Gündem BİZ BİR SAVAŞ ÖRGÜTÜ DEĞİLİZ

BİZ BİR SAVAŞ ÖRGÜTÜ DEĞİLİZ

05.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

BDP Eşbaşkanı Demirtaş, açlık grevleriyle ilgili süreçte Başbakan Erdoğan’ın takındığı tutumun, açlık grevindeki eylemcileri tahrik edebileceğini ve daha kötü sonuçlara yol açabileceğini söyledi Selahattin Demirtaş, “Erdoğan açlık grevlerine ve BDP’ye yönelik ‘sert’ ve ‘alaycı’ üslubunu değiştirirse, açlık grevlerinin sonlandırılması konusunda daha etkili olabiliriz” dedi

BİZ BİR SAVAŞ ÖRGÜTÜ DEĞİLİZ

PKK ve PJAK’lı mahkûmların Kürtçenin kamusal alanda kullanımı ve Abdullah Öcalan’ın tecrit koşullarının kaldırılması talepleriyle başlattığı açlık grevlerinde 55. güne girilirken BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le yaptığı görüşmeyi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın BDP’ye yönelik sert tutumunu Milliyet’e değerlendirdi. Ergin’le tansiyonun düşürülmesi konusunda görüş birliği sağlamalarına rağmen Başbakan’ın grevdeki tutukluları tahrik eden açıklamalar yaptığını savunan Demirtaş, “Biz savaş örgütü değiliz, meşru yöntemlerle mücadele ediyoruz” dedi. Demirtaş, anadilde savunma hakkı tanınması ve Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesinin sağlanması halinde eylemlerin bitebileceğini belirtti.
Demirtaş, Milliyet’in sorularına şu yanıtları verdi:

‘Başbakan tahrik ediyor’

* Bakan Ergin’le görüşmenizde, görüş birliği sağlandı mı?

Demirtaş: Adalet Bakanı’nın ifade ettikleri doğrudur. Bu çerçevede görüştük. Üslup konusunda en azından dikkatli olunması lazım. Çünkü söz konusu olan insan hayatı. Bu konu iki siyasi parti arasındaki restleşmeye malzeme olmayacak kadar ciddi konudur. Biz de meseleye başından beri böyle yaklaşıyoruz. Diyalog kanallarının kapanmaması için, üslup önemlidir. Görüşmeyi bakan beyle yaptıktan sonra sayın Başbakan’ın açıklamaları maalesef ki değişmedi. Başbakan’ın bu tür açıklamaları açlık grevi yapan insanları daha fazla tahrik edebilir, daha fazla bu konuda bilenmesine yol açabilir. Bunlara dikkat edilmesi lazım.
Küçümseyen, itibarsızlaştıran, açlık grevcilerini alaya alan yaklaşımlar kesinlikle çözüme katkı sunmuyor. Avukatlarımız açlık grevinde olanlarla yaptıkları görüşmede de bunu bire bir ölçüyorlar. Başbakan’a çok tepkililer, bu açıklamalara karşı tepkilerini açlık grevinde daha ısrarcı, daha kararlı olarak göstereceklerini belirtiyorlar. Başbakan başta olmak üzere artık bu işi polemik konusu, BDP’yi yıpratma konusu, malzemesi gibi ele almaktan çıkarıp siyasi açıdan, insani açıdan yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini düşünüyorum.
Eğer Başbakan çözüme dönük bir dil, bir yöntem kullanmaya başlarsa biz de açlık grevlerinin bitirilmesi konusunda daha etkili olabiliriz. Böyle bir niyetimiz var. Gerek Başbakan’ın açıklamaları, gerekse Diyarbakır Valisi ve benzer valilerin tutumu bizi zor duruma sokuyor. Biz çözüm dili oluşturmaya çalışırken, çözüme dair adımlar atmaya, mesajlar vermeye çalışırken, bu tür sert eylem ve söylemler bizi zora sokuyor.

‘Eylemler biter’

* Adalet Bakanı ile yaptığınız görüşmede öne çıkan anadille savunma talebi vardı.

Sadece açlık grevcilerinin talebi değil bu. Aslında milyonlarca insanın talebidir. Hükümet bu meseleye bir şantaj, zorlama meselesi olarak bakmamalıdır. Bu talepler 600-700 açlık grevcinin talebi ötesinde Kürtlerin doğal haklarıdır. Bu hakları hükümetin kabul edip hayata geçirmesi de hükümete bir şey kaybettirmez.
Hükümet bu konuda geri adım atmış gibi kabul görmez. Tam tersine, hükümet açısından bu ileri bir adım olur. Anadilde savunma hakkının yasal düzenlemeye bir an önce kavuşturulması bence çok olumlu olur, olumlu etki yaratır. Zaten Lozan anlaşmasından beri Kürtlere tanınmış ama bir türlü hayata geçmeyen hak olarak, mahkemelerde Kürtlerin ve insanların kendi anadilinde savunma yapması çok önemli olur.

‘Niyet önemli’

Anadilde eğitimle ilgili bir program ve niyet açıklaması bence önemli olur. Bunun dışında hükümetin, Başbakan’ın ve Adalet Bakanı’nın çıkıp, ‘Biz diyalog yöntemi ile, barış yöntemi ile sorunu çözmek istiyoruz, arzuluyoruz. Böyle bir niyetimiz var, bunu hayata geçirmek istiyoruz’ gibi bir açıklama yapsa, bunun gereğini yapsa, yine Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının düzenli bir şekilde adaya gidişinin önünü açsa, bununla birlikte anadilde savunma yasal düzenlemeye kavuşursa, sadece açlık grevleri ile ilgili değil, Kürt sorunu ile ilgili de çok kısa sürede önemli gelişmelerin olabileceğini düşünüyorum.

* Hükümet kanadı ile birçok görüşme yaptınız. Tepki ne?
Kamuoyuna talepler açık açık ifade ediliyor. Başbakan’ın ‘ailesi gidebilir, avukatlar gidemez’ diyor. Ya yasaları bilmiyor, anayasayı bilmiyor, suç işlediğinin farkında değil ya da söylediği şeyin siyaseten nelere yol açabileceğini görmüyor. Bunlar yanlış şeyler. Bu tür şeylerin Başbakan’ın yetkisinde olmadığını, birilerinin, ya danışmanlarının ya Adalet Bakanı’nın söylemesi lazım.
AKP’de iyi hukukçular da vardır. Birinin çıkıp ‘avukat görüşme yetkisi Başbakan’ın elinde değil’ demesi lazım. Bu engellenemez, yasaya göre engellenemez. Anayasal dayanağı vardır bu hakkın. Bu talepleri biliyor olmasına rağmen siyaseten Türkiye’yi gerilime sokacak bir yöntemi tercih ediyor olmasını biz doğru bulmuyoruz.

Haberin Devamı

‘Açlık grevine biz sevk etmedik’

* Sosyal medyada ‘Milletvekilleri niye açlık grevi yapmıyor’ tartışmaları var..

Bu tartışmaları saygı ile karşılıyoruz. Yanlış tartışılıyor. Sanki milletvekilleri onları açlık grevine sevk etmiş, başlatmıştır. Bu yanlıştır. İçerdeki arkadaşlarımız özgür iradeleri ile açlık grevlerini başlattılar. Onların açlık grevlerini başlatmalarının nedeni siyasetin önünü açmaktır. Siyasetçileri açlık grevlerine zorlamak değil. BDP’lileri de açlık grevine zorlamak için yapmıyorlar. Bu bize bir tepki olsun diye yapılmış bir açlık grevi değil. Bu tam tersine hükümetin politikalarına karşı yapılmıştır. Tepkileri bize yönlendirmeye çalışmak kurnazlıktır. Fakat biz açlık grevinden çekinen bir parti veya grup da değiliz.

Haberin Devamı

‘Radikal karar şiddet değildi'

* Radikal kararları uygulamaya sokacağız dediniz, bu kararlar neyi içeriyor?

Bazı insanlar bunu farklı şekilde yorumladılar. Fakat cezaevlerinde insanlar ölmek üzereyken biz sadece basın açıklamaları ile bu işi çözemiyoruz. Bu nedenle biz de dahil olmak üzere seçilmişlerin süresiz dönüşümsüz açlık grevine girmesi şeklinde bir tartışmayı gündemimize aldık. Kastettiğimiz radikal eylemler buydu. Bunu başka yere çekmenin anlamı yok. Biz bir savaş örgütü değiliz. Kimse kusura bakmasın ama BDP’yi bu şekilde gösterenler de yanılırlar. Biz sonuçta demokratik çözüm kanallarını açmaya çalışıyoruz. Bunun için meşru olan yol ve yöntemlerle mücadele ediyoruz. Bunun dışında yol ve yöntemler bizim yöntemimiz değil. Açlık grevleri de bir yöntemdir. Biz gerçekten siyasetle, diyalogla, konuşma ile açlık grevi meselesinin çözülemeyeceğini görürsek, biz de dahil hepimiz süresiz dönüşümsüz açlık grevlerine başlayabiliriz. Kastettiğimiz buydu.

* Açlık grevine Meclis’te mi başlamayı düşünüyorsunuz?

Demirtaş: Bununla ilgili detayları tartışmadık ama iki-üç gün içinde netleşir. Buna gerek kalmadan hükümet nezdinde sorunun çözüm yoluna girmesini arzuluyoruz. Bizim niyetimiz budur. Açlık grevleri bir şantaj değildir. Diyalog kanalları açılırsa böyle bir şeye gerek kalmaz. Bugün itibarıyla henüz diyalog kanalları kapanmadı bizim açımızdan, umarız ki kapanmaz.