Gündem Doğan Heper'i uğurluyoruz

Doğan Heper'i uğurluyoruz

12.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Milliyet'in duayen ismi Doğan Heper için ilk tören saat 11.00'de 53 yıldır kapısını aşındırdığı Milliyet önünde gerçekleşecek. Ardından da Levent Camii'nde öğle namazına müteakip düzenlenecek cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlayacağız.

Doğan Heperi uğurluyoruz

Son yolculuk Milliyet’ten...

Haberin Devamı

Tedavi gördüğü hastanede geçtiğimiz cuma günü hayatını kaybeden Milliyet’in duayen ismi Doğan Heper’i bugün ebediyete uğurluyoruz. Gazetemizin kurucusu Abdi İpekçi’den sonra en uzun süre genel yayın müdürlüğünü yürüten Heper için ilk tören saat 11.00’da 53 yıldır kapısını aşındırdığı Milliyet gazetesinde gerçekleşecek. Ardından da Levent Camii’nde öğle namazına müteakip cenaze töreninden sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ‘Doğan Abi’yi son yolculuğuna uğurlayacağız.

Doğan Heperi uğurluyoruz

‘Türk basını için büyük bir kayıp’

Gazeteci yazar Altan Öymen, Heper ile Milliyet’te yıllarca yan yana odalarda çalıştıklarını belirterek, “Ölümünden sonra Milliyet’in attığı başlık çok isabetliydi: “Gazetecilik Doğan Heper’in ruhuna işlemişti.” Genel yayın müdürü olarak gazeteyi yönetme görevinde olduğu gibi, yazarlığa geçtiği zamanda da hayatını aktif gazetecilik heyecanıyla sürdürmeye devam etti. Bir haberin, hangi gazetede, hangi televizyonda nasıl gösterildiğini öğrenmek isterseniz ona başvurabilirdiniz. Gazeteleri de televizyonları da her gün dikkatle izlerdi. Hangi gazetenin, televizyonun daha iyi kullandığının değerlendirmesini de yapardı” diyek konuştu. Öymen, “Doğan Heper’in ölümü sadece yakınları ve gazeteci arkadaşları için değil tüm Türk basını için büyük bir kayıptır” ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

Onu çok özleyeceğiz

AYLA DÜNDAR: Sabahın erken saatlerinde gazeteye gelip bütün gazeteleri tarayıp aldığı notlarla birlikte toplantı odasına ilk gelen Doğan Abi’miz artık yok... Milliyet’e ikinci kez yayın yönetmeni olduğu dönem 1995’ten bu yana çalıştığım için şanslıyım. Onu çok özleyeceğiz.. Mekanın cennet olsun Doğan Abi...

Güle güle Hocam

HABİL TANGÖREN: Doğan abi, 1974-77 yılları arasında İstanbul Üniversitesi (o zamanki adıyla) Gazetecilik Enstitüsü’nde hocamdı. Haber Tekniği dersi verirdi. Gazetecilikteki yılların birikimini, güzel bir haberin nasıl yazılması gerektiğini bizlere en güzel şekilde aktarmaya çalışırdı. Haber yazmanın alfabesi 5N1K’yı ilk kez ondan öğrendik. Doğan hoca, not konusunda da oldukça eli açık davranırdı. Kendisine not için gelen kimseyi kırmaz ama babacan bir tavırla, “Tamam iyi not veriyorum ama gazeteci olmak için daha fazla çalışman gerek” derdi. Daha çok bir ağabey gibiydi.

Haberin Devamı

Hepimize örnekti

Üniversiteden mezun oldum, gazeteciliğe başladım. Yıllar sonra Doğan hocamla yolumuz 2 yıl önce Milliyet’te kesişti. Üniversitedeki Doğan hocam, Milliyet’te Doğan abimdi artık. Doğan abi, 80 yaşında olmasına rağmen genç bir gazeteci gibi heyecanlı, disiplinli ve özverili çalışmasını sürdürüyordu. Sabah haber toplantılarına hiç sektirmeden en erken o gelir, hazırladığı yoğun gündemi heyecanla okurdu. Hepimize örnek olmayı sürdürdü. Üniversitede Doğan hocadan, Milliyet’te de Doğan abiden çok şey öğrendim, destek gördüm. Nur içinde yat Doğan hocam. Güle güle Doğan abi...

‘Gerçekçi ol, imkânsızı iste’

MEHMET KAYA: Milliyet’in logosundaki ‘Basında Güven’ ibaresi öylesine yazılmış iki kelime değildir. Milliyet objektif, laik, bağımsız ve gerçek habercilik anlayışıyla bu güveni gerçekten hak etti. Bu güven sayesinde bir marka oldu. Bunda hiç kuşkusuz Doğan Heper’in katkısı vardı.

Haberin Devamı

Şaşırtan performans

Abdi İpekçi’nin ardından bayrağı devralan Doğan abinin gazeteciliği elbette tartışılamaz. Son iki yılda yaşama veda eden Milliyet çınarları Mete Akyol, Nail Güreli, Çetin Altan ve Hasan Pulur’un ardından Doğan Abi kaybettiğimiz son çınar oldu. Doğan Heper genlerine gazetecilik işlemiş bir meslek büyüğümüzdü. Onun hayatı haberdi. Son 3 yılda özellikle sabah toplantılarındaki performansıyla yalnız beni değil tüm arkadaşları şaşırttı. Doğan abi istisnasız her sabah toplantı masasında herkesten önce yerini alır ve yaptığı özetleri sunardı. Belki birçoğumuz gündeme onun yaptığı bu sunumlarla hakim olduk. Bu müthiş enerjisi aklıma hep “Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur” sözünü getirirdi. O gerçekten gazeteci doğmuştu ve gazeteci öldü. Toplantılarda zaman zaman haber önerileri de yapardı Doğan abi... Ama birçoğu imkânsız gibiydi. Uçak krizinin hemen ardından “Putin’le görüşelim”, IŞİD’in kafa kestiği günlerde “Bağdadi ile röportaj yapalım” ya da Trump seçildiğinde “Herkesten önce Milliyet olarak biz konuşalım” önerileri Doğan abiden geldi. Yine böyle bir öneride bulunduğunda kendisine “Abi Che Guevara gibi hep imkânsızı istiyorsunuz. ‘Gerçekçi ol, imkânsızı iste’ sözünü Che söylemişti” dedim. Bu yaklaşımımı tebessümle karşılayıp “Gazetecilik başka türlü yapılmaz” yanıtını vermişti. Nitekim İstanbul’un sahipsizliğini göstermek için Taksim Meydanı’nı güpegündüz kazdıran, Irak krizi patladığında Bülent Ecevit’e Saddam Hüseyin’le röportaj yaptırarak imkânsızı gerçeğe dönüştüren Doğan Heper, meğer Che’nin felsefesini zaten mesleğine uyarlamıştı.

Haberin Devamı

Haber aşkı bize miras

İSMAİL ŞAHİN: Doğan abiyi 4 yıl önce Milliyetli olduğum zaman tanıdım. İsmini daha önce defalarca duymuştum ama o ismi vücut bulmuş haliyle gördüğüm ilk yer sabah toplantı odası oldu. Toplantının, katın, hatta binanın en yaşlı insanıydı. Daha önceki hastalıklarından dolayı ağır aksak yürüyerek gelir; her sabah toplantıdan 10 dakika önce masadaki yerini alırdı. Hangisi olursa olsun genel yayın yönetmeni önce ona söz verirdi. Elinde karaladığı kağıtlardan TV ve gazetelerde gördüğü haberleri sıralardı. Bu haberlerle 53 yıllık mesleki deneyimleri arasında bağlantı kurardı. Kimi zaman da kızıp daha
dinamik gazetecilik yapmamız gerektiğini söylerdi.

Mesleği çok severdi

Ne de olsa bu mesleğin dinozoru meşhur ya... Önyargılar var... Kimdi Doğan Heper? ‘Patrona yük olur’ dersin, emekli maaşıyla geçindiğini öğrenirsin. ‘Onu işe getirip götürmek bile zahmet’ dersin kendi otomobiliyle gidip geldiğini hatta araç kullanamadığı için şoförünün maaşını bile cebinden verdiğini öğrenirsin. ‘Ne işin var git torun sev, bahçenle ilgilen... Yoksa ailen sevmiyor mu?’ gibi ithamları ise ‘gazeteci hayat tarzı’ ile çok kısa sürede çürüten bir kişilikti. Bu mesleği çok severdi. İki büyük sağlık sorunu yaşadı. Dört tane kalp damarı değişti. Ama yine toplantı masasındaki yerini aldı. Hem de ilk günkü heyecanıyla. Masada toplanan onca genç gazeteciden daha heyecanlı ve dinç oluşuyla her zaman saygınlığını korudu. Kendinden iki hatta üç kuşak sonraki gazetecilere örnek olmayı başardı. Doğan abi, gazetecilik aşkını bir ömür boyu kaybetmeyen duayendi. Artık kendisi yok ama, genç nesile geçirdiği meslek aşkı halen bizimle...

‘Yarın bu haberi kesin sorar’

ELİF ERAL: Gazeteciler normal başlamaz güne, normal bitirmez hiçbir vakit... Yüzünü yıkamadan televizyonu açar, yatağa gitmeden haber kanallarını tarar... Telefonu her çaldığında tedirgindir, sevinçlerini, kederlerini sonraya bırakarak yaşar. Kendini ertelediği, haberi öncelediği bir hayattır onunki; zamansızdır, coğrafyasızdır... Maden işçileri gibidir bir nevi; haberin derinlerine indikçe acıyla, felaketle, stresle günden güne zehirlenir... Cenazelerinin sonu gelmez, yangıları sönmez, haksızlığa uğrayanın, zulme direnin yanında hep bir göçük altından seslenir vicdanlara... Onu yavaş yavaş bitiren işi hayatla arasındaki en büyük bağdır aynı zamanda... 24 saat haberle nefes alıp verir; Doğan Heper işte öyle bir gazetecidir...

En büyük dersi verdi

80 yıllık ömrünün 53 yılını Milliyet’e adamış, Milliyet meşalesini başının üstünde taşımış bir duayen. Mesleğin her aşamasında görev almış abimiz, yazarımız en çok da okurumuzdu Doğan Heper. Sadece Milliyet’te değil hangi haberin hangi gazetede hangi sayfada kaç sütunda yayımlandığına kadar toplantılarda anlatır; atladığımız haberleri sıralardı. Her sabah ‘Hangi haberi görmedik acaba?’ diyerek tatlı bir telaş yaşardık. ‘Doğan Abi yarın bunu kesin sorar’ diye seçtiğimiz haberler olurdu kimi günler.. Haberin takibini bırakmaz; üzerinden haftalar, aylar geçse bile “O olay ne oldu? Okuyucu olarak merak ediyorum kardeşim” diyerek sorardı..

Bir gün öleceğini bilerek 70’inde zeytin ağacı diken biriydi Nazım’ın deyimiyle... Habere olduğu gibi yaşama da sımsıkı bağlıydı hep. Hastaneye kaldırılıncaya dek her gün toplantılara gelişi bunun kanıtıydı. İstanbul’da mezarlık yerlerinin bir ev parası kadar ettiğini konuştuk bir gün. “Doğru pahalı” dedi kendine mezar aldığını söyledi. “Abi sen daha gençsin” diye sözünü kesti arkadaşlar. “Olsun” dedi; “Her şeye hazırlıklı olmak gerek hayatta.” Yaşamdan kopmadan ölümü metanetle bekleyişi hepimizi etkiledi...

Son ziyaretimizde “Abi yoksunuz diye haber atlıyor herkes” diye şikâyet ettiğimde konuşamayacak kadar ilerlemişti hastalığı. Uzun uzun baktı yüzümüze; belki veda ediyordu belki de “Haberin peşini bırakmayın çocuklar” diyordu. Fakat biz mesajı aldık Doğan Abi, huzurla uyu...

‘Düşüncesini açıkça söylerdi’

Duayen kalemi anlatan yakın mesai arkadaşlarının ortak görüşü hiç dinmeyen gazetecilik heyecanı. O heyecanı 53 yıldır sürdüren Heper’in gazetecilikteki en eski arkadaşlarından biri de Yurdakul Fincancı. Fincancı, hasta yatağında duygularını şöyle özetledi:

“Onunla çalışmanın unutulacak bir saniyesi bile yoktu. Basın sektörü içinde geçirdiğim en mutlu yılları Doğan Heper’le çalıştığım dönem oluşturmuştur. Ne düşündüğünü açıkça söyleyen bir değerimizi yitirdik” dedi.