk’ün sofrasında bulunan gazeteci ve yazarların rakamlarla istatistiğini de veriyor. Gürsoy’un istatistik verilerine ait arşiv kaynağı ise 1981 yılında ait Milliyet Gazetesi. İşte o rakamlar: Falih Rıfkı Atay 356, Ruşen Eşref Ünaydın 162, Yunus Nadi 73, Necmettin Sadak 64, Tarık Us 63, Asım Us 48, Yakup Kadri Karaosmanoğlu 44, Hasan Ali Yücel 22, Yahya Kemal Beyatlı 13.

Eyvah paşam yere kapaklanıyoruz

12.11.1981 tarihli Milliyet gazetesi