Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

24 Ocak nasıl bir gün ki Türkiye’nin 3 değerli evladını aldı ve -ustam Metin Toker’in söylemiyle- “görünmezler gezegenine” götürdü.
Art arda...
Uğur Mumcu, Gaffar Okkan, İsmail Cem’i kaybettik.
Üzerlerine ışık yağsın.
İlk ikisi “suikastlarla” yaşamlarını yitirdi.
Cem ise “kahırdan...”
....................
Cem’i kahreden ve bağışıklık sistemini çökerterek kanser illetine yenik düşüren siyasettir.
Bugüne kadar uzanan bir kilometre taşıdır.
Anlatayım...
....................
AK Parti’yi tek başına iktidara taşıyan 2002 seçimleri öncesindeki hükümetin başında Bülent Ecevit vardı.
Kemal Derviş Amerika’dan getirilmişti. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı’ydı.
İsmail Cem ise Dışişleri Bakanı...
***
ABD Başkanı o sıralarda Saddam’ın diktası altındaki Irak’a askeri müdahaleye hazırlanıyordu.
Bu kez Başkan (oğul Bush) birinci Irak müdahalesinde (baba) Bush gibi Körfez’den değil, Irak’a Türkiye üzerinden yani Kuzey’den girmek istiyordu.
O nedenle...
Washington’dan Türkiye için “övgüler” dillendirilmekteydi.
- “Türkiye büyük dost.”
- “Ne NATO’ya, ne başka bir desteğe ihtiyacımız var. Sadece Türkiye’nin bize Güneydoğu sınırını açması yeter.”
Sürekli nabız tutuyordu Washington.
Görüyordu ki, “Başbakan Bülent Ecevit ABD’nin Türkiye üzerinden Irak’a girmesine karşı...”
***
Tesadüf mü nedir?
Bunun sırrına “Rufailer” erişir.
Ama...
Türkiye’de siyasi depremler birbirini izledi, Amerika’nın “Irak’a Kuzey’den girmek” planına kapılar açılıverdi.
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli durduk yerde “3’lü hükümetin artık yürüyemeyeceği, seçime gidilmesi gerektiği” gibi bir sürpriz mesajı koalisyonun orta yerinde patlattı.
İlginçtir ki bunu, Başbakan Yardımcısı Kemal Derviş’in “Türkiye ekonomisi yapılacak seçimi taşıyacak güce erişmiştir” açıklaması izledi.
Erbakan’ın Saadet Partisi Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış, Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün öncülüğünde AK Parti kurulmuştu.
Bu yeni parti hızlı büyüyordu.
Türkiye bir anda “erken seçimin eşiğine” geliverdi.
Koalisyonun büyük ortağı Ecevit’in DSP’sinden İsmail Cem’in başkanı olacağı yeni bir parti de siyaset sahnesine çıktı.
Kemal Derviş ile koalisyon hükümetinin “beyni ve koordinatörü” bir numaralı Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile orta sağın genç ve pırıltılı -diplomat kökenli- politikacısı Mehmet Ali Bayar bu girişimde Cem’in güçlü sacayağıydı.
Kamuoyu araştırmaları Cem ve 3 arkadaşının “yeni partisi” yüzde 42 gibi bir oy potansiyeli göstermekteydi. (2002 seçimlerinde AK Parti sadece yüzde 38 oy alarak iktidara geldi.)
Seçimden bu “yeni partinin tek başına iktidar olarak çıkacağı” kanısı yaygındı.
***
Fakat...
Başbakan olması halinde Cem’in de “Amerikan kuvvetlerinin, Türkiye’nin Güneydoğu’sundan Irak’a girmesine izin vermeyeceği açık ve kesin gerçeklikti.”
Gene ne hikmettir ki...
Cem’in tam da basına “yeni partisini” açıklayacağı sabah, sadece “Rufailerin bileceği nedenle (!)” Kemal Derviş ansızın “CHP’ye geçeceğini” açıklamaz mı.
“Yeni parti” girişimi çok büyük ve onarılmaz bu yarayla ölü doğdu.
Artık meydan ABD’ye Türkiye üzerinden Irak’a girişe yeşil ışık yakacağı belli olan “AK Parti’ye kalmıştı.”
Nitekim...
2002 seçim sandıklarından AK Parti tek başına iktidar çıkardı.
ABD’nin eli rahatlamıştı.
Daha Meclis onayını bile beklemeden kuvvetlerini Türkiye’ye çıkaracağı Mersin Limanı’na ilave tesisler yaptı.
Mersin açıklarında ABD güçlerini taşıyan savaş gemileri alargada bekliyordu.
Diyarbakır ve dolaylarında gayrimenkuller ve araziler kiraladı. Buralarda Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a girişi için gerekli lojistik tesisler kuracaktı.
***
Gerçekten Meclis toplandı ve ABD’nin bu harekâtını onayladı.
Ne var ki gerekli nitelikli çoğunlukla alınmadığı için karar “yok hükmünde” kaldı.
“Aldatıldığı” hissiyle ABD yeni iktidarla ilişkilerini bir süre “derin dondurucuya” koydu.
.....................
Ya İsmail Cem?
Çok duyarlı ve dürüst kişilikli Cem kahrolmuştu.
Özel konuşmalarımızda “bu psikolojiyle bağışıklık sisteminin çok zayıfladığını, kansere bu nedenle yakalanmış olabileceğini” ima etmişti.
İşte onu anarken günümüze kadar uzanan “24 Ocak” takvim yaprağında görünmez mürekkeple yazılı tarih.