Gündem MİT’le haber ajansı kurduk

MİT’le haber ajansı kurduk

30.03.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Operasyonda özaltına alınıp bırakılan AFP muhabiri Özer ifadesinde ‘Kandil’e kadar sızdım dosyayı çantama attım’ dedi

MİT’le haber ajansı kurduk

KCK operasyonunda gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan AFP muhabiri Mustafa Özer, savcılığa verdiği ifadesinde MİT ile olan bağlantısını anlattı.
Taraf gazetesinin haberine göre, soruşturmayı yürüten İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar’a 23 Kasım 2011’de ifade veren Özer, MİT’le 2003’te temas kurduğunu ve PKK hakkında istihbarat toplamaya başladığını söyledi. Özer’in ifadesinden bazı önemli bölümler özetle şöyle:

‘Gözlem yap, kayda geçir’
“Ben AFP’de 2003 yılından beri çalışıyorum. AFP yetkilileri bana PKK kampına giderek fotoğraf çekmemi, oradan haber oluşturacaklarını söylediler. Ben de Fransızların bu şekilde burunlarını her şeye soktuklarını bildiğim için, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden tanıdığım Ümit Selçuk Şener’e konuyu aktardım. O da yardımcı olacağını belirterek arkadaşlarının beni arayacağını söyledi. Birkaç gün sonra bana telefon geldi. Arayan şahısla buluştum. Cem adlı bir şahısla İstanbul Taksim’de buluştuk. Bana bir video kamera vererek gideceğim yerde gözlem yapmamı, gazeteci gözüyle kayda geçirmemi söyledi.

‘Ufuk çizgisine dikkat’
2005 yılının ağustos ayında Mahmur üzerinden Kandil’e gittim. Orada çeşitli fotoğraflar çektim. Oraya ait tüm görüntüleri dönünce Cem isimli şahsa Beşiktaş’ta bulunan MİT Bölge Başkanlığı’nda buluşarak teslim ettim. Cem isimli şahıs bana gittiğim yerin özellikle ufuk çizgilerine dikkat etmemi, bunları kaydetmemi, yer tespiti için bunların önemli olduğunu söylemişti. Cem zaman içinde benden özellikle yabancı basınla ilgili istihbarat toplamaya başladı.
Cem ile arkadaşlığımız 2007 yılının sonuna kadar bu şekilde devam etti. İlk gidişimde İsmet Kayhan ile irtibata geçmiştim. Şahıs benim Kandil’e gitme talebimi kabul edince ben konuyu ilgililere bildirme ihtiyacı hissettim.

‘Dosyayı gizlice aldım’
Ben Kandil’e giderken o tarihte 500 canlı kalkan olayı vardı. 500 kişi operasyonlara karşı canlı kalkan olmak amacıyla Türkiye’den çıkış yaptılar. Ancak yönlerini Kandil’e çevirerek örgüte katıldılar ve basın toplantısı yaptılar. Ben de o basın toplantısında bulundum.
Notlar almaya başladım. O esnada üzerinde çok dosya olan bir masadan bir dosyayı alarak üzerinde notlarımı tutmaya başladım. O esnada dosyanın örgüte katılan 500 kişinin kimlik bilgilerini içerdiğini görünce, kimse görmeden dosyayı çantama koydum. Dönünce de bu dosyayı ve video bantlarını Cem isimli MİT mensubu şahsa verdim...

‘Gerektiğinde beni ara’
Daha sonra Cem’in tayini çıktı. Arkadaşlarının benimle irtibat kuracaklarını söyleyerek ayrıldı. 7-8 ay sonra Hasan isimli şahıs beni aradı. Cem’in arkadaşı olduğunu, görüşmek istediğini söyledi. Kendisiyle buluşup görüştük. Bana tkendisini gerektiğinde aramamı söyledi. Aradan yaklaşık 3-5 ay geçtikten sonra Hasan buluşmaya yanında bir şahısla geldi. Bu şahsın bana o esnada hangi isimle tanıştırıldığını şimdi hatırlamıyorum. Ancak gerçek ismini Yaşar Hakan Yıldırım olarak biliyorum.
Yıldırım bana İsmet Kayhan’ın örgütün beyni olduğunu, bu adama ulaşmamız gerektiğini söyledi.
Ben de uzun süredir bununla görüşmediğimi, irtibatı kopardığımı belirttim. Orada bir proje oluşturduk ve proje kapsamında sahte bir isim kullanmasının gerekebileceğini söylemesi üzerine ‘Yusuf olsun’ dedim. Kayhan ile telefonla irtibata geçtim. Yusuf’tan kendisine bahsettim. İş adamı olduğunu, benim yapacağım çalışmalara sponsor olmak istediğini söyledim. Yusuf’a sempati duymasını sağladım.

Ekibimizle Kandil’e gittik
Daha sonra İsmet’e bir ajans (BHA) kurmak fikrinde olduğumu ve kendisinden de bu konuda destek istediğimi söyledim. Yusuf’un da bu konuda sponsor olacağını söyledim. İsmet de teklifimi kabul etti. Daha sonra Hüseyin Emre Kuzuoğlu isimli MİT görevlisi katıldı. 2009 yılının 10. ayında yine AFP haber ajansının talebi üzerine İsmet Kayhan aracılığıyla Murat Karayılan’dan röportaj yapmak amaçlı bağlantı sağladık. Ekibimizle Kandil’e gittik.

Fotoğrafları teslim ettim
Dönünce de bu fotoğrafları hem ajansa hem de daha fazlasını MİT’te bulunan Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu’na (son KCK soruşturmasında adı geçen iki MİT görevlisi) teslim ettim. Ben Murat Karayılan’ın öfkeli olduğunu, moralinin bozuk olduğunu MİT’e ilettim. BHA üzerinden Yusuf Yıldırım, İsmet Kayhan ile sürekli e-mail adresi üzerinden görüşme yapardı. Kontrol Yusuf Yıldırım’a geçmişti. 2011 ağustos ayında içinde PJAK operasyonlarının sırasında Erbil’e gittim. Yine İsmet Kayhan bize aracı oldu. Ancak bombalama olayı nedeniyle geri döndük. 3-4 gün sonra Ahmet Deniz isimli şahıs bizi arayarak görüşmeye gelebileceğimizi söyledi. Biz de söylediği yere gittik.

ANF’ye girdim
Murat Karayılan gazetecilerle röportaj yapıyordu. Yerini nokta olarak tespit ettik. İkametgah olarak kullandığını öğrendik ve döner dönmez de bu bilgileri anında MİT görevlileriyle paylaştım. Ben daha sonra Hollanda’ya gittim. İsmet Kayhan’la Amsterdam’da buluştuk. Beni örgütün yayın organı olan ANF’nin içerisine soktu. Beni oradakilere arkadaşı olarak tanıştırdı. Ben orada daha önceden Yusuf Yıldırım’dan almış olduğum teşkilatın hazırlamış olduğu flash türündeki bir materyali oradaki bilgisayarın tamamına taktım ve tüm bilgiler Ankara’ya akmaya başladı...
2011 yılının kasım ayı içerisinde Duhok kentinde yapılan 1. Uluslararası Kürt Konferansı’na gitmem için Yusuf Yıldırım bana teklifte bulundu. Bu fikri de kendisine İsmet Kayhan vermiş. Söz konusu konferansa katıldım. KCK davasından dolayı oralara kaçıp gelen kişilerle ilgili bilgi topladım. Örgütle organik bağlantılarının bulunduğunu tesbit ettim. MİT bana kodlu kağıtlarda bu kişilerin isimlerini verdi. Bu kişilerle arkadaşlığımı geliştirmemi istedi. Netice olarak bu bilgileri de teşkilata aktardım.”