Gündem Milliyet'in seçtikleri

Milliyet'in seçtikleri

01.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Geçen yıl Türkiyede "yılın kişisi" seçilen Erdoğan, sık sık dile getirdiği "Bu şarkı bitmez" sözleriyle mücadelesini sürdürüp 2003e de damgasını vurdu...

Milliyetin seçtikleri

Türkiye'de yılın kişisi: R.Tayyip Erdoğan Erdoğanın şarkısı sürüyor 2003, AKPnin Milli Görüş çizgisinde yetişen kadrolarının olası icraatı konusundaki kuşkulara ilk yanıtların verildiği yıl oldu. Bingölde okuduğu şiir nedeniyle cezaevine giren Erdoğan, sık sık yinelediği "Bu şarkı bitmez" sözleriyle düştüğü yolda Türkiyenin yazgısını da etkiliyor.Siyasi yasağı kalktıktan sonra, eşinin memleketi Siirtte 9 Martta yenilenen seçimlere girerek önce milletvekili, sonra Başbakan olan Erdoğan, Abdullah Gül ile başlayan Yüksek Askeri Şûra kararlarına "muhalefet şerhi" koyma uygulamasını sürdürdü. İstanbuldaki saldırıların ardından "İslamın terörle birlikte anılması kanıma dokunuyor" sözleriyle tartışma başlatan Erdoğan, daha sonra ilk kez "dinci terör" ifadesini kullanarak ince ayar yapmaya çalıştı. Kişisel üslubu, YÖK yasası ile ilgili rektörlerle girdiği tartışmaya da damgasını vurdu. Rektörlere eleştirisi manşetlere çıktı: Edep dışı davranıyorlar! Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlığa ulaşan öyküsü, kişisel üslubu, ekonomide olumluya yönelen göstergeler ve zaman zaman sert çıkışlarıyla Türkiyede "yılın adamı" olarak öne çıktı. Bakanlarının icraatını yakın takibe aldı, kabine üyelerini gece gündüz çalıştırdı. Başta enflasyon olmak üzere ekonomik hedeflerin genel olarak tutturulmasıyla puan kazandı. Avrupa Birliği yolunda muhataplarını bile şaşırtan uyum paketleriyle Türkiye için tarihsel önem taşıyan reformlara imza attı.Gülün Başbakanlığı sırasında Iraka asker gönderme ve Türkiyede ABD askeri konuşlandırılmasıyla ilgili tezkereyi Meclisten geçiremedi. Tezkere partide krize neden olurken, ABD ile ilişkiler bozuldu. Ancak Başbakan olduktan sonra Iraka asker gönderme tezkeresini çıkarttı. TEZKEREYİ ÇIKARTTI Türkiyenin ABye giriş sürecinde sürekli önüne çıkarılan Kıbrıs konusundaki görüşleri nedeniyle KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşla zaman zaman ters düştü. KKTCdeki seçimlerin ardından Denktaşa "Danışmanları değiştir" çağrısı yapması tepki gördü. Erdoğan bugünlerde ise yeni bir krizle karşı karşıya. Atatürkün mareşal üniformalı resmine itiraz eden AKPli Hüsrev Kutlu, "rejimin daha Müslümanlaşmasını istediği" ortaya çıkan Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer ve Genelkurmaydan gelen açıklama... MAREŞAL SÜRPRİZİ Dünyada yılın kişisi: George W. Bush Nefret edeni de çok, seveni de... Dünyanın dört yanında ondan nefret edenler var. Dev maketlerini meydanlarda coşkuyla parçalayanlar, onu "uluslararası terörist" diye damgalayanlar, dünya barışı için Usame bin Ladinden daha tehlikeli olduğunu savunanlar var. Zekâsının kıt, ama silah gücü sayesinde gözünün kara olduğu görüşü yaygın. Irakta kitle imha silahları olduğu konusunda dünyayı kandırdığına inananlar, "yalancı" diyorlar ona. ABDdeki yerli muhalifleri ise, kendisine yakıştırdığı "Merhametli Muhafazakâr" tanımlamasını "Az Merhametli Çok Muhafazakâr" diye değiştirdiler üç yılda. Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılan, çevreyi korumayan, hak ve özgürlüklere sadece sözde sahip çıkan, uluslararası hukuku çiğneyen, müttefikleri küstüren, silahlanmayı hızlandıran, din gruplarına kol kanat gererek laikliğin sınırlarını zorlayan bir başkan sayıyorlar onu. Nixondan, Reagandan ve babasından birkaç fersah daha sağda siyaset yaptığından yakınıyorlar. Tabii bir de sevenleri var: Amerikan muhafazakârları, Reaganı aratmayan bir karizma buluyorlar onda. 11 Eylüle tepkisini yerinde sayıyorlar; kurduğu şahin mi şahin kadroyu baş tacı ediyorlar; Ortadoğunun makus kaderini değiştirdiğini, Amerikan kudretini ülkenin güvenliği ve çıkarları için tam da gerektiği gibi kullandığını düşünüyorlar. EN SAĞCI BAŞKAN Kısacası, Milliyetin bu yıl "dünyada yılın kişisi" seçtiği George W. Bush, 2000de, Amerikan Yüksek Mahkemesinde bir oy farkla kazandığı kararla Beyaz Saraya yerleştiğinde, herhalde kendisinin de hiç mi hiç tahmin etmediği kadar destek ve tepki toplayan bir lider. "Time" dergisinin bir süre önce kapağına taşıdığı sloganla, "Ya Çok Sevilen Ya Nefret Edilen Başkan." Tabii Bushun, tarihe, "Irakın çeyrek yüzyıllık diktatörünü devirten lider" olarak geçeceği de kesin artık. Gelecekte ona, "Ortadoğunun kaderini değiştiren bir kurtarıcı" mı yoksa "daha büyük bir batağın sorumlusu" olarak mı bakılacağı ise biraz da 2004te olacaklara bağlı. 2004TE OLACAKLARA BAĞLI Alkolizmle boğuşurken eşi Lauranın "Ya ben ya Jack Daniels" diyerek evliliği ile viski arasında tercihe zorladığı Bush, kırk yaşına girdiği günden beri ağzına içki koymuyor. Yine kırkından sonra Tanrıyı keşfedip dindarlaştığı biliniyor. Başkan seçilinceye dek bir kez bile Avrupaya seyahat etmemesiyle, kitap ve gazete okumamasıyla da ünlü. Hacimli resmi raporlara ve uzun toplantılara katlanamadığı, bir sayfalık özetler ve yirmi dakikalık seanslarla ülkeyi yönettiği anlatılıyor. Eşi rest çekti, Jacki terk etti... Yılın kaybedeni: Saddam Hüseyin 2003 yılı ona uğursuz geldi "2003te maddi, manevi anlamda kim en büyük zarara uğradı?" sorusuna en uygun cevap herhalde Saddam Hüseyin olur. Irakın ve dolayısıyla ciddi bir petrol gelirinin tek hâkimi olarak 24 yıl sürdürdüğü saltanatı, ABD işgaliyle sona erdi. Saraylardaki ihtişamlı hayatı geride kalırken, sekiz aylık bir kovalamacanın ardından Tikritteki bir delikte esir düştü. Halkını korkudan titreten Saddamın son fotoğrafları, bit taraması yapılırken çekildi. AMERİKAN askerleri tarafından fotomontajla Noel Baba yapılan, oyuncak bebekleri üretilen Irakın devrik lideri, 2003te evlat acısını da tattı. Çevresindeki bütün adamları yakalanan ya da öldürülen 66 yaşındaki Saddamın iki oğlu ve bir torunu Musulda ölü olarak ele geçirildi. Saklandığı delikte yaralarını sarmaya çalışırken en güvendiği adamlarının ihanetine uğradı. Generalleri parayla satın alındı, düşman karşısında yapayalnız kaldı. Kısaca 2003 Saddam için ihanet, evlat acısı, aşağılanma getirdi; özgürlüğünü, gücünü kaybetti. İKİ OĞLU ÖLDÜRÜLDÜ Türkiyede yılın olayı : Bombalı saldırılar İstanbulda şok ve dehşet Dua için sinagoga giden Musevi cemaatinden 6 kişi hayatını kaybetti. 2 intihar eylemcisinin kendilerini patlattığı saldırılarda toplam 23 kişi öldü, 262 kişi yaralandı. Türkiyeyi 2003te en çok sarsan olay bombalı saldırılar oldu. Kamyonetli ilk saldırı, 15 Kasım cumartesi günü saat 09.30 sıralarında Şişlideki Beth Israel Sinagoguna yapıldı. İkinci saldırı ise dört dakika sonra 09.34te Beyoğlu Kuledibindeki Neve Şalom Sinagagunun önünde meydana geldi. Saldırılar için Musevilerin kutsal günü Şabat seçilmişti. Bu iki saldırının yaraları sarılmaya çalışılırken, 5 gün sonra 20 Kasım sabahı iki patlama daha meydana geldi. Bu kez hedefler Leventteki HSBC Genel Müdürlüğü ve Beyoğlundaki İngilterenin İstanbul Başkonsolosluğu oldu. Patlamalarda İngiltere Başkonsolosu Roger Short, tiyatro sanatçısı Kerem Yılmazerin de aralarında bulunduğu 31 kişi öldü, 450 kişi yaralandı. 5 GÜN SONRA TEKRAR... Son patlamalar sonrasında işlemleri geçici olarak durduran İMKB yönetimi, borsanın sonraki gün de işleme kapalı kalması kararını aldı. Böylece patlamaların hemen arkasından gelen 9 günlük bayram tatiliyle birlikte borsanın kapalı kalma süresi 10 güne çıktı. Patlamalar nedeniyle dünya piyasaları da etkilendi. Artan terör endişesi nedeniyle borsalar açılış seanslarında değer kaybetti. Avrupa borsalarının da genel olarak düştüğü gözlendi. İngiltere, vatandaşlarını Türkiyeye gitmemeleri konusunda uyardı.Patlamalardan kısa bir süre sonra dört saldırıyı da gerçekleştiren intihar eylemcilerinin kimlikleri tespit edildi. Buna göre; Şişli Beth Israel Sinagoguna Mesut Çabuk, Beyoğlu Neve Şalom Sinagoguna Gökhan Elaltuntaş, HSBC binasına İlyas Kuncak, İngiliz Başkonsolosluğuna ise Feridun Uğurlunun saldırı düzenlediği ortaya çıktı. DÜNYA BORSALARI ETKİLENDİ Olaylarla ilgili olarak örgütün üst düzey yöneticilerinden olduğu iddia edilen Harun İlhan ve Yusuf Polatın da aralarında bulunduğu 45 kişi tutuklandı. Şûra üyesi oldukları öne sürülen Habib Aktaş, Gürcan Baç ve Azad Ekinci ise halen aranıyor. İstanbul Valisi Muammer Güler, "Saldırılar, El Kaidenin Türkiyedeki unsurlarınca gerçekleştirilmiştir" açıklamasını yaptı. 45 KİŞİ TUTUKLANDI Dünyada yılın olayı : Irak Savaşı NATOyu bölen savaş Kimine göre, ABD Yüksek Mahkemesinin 2000 seçimlerini George W. Bushun kazandığını ilan ettiği gün başlamıştı bu savaş. Baba Bushun 1991de Saddam Hüseyini koltuğunda bırakmakla hata yaptığına inanan Amerikan şahinlerinin, bir punduna getirip Iraka saldırmaya ilk günden niyetli olduğunu savunanlar çok. Bugün net olarak bilinen ise, 11 Eylül saldırıları sonrasında, terörle mücadele kapsamında Saddamın da devrilmesi gerektiğini ilk ifade eden kişinin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz olduğu. 2004te görevini bırakacağı söylenen Wolfowitz, 15 Eylül 2001de Camp Davidde Başkan Busha bu fikrini iletti. Başkanın yanıtı, "Bu konuyu, önümüzdeki günlerde yeniden gündeme getir" oldu. Washingtonda nihai kararın ne zaman alındığı bir yana, Bush yönetiminin Irak Savaşına 2002 sonbaharından itibaren kararlı olduğu ve BM Güvenlik Konseyinden destek almadan da düğmeye basmayı kafaya koyduğu artık pek kuşku götürmüyor. Yine de 2003e damgasını vuran tartışmanın yarım yüzyıllık NATOyu ne denli bölebildiği, ancak yaşanınca inanılabilen olgulardan biriydi. Bush yönetiminin yakın müttefiklerine "Ya katılın ya karışmayın" ültimatomuyla başlayan Irak Savaşında, sadık yandaşı İngilterenin yanı sıra İspanya, Portekiz, İtalya gibi "güneyli" ve Polonya, Macaristan, Bulgaristan gibi "yeni" müttefiklerini yanında buldu ABD. Paris ve Berlin, ABD yönetimine karşı koyarken, Avrupadaki savaş aleyhtarı milyonlardan destek aldılar. Ankara ise, 1 Mart tezkeresini TBMMden geçirtemeyerek, hem ABD ile zor bir dönem yaşadı hem de Irak denkleminde etkisi azalmış eleman oldu. YA KATIL YA KARIŞMA! Irak Savaşı, dünyayı böldü ama, Bağdatın çehresini de çok hızlı değiştirdi. 19 Martta ilk bombaların düştüğü Bağdat, 8 Nisanda Saddamın heykelinin devrildiğini, 35 yıllık Baas diktatörlüğünün çöktüğünü gördü. Kayıplar ise, 29 Aralık itibariyle, toplam 565 işgal askerine karşılık 6 bin Irak askeri ve 9 binden fazla Iraklı sivil oldu.İşgal kuvvetleri rejimi üç haftada yıktı, 8 ay sonra da Saddamı ele geçirdi, ancak Bushun da itiraf ettiği gibi, "Savaş henüz bitmedi." Bir yandan işgalci askerlere saldırılar sürüyor, bir yandan ülkenin yeniden inşaası. ABD, siyasi egemenliği, 1 Temmuzda Iraklılara devredecek. Ancak Irak bütünlüğünü koruyabilecek mi? Şiiler, İslam Devletinde direnirse, Kürtler kopacak mı? İstikrar nasıl sağlanacak, işgal ne zaman bitecek? Kitle imha silahları bahane edilerek yapılan savaş, Iraka demokrasi getirecek mi? Getirirse bu, başka diktatörlerin de başka savaşla devrilmesi için emsal olur mu? 2003ten 2004e miras kalan yanıtsız sorular bunlar. YANIT BEKLEYEN SORULAR