13.11.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Tülin Açıkbaş / LİZBON
Bu yıl Portekiz’in Lizbon kentinde 53’üncüsü düzenlenen Avrupa Diyabet Kongresi’nde (EASD) dünyada bulaşıcı olmamasına rağmen salgın gibi ilerleyen diyabet hastalığıyla ilgili son gelişmeler konuşuldu. 2015 yılında 5 milyon insan diyabet nedeniyle hayatını kaybetti. Aynı yıl kamuoyuyla paylaşılan Diyabet Atlası Harita’sında sunulan rakamlar, hızla tırmanmaya devam ediyor.
Ülkemizde yaklaşık 7 milyon diyabet hastası var. Uzmanlara göre, her 10 diyabet hastasından 5’i hastalığının farkında bile değil! Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında diyabet prevalansının en yüksek olduğu ülke.
Benzer şekilde, Avrupa’da 20-79 yaş arasında en fazla diyabetli bireyin bulunduğu ülkeler sıralamasında Rusya ve Almanya’dan sonra üçüncü sırada yer alıyoruz. 2035 yılı tahminlerine göre, Türkiye mevcut hasta nüfusuyla, diyabetli sayısının dünyada en yüksek olacağı ilk 10 ülke arasına girecek.
Yarım bırakıyorlar
Araştırmalar gösteriyor ki, tanı koymak ve tedaviye başlamak da yeterli olmuyor. Hastanın tedaviye devamlılığını sağlamak en büyük sorunlardan biri. Kontrolde olan hasta oranları düşük. Bu gruptakilerin yüzde 72’si, uzmanlar tarafından belirlenen tedavi hedefine ulaşamıyor çünkü programı ya yarıda bırakıyor ya da aksatıyorlar.
Kan şekerinin gereğinden fazla düşmesi olan hipoglisemi korkusu ve kilo alma endişesi, hastaların önündeki engellerin ilk ikisi. Doktorlar, gelecekte diyabet alanında gerçekleşmesi beklenen yeniliklerin özellikle bu alanlara odaklanmasının, hasta uyumunu artıracağına inanıyor.
Türkiye’de yüksek rakamlara ulaşan bu hastalık için yeterli bir veri tabanımız maalesef yok. Hasta verilerinin girildiği programlar var ama bunların ortak bir platformda değerlendirilebilmesi için, hem hekimlerin veri girişini tam olarak yapması hem de bunların dijital ortamda birleştirilmesi gerekiyor.
EASD kongresinde açıklanan, yüksek sayıda hastanın değerlendirildiği ‘Deliver’ adlı çalışmada, yeni nesil insülinlerin tedaviye katkıları incelendi. Bu çalışmalarda Amerika’daki sağlık veri tabanından elde edilen hasta bilgileri, geçmişe dayalı olarak ortaya kondu. Hastaların hangi tedavileri aldıkları, bunun gerçek yaşamda etkinliği ve güvenliği değerlendirildi. Sonuçlar, yeni nesil insülinlerin hipoglisemi açısından avantaj sağlayacağını gösteriyor.
5 dakika ayırabiliyor
Şu an diyabet tedavisi yapan, gerek dahiliye gerekse endokrin hekimleri hastaya yeterli zamanı ayıramıyor. Muayene saatleri içinde ortalama 80 hasta bakan bir uzman, her birey için 5-6 dakika ayırabiliyor. Bir diyabet hastasının sonuçlarını değerlendirip, uygun tedaviyi başlamak ve hastayı ikna etmek, diyabetle ilgili genel bir bilgilendirme yapmak için bu süre çok yetersiz!
Ölüme götürebilir
Diyabet, ilerleyici bir hastalık ve vücudun birçok dokusunda hasara yol açabiliyor. Akut komplikasyonlar; yani hastalığa bağlı ani gelişen durumlar arasında en sık ortaya çıkan sorun, ilaçların uygun kullanılmamasından veya yan etkilerinden kaynaklanan hipoglisemi. Kan şekerinin aniden düşmesi olarak bilinen hipoglisemi, bazen hasta tarafından düzeltilebiyor. Ancak çok ciddi boyutlara ulaşıp, hastayı komaya hatta ölüme bile sürükleyebiliyor.
İyi takip, etkin tedavi
Diyabetin tedavisinde kullanılan pek çok seçenek mevcut. Hasta için en uygun tedaviyi belirlemede, diyabetin durumu ve kişinin yaşam tarzı büyük rol oynuyor. Diyabetin toplam maliyetinin yüzde 74’ünü komplikasyonlar oluşturuyor. Bunlar, hastalık kontrol altına alınmadığı için ortaya çıkıyor. Oysa iyi takip, etkin tedavi, kan şekeri kontrolü ve yaşam tarzı değişikliğiyle komplikasyonların önüne geçilebilir.
RAKAMLAR KORKUTUYOR!