The Others Göç

Göç

17.02.2017 - 00:10 | Son Güncellenme:

.

Göç

Milliyet Kıbrıs yazarımız Prof. Dr. Osman Köse'nin yazısı.
Polis Akademisi / Ankara
E-mail: oskose@hotmail.com


Göç, insanlık tarihinin her evresinde sıkça görülen sosyal ve toplumsal bir gerçekliktir. Dünya coğrafyasında yer alan milletlerin ve toplumların oluşması ve şekillenmesi, tarihte yer alan büyük göçlerin sonucunda ortaya çıkmıştır.
Dünya tarihine damgasını vuran veya geçmişte geleneksel yaşamın bir gerçeği olan göç, 17 – 19 Şubat 2017’de Samsun’da yapılacak olan bir sempozyumla bilimsel açıdan incelenecek ve tartışılacaktır.
Samsun/Canik Belediyesi ve Journal of History Studies’in ortaklaşa düzenleyeceği ve 7. si gerçekleşecek olan sempozyumun konusu “ Geçmişten Günümüze Göç” olacaktır.
Yurt içi ve dışından yaklaşık 230 bilim adamının katılacağı sempozyum, Samsun CKM’de yapılacak ve üç gün sürecektir.
Sempozyumda, geçen zamanlarda yaşanmış tüm göç hadiseleri incelenecektir. Fakat tarihi göçlerle şekillenen tek millet Türkler olduğu için ele alınan konuların büyük kısmı Türklerin tarih boyunca içinde aktif olarak yer aldığı göçler üzerine olacaktır.
Türk tarihi göçlerle başlar ve göçlerle şekillenir. Orta Asya’nın mümbit coğrafyasında Türk toplulukları sürekli hareket halinde olmuşlardır. Hayvancılığın ön plana çıktığı yaşam şeklinde en verimli otlak ve sulak alanlar, toplulukları kendine çekmiştir.
Kendi içinde ortaya çıkan hâkimiyet kavgaları ve zaman içinde görülen tabii afetler, Türkleri daha yaşanılır yerler bulmak için etrafa göçe zorlamıştır. Doğuda Çin ve batıda Roma devletlerinin hâkim olduğu coğrafyalar, geçmiş tarihlerde Türk topluluklarının akın ettikleri yerler olmuştur.
Sosyal yaşamın sıkıntıları sonucu oluşan göçlerden başka, geçmiş tarihte hem Türk ve hem de dünya tarihini şekillendiren büyük göç hadiseleri olmuştur.
4. asırdan itibaren Hunların önderliğinde doğudan batıya doğru hareket eden göç dalgası, tarihte kavimler göçü denen olayı ortaya çıkarmıştır. Bu olayla, Avrupa’da yer alan milletler yelpazesi değişmiş, yeni topluluklar ve milletler tarih sahnesine çıkmış veya tarihten izleri silinmiştir.
13. asırda Cengizhan önderliğinde başlayan Moğol baskısı, yine doğudan batıya doğru Türkleri harekete geçirmiş, bunun sonunda Anadolu ve Avrupa coğrafyası Türklere açılmış, Selçuklu ve Osmanlı devleti gibi yeni devletlerin kurulmasına zemin hazırlamıştır.
11. ve 13. asırlar arasında cereyan eden Haçlı seferleri, 14. asır başlarında kurulan Osmanlı devletinin batıya doğru yayılması ve 14. asır sonlarında Moğolların ikinci defa batıya yönelmeleri büyük göçlerin oluşmasına sebep olmuştur.
Osmanlı devleti kurulduktan sonra doğudan gelen Türkmenler, yeni fethedilen yerleri İslamlaştırma adına, iskân politikası çerçevesinde batıya ve diğer yörelere zorla göç ettirilerek nüfus dengesinin değişmesi sağlanmıştır.
Günümüzde Türklerin Edirne’den Viyana’ya kadar değişik yörelerde görülmesi, Osmanlı'nın uyguladığı bu zoraki göçün sonuçlarıdır.
18. asrın başlarından itibaren Osmanlı Devleti' nin topraklarını kaybetmeye başlamasıyla, bu defa tersine göç başlamıştır.
19. asır ve 20. asrın ilk yarıları; Kafkasya, Balkanlar ve diğer yörelerden Anadolu’ya yoğun göçlerin olduğu dönemlerdir.
Bu seferki göçlerde açlık, sefalet ve felaketlerin izleri gelen göçmenler üzerinde belirgindir. Göç kervan yola düşenler, kılıç ve kurşun artıklarıdır.
II. Viyana’dan sonra başlayan, 93 savaşı ile zirveye çıkan ve Birinci Dünya Savaşı ile bitap düşülen dönemlerde milyonlarca masum insan katledilirken, milyonlarcası da göçmen olarak içimize gelmiştir ve hala da gelmeye devam etmektedir.
Göçler, Cumhuriyet kurulduktan sonra da devam etmiştir. Balkanlar, Kafkasya, Kıbrıs, Arap coğrafyası ve Afganistan’dan göçler yakın tarihte yaşadığımız hadiselerdir.
Son yıllarda mülteci olarak adlandırılan ve Suriye’den Türkiye’ye, Afrika ve Uzak Doğu ülkelerinden batıya doğru akan insan akınları da bir göç dalgasıdır.
Çeşitli zorlamaların sonucu ortaya çıkan göçlerden başka, kentlere doğru akan doğal göç ve geleneksel yaşam tarzı gereği oluşan iç göçler de vardır.
Türklerin Asya’dan beri hayatlarının bir kesiti olan, Anadolu’da yazın yaylaya ve kışın da köylere doğru oluşan göçleri geleneksel yaşamın bir göstergesi olarak sayabiliriz.
Velhasıl zoraki göçler acıdır, kederdir, hayalleri geride bırakmadır, bir daha görememedir ve ebediyen özlemdir. Göç, insanlar için bir yıkımdır.
Geleneksel yaşamın gereği yazın yaylalara, kışın kışlaklara doğru giden göçler ise heyecandır, özlem gidermedir, kavuşmadır ve huzurdur.
Bugün içinde yaşadığımız Türkiye, etraftan gelen göçmenlerle şekillenmiş ve bugünkü halini almıştır.
İşte tüm bu konular, 17 Şubat’ta tüm boyutlarıyla Samsun CKM’de başlayacak olan “Geçmişten Günümüze Göç” sempozyumunda konuşulacaktır.