Gündem PROVOKATÖR dün Malatya'daydı

PROVOKATÖR dün Malatya'daydı

19.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Malatya'da Hıristiyanlıkla ilgili yayınlar yapan kitabevinin irtibat bürosunun biri Alman 3 çalışanı sandalyeye bağlandıktan sonra boğazları kesilerek öldürüldü. Olay yerinde 5 kişi gözaltına alındı

PROVOKATÖR dün Malatyadaydı

Rahip Santoro ve Hrant Dink'in hayatına mal olan cinayetler sürüyor Zanlıların saldırıdan önce kitabevine gidip gelerek hedef seçtikleri kurbanlarını tanımayı amaçladıkları da ortaya çıktı. Merkezi İstanbul'da bulunan Zirve Kitabevi'nin Malatya'nın en işlek noktalarından Ağbaba İşhanı 3'üncü katta bulunan irtibat ofisine ihbar üzerine dün 13.00 sıralarında gelen polisler bir vahşetle karşılaştı. Sandalyeye el ve ayaklarından bağlanan Geske (46), Aydın (35) ve Yüksel'in (32), ağızları kapatıldıktan sonra boğazlarının kesildiği, Geske ile Aydın'ın da olay yerinde öldüğü anlaşıldı. Ağır yaralı halde hastaneye kaldırılan Yüksel kurtarılamazken, polis baskınında odada bulunan 4 zanlı gözaltına alındı. Bu sırada 3. kat penceresinden atlayan Günaydın da ağır yaralandı. Beyninde hasar oluşan ve kemikleri kırılan Günaydın, hastaneye kaldı.Zirve Kitabevi'ndeki katliam sonrası pencereden atlayan Emre Günaydın'ın (19) yanı sıra, işhanında yakalanan Hamit Çeker (19), Salih Güler (20), Abuzer Yıldırım (19) ve Cuma Özdemir, (20) Malatya Emniyet Müdürlüğü'nde sorguya alındı. 5 zanlının cebinden de "Beşimiz kardeşiz, ölüme gidiyoruz. Dönmeyebiliriz, hakkınızı helal edin" yazılı bir not çıktı. Hıristiyanlıkla ilgili yayınlar yapan Zirve Kitabevi'nin Malatya irtibat bürosu, Türkiye'yi sarsan ve dünyanın dikkatlerini bu kent üzerinde toplayan bir vahşete sahne oldu. Kitabevi çalışanlarından Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Alman vatandaşı Tilman Geske, sandalyeye bağlandıktan sonra boğazları kesilerek öldürüldü. Biri pencereden atlayarak kaçmaya çalışan toplam 5 kişi gözaltına alındı. İncil dağıttığı için daha önce hedef gösterilen kitabevinin "Kayra" olan adını geçen yıl "Zirve" olarak değiştirdiği bildirildi. İlk ifadelerinde "Vatan için yaptık" diyen 5 şüphelinin üniversiteye hazırlık için dershaneye gittikleri ve kent merkezindeki İhlas Vakfı Erkek Öğrenci Yurdu'ndan arkadaş oldukları saptandı. Günaydın'ın, kavga çıkardığı için ocak ayında yurttan çıkarıldığı, diğer dört zanlının da, önceki akşam yurt idaresine, "dün yurda gelmeyeceklerini bildirdikleri" kaydedildi. Abuzer Yıldırım'ın "hedefini tanımak amacıyla" eylemden önce kitabevine gidip geldiği, Günaydın'ın, grubun yönlendiricisi ve olayın planlayıcısı olduğu öğrenilirken, olaydan sonra ele geçirilen kurusıkı tabancalar ve bıçakların yeni alındığı anlaşıldı. 'Vatan için yaptık' Polisin arama yaptığı yurtta ifadesine başvurduğu öğrenciler de, zanlıların sakin kişiler olduklarını ifade etti. İsmini vermek istemeyen iki genç, yurtta yatılı olarak kaldıklarını ve üniversite sınavlarına hazırlandıklarını, zanlıların ikisinin arkadaşları olduğunu belirtirken, bir başka öğrenci, "Cuma Özdemir oda arkadaşımdı. Genel olarak sessiz, zararsız biriydi. İnançlı ancak ibadetine çok düşkün biri değildi" dedi. Güvenlik Şubesi ekipleri de, delil olabilecek bazı eşyaları alarak yurttan ayrıldı.Malatya'da yaşayan Günaydın'ın yanı sıra Adıyamanlı Yıldırım'ın da ailesinin Malatya'da oturduğu, Hamit Çeker'in Elbistan nüfusuna kayıtlı olduğu belirlendi. Yapılan arşiv çalışmasında zanlıların şimdiye kadar hiçbir yasal ya da yasadışı eyleme katılmadıkları tespit edildi. Aileleri Malatya'da oturuyor 4 şüphelinin odada, birinin de camdan atlarken yakalandığını vurgulayan Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz, kentte misyonerlik faaliyetleri olduğuna dair söylentiler bulunduğunu, ancak Türkiye'nin başka bir ilinden farklı bir tepki veya reaksiyon bulunmadığını da dile getirdi. Vali Daşöz, ölenlerin çok sayıda kimlik taşıdığını da kaydetti. Daşöz, iki kişinin sandalyede el ve ayakları arkadan bağlandıktan sonra öldürülmüş halde, bir kişinin de ağır yaralı olarak bulunduğunu söyledi. Bu arada polisin "büyük bir kavga çıktı" ihbarı üzerine olay yerine gittiği, saldırganları suçüstü yakaladığı anlaşıldı. 'Kavga var' ihbarı geldi ANKA'nın haberine göre de, Malatya Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, "ilk belirlemelere göre, olayın terör kaynaklı olmadığı ve bir örgüt bağlantısı görülmediği" bilgisini iletti. Şahısların "domuz bağı" yöntemiyle bağlanmadığını bildiren Malatya Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, "Şahıslar arasında bir süredir husumet olduğunu ve konunun adi kapsamda değerlendirilebilecek bir saldırı olduğunu" ifade etti. İlk tespit: Adi saldırı Zirve Kitabevi Genel Müdürü Hamza Özant da, Malatya'daki irtibat bürosunda çalışan arkadaşlarının son dönemde daha sık tehdit edildiğini söyledi. Özant, tehdit edenlerin kimlikleri veya hangi gruba bağlı olduklarına ilişkin kendilerinde herhangi bir bilgi olmadığını da ifade etti. Soruşturmayı sürdüren polis de, olayın Trabzon'daki Rahip Santoro cinayetiyle ilgili bağlantısını araştırırken, kitabevindeki bilgisayarları, ajanda ve büro malzemelerini incelemeye aldı. Tehdit ediliyorduk Olay sırasında diğer işyerlerinde bulunan çalışanlar gürültüden şüphelenmezken, kitabeviyle aynı işhanında bulunan Cem Vakfı Malatya Şubesi Başkanı Eşref Doğan, şunları söyledi: "Kitabevine girip çıkan çok sayıda kişi olur. Arkadaşlarımız, olaydan kısa süre önce üst katlarda bağrışmalar olduğunu söyledi. Ancak pek önemsememişler. İşyeri sahipleri arasında tartışma olabileceğini düşündükleri için çıkıp bakma gereği duymamışlar." Tartışma zannettik Trabzon'un Malatya şubesi mi? Şeriatçı terör örgütü Hizbullah üzerine iki kitabı bulunan Cumhuriyet Gazetesi Yurt Haberler Müdürü Mehmet Faraç, cinayetlerin bu örgüt tarafından işlenmiş olabileceği yorumlarına katılmadı.Faraç, dün CNN Türk'e özetle şu değerlendirmeyi yaptı:"Malatya-Elazığ hattında misyoner faaliyetleri yoğundur. Ancak Hizbullah'ın şu anda saldırı konsepti yok. Örgütün lideri İsa Altsoy'un 'eylem yapılmayacak' diye kesin talimatı var. Trabzon'da olduğu gibi tipik bir hücre yapılanması olabilir. Hrant Dink Malatyalıydı. Arkasından 'Hepimiz Ermeniyiz' diye yürüyenlere karşı gözdağı vermek için yapmış olabilirler.Evet, Hizbullah'ın Malatya'da önemli bir geçmişi var. O kadar ki, polis, Hizbullah operasyonunda baskın yaptığı bir evde iki polisle karşılaştı. Ama örgütü 20 yıldır izleyen biri olarak söylüyorum; (bu olayda) Hizbullah olamaz. Türk-İslam sentezci bir yapılanma olabilir.Önce ekonomik kaynak olarak görülen McDonald's, ardından dini kaynak olarak Trabzon'daki rahip Santoro, sonra da siyasi kaynak olarak Hrant Dink vuruldu diye de düşünebiliriz.Karşımıza Trabzon örgütünün Malatya şubesi de çıkabilir. Vali, polisin anında olaya müdahale ettiğini söylüyor. Peki tehditlere karşın istihbarat bu olayı nasıl önleyemedi? İçişleri Bakanlığı'nın genelgelerine karşın nasıl önlem alınmadı? Kitle örgütlerinin bulunduğu bir binada yapılan işkenceyi ve işlenen cinayeti kimse duymuyor, bunun da üzerinde durmak lazım." Yabancı bir şirket adına Malatya'ya 10 bin İncil gönderildiğinin duyulması üzerine 5 Aralık 2005'te bir grup, kargo şirketinin önünde toplanarak gösteri düzenlemişti. Malatya Ülkü Ocakları Başkanı Burhan Coşkun da gösteri sırasında, "İngiltere'de mi yaşıyoruz?" diyerek tepki göstermişti. Kargo şirketinin önünde toplanan bir grup tekbir getirerek gösteriyi sürdürürken, şirket çalışanları İncilleri araçtan indirerek binaya götürmüştü. Ülkücüler İncilleri protesto etmişti Malatya Valisi Halil İbrahim Daşöz, Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya ve Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Demirdağ ile birlikte Zirve Kitabevi'ne gelerek incelemede bulundu. Daşöz, "Saldırganlarla önceden ilişkileri olup olmadığı inceleniyor. Her ihtimalin üzerinde duruluyor. Burası İncil dağıtan bir yer olarak biliniyor. Emniyet'ten veya başka bir güvenlik biriminden herhangi bir koruma talepleri olmamış" şeklinde konuştu. Vali: Koruma talepleri yok Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) Genel Başkanı Ahmet Ağırbaşlı, Malatya'daki saldırıyı kınadı. Yayınevinin, Hristiyanlıkla ilgili kitapları satması nedeniyle böyle bir saldırıya hedef olabileceği iddialarını değerlendiren Ağırbaşlı şunları kaydetti: "Bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Bu olay ne insanlıkla ne de İslamiyetle bağdaşabilir. Her dinin mensubu aynı zamanda kendi dininin misyoneridir. İslamiyette de tebliğ diye bir kavram vardır ki, bunun Hıristiyanlıktaki karşılığı da misyonerliktir. Dolayısıyla her din mensubu kendi dinini anlatma, yayma hakkına sahiptir. Bunun dışında farklı bir maksat güdülüyorsa, devletimizin ilgili birimleri zaten gereğini yapar." n KONYA AA İlk kınama TİMAV'dan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Malatya'daki saldırıyı "vahşet" olarak nitelendirdi. Erdoğan, "Böyle bir vahşetin ülkemizde yaşanması, sorumluluk mevkiinde olan bizleri de üzmektedir. Şu andaki bütün gayretimiz, bir an önce faillerin net olarak olarak meydana çıkması" dedi. MKYK toplantısından ayrılırken sorular üzerine İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun gerekli açıklamaları yaptığını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: "Şu anda zanlı olarak yakalananlar var. Ama gerçek faillere bir an önce ulaşılması noktasında savcılık da olaya el koymuş durumda. Fakat bunun dışında yine olayla bağlantısı olanlar var mı, yok mu, sıkı takip sürüyor. Bir an önce olayın açığa çıkması hepimizin arzusudur. Ama olayın bu şekilde gerçekleştirilmiş olması, yayınevinin de özellikle Alman uyruklu olan bir şahsın da bu işin içinde olması, olayın boyutlarını tabii biraz genişletiyor." n ANKARA Milliyet Erdoğan: Gerçek failler bulunacak Zirve Yayınevi, 2 yıl önce "Kayra" adını taşıdığı dönemde, misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğu gerekçesiyle hedef gösterildiği iddiasında bulunmuştu. Kayra Kitabevi'nin yetkilisi olan Martin De Lange, 19 Şubat 2005'ta yazılı bir açıklama yaparak şunları dile getirmişti: "Bazı siyasi parti temsilcileri ve bazı yetkililer, Hıristiyanlık ve misyonerlik konusunda karşıt ifadeler kullanarak suçlamalarda bulunmaktadır. Bu ifadeler, T.C. Anayasası ve Ceza Hukuku'nda belirtilen 'din ve vicdan özgürlüklerine saygı ve toplumsal infial uyandırmaya yönelik kışkırtma' ile ilgili kanuna aykırı durumdur. Malatya'da yaşayan Hıristiyan ve yabancılara karşı açık bir kışkırtma yapıldığını vurgulamak istiyorum. Türkiye'de yaşayan Hıristiyanların herhangi bir bölücü tutum sergilediklerine dair bir kanıt olmamasına rağmen, suçlamaların haddi hesabı yoktur. Kanunların verdiği haklar çerçevesinde toptan ve perakende satış yapmaktayız. Bu anayasal hakkımızdır." Kitabevi iki yıl önce uyarmıştı Komisyonda misyoner tartışması Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürü Niyazi Güney, Malatya'daki saldırı hakkında "Misyonerlik terör örgütünden daha tehlikeli" değerlendirmesini yaptı. TBMM Adalet Komisyonu'nda Türk Ticaret Kanunu tasarısının görüşmelerine başlamadan önce komisyonun bazı üyeleri beklenirken, hükümeti temsil eden Güney, Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerinin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki gibi denetimsiz şekilde yaygınlaştığını savundu. Güney'in bu sözlerine itiraz eden AKP'li Hüsrev Kutlu, "Gerçekten Müslüman olan Hıristiyan olamaz. Bu nedenle misyonerlik faaliyetlerinde korkulacak bir şey yok" dedi. Güney ise iddiasını sürdürerek, Necip Hablemitoğlu cinayetinin bile misyonerlikle bağlantılı olduğunu iddia etti. Genelkurmay'ın da bu konuda istihbari raporları bulunduğunu kaydeden Güney, Ankara'da 22 dolayında izinsiz açılmış kilise bulunduğunu ileri sürdü. Malatya'da 3 kişinin yaşamını yitrdiği kanlı baskını protesto etmek için dün İstanbul'da sivil toplum örgütlerinin katılımıyla bir protesto gösterisi düzenlendi. Taksim'de toplanan yaklaşık bin kişilik grup, "Faşizme karşı omuz omuza", "Hepimiz Hıristiyanız" pankartları açtı. Mumlar yakarak oturma eylemi yapan grup, katliamı kınayan sloganlar attı. STK'lılar tepkili