Gündem Yazarın değeri, ünle değil yapıtla ölçülür

Yazarın değeri, ünle değil yapıtla ölçülür

04.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Vecdi Sayar, Türk PEN'ini, "Nobel'e aday gösterse de fark etmez. Yönetiminde dünyaca tanınmış yazarlar yok. İtibarsız. Askeri rejim döneminde hiç çalışmadı" sözleriyle eleştiren Özlü'ye, "İsveç'te konforlu bir yaşam sürüyor" yanıtını verdi

Yazarın değeri, ünle değil yapıtla ölçülür

TÜRK PEN KULÜBÜ BAŞKANI SAYAR'DAN YAZAR ÖZLÜ'YE KINAMA 23 Ekim 2005 tarihli Milliyet gazetesinde, kendisiyle yapılan söyleşide Türk PEN Kulübü'nü eleştiren yazar Demir Özlü'ye PEN Başkanı Vecdi Sayar'dan yanıt geldi. Sayar, ağır konuştu: "Özlü'yü kınıyorum." Özlü'nün sözlerini şaşkınlıkla ve üzüntüyle karşıladık. Türkiye'deki diğer sivil toplum örgütlerindeki durum neyse, PEN'deki de odur. '80 sonrası süreçte Türkiye'de pek çok alanda ün yapmış kişiler mücadelelerini tekil devam ettirmeyi seçti. Yönetimimizde Türkiye'nin çok ünlü birkaç yazarının yer almaması benim de üzüldüğüm bir nokta. Ama öte yandan dinamik, genç bir grupla da olsa PEN'in hedefleri doğrultusunda çalışmanın neresi yanlış? Demir Özlü'nün, "Yönetiminde tanınmış yazarlar yok. Türkiye PEN Kulübü'nün Nobel'e gösterdiği adaylar hiçbir şey ifade etmez" sözleri için ne diyorsunuz? Özlü bize destek olsun PEN'in temel misyonu, düşünce özgürlüğünü savunmaktır. Türkiye'de, düşünce özgürlüğüne yönelik tehditler içerisinde, basın alanındaki özgürlük kısıtlamaları birinci derecede yer alıyor. Yönetimdeki gazeteci ağırlığı, hem PEN'in kurallarına hem de Türkiye'nin gerçeklerine uygun. Yönetim kurulu gazeteci ağırlıklı. Neden? Evet. Demir Özlü'nün şu anda yapması gereken, bu alanda aktif olmaya kararlı bir yönetim işbaşındayken ona destek olmaktır. Kendisi, İsveç'te entelektüel anlamda konforlu bir yaşam sürüyor. Türkiye'deki mücadeleleri çok yakından izlememesi doğaldır. Bizi suçladığı için kendisini kınıyorum. İnsanların değeri, kazandığı ünle değil, yapıtlarıyla ölçülür. Özlü, Türk PEN'inin darbeler döneminde hiç çalışmadığını, insan hakları ihlalleriyle ilgili hiçbir şey yapmadığını da söylemişti. 1-4 Mart 2006'da Uluslararası PEN'in hapisteki yazarlar komitesinin yıllık toplantısını İstanbul'da yapacağız. 2007 ya da 2008'de Dünya Barış İçin Yazarlar Konferansı'nı İstanbul'da toplamak için çalışıyoruz. Sizinle başlayan yeni dönemde ne gibi çalışmalar yapılacak? Birkaç toplantıda uluslararası PEN'in yönetimindeki arkadaşlarla bir araya geldik. Türkiye PEN'i çok ciddiye alınıyor, çalışmaları takdirle izleniyor. Yönetim değişikliği olduktan sonra, uluslararası PEN'in defalarca bize, "Nihayet karşımızda etkin bir yönetim kurulu görmekten çok mutluyuz" dediklerini de söylemek isterim. Demir Özlü'nün sözleri, tamamen kendi sırça köşkünden uydurulmuş sözlerdir. Özlü'nün, "Türk PEN'inin uluslararası tanınmışlığı yok" eleştirisi için ne diyorsunuz? Kurumsal kimlik kazanmak için belli bir güce dayanmak lazım. PEN'ler pek çok ülkede, özellikle azgelişmiş ülkelerde devletlerin desteğini alıyor. Türkiye'de ise yönetimler ne yazık ki sivil toplum kuruluşları güçlenmesin diye elinden geleni yapıyor. 54 yıllık bir geçmişi var Türkiye PEN'inin. Kurumsal bir kimlik kazandığını söyleyebilir misiniz? Keşke sizin röportajınız, bir kuruluşun destek vermesine vesile olsa. Çünkü düşünce özgürlüğü bir gün herkese lazım olur. Arkanızda Koç, Sabancı, Eczacıbaşı gibi büyük bir sermaye grubu olsun ister miydiniz? Demir Özlü, Türk PEN'ini eleştirmişti İsveç Yazarlar Birliği Üyesi Demir Özlü, Nobel'in arka planını konuştuğumuz söyleşi sırasında şu ifadelerde bulunmuştu: Pamuk'u sadece Türk PEN'i aday göstermiş.Türkiye'nin PEN Kulübü, enternasyonal tanınması olan bir PEN Kulübü değil. Gösterdiği adaylar hiçbir şey ifade etmez. Nobel Ödülü'nü, onu almak istediğini belli eden hiçbir yazara vermediler. Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal bunu çok belli ettiler. Bir PEN Kulübü'nün ağırlıklı olması için, onun yönetim kurulunda da, başında da dünyaca tanınmış yazarlar olması lazım... Bizim PEN Kulübümüz'ün durumu bu değil. Bugünkü PEN'in de uluslararası tanınmışlığı yoktur. Ayrıca Türk PEN'inin itibarsızlığı sadece, uluslararası yazarları olmamasından gelmiyor. Bu ülkede yaşanan antidemokratik devirlerde, 12 Mart, 12 Eylül rejimleri gibi dönemlerde, bu PEN'ler hiç çalışmadı. İnsan hakları ihlalleri konusunda hiçbir şey yapmadılar. İnsan hakları için çalışmadı