Gündem Kaçış Sendromu nasıl olur, belirtileri nelerdir? Kaçış Sendromu hastalığı nedir, tedavisi nasıldır?

Kaçış Sendromu nasıl olur, belirtileri nelerdir? Kaçış Sendromu hastalığı nedir, tedavisi nasıldır?

12.01.2020 - 20:46 | Son Güncellenme:

Türkiye'nin en sevilen şovmenlerinden biri olan Mehmet Ali Erbil'in bir süredir mücadele ettiği Kaçış Sendromu hastalığı ile ilgili merak edilenleri bir araya getirdik. Peki Kaçış Sendromu nasıl olur ve tedavisi nasıldır? İşte günün hakkında en çok arama yapılan konularından biri olan Kaçış Sendromu ile ilgili bilinmesi gerekenler..

Kaçış Sendromu nasıl olur, belirtileri nelerdir Kaçış Sendromu hastalığı nedir, tedavisi nasıldır

Sistemik kılcal kaçak sendromu olarakta bilinen kaçış sendrom kaçış sendromu hastalığının ayrıntıları vatandaşlar tarafından oldukça merak edilmeye devam ediyor. Son zamanlarda internette en çok aranan konular arasında yer alan kaçış sendromu, Mehmet Ali Erbil'in rahatsızlığın ardından tekrar ciddi şekilde gündeme geldi. Peki Kaçış Sendromu nedir ve belirtileri nelerdir? İşte konuyla ilgili bilinmesi gerekenler...

Haberin Devamı


KAÇIŞ SENDROMU NEDİR?

Kaçış sendromu; ciddi ataklar, aralıklarla tekrarlayan krizler ve benzeri belirtiler ile karakterize bir hastalıktır. Hastalığın temelinde, kılcal damarlarda bulunan sıvı ve birtakım elementlerin bilinmeyen bir nedenle hızlı bir şekilde damar dışına doğru difüzyonunu yatar. Kılcal damarlarda oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşen bu olayın sonucunda vücudun belirli kısımlarında şişlikler oluşur, hastanın tansiyonu ani bir şekilde düşer ve ciddi bir şok tablosu gelişir. Bu anda acil olarak hastaya müdahale edilmemesi durumunda kaçış sendromu atakları, ölüme yol açabilecek ciddiyete sahiptir. Damar dışına sızan sıvı kütlesinden dolayı akciğerler, kalp, karın zarı gibi vücudun iç kısmında yer alan boşluklarda ve kasların içerisinde sıvı birikimi meydana gelir. Sızan sıvı nedeniyle damar içerisindeki kan basıncı ani olarak düşer ve bu durum şok tablosunun oluşmasına neden olur. Yine damar içindeki sıvının damar dışına sızması sonucunda kandaki albümin seviyesi düştüğünden kanın akıcılığı azalır, diğer bir deyişle kanda yoğunlaşma meydana gelir. Hastalık ülkemizde ve dünyada çok nadir olarak görülmekle birlikte bilinen kesin bir kaçış sendromu tedavisi yoktur. Buna ek olarak kaçış sendromu bulaşıcı mı gibi sorular merak konusu olup hastalığın bulaşıcı olmadığı bilinmelidir.

Haberin Devamı

KAÇIŞ SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kaçış sendromu hastalığının tanısının koyulduğu bireylerde çoğunlukla yıllar boyunca herhangi bir belirti görülmez ve kişi normal bir şekilde hayatını sürdürür. Nedeni bilinmeyen bir şekilde oluşan ataklar sonucunda hastalığın belirtileri ortaya çıkar. Bu durum hastada ayda bir tekrarlayabileceği gibi bazen bir ataktan sonra bir sonraki atağın ortaya çıkması yıllar sonra gerçekleşebilir. Genellikle tekrarlayan şoklar ile kendini gösteren kaçış sendromunda krizlerden 24 saat önce gribal enfeksiyon benzeri belirtilere rastlanabilir. Bunlar ateş yükselmesi, yorgunluk, halsizlik, kas ve eklem ağrısı gibi belirtilerdir. Bunun haricinde hastalığın aktifleştiği dönemlerde görülen en yaygın belirtiler şunlardır:

Haberin Devamı

Tansiyon düşüklüğü
Kanın yoğunlaşması
Baş dönmesi
Karın ağrısı
Bulantı ve kusma
Vücudun belirli bölgelerinde oluşan şişlikler
Bağırsaklarda ödem oluşumu
Karında asit birikmesi
Şok


Yukarıdaki belirtilere ek olarak kaçış sendromu hastalarında aynı zamanda damar dışına sıvı difüzyonu nedeniyle kalp ve akciğer zarında sıvı birikmesi geliştiğinden kalp ve akciğer yetmezliği görülebilir ve buna bağlı olarak da yaşamı tehdit eden tehlike durumları ortaya çıkabilir.

KAÇIŞ SENDROMU NEDENLERİ NELERDİR?

Kaçış sendromu dünya genelinde çok nadir görülmekle birlikte tıp literatüründe halen birçok araştırmaya konu olan bir hastalıktır. Damarların dışına protein, mineral ve sıvı geçişi olması nedeniyle ciddi şok tablolarına neden olan bu hastalıkta, damarların içinden vücudun çeşitli kısımlarına sıvı kaçışında rol oynayabilecek çeşitli olasılıklar üzerine durulsa da hastalığın oluşumuna yol açan kesin nedenler tam olarak bilinmez. Bununla birlikte hastalığın nedenlerine yönelik olarak son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda hematolojik hastalıklarda kullanılan bazı ilaçlar başta olmak üzere, bazı ilaç türlerinin kaçış sendromu oluşumuna zemin hazırlayabildiği tespit edilmiştir. Ayrıca bazı enfeksiyon hastalıkları, ağır sepsis tabloları, karbonmonoksit zehirlenmeleri, lenfoma ve hemofagositik sendrom gibi bazı hastalıkların da kapiller kaçış sendromuna neden olabileceği üzerinde durulmaktadır. Ayrıca kedi ve köpek gibi hayvanların dışkılarının da bu hastalığın gelişiminde rol oynayabileceği belirtilmektedir.

Haberin Devamı

KAÇIŞ SENDROMU TANISI NASIL KOYULUR?

Kapiller kaçış sendromunda hastalığın tanısı; hastanın genel öyküsü ve klinik bulguları birlikte değerlendirilerek konulur. Tansiyon düşüklüğü (hipotansiyon), kanın yoğunlaşması (hemokonsantrasyon), kandaki albümin düzeyinde 0,5 mg/dL ve üzerindeki düşüşler (hipoalbuminemi) ile lokal veya vücut geneline yayılmış ödem belirtileri ile başvuran hastalarda yapılan detaylı muayeneler sonucunda hastalığın tanısını destekler düzeyde belirtiye rastlanması durumunda kaçış sendromu teşhisi konulur. Hastalarda en sık rastlanan sorunlardan biri tansiyon düşüklüğüdür. Sistolik kan basıncının 90 mmHg'nin altında olması veya ataklar sırasında kan basıncında ani olarak 40 mmHg ve üzerinde düşüşler görülmesi bu hastalığın karakteristik özellikleri arasında yer alır. Bu hastalar genel olarak sağlık taramasından geçirilmeli, varsa kronik hastalıklarının veya atak oluşumuna sebep olabilecek başka sağlık sorunlarının tespit edilmesi halinde bu hastalıkların tedavisine yönelik tedavi süreci başlatılmalıdır. Kaçış sendromu ataklarında durumun erken dönemde tespit edilmesi ve tedavinin başlatılması büyük önem taşıdığından özellikle ağır septik durumlar içerisinde bulunan hastalarda kaçış sendromu gelişimi ihtimali üzerinde durulmalı ve gerekli tanı testleri mutlaka yapılmalıdır.

Haberin Devamı

KAÇIŞ SENDROMU TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR?

Kaçış sendromu hastalığının bilinen herhangi bir kesin tedavisi olmayıp genellikle hastalığın yol açtığı sorunları geri döndürmeye yönelik tedaviler uygulanır. Sebep olduğu ataklar nedeniyle gündelik yaşamı büyük ölçüde olumsuz etkileyen bu hastalık aynı zamanda yol açtığı sorunlar nedeniyle vücudun diğer doku ve organlarının da işleyişini bozarak farklı hastalıkların oluşumuna zemin hazırlayabilir. Hastalığın tedavisinde temel amaç, atakların önlenmesidir. Bu atakların önlenmesi için bazı durumlarda gribal enfeksiyon tedavisinde kullanılan birtakım antibiyotikler ile bronşit ve astım tedavisine yönelik ilaçlardan yararlanılır. Krizlerin önlenebilmesi için sürekli ve düzenli olarak tansiyon ölçümü yapılmalı, gerekli durumlarda tansiyonun normal seviyelere getirilebilmesine yönelik ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Hastalığın tanısını almış olan bireylerde stres, kaza ve yaralanma gibi travmalar atakları tetiklediği için kişiler kendilerine ve sağlıklarına gerekli özeni göstermelidir. Kapiller kaçış sendromu hastalarında ayrıca alerji testi yapılarak kişinin hassasiyetinin olduğu maddeler belirlenmeli, atak oluşumuna sebep olabileceği için hastalar alerjen maddelerle temastan kaçınmalıdır.

Eğer siz de kaçış sendromu tanısı aldıysanız hastalığın ciddiyetinin bilincinde olmalı, düzenli olarak sağlık kontrollerinizi yaptırmalısınız. Kaçış sendromunda genellikle krizlerin bir gün öncesinde grip benzeri belirtiler izlenmekle birlikte hastaların bu gibi sorunlar yaşadıklarında mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurarak kaçış sendromu hastası olduğunu ve kriz öncesi belirtilerini yaşadığını bildirmesi gerekir. Hastalığın tamamen önüne geçilebilmesini sağlayan kesin bir tedavi tekniği henüz geliştirilmemiş olsa da, oluşan ataklar sırasında yaşamsal fonksiyonların korunabilmesine yönelik tedbirler alınarak sürecin sorunsuzca tamamlanması mümkün olabilmektedir. Gelişen ataklar esnasında kişi derhal kontrol altına alınmaz ve gerekli tedavi uygulanmaz ise organlarda kalıcı hasarlar oluşabilir ve yaşamı tehdit eden tablolar ortaya çıkabilir. Bu nedenle hekiminiz tarafından önerilecek olan tedavi planına uyum sağlamanın yanı sıra olası bir kriz durumunda yapılması gerekenler konusunda yakınlarınızı da bilgilendirmeli, acil bir durum söz konusu olduğunda derhal hastanelerin acil servislerine başvurmalısınız.