Gündem "İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor"

"İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor"

02.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Milliyet Gazetesi tarafından 30’uncu kez verilen Türk edebiyatının en saygın ödüllerinden Haldun Taner Öykü Ödülü, önceki akşam Pera Müzesi Oditoryumu’nda gerçekleşen törenle bu yılki sahibi olan Kâmil Erdem’e takdim edildi

İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor

Pera’da pastırma yazının son günleri. Birer ikişer çiseliyor yağmur. Edebiyata, öyküye kıymet veren yazarlar, yayıncılar büyük bir heyecanla giriyor Pera Müzesi’nin kapısından. Az sonra bir devre kalemiyle damga vurmuş bir büyük edebiyatçının anısına Milliyet gazetesinin düzenlediği ve edebiyat dünyasının en saygın ödüllerinden biri kabul edilen Haldun Taner Öykü Ödülü’nün 30’uncu ödül töreni gerçekleşecek. Davetliler salondaki yerlerini alıyor. Herkes “tarihi bir an”a tanıklık edeceği için çok heyecanlı. Özellikle genç nesil… Birazdan törenin sunuculuğunu üstlenen gazeteci ve CNN Türk’teki “Gündem Özel” programının deneyimli ismi Deniz Bayramoğlu davetlileri selamlayarak sahneye çıkıyor ve ödül töreni hakkında bilgi vermeye başlıyor. Bu yıl Doğan Hızlan’ın başkanlığında Demet Taner, Prof. Dr. Handan İnci Elçi, Nursel Duruel, Metin Celal, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Ömür İklim Demir’den oluşan Haldun Taner Öykü Ödülü Seçiciler Kurulu’nun Kâmil Erdem’i “Bir Kırık Segâh” isimli kitabıyla ödüle değer gördüğünü hatırlatarak yazarı kutluyor. “Kâmil Erdem’in öykücülüğü bir ‘ayrıntılar ve anlar senfonisi’ olarak adlandırılmış bir yazar tarafından” diye devam ediyor sözlerine. Bayramoğlu’nun konuşmasının ardından Haldun Taner’i ve onun yazarlık macerasını anlatan kısa bir film izliyoruz. 

Haberin Devamı

İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor

Haldun Taner Öykü Ödülü, Erdem’e Revna Demirören ve oğlu Cemal Demirören tarafından verildi.

Daha sonra sırasıyla Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mete Belovacıklı, Ayşe Kulin, Mario Levi, Nazlı Eray ve Doğan Hızlan birer konuşma yapıyor. Bayramoğlu, 30’uncu Haldun Taner Öykü Ödülü’nü Kâmil Erdem’e vermek üzere Demirören Medya Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören’i ve oğlu Cemal Demirören’i davet ediyor. Revna Demirören ödülü Kâmil Erdem’e takdim ederken Cemal Demirören, edebiyat derslerinden ve okumalarından aşina olduğu büyük bir edebiyatçı anısına 30’uncu kez verilen ödülü Erdem’e sunan annesine bu anlamlı eşliğin heyecanını taşıyor. Revna Demirören ise, “30. yılında bu ödüle layık görülen Kâmil Bey’i tebrik ediyorum.
Büyüğümüz Haldun Taner’i her zaman hürmetle, saygıyla anıyoruz” diyor. 

Haberin Devamı

Ödül töreninin ardından dünyaca ünlü piyano sanatçısı Gülsin Onay, piyanosunun başına geçerek Haldun Taner’in çok sevdiği Bach’tan Ahmet Adnan Saygun ve Chopin’den oluşan müzikal
bir ziyafet yaşatıyor salondakilere.

Tören bitiminde büyük bir edebiyat ustasını anılarla, müzikle, sevgiyle, saygıyla anmanın mutluluğu içinde dağılıyor törene katılanlar. Sadece Şişhane’ye değil tüm İstanbul sokaklarına artık sağanak yağıyor yağmur. Bu kez Haldun Taner’in anısına…

Mete Belovacıklı: Yıllarca dayanabildiğini ilk orada gördük

Bayramoğlu, film gösterimi sonrasında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mete Belovacıklı’yı sahneye davet ediyor. Belovacıklı konuşmasında Haldun Taner’in yazılarından yola çıkarak bakıldığında aslında iki temel konuyu görebildiğimizi söylüyor: “Onlardan bir tanesi özellikle sosyolojik konuların dile getirilmesi ve fakat sosyolojik kavramların hiç etrafında dönülmemesidir. Kavramlara boğulmamış bir konuşmanın, bir yazının yıllarca dayanabildiğini aslında ilk orada gördük galiba biz. Bundan 30, 40, 50, 60 yıl önce yazılan yazıların kimileri uçup giderken Haldun Taner’in yazılarından, örneğin 40 yıl önce yazdığı bir yazıyı bugün aynen gazeteye bassanız hiç rahatsızlık yaratmadan okuyabilir, anlatabilir, aktarabilirsiniz.” Belovacıklı, Milliyet gazetesi okurlarına bir de müjde veriyor ve Haldun Taner’in yazılarının gelecek yıldan itibaren yeniden yayımlanacağını söylüyor.

Haberin Devamı

İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor

Kâmil Erdem: Yazdığım öyküler, okuyan kimselerin hayatlarını etkiliyor

Öykücülük geleneğinin çağdaş temsilcilerinden biri olarak görülen Kâmil Erdem, yaptığı konuşmasında heyecanını ve mutluluğunu Haldun Taner’in “Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu” öyküsüne atıfta bulunarak, “Belediye’nin kadrolu elemanı, o proletarya at, yağmurlu bir günde Şişhane yokuşunda kendini birdenbire bir hamalın taşıdığı endam aynasında farklı boyutlarında gördü. Ve ürktü… Bir kazaya neden oldu. Kazanın etkileri Brezilya’da, Almanya’da görüldü. Kendi boyutlarının farkına varma öyküsüydü bu. Şişhane’den her geçtiğimde o atı, Kalender’i andım. İçimde bir gülümsemeyle sevgili Haldun Taner’i andım. Demek ki aynaya bakmak ve görmekmiş asıl olan. Ben de yıllar yıllar sonra bir aynaya bakıp insana dair gördüklerimi, insan hallerini bir Kalender öyküsü içinde olmasa bile ürküntüler içinde yazdım” diyerek tarif ediyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ayna da gerçekler de görülür, hayaller de… Gerçeğin yıkıcı sertliğine biraz hayal merhemi sürdüm. Yazdığım öyküler, okuyan kimilerinin hayatlarını ucundan bucağından değiştirdi sanıyorum. Hakikatlere bir şekilde bulaştılar. Bir kapı araladılar. Adım, ülkemizin son derece dürüst bir aydınıyla yan yana geliyor bu yüzden seçici kurul üyelerine çok teşekkür ediyorum.” 

Haberin Devamı

İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor

Mario Levi: Miras olarak taşıdım

1990 yılında “Bir Şehre Gidememek” kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü’nü alan Mario Levi, konuşmasına “Haldun Taner, benim hocamdı… Sadece öykülerini okuyarak ya da oyunlarını seyrederek kendimi eğitmedim. Gerçek anlamda hocamdı” diyerek başlıyor. Sonrasında da 1975-1980 döneminde Haldun Taner’den tiyatro tarihi dersleri aldığını aktarıyor. O yıllarda öyküler yazmaya başladığını ancak hiçbirini Taner’e gösterme cesareti bulamadığını da ekleyen Levi, “Ama o hissetmişti. Bana bir keresinde ‘Her gün, yazacağım bir şey olsun olmasın, yazı masasının başına geçerim. Bu bir disiplindir.’ demişti. Bana bunu boşuna söylememişti… Bu söylediğini ben sadece bir ders olarak taşımadım. Bir miras olarak taşıdım. Bugün, artık aynısını ben,
öğrencilerime söylüyorum.”

Haberin Devamı

İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor

Doğan Hızlan: Birisiyle konuşurken onu adeta bir zeka sınavından geçirirdi

Haldun Taner Öykü Ödülü Seçiciler Kurulu Başkanı Doğan Hızlan, Haldun Taner’i şu sözlerle anlatıyor:

“Haldun Taner, iyi bir yazının zekâyla yazıldığını ispatlayan bir isimdir.Ne yazarsanız yazın arkasında zekâ yoksa ince bir ironi değil, ağız dolusu bir kahkaha atarsınız, sonra da unutup gidersiniz… Ama Haldun Bey öyle değildi. Benim buluşmalarda unutamadığım bir yanı vardır: Haldun Bey, birisiyle konuşurken onu adeta bir zekâ sınavından geçirirdi. Bir şey anlatır ve anlatının zekâ yankısını verirdi.”

İsmim en aydın isimlerden biriyle yan yana anılıyor

Ayşe Kulin: Hayran olduğum bir yazar

1995’te Haldun Taner Öykü Ödülü’ne “Foto Sabah Resimleri”yle değer görülen Ayşe Kulin, konuşmasına yazmanın kendisi için önemine dair cümleleriyle başlıyor. Ardından da Haldun Taner’in hikâyeleriyle nasıl tanıştığını ve Taner’in onun yazarlık macerasını nasıl etkilediğini aktarıyor salondakilere: “Lise yıllarında ‘Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu’ kitabı beni; aldı, götürdü… Ve ben birdenbire kesinlikle başka iş yapmamalıyım, mutlaka yazmalıyım diye karar verdim. Çünkü Haldun Taner’in öykülerinde apartmanların dizildiği beton bir sokakta mehtabı ve fıstık ağacını görebilmesi, hüzünden eğlence çıkartabilmesi yahut tam tersini yapabilmesi beni hakikaten uçurdu.” Kulin, Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanmasının önemini ise şu sözlerle ifade ediyor: “Bu ödül bana şans getirdi. Uzun yıllar kitaplarım yayımlansın diye bekledim ve bu ödülle yayıncılara ulaştım. Umarım size de uğur getirir Kâmil Bey.”

Nazlı Eray: Ben bu ödül sayesinde iyileştim

1988 senesinde “Yoldan Geçen Öyküler” isimli kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanan Nazlı Eray sahneye çıkıyor. Saçları gibi renkli enerjisi, herkesin dikkatini çekiyor. Ve ödülü ilk kazandığı zamana götürüyor hepimizi: “1988 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazandığım söylendiği zaman çift taraflı zatürre geçiriyordum. Bir ara bir telefon geldi. ‘Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazandınız’ diye. İşletiyorlar dedim. Gittim, tekrar yatağıma yattım. Tabii sonra o akşam benim o öyküyü aldığım belirlendi. Bana da mektup ve telefonlar geldi. Ardından doktorumla konuştum ve şartlarına uymam koşuluyla İstanbul’a gitmeme izin verdi. Korkunç mutluyum. İçimde güvercinler uçuşuyor. Delireceğim sevinçten…” Sonrasında da kendini İstanbul’da bulduğunu, doktorunun şart koştuğu bir otel odasında yatarken ailesi, dostları, basın mensupları eşliğinde ödülü aldığını anlatıyor ve “Ağır bir şey geçiriyordum. Ama bu büyük bir mutluluk. Ben bu ödül sayesinde iyileştim” diyor.