The Wedding Present - 30 Yılın Yolculuğu

Haberin Devamı

1980’ler Britanyası’nın o pusa bulanmış ve Thetcher eliyle yürütülen sevimsiz politikaların geçerli olduğu günlerinde adını bir adım öne çıkaran gruplardandı The Wedding Present.

The Smiths affını istemiş, The Stones Roses ise henüz karaya adımını atmamıştı.

Grup, işte böyle bir süreçte -DDR’ın duvarı halen ayaktayken- diskografisindeki debut LP çıkışını bağımsız duruşla hayata çekmişti. Yıl 1987’yi işliyordu. Kapakta George Best vardı.

Dün gece Salon İKSV'de gerçekleşen konserlerinde de George Best işlemeli bu albümün açılışını yapan ‘Everyone Thinks He Looks Daft’a henüz ikinci sırada yer verdiler. Hemen akabinde iki yıl önce yayımlanan son LP’den ‘524 Fidelio’ duyuldu.

O an anlaşıldı ki The Wedding Present, aradaki 25 yılı göz ucuyla yok ediyordu.

Şarkılar üst üste akıp giderken, her biri kendi kişiselliğinde vuku bulan cümle yapılarının Post-Punk / Indie pervanelerinde lime lime edildiğine tanık olduk. David Gedge’in içinden geçtiği dönemin nabzını kontrol etmekten daha çok aşkın ve bireysel yaşanmışlıkların hesabını tuttuğunu söylemek mümkün. Yine de burada bir olumsuzluk yatmıyor. John Peel’in de dediği gibi: “Onun (Gedge’den söz ederek) Rock’n Roll tarihinin gelmiş geçmiş en iyi aşk şarkılarında parmağı olan biri olduğunu benimle tartışabilirsiniz. Ancak sonunda siz haksız, ben de haklı çıkarım.”

John Peel’i bir de bizim karşımızda doğruya çekti Gedge. Işıklar her ritim dönüşümüne bağlı kalarak vuruşunu çevirdi. Patrick Alexander himayesindeki Elektrogitar ile Charlie Layton’ın konumlandığı davul arasındaki işbirliği hiçbir zaman geri plana atılmadı ve vokalin üstünlüğü / sahnede gerçekleşmekte olan her şeye dair tamamlayıcı rolü bir an olsun kaybolmadı.

Gürültünün dahi bir şerit üzerinden hücum bulduğu ‘Meet Cute’, eskide kalmanın ne demek olduğunu bir türlü bulamayan ‘My Favourite Dress’, topluluğun en kült çalışmalarından kabul edilen 1991 çıkışlı ‘Seamonsters’ın açılış duyurusu ‘Dalliance’...

Sahnedeki ekip, tüm bu bilenen anlatıları teşne bir tavırla gecenin orta yerine düşürdüler. Bunun yanında The Wedding Present’ın hâlihazırda nefes almaya devam ettiği, salt geçmişin tozlarına hapsolmadığı da hatırlatıldı. ‘I Wake Up Screaming’ (Cinerama ile) - ‘Two Bridges’ başlangıçları öncesinde geçilen ‘yeni şarkı’ anonsları onlar adına hikâyenin sürdüğünü kanıtlar nitelikteydi.

Çok az konuştu şarkı aralarında Gedge. Vokalini, stüdyo kayıtlarından fazla uzaklaşmadan tazeledi. Bir ara, gitarını değiştirdiği esnada “Sorusu olan var mı?” diyerek izleyicilerle ilginç bir yol üzerinden iletişim kurmayı denese de, çoğunlukla İstanbul’un en sevdiği şehirlerden biri olduğuna ve tekrar burada çalmaktan ötürü ne denli mutlu olduğuna dikkat çekecekti.

Geçtiğimiz yıllar içerisinde hem yine bu grubun dâhilinde hem de “Film müziklerine olan tutkumun üzerine gitmek istedim” dediği Cinerama adlı projesiyle İstanbul’a uğramıştı, Leedsli müzisyen. Dün gece de o eski zaman dilimlerinden pek uzağa düşmedi sahnenin performansı. ‘Kennedy’in outro’ya dönen kısmındaki gitar solo ve topyekun tüm enstrümanların çizgi dışına taştığı o birkaç dakikada bunu anlamıştım. Sahnedeki adamın 54 yaşında olduğuna inanmak epey zordu o sıralar.

Kuruluşundan bu yana neredeyse 30 yılı geride bırakmış ve kariyerinin 10 yıllık dilimini boşlukta geçirmiş bir topluluktan söz ediyoruz. Buna bir de vokal – frontman haricindeki tüm ekibin düzenli olarak değiştiğini ekleyelim. Yine de The Wedding Present’ın ayakları hala yere çok sağlam açılardan basıyor. Çünkü sadece çok güçlü şarkılara sahip oldukları tespitine sığınmıyorlar; aynı zamanda dönemsel varoluşlarını şimdiye çekebiliyorlar.

Salon'da her şey 1 buçuk saat içerisinde olup-bitti dün gece.

Saatler tam 22:40’ı gösterdiği sırada ince bir uğultuyla beraber ‘Yeah Yeah Yeah Yeah Yeah’den başlayan konser; ‘Bewitched’ın duyulmasıyla sona erdi. İçeri girip bir mola alkışı toplamakla yine uğraşmadılar ve başladıkları hızla gecenin tamamladılar.

The Wedding Present, 30 yılın ardından hala şu anı yakalamayı başarıyor.


Sanırım Peel girmiş olduğu bahsi hiçbir zaman kaybetmeyecek.


Twitter / @BekirzgrAybar
bekirozguraybar@gmail.com