19.05.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Antonio Banderas’ın canlandırdığı Salvador, bir süredir film çekemeyen bir yönetmen. Bir yandan sağlık bir yandan hayatla ilgili sorunlarıyla boğuşurken geçmişine dönüp çocukluğunu hatırlıyor. İlk filmlerinde birlikte çalıştığı bir aktör ve gençlik aşkıyla yaşadığı karşılaşmalar, onun içinde bulunduğu depresyondan kurtulmasına ve hayatını gözden geçirmesine neden oluyor.
Film, Almodovar’ın bir kez daha renkli paletini ortaya çıkardığı bir yapım ve formda olduğu dönemleri akla getiren bir akıcılıkta ilerliyor. Özellikle yönetmeni ve filmlerini tanıyan izleyici için birçok gönderme içeren yapısı dikkat çekici. Ama bunun da ötesinde Almodovar’ın bir kez daha dünyanın en kolay işiymiş gibi izleyicisini akışa ve karakterin duygu durumuna ortak ettiği o eski filmlerinden biri. Yönetmenle kariyerinin başlarında çalışan Banderas da filmde adanmış ve dokunaklı bir performans sunuyor. Almodovar’ın ‘Dolor y gloria’yla Cannes’dan büyük ödüllerden biriyle döneceği tahmin edilebilir.
Plastik bir estetik
Yarışmada izleyiciyle buluşan diğer bir film, Avusturyalı yönetmen Jessica Hausner’ın imzasını taşıyan ‘Little Joe’. Film, mutluluk yayan bir çiçeği genetik olarak tasarlayan Alice’in Little Joe adını verdiği bu çiçeklerden birini eve getirmesiyle başlıyor. Çiçek, Alice’in oğlu Joe üzerinde mutluluk dışında bir etki yaratıyor.
Çok planlı ve plastik bir estetiğin tercih edildiği film, kontrollü yönetimiyle öne çıksa da konusuna nasıl yaklaşması gerektiği konusunda tereddütte kalmış gibi. Canavar çiçek ve psikolojik çözümleme arasındaki gelgitler, bir süre sonra filmin ilginçliğini kaybetmesine neden oluyor.