Gündem Çok sayıda insan yaşamdan koparıldı

Çok sayıda insan yaşamdan koparıldı

23.10.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Terör örgütü FETÖ/PDY, 15 Temmuz darbe girişiminden önce de suikastlar, tuzaklar ve kumpaslar sonucu onlarca insanın hayatını kararttı. Bu yazı dizisinde o insanların ibretlik hikâyelerini okuyacaksınız

Çok sayıda insan yaşamdan koparıldı

BAŞLARKEN...

Haberin Devamı

Türkiye’de yıllar yılı resmiyette varlığı ortaya konulamayan devlet-polis-mafya ilişkilerinin karanlık yüzü 3 Kasım 1996’da Susurluk kazasından sonra ortaya saçıldı. Susurluk kazası, derin devlet, kontragerilla ve gladyo denilen yapıların anlaşılması açısından Türkiye için kırılma noktası oldu. Susurluk kazasının ardından derin yapıların üzerine gidilmeye çalışılsa da, hiç bir zaman tam bir sonuç elde edilemedi. Yıllar içerisinde kişiler, isimler ve olaylar değişse de, derin yapıların varlığı ve karanlık eylemleri değişmedi.

2000’lerin başından bugüne gelene kadar birçok suikast, toplumsal olay ve terör eylemi ile sarsılan Türkiye, son olarak
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ile büyük bir sarsıntı yaşadı. Adına paralel devlet yapılanması denilen ‘yeni derin devletin’ bizzat ‘devleti ele geçirme’ projesi ise bardağı taşıran son damla oldu. Susurluk kazasından 20 yıl sonra Türkiye’deki derin devlet ve karanlık olayların failinin adı devlet tarafından belli oldu: “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY).”

Çatı İddianamesi

Terör örgütü FETÖ/PDY, 15 Temmuz darbe girişiminde 241 vatandaşımızı katlederken, yüzlerce insanın yaralanmasına neden oldu. Terör örgütünün darbe girişiminden önce de çeşitli zaman aralıklarında suikast, tuzak, toplumsal şiddet olayları ve kumpaslar sonucu onlarca insanı yaşamdan kopardığı iddia ediliyor. Bu iddiaların ana dayanağını ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen FETÖ Çatı İddianamesi oluşturuyor. Aralarında Fetullah Gülen, Hidayet Karaca, Ekrem Dumanlı, Akın İpek ve eski milletvekili İlhan İşbilen’in de bulunduğu 73 sanık hakkında ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 65’er yıl süreli hapis cezası istemli iddianamede, örgütün izlerinin tespit edildiği belirtiliyor.

Tanıdık isimler var

FETÖ’nün kararttığı hayatlar arasında kamuoyunun yakından bildiği birçok isim yer alıyor. Daha doğrusu 2000’li yıllarda meydana gelen nerdeyse her suikast, karanlık eylemin faili olarak FETÖ/PDY gösteriliyor. Çatı iddianamede Necip Hablemitoğlu ve Danıştay İkinci Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in FETÖ/PDY tarafından “doğrudan kasten öldürüldüğü” iddia edilirken, gazeteci Hrant Dink’in ise örgütün uyguladığı cebir ve şiddet sonucu yaşamını kaybettiği vurgulanıyor.
Suikast, cinayet ve kumpaslar sonucunda yakınlarını FETÖ’ye kurban verdiğini söyleyen mağdur ailelerin en büyük arzusu ise terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen başta olmak üzere, FETÖ’ye hizmet eden herkesin yargı önünde hesap verip cezalandırılması.

Haberin Devamı

Faili meçhul cinayetler serisinin ilk kurbanı

Haberin Devamı

FETÖ/PDY tarafından doğrudan ve kasten öldürüldüğü iddia edilen Necip Hablemitoğlu, 2000’li yıllarda başlayacak cinayet ve karanlık eylemler serisinin ilk kurbanıydı.

18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Hablemitoğlu’nun (48) failleri 14 yıldır bir türlü bulunamadı. Hablemitoğlu’nun ölümü üzerinde birçok yorum ve tartışma yapılırken suikastın arkasında hangi güçlerin olduğu muamma olarak kaldı. Ergenekon davasının görüldüğü dönemde tutuklu sanıklarından Osman Yıldırım tarafından verilen ifadelerde, Hablemitoğlu’nun Osman Gürbüz tarafından öldürüldüğü, Veli Küçük ile Muzaffer Tekin’in azmettirici oldukları iddia edilerek suikastin Ergenekon tertibi olduğu öne sürülmüştü.

Ergenekon tertibi

Buna gerekçe olarak da Hablemitoğlu’nun Alman vakıfları dosyasında ulaştığı çok önemli bilgileri 26 Aralık 2002 tarihinde Ankara 1. No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görülecek ‘Alman Vakıfları’ davasında açıklayacağı gündeme getiriliyordu.
Suikastın Ergenekon tertibi olduğunu iddia edenler, davanın görüldüğü tarihlerde firari sanıklardan Bedrettin Dalan’a, Alman devleti tarafından sahte pasaport verildiğini ve Ergenekon sanıklarına Alman vakıflarından para yardımı yapıldığını, Ergenekon’un Almanya bağlantılarının çok güçlü olduğunu iddia ediyordu. Ancak Hablemitoğlu’nun asıl üzerinde çalıştığı konu her nedense gizli bir el tarafından sürekli olarak kamuoyunun gözünden kaçırılmaya çalışılıyordu.

Kitabı tamamlayamadı

Hablemitoğlu, öldürülmeden önce ‘Gülen Cemaati’nin (FETÖ/PDY) ABD gizli servisi CIA adına casusluk faaliyetleri yürüttüğüne dair kaleme aldığı kitabını tamamlamak üzereydi. Nitekim Köstebek isimli kitap ancak Hablemitoğlu’nun ölümünden sonra basılabildi. Hablemitoğlu’nun acılı eşi Ankara Hablemitoğlu Enstitüsü Kurucu Direktörü Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, acılarla geçen 14 yılın ardından eşine yapılan suikastı, yaşananları ve yaşadıkları hakkında konuşurken, “Artık müdahil olduğumuz bir dava bulunması, Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen’in tarafsız, objektif ve insani yaklaşımı bizi mutlu etmiştir. Hablemitoğlu suikastı bağıra bağıra gelmiştir” dedi.

Haberin Devamı

Devlet bu cinayeti seyretti

Haberin Devamı

Çok sayıda insan yaşamdan koparıldı

Suikastın bağıra bağıra geldiğini söyleyen Necip Hablemitoğlu’nun eşi, ‘Necip öyle muğlak ve karmaşık bir dönemde katledildi ki. Bu yüzden hiç umutlanmadım. Faili meçhul kalacağına emindim’ dedi

Eşinizin failleri yıllardır bulunamadı. 17/25 Aralık ve 15 Temmuz süreçlerinden sonra suikastın arkasında FETÖ olduğu
iddia ediliyor. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?


Eşimin öldürülmesine ilişkin dosyanın çözümden ve bir davaya dönüştürülmesinden kaçınıldı. Faillerin kim olduğunu bilmiyoruz. Evet bir süreç var; 17-25 Aralık öncesi, sonrası ve 15 Temmuz sonrası gelişen önemli bir süreç. Ancak 17/25 Aralık’a kadar geçirdiğimiz de bir süreç de var. 14 yıllık zamanı 3 ayrı döneme ayırıyorum. Cinayetten sonra Ergenekon’a kadar birinci evre, Ergenekon evresi ikinci evre ve bunun içinde Gezi olayları da bir alt evredir.

O zaman da hükümetin farklı sesleri Necip’in, Gezi’yi tertiplediklerini düşündükleri Almanlar tarafından öldürüldüğünü iddia ediyordu. 17/25 Aralık sonrası bu cinayetin FETÖ ve iktidar arasında tenis topu yapılan bir evresi var. Hukuk tekniği ile henüz suç isnat edilebilecek bir kişi ya da azmettirici ortaya konulabilmiş değil. Suikastın ardındaki faillerin bulunacağına hiç mi hiç inanmadım. Necip Hablemitoğlu öyle muğlak ve karmaşık bir dönemde katledildi ki... Bu yüzden hiç umutlanmadım. Faili meçhul kalacağına emindim.

Hablemitoğlu’nun hedef seçilmesinin nedeni sizce neydi?

Necip Hablemitoğlu, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın mezunu bir gazetecidir. Eşim, geçmişin anlamlı ve değerli bir gazetecilik anlayışının son temsilcilerindendi. Çalıştığı konular, ilgi ve infial yaratan konular oldu. Siyasetin ve devlet içindeki illegal yapılanmaların canını sıktı. Türkiye’de bu tür araştırma ve çalışmaların bir bedeli var. Necip için o bedel öldürülmek oldu, her zamanki gibi... Bu suikast bağıra bağıra gelmiştir. Devlet ilgili kurumları ile seyretmiştir. 3 Kasım 2002 seçimleri ile Türkiye’nin içine girdiği süreçte katledilmesi ayrıca düşünülmelidir. Öldürülmeseydi, çok defa söyledim bunları, 18 Aralık’tan hemen sonraki tarihlerde hem cemaate karşı, hem de Alman vakıflarına karşı açılan dönemin DGM’lerindeki (Devlet Güvenlik Mahkemesi) iki davada da tanık olarak dinlenecek kişiydi.

Bundan sonraki süreçte adaletin tecelli edeceğine inanıyor musunuz?

O zaman çeşitli sorularım var bunları yönelteyim. Belki daha iyi yanıtlamış olurum. Bu suikastın aydınlatılmamasında, karartılmasında bütün bu süreçte görev yapan ilgili kurumların bağlı olduğu dönemin bakanları araştıracaklar mı? Mevcut hükümet geçen 14 yıllık süreçte sorumluluk alarak suikastı kimlerin örtbas ettiğini açıklayabilecek mi?

Biliyorsunuz sayın Cumhurbaşkanı’nın 2004 yılında bir beyanı var. Diyor ki; ‘... Bu ülke Necip Hablemitoğlu suikastını örtbas etmiş bir ülkedir.’ İlgili kurumların başındaki mülki amirler araştırılacak mı? Cinayetin işlendiği günlerde kimlerin hangi pozisyonlarda neleri örtbas ettiklerine kadar inebilecek mi? Ana muhalefet partisinin defalarca cinayetin soruşturulması için verdiği soru önergelerine yanıt veren ilgili bakanların bu yanıtları neye dayanarak verdiklerini araştırabilecekler mi? Bunları ve bunun gibi pek çok şeyi yapamayacaklarsa, kusura bakmasınlar ve bizi de boşuna yormasınlar. Ailemi toparlamak yıllarıma maloldu.

‘Bizim için çok önemli’

Yargı sürecinden beklentileriniz nelerdir?

Artık müdahil olduğumuz bir dava bulunması, Başsavcıvekili Sayın İşçimen’in tarafsız, objektif ve insani yaklaşımı bizi mutlu etmiştir. Çatı davanın duruşmaları henüz başlamamışken, bir süredir yürüyen bir soruşturma varken; 14 yıl sonra ilgi görebilmek bizim için önemli.

‘Savcıyla bilgi paylaşıyoruz’

Ersan Barkın (Ailenin avukatı): “22-26 Kasım tarihlerinde ilk duruşmaları yapılacak olan dava FETÖ çatı davası. Bu iddianame içinde yer alan FETÖ’nün cinayet dahil faaliyetlerinin bir kısmı ayrı soruşturmalara ve mümkün olursa davalara konu edilecek. Hablemitoğlu soruşturması da bir yandan çatı dava içinde yer alsa da diğer yanda ayrı bir soruşturmanın konusudur. Bu doğrultuda, 2016 başında sayın Savcı İşçimen tarafından yeniden ele alınan ancak darbe süreci nedeniyle yavaşlayan soruşturma, suikastın hemen sonrasında yapılması gereken teknik ve kriminal incelemeler başta olmak üzere yeniden ele alınmaktadır. Biz de, süreci ciddiyetle yürüten bir savcılık bulmaktan kaynaklı olarak, soruşturmaya ışık tutabilecek bilgileri paylaşıyoruz.”