07.11.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
DHA
İstanbul’da ABAG (Avcılar Belediyesi Afet Gönüllüleri) projesi eğitim toplantısına katılan Jeofizik uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Ege ve Marmara’da beklenen olası depremlerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Gündoğdu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin son dönemde artan kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin açıklamalarının umut verici olduğunu, ancak 1999’dan sonra geçen sürenin iyi değerlendirilmediği için geç kalındığını söyledi.
‘17 Ağustos’tan kötü’
Gündoğdu şöyle konuştu: “Kentsel dönüşüm o kadar basit değil. Çok para harcanması lazım. Parası olan var olmayan var. Hepsini birleştirmek gerekiyor. Bu ancak devletin katkısıyla mümkün. Devlet katkısı olmadan kentsel dönüşüm olmaz. Bakan belki iyi niyetle söylüyor ama sözde kalıyor. Depremlerle ilgili herkesin milyondan başlayıp binlere kadar inen can kaybı tahmini var. Neye dayanıyorlar bilmiyorum. Ne binaların cinsini ne dayanıklılığını biliyoruz. Zeminlerle ilgili açık bilgimiz yok. Depremin cinsi, ivmesi ne olacak onu da bilmiyoruz. Ama şunu söyleyebilirim, 17 Ağustos’tan çok daha kötü olacak. Çünkü kuzeyde kırılma olacak. 1999’daki 90 kilometre uzaklıkta ve yavaş bir kırılmaydı. 180 kilometreye yakın bir kırılma oldu. Şimdi o kadar mesafe de yok. Yani hızlı kırılacak anlamına geliyor. Hızlı kırılınca da çok hasar verir. Hızlı kırılma da kısa sürer. 45 saniye sürmez belki. Ama çok hasar verir.”
‘Deprem fırtınası’
Gündoğdu, Marmara Depremi’nin 45 saniye sürdüğünü, bunun birbiriyle iç içe 5 ayrı depremden oluştuğunu, olası yeni depremde Avcılar’ın Bakırköy yönüne doğru ‘giderek’ sallanacağını ifade etti. Olası deprem konusunda işaretler alındığında ne yapılacağı sorusunu yanıtlayan Gündoğdu, “Strasbourg Etik Kuralları’na göre önce kendi aramızda değerlendireceğiz. Sonra da devlete bildireceğiz. Devletin yapacağı bir şey var; Marmara ve çevresini boşaltmak” dedi.
‘Kimse evinden ayrılmıyor’
Gündoğdu, olası deprem halinde insanların nereye gideceği ve toplanma merkezleri konusunda tartışmalar bulunduğunu ifade ederken, “Evet, birçok arsa inşaata açıldı. Aslında toplanma alanlarından da insanların neyi anladığını bilmiyorum. Toplanma alanları, deprem olup bittikten sonra toplanma yerleri çok büyük felaket olursa insanların yiyecek içeceklerini, sağlığını kontrol edecek yaşam tarzı koymayı amaçlayan bir şey. Yoksa Türkiye’nin hiçbir yerinde deprem olduğunda kimse evinin önünden ayrılmıyor. Güvenlik önlemi alınmadan insanları evlerinin önünden ayıramazsınız. Onun için toplanma alanlarının ne anlama geldiğini açıklamak gerekir” dedi.