Gündem ‘Cemaat oluşumu şube müdürleri arasında %60 oranındaydı’

‘Cemaat oluşumu şube müdürleri arasında %60 oranındaydı’

11.04.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı’nın 3 ay önce FETÖ üyeliğinden gözaltına alındığı Trabzon’da etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirttiği ortaya çıktı

‘Cemaat oluşumu şube müdürleri arasında %60 oranındaydı’

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı 2’si tutuklu 35 sanıklı davaya dün devam edildi. Duruşmada davanın sanıklarından, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı’nın yaklaşık 3 ay önce FETÖ/PDY üyeliğinden gözaltına alındığı Trabzon’da etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirttiği ortaya çıktı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, Dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve Trabzon eski Emniyet Müdürü Reşat Altay katıldı. Aralarında Ogün Samast’ın bulunduğu bazı sanıklar ise Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Hrant Dink ailesinin avukatları da duruşmada hazır bulundu.

‘Sonra irtibatı kestim’

Duruşmada, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması devam eden dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve 8 jandarma görevlisiyle ilgili dava ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu belirtilerek birleştirme istendiği ifade edildi.

Daha sonra FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla 20 Aralık 2016’da gözaltına alınan sanıklardan dönemin Trabzon İstihbarat Şube

‘Cemaat oluşumu şube müdürleri arasında %60 oranındaydı’
Müdürü Faruk Sarı’nın Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde ve Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’nda alınan ifadesi okundu. Sarı’nın ifadesinde, “FETÖ/PDY üyesi değilim. Ancak örgütün benimle kurduğu ilişkileri anlatacağım. Bu kapsamda etkin pişmanlıktan faydalanmak istiyorum” dedi. Sarı, “Trabzon’a tayin olduktan sonra benim akademide sıra arkadaşım olan İrfan Akkaya ile arkadaşlığımız 2007’de ilerledi. Evinde Ömer adlı öğretmenle tanıştım. Bu şahıs Zaman gazetesinden makale okuyarak bu yapıyı ve yurtdışındaki faaliyetlerini övücü mahiyette konuşmaya başladı. 1-2 saat oturduktan sonra ayrıldık. Sonrasında bu yapıyı araştırmaya başladım. Ve yaptıkları işlerde hükümetin destek verdiğini, kendilerinin emniyet içinde atamalarda etkin olduklarını duymuştum. Hükümetin destek verdiğini görünce de yapının bana bir sıkıntı oluşturmayacağı kanaatine vardım. 2012’den sonra İrfan Akkaya’nın gitmesinden sonra bu yapıyla irtibatımı kestim” dedi.

Haberin Devamı

‘Üzerimde oluşan baskı sebebiyle’

Sarı, savcılık ifadesinde, “Genel bir değerlendirme yapmam gerekirse cemaat olarak adlandırılan oluşum, dönemin İstihbarat Şube Müdürleri arasında yüzde 60 oranında idi” dedi. Dink’in öldürülmesinin ardından İstihbarat Müdürü olması nedeniyle üzerine çok baskı oluştuğunu belirten Sarı, “Bu dönemde cemaat adlı yapı devletin her kademesinde etkindi. Dink’in öldürülmesinden sonraki üzerimde oluşan baskı sebebiyle cemaat sohbetlerine devam ettim. Yakın durmam gerekmişti. Şu an onların sohbetlerine katılmam sebebiyle pişmanlık içindeyim. Bunu da dönemin yarattığı psikolojik baskı ve cemaatin o dönem siyasilerden destek görmesine bağlıyorum” dedi.

‘Hayal’i, El Kaideci diye biliyorduk’

‘Cemaat oluşumu şube müdürleri arasında %60 oranındaydı’


Duruşmada çapraz sorugu yapılan sanık Ali Fuat Yılmazer, Dink ailesi avukatı Hakan Bakırcıoğlu’nun “Yasin Hayal’in Ermenilere kin beslediği ve İstanbul’da eylem yapacağına ilişkin istihbarat raporu dikkatinizi çekti mi?” sorusu üzerine Yılmazer, “Genel anlamda değerlendirdim bunu. Tehdit potansiyelinin göstergesi bu. Örgütsel ciddiyet anlamında bir şey bulamadık Yasin Hayal ile ilgili” diye cevap verdi. İstihbarat Daire Başkanlığı’na 4 Ocak 2006’da Yasin Hayal ile görüşen bir kişinin beyanlarıyla raporu inceleyip incelemediği de sorulan Yılmazer, “Yasin Hayal ile ilgili aklımda kalan bir husus var, El Kaide konusu. Türkiye’de El Kaide’yi beşli kategoride değerlendiriyorduk. Bize 9 nolu F4 gelene kadar Yasin Hayal’i El Kaideci diye biliyorduk Adını koymaya çalışıyorlardı Yasin Hayal’in. ‘Bu nasıl bir El Kaideci’ diye soruluyordu. Hayal beşli kategorilerden bir tanesine örnek oluşturuyor, bu da 5. kategoriydi. Herkesin aklında kalmış ismi. Hep El Kaideci olarak düşünüyordum. 9 nolu rapordaki olayla ilgili C2’ye bilgi vermek rutin bir olay değil. Örgütsel ciddiyet anlamında bir şey bulamadık onda. Deşifre etmeye çalışacağımız bir örgütsel tarafı çıkmadı” diye konuştu.

Haberin Devamı

‘İstikrarı hedef alan cinayetler’

Avukat Bakırcıoğlu’nun, “Danıştay saldırı sonrası benzer siyasal cinayetler işleneceği konusunda bir değerlendirme yaptınız mı?” diye soru yönelttiği Yılmazer, şu ifadeleri de kullandı: “Danıştay saldırısını ben hükümete yönelik siyasal istikrarsızlaştırma girişimi olarak görüyordum. Mesleki tecrübemden bana doğal gelmedi. Herhangi bir örgüt işi gibi değil. İstikrarı hedef alan cinayetler. Danıştay eylemi çok barizdi. Hükümet aleyhine algıya sebebiyet verdi.”