Gündem Peygamberimize namazı Hz. Cebrail öğretmiştir

Peygamberimize namazı Hz. Cebrail öğretmiştir

11.05.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:

Peygamber Efendimiz, kendisine Cebrail Aleyhisselam’ın iki defa Beytullah’ın yanında imam olup namaz kıldırdığını, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldırarak vakitlerini öğrettiğini ifade etmiştir.

Peygamberimize namazı Hz. Cebrail öğretmiştir

Peygamberimize namazı Hz. Cebrail öğretmiştir

Haberin Devamı

Peygamberimiz, peygamber olarak görevlendirilmesinden itibaren namaz kılmıştır. Beş vakit namazın farz kılınmasından önce sabah ve akşam olmak üzere günde iki vakit namaz kıldığı, o dönemde müslüman olanların da aynı şekilde namaz kıldıkları kaynaklarda nakledilmektedir. Fakat günümüzdeki tertip üzere beş vakit namaz mirac gecesinde farz kılınmıştır. Peygamberimizin kıldığı ve kılınmasını tavsiye buyurduğu namazlar beş vakit farzdan ibaret değildir. Farzlara tabi olarak kıldığı sünnetler, farzlara tabi olmaksızın kıldığı nafile namazlar, kendisinin hiç terk etmediği gece namazı, ramazan ayında kıldığı teravih namazı, kuşluk namazı gibi namazları da buna ilave etmek gerekir.

Kuran’da namazın kılınış şekli ile ilgili ayrıntılı bilgiye rastlamayız. Bu husus tamamen Peygamber Efendimiz’in öğretisine bırakılmıştır. Namazın her rekatı kıyam, rükû ve iki secdeden oluşur. Namazın rükünleri, vacipleri, sünnetleri gibi haller hep Peygamberimizin sünnetinden hareketle tespit edilmiştir.

Haberin Devamı

Hz. Peygamber, namazın İslam’ın beş esasından biri ve amellerin en faziletlisi olduğunu apaçık beyan buyurur.

Peygamber Efendimiz, kendisine Cebrail Aleyhisselam’ın iki defa Beytullah’ın yanında imam olup namaz kıldırdığını, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldırarak vakitlerini öğretip bellettiğini, neticede kendisine yönelerek: “Ey Muhammed! Bu vakitler, senin ve senden önce geçen peygamberlerin vaktidir” dediğini ifade buyurmuştur.

Hz. Peygamber, bir keresinde mescide girip namaz kılan bir adama: “Dön ve namazını kıl, çünkü sen namaz kılmadın.” buyurmuş ve bu uyarıyı iki veya üç defa tekrarlamıştı. O adam: “Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben bundan daha iyisini beceremiyorum; o halde bana öğret” demiş. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Namaza kalktığında güzelce abdest al, sonra kıbleye karşı dönerek tekbir al. Sonra Kuran’dan bildiğin, kolayına gelen bir yeri oku; sonra rükû et ve organların yatışıncaya kadar rükûda kal. Sonra başını rükûdan kaldırarak iyice doğrul; secdeye git ve organların yatışıncaya kadar secde halinde kal; sonra secdeden başını kaldır ve organların yatışıncaya kadar otur; sonra tekrar secdeye git ve organların yatışıncaya kadar secdede kal. Sonra bunları bütün namazlarında aynen böylece yap. Bunları yaptığın zaman namazın tamam olur. Şayet bunlarda noksanlık yaparsan namazını da noksan etmiş olursun.”

Haberin Devamı

Fatiha suresinin önemi

Hz. Peygamber, bütün namazlarında Fatiha suresini okumuştur. Nitekim “Fatihatü’l-Kitâb’ı, (yani Fatiha suresini) okumayanın namazı yoktur” buyurmuştur. Bu sebeple tüm namazların her rekâtında Fâtiha suresi okunur. Buna ilaveten farz namazların ilk iki rekatında, nafile namazların her rekatında Fatiha’dan sonra bir miktar Kur’an okunur. Diğer taraftan namazlarda kullandığımız bazı cümleler mirac esnasında Resul-i Ekrem Efendimiz’in Allah Teala ile olan tahiyyat ve selamıdır. Her namazın, her oturuşunda okuduğumuz tahiyyatta şunu söylüyoruz: “Dil ile, beden ve mal ile olan bütün ibadetler yalnız Allah Teala hazretlerinedir. Ey mertebesi yüksek olan Peygamber! Selâm ve Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah’ın bütün iyi kulları üzerine olsun. Şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur; yine şehadet ederim ki, Muhammed O’nun resulü ve kuludur.”

Haberin Devamı

Tavsiye etti, öğretti

Hz. Peygamber, namazdaki oturuşlarda mutlaka “tahiyyat” duasını okumuştur. Her namazın son oturuşunda ise tahiyyat ve ayrıca “Allahümme salli”, Allahümme barik”, “Rabbena atina” dualarını okuduğu bilinmektedir. Namazı bitirdikten sonra da tavsiye buyurdukları tesbihat dışında çeşitli dualar yapmış ve bunları ashabına hem tavsiye etmiş hem öğretmiştir.

Peygamberimiz nafile namazların evlerde kılınmasını tavsiye buyurmuştur: “Namazınızın en faziletlisi, farzlar hariç, evlerinizde kıldığınız namazdır.” “Namazlarınızın bir kısmını evlerinizde kılın; evlerinizi kabirlere çevirmeyin” gibi sahih hadisler bu konuda delil teşkil etmektedir. Burada kastedilen namazın nafileler olduğu anlaşılmaktadır. Nafile namazların bir kısmını evlerde kılmak hem evlere bereket, rahmet ve meleklerin inmesine sebep olur; hem riyadan uzak kalmaya ve sevabını kaçıran şeylerden korunmaya vesile teşkil eder.

Haberin Devamı

(Cami ve Namazla Diriliş isimli eserden yararlanılmıştır; Diyanet İşleri Bşk. yay. s. 39 vd.)

BİR DUA

“ Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Kendisine bir sıkıntı veya dünya musibetlerinden bir musibet isabet eden kişi Yûnus peygamberin şu duasını okursa o sıkıntı ve imtihan ondan giderilir: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn (Allah’ım! Senden başka ilâh yoktur, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum)”
(Hâkim, De’avât, No: 1864)

Osmanlı döneminde ramazan güzellikleri

Recep ayından itibaren, şehir ve köylerde herkes ramazan hazırlığı yapardı. Mutfakların eksiği tamamlanır; evler, camiler ve sokaklar temizlenirdi. Osmanlıda ramazan günlerinde zenginler, hiç tanımadıkları yerlerdeki bakkal, manav gibi dükkânlara girer, onlardan zimem defteri denilen veresiye defterini çıkarmalarını isterlerdi. Baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfaları seçerek, “Silin borçlarını. Allah kabul etsin” der, borçları sildirdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezdi. Halk, eşine-dostunu iftarda ağırlamaya ayrı bir önem verir, misafir ağırlamak için çırpınırlardı. İftarın ardından ise ev sahibi, yemeğe gelen misafirlerine “diş kirası” ismi altında hediyeler sunardı.

İKİ SORU, İKİ CEVAP

Fakir kardeşe zekât verilebilir mi?

Fakir olan kardeşe zekât verilebilir. Kardeş çocuğu, amca, dayı, hala ve bunların çocukları da böyledir. Hatta zekât verirken yoksul akrabalara öncelik verilmesi daha sevaptır. Çünkü bunda hem zekât borcunu ödeme, hem de akrabalara ilgi vardır. Hz. Peygamber, “Sadakasını hısımına veren için iki ecir vardır: Hısımlık ecri ve sadaka ecri” buyurarak bunu teşvik etmiştir. (Buhârî, Zekât, 44)

Alkol ve diğer haram ürünlerin satıldığı bir iş yerinde çalışmak caiz midir?

Dinimizde yasak olan şeyleri yapmak günah/haram olduğu gibi, böyle şeylerin yapılmasına rıza göstermek ve yardımcı olmak da günah/haramdır. Hz. Peygamber, haram bir maddeyi kullanan ile birlikte onu imal eden, taşıyan, aracılığını ve sunumunu yapan kişilerin de aynı günaha girdiğini bildirmiştir (Ebû Dâvûd, Eşribe 2). Bu itibarla, bir kimsenin helalinden kazanma konusunda alternatif imkanları bulunduğu sürece dinen yasaklanan şeylerin yapıldığı iş yerlerinde çalışması caiz olmaz. Ancak bütün çabalarına rağmen geçimini sağlayacak başka iş bulamadığı durumlarda zaruret sebebiyle bu tür iş yerlerinde çalışabilir. Yapılması helal olan uygun bir iş veya iş yeri bulması halinde ise eski iş yerini terk etmesi gerekir.