Gündem Komşularınızla tanışmaya hazır mısınız?

Komşularınızla tanışmaya hazır mısınız?

16.09.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

15. İstanbul Bienali bugün izleyicilere açılıyor. Ücretsiz olarak 12 Kasım’a dek gezilebilecek bienal, didaktik olmadan politik olmayı başaran, yerel hikâyelerden güç alan, sanatçı odaklı bir sergi

Komşularınızla tanışmaya  hazır mısınız

Sanatçı ikilisi Elmgreen ve Dragset’e emanet İKSV tarafından düzenlenen ve 30. yaşını kutlayan 15. İstanbul Bienali bugün izleyiciler için ücretsiz olarak kapılarını açıyor. Bienal bu yıl iyi bir komşu başlığı altında 32 ülkeden 56 sanatçının farklı coğrafya ve zaman dilimlerinden hikâyeler anlattığı 150 eseri sergileniyor. 15. İstanbul Bienali bu yıl, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern, Pera Müzesi, ARK Kültür, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi ile Küçük Mustafa Paşa Hamamı olmak üzere birbirine yürüme mesafesinde altı komşu mekânda ziyaretçilerini ağırlayacak. Hepimizi bu alanda bir araya getirecek bir mahalle yaratıp bizi orada komşu edecek.

Haberin Devamı

Komşularınızla tanışmaya  hazır mısınız

Bienali gezmek için küratörler tarafından tavsiye edilen rota İstanbul Modern’den başlamak. Adel Abdessemed’in ‘Cri / Feryat’ adlı eseri karşılıyor burada sizi. Bu eser aslında Nick Ut’un Vietnam Savaşı’nda Kuzey Vietnam’a düzenlenen bombardıman sırasında çekilmiş 1972 tarihli fotoğrafından heykele dönüşmüş bir figür. Bu heykel, perişan haldeki bir kız çocuğunun acıyla koştuğu anda dünyayı durduruyor. Ve hepimizi o acıya ortak, o acının yanında olmaya davet ederek, yan yana olmanın, komşuluğun tanımını baştan yapıyor. O ikonalaşmış pürüzsüz heykel görüntüsüne bakarken zamanın kendi tekrarlarını yarattığını düşünmemek ne mümkün. Ardından müzenin süreli sergiler salonuna ulaştığınızda Kemang Wa Leh’in Güney Afrika tarihinden silinmiş manzaraları konu eden ‘Kuşların Konferansı’ eseri izleyicileri karşılıyor. Bu salondaki anlatılar, kişisel hikâyeleri yerleştirerek, anlatımı didaktik olmayan bir noktada tutuyor. Böylece politik meseleler, öznel durumlara ait bilgi aktarımlarıyla kendini var ediyor. Bu da bienalin sanatçıyı odağına alan, mikro kozmoslarımızdaki hayatlarımıza eğilen tavrına yakışıyor.

Haberin Devamı

Yeraltına çekilmek

Buradan Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’na geçtiğinizde ise girişte Pedro Gomez-Egana’nın ‘Eşyaların Etki Alanı’ adlı performans ve yerleştirmesi izleyiciyi karşılıyor. Bu eser, evimize çekilip kötü günlerin geçmesini beklediğimiz zamanları çağrıştırıyor. Sanatçı ‘yeraltı’ kavramına eğildiği eserde yer değiştiren ev eşyalarının hareketine izleyiciyi davet ediyor.

Kat aralarında Ali Taptık’ın İstanbul odaklı fotoğraf yerleştirmesinin olduğu Rum Okulu’ndan Erkan Özgen’in ‘Harikalar Diyarı’ videosunun vuruculuğu ve Jonah Freeman&Justin Lowe ikilisinin ‘Gölgede Senaryo’ yerleştirmesinin detaylarla dolu etkisiyle ayrılıyoruz. Burası eser çokluğu sebebiyle izleyicinin en uzun vakit geçireceği bienal mekânı. En üst katta izleyiciyi ‘Ailemiz Kaybetti/Kayboldu’ adlı bir labirente davet eden mekânın yerleştirmesi de oldukça başarılı.

Barış ve şefkatle

Pera Müzesi’nde ise tam da müzenin ruhuna yakışan tarihi anlatılardan beslenen eserler var. Müzenin tüm katlarına yayılan eserler arasında dikkatli ve uzunca gezmek gerekiyor. Bienalin en çok konuşulacak mekânı ise ARK Kültür olacak gibi. Burası sesli rehberle gezdiğiniz bir ev müze. Mahmoud Khaled’in ‘Meçhul Ağlayan Adam Müze Evi için Tasarı’ adlı mekân tek bir eserden oluşuyor. Gezerken özel alan ve teşhir meseleleri üzerine epey düşüneceğiniz bu eser estetik yönüyle de öne çıkıyor. Gezinizi Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nda ya da Asmalı Mescit’teki Yoğunluk’ta tamamlayabilirsiniz. Her iki mekân da özgün yerleştirmelerle izleyiciyi yakalıyor. Nihayetinde önümüzde sanatçıların kişiselliklerine ve buradan ilerleyen politik meselelere uzanan, komşuluğumuzun, bir aradalığımızın önemini şefkatle vurgulayan, barışa ve iyi niyetlere bakan bir bienal var ve izleyicilerini bekliyor.

Haberin Devamı

Komşularınızla tanışmaya  hazır mısınız

Eşek kardeş yoruldu mu?

Sanat eserlerinde hayvanların kullanılmasına, sanat uğruna doğayı malzeme etmenin gerekliliğine hiçbir zaman ikna olmadım. Sanatın neye ne kadar hakkı var ve başka bir ifade arayışı mümkün olamaz mı, sorusu hep durdu. Bienalde benzer soruları sorduran bir eser var. İstanbul Modern’de Xiao Yu’nun ‘Ground’ adlı eseri kapsamında bir süreliğine bir eşek saban çekerek tarla sürüyor. Eşek kardeşin pek tarla sürdüğü yok aslında. Yatıp yuvarlanıyor, kendini sevdiriyor, belki de eseri protesto ediyor. Başında bir veteriner ve onu seven görevliler de var. Görevi kısa bir süre sonra bitecek ama yine de ne gerek vardı o garibanı yormaya sorusu yanıtsız ve koskocaman havada kalıyor. Eserin amacı basitçe hayvanların evcilleşmesi süreciyle şehir insanının üretim biçimlerine mesafesini düşündürmek. Tarla sürme süreci sonrası burada bir de heykel oluşturulacak. Tüketim kültürüyle bizi yüzleştirmeyi deneyen bu eser bende yarattığı etkide rahatsız ediciliğinin ötesine geçemiyor. Bir eser daha var hayvanları kullanan. Ama o biraz daha farklı. Pera Müzesi’nde yer alan Aude Pariset adlı sanatçının 2016 tarihli ‘Toddler Promession’ adlı enstalasyonunda plastik köpüğü yiyip organik atığa dönüştüren kurtçuklar kullanılmış. Bu dünyanın kendini temizleme çabasının bir masum bilim gelişmesinin temsili olarak sunuluyor. Bu yüzden de IKEA beşiğinde sergileniyor.