Gündem Tahrir Meydanı’ndan Cannes sahillerine

Tahrir Meydanı’ndan Cannes sahillerine

18.05.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

‘Zamanın ruhu’ konusunda her zaman titiz olan Cannes’da Mısırlı direnişçilerin mücadelesi de görücüye çıktı. Festivalde Nuri Bilge Ceylan’a onur ödülü verildi

Tahrir Meydanı’ndan Cannes sahillerine

65. Cannes Film Festivali, geleneksel çizgisine yakışan bir açılış filmi ile basladı. Wes Anderson’ın önümüzdeki hafta ülkemizde de vizyona girecek filmi “Moonrise Kingdom”, Hollywood sinemasının pırıltısıyla, ‘yaratıcı’ sinemanın değerlerini buluşturan, her yaştan ve türden seyirciyi mutlu edebilen bir film. Küçük bir çocukken âşık olduğu ama hiçbir zaman aşkını itiraf edemediği bir kızla yıllar sonra, bir filmin çekimi sırasında tanıştığını söyleyen Anderson, hikayeyi 1965 yılına taşımış, çünkü o yıllardaki dünyanın daha masum olduğuna inanıyor.
Tüm filmleri, muzip ve çocuksu bir yan barındıran yönetmen, bu kez çocukların gizemli dünyalarını ve mucizelerle dolu bir yaz tatilini anlatıyor. Roman Coopola ile birlikte yazdıkları senaryo, bir adadaki izci kampından kaçarak vahşi tabiata sığınan 12 yaşında iki gencin duygusal macerasını ve onları arayan büyüklerin trajikomik dünyasını konu alıyor. Festivalin ikinci yarışma filmi, Mısırlı yönetmen Yousry Nasrallah’ın “Savastan Sonra”sı, Tahrir Meydanı’nın sıcaklığını Cannes sahiline taşıyordu. Tahrir Meydanı’nda çekilen görüntülerle filmine yarı-belgesel bir tat kazandıran Nasrallah, develerini ve atlarını protestocu halkın üzerine süren Mübarek yanlılarının dramını konu almış. İsyana katılmadığı için çevresi tarafından dışlanan yoksul adamın öyküsünü ve onu içine düştüğü çıkmazdan kurtarmaya çalışan genç kadınla ilişkisini inandırıcı bir dille anlatıyor. Ama, gereksiz uzunluklar, filmin taşıyamayacağı politik tartışmaları barındırarak... “Zamanın ruhu”nu yakalamak konusunda her zaman titiz olan festival, Mısırlı direnişçilerin, Mübarek’in devrilmesiyle sona ermeyen mücadelesine selam gönderiyor bu filmle.

Ceylan’a onur ödülü
Festivalde dün akşam “Yönetmenlerin Onbeş Günü” bölümünün açılışında sinemamızın ustalarından Nuri Bilge Ceylan’a bir onur ödülü verildi.
Ceylan’a ödülünü Fransız Yönetmenler Birliği (SRF) yöneticilerinin açıklamasından sonra canal+ yöneticisi verdi. Salonda bu yılın jüri başkanı Nanni Moretti ve Fransa Sinema Kurumu (CNC) Başkanı da vardı.
Yönetmenler Birliği ödülü her yıl bir yönetmene özgün, cesur ve bağımsız çalışmaları nedeniyle veriyor. SFR Başkanı “Bunu bir ilan-ı aşk kabul edebilirsiniz” dedi. Ceylan da yaptığı kısa konuşmada, “Bu ödül benim için çok değerli. Çünkü yönetmenlerin ne kadar zor beğenen insanlar olduğunu iyi bilirim” dedi.

Akın’ın filmi gösterilecek
Festival programında bugün de, Fatih Akın’ın Türkiye’de çektiği “Cenneteki Çöplük” adlı belgeselinin özel gösterimi var; akşam da, Almanya ve Türkiye standlarının ortaklaşa düzenlediği bir kokteyl... “Sessiz” adlı filmiyle festivalin Kısa Film Yarışmasına seçilen Rezzan Yeşilbaş’ın yanı sıra, bir başka yönetmenimiz daha Cannes’da, ama yalnızca gözlemci olarak. İstanbul’daki sergisini açtıktan sonra Cannes’a gelen Kutluğ Ataman... Önümüzdeki yıllarda onun da bir filmiyle Cannes’a gelmesi sürpriz olmaz.
Festivalin ilk günlerine, sinema dünyasının ustalarına saygı sunuşları damgasını vuruyor. Üçüncü kez Cannes afişinde arz-ı endam eden Marilyn Monroe ve Fransız sinemasının ölümsüz yıldızı Jean-Paul Belmondo’nun yanı sıra iki büyük yönetmeni konu alan belgeseller programda. Fransız yönetmen Laurent Bouzereau’nun “Roman Polanski : Bir Film Güncesi”, yönetmenin çocukluk günlerinden günümüze yaşam öyküsünü anlatıyor. Robert Weide’in “Woody Allen : Bir Belgesel”i de, bu üretken yönetmenin yaşam öyküsünü, Brooklyn’deki çocukluk yıllarından başlayarak sergiliyor.

5 bin gazeteci izliyor
Beş bine yakın gazeteci ile onbinlerce sinemacıyı ve sinema sevdalısını bir araya getiren bu büyük şölende sinemanın klasiklerinden, en zor, en deneysel yapımlara dek ne ararsanız var. Kimi siyasal mesajlarını aktarmak için gelmiş Cannes’a, kimi en çok parayı kazanacağı filmi seçebilmek için... Sinema basının görevi ise, bu curcuna içinde geleceğin sinemacılarını bulup çıkarmak...